Büyükada Nizam Camisi'nin tasarımı Degostudio Mimarlık ve Tasarım'a ait.
Tarih boyunca, mahalle camileri hizmet ettikleri cemaatin dini ve bazı sosyal gereksinimlerini karşılayan mütevazı yapılar olarak inşa edilmiştir. Günümüzde bu yaklaşım çoğu zaman göz ardı edilerek, mahalle camilerinin ölçek ve işlevlerinin ötesinde bir simgeselliğe sahip olmaları beklenmektedir. Buna cami tasarımında yerden ve şartlardan bağımsız, birbirinin kopyası yapıların talep edilmesini de eklersek, günümüzün cami mimarlığı, özgün yapılar üretmekten uzak ve çevresiyle herhangi bir uyum ya da iletişim kurma çabası göstermeyen yapıların inşa edilmesi işine dönmüştür.
Nizam Camisini farklı kılan şey tam da bu: biçimsel olarak “farklı” bir cami yapma arayışından öte, mevcut şartlar ve talepler altında bu arazide nasıl bir ibadet mekânı yapılır sorusunun cevabı olan bir yapı. Bu sorunun cevabı da aslında birkaç parametrede saklı; yerine yapılan eski Nizam Cami’nin işlevsel yetersizlikleri, cemaatin beklentisi ve arazi şartları.
Eski Nizam Camisi küçük ve birbirine bağlı bir cemaatle yıllardır aktif şekilde kullanılan bir cami idi. Caminin yapısal ve işlevsel eksikleri baş edilemez noktaya gelince; mevcudun yerine yine çağdaş, yapısal olarak yetkin ve işlevsel sorunları çözülmüş bir cami yapılması gündeme geldi. Yeni caminin cemaati karşı daha kapsayıcı bir tasarıma sahip olması gerekiyordu zira sonradan eklenen kadınlar mahfili sadece minare içindeki dar merdivenden ulaşılan bir asma kattı ve tavan yüksekliği bazı yerlerde 180 santimetreye kadar düşüyordu. Yapı, cadde kotunun çok üstünde olduğu için engelli erişimi de sağlanamıyordu. Yan sokaktan ulaşılan ve kısmen yeraltında olan lojmanlar ise doğal ışık ve doğal havayı yeterince alamıyor bu da sağlıksız iç mekânlara sebep oluyordu.
Bütün bu sorunlar, yeni tasarımın ihtiyaç programını ve hedeflerini oluşturdu. Öncelikle ihtiyaç programı günümüz ihtiyaçlarına göre güncellendi; 200 metrekarelik küçük bir parsel olan proje alanından, market ve lojman gibi fazlalık yaratan işlevler çıkarıldı; ibadet alanı ve kapasitesi arttırıldı. Nizam Caddesi kotu yine Cami olarak kullanılırken, Nizam Deresi sokağına bakan cephe, aşevi ve ıslak hacimler için ayrılmıştır.
Cami cephesinin ana ögesi olan parçalı duvarlar, parsel yerleşimi kıble ilişkinin bir sonucudur. Cami kütlesi bütün camiler gibi mihrap duvarı kıbleye bakacak şekilde konumlandırılmıştır. Bu durumda yapı, parselin dar köşesine doğru dönmüştür. Daha fazla ibadet alanı sağlamak için, kütle bu yüzden iki taraftan mihrap yönüne doğru daralan simetrik bir şekilde konumlandırılmıştır. Bu daralma sırasında, kör nokta bırakılmamasına dikkat edilmiş, mihrap namaz kılınan her noktadan görünecek şekilde konumlandırılmıştır.
Ana cami kütlesini tamamlayan iki öge daha vardır, birincisi asmakata ulaşımı sağlayan ve eğrisel bir duvarlar çevrelenen merdiven kovası; diğeri de yapı kompozisyonundaki tek dikey öge olan minarenin kendisidir. Günümüzde minareler, işlevden çok simgesel göstergelere indirgenmiş; metal kaplı kubbeler ile birlikte camilerin dini simgeselliğini hem tanımlayan hem de tamamlayan ögelere haline gelmiştir. Burada, herhangi bir kubbenin kullanılmadığı haliyle, minare tek başına yapının bu sembolizm yükünü sırtında taşır.
Parçalı duvarlar arasına yerleştirilen dikey doğramalar, hem kütleyi hafifletmekte, hem de gün boyunca iç mekâna doğal ışığın sızmasını sağlamaktadır. Böylece mihrap duvarı, mihrap nişi dışında tamamen transparan bir hale bürünmekte, güneşin hareketi iç mekanda hissedilmektedir. Bu durumun yapı içinde özellikle yaz günlerinde termal yük yaratmaması için, mihrap doğramalarının önüne metal güneş kırıcılar yerleştirilmiştir. Geleneksel desenlerden esinlenen güneş kırıcıların iç mekâna düşen gölgesi gün boyunca değişmekte ve her namaz vaktinde içeriye bıraktığı izler ile yapın dinamik bir tezyine sahip olmaktadır.
Tezyinat sadece güneş kırıcılarla sınırlı kalmamış; içerde ve dışarda devam etmiştir. Yapının kütle kararlarındaki yalın tavır, detaylar ve yapı ögeleri düzeyinde mütevazı bir tezyin yaklaşımı ile dengelenmiştir. Cephede güneş kırıcılar ve hatlar ana tezyin elemanlarıdır. Hatlar iç mekânda da devam etmektedir ve küfi tarzı ile mekâna uygun şekilde tasarlanmıştır. Cami yan duvarlarında geleneksel çini tasarımlarını çağrıştıran altıgen seramikler, ahşap giriş kapısı üzerindeki oymalar, geleneksel tezyinlerden etkilenerek burası için özel şekilde tasarlanmıştır.
Yine iç mekânda, kütle tasarımındaki yalınlık minber ve mihrapta göze çarpmaktadır. Mihrap, süsten uzak sadece bir oyuk olarak ele alınmış; minber ise metalden konsol bir merdiven gibi tasarlanmıştır. Ahşap lambri asma tavan ise iki noktada, açılabilen çatı pencereleri ile tamamlanmış; böylece özellikle yaz aylarında caminin sıcak havayı doğal yollarla yapı dışına çıkarması sağlanmıştır.
Hat tasarımı Recep Minga, uygulaması ise Songül Demirdöğen ve Ayşe Bilgi Mustu tarafından yapılmıştır.