1 – Ankara’da ağaç dikiliyor, ama yeterli bakım yapılmadığı için bir sonraki kışa kadar bile yetişemeden ölüyor. Örn: Eskişehir yolu, çetin emeç bulvarı, konya yolu
2 – Avrupa, ABD, uzakdoğu gelişmiş ülkelerinde (hatta bazı az gelişmiş ülkelerde bile) motorlu araç trafiğinin yolları darltılmış, bunun yerine bisiklet ve otobüsler için 2 ayrı şerit konulmuş. Hatta bazen sadece bisiklet ve yaya yolu var. Bunun için Ankara’da, İstanbul’da, Eskişehir’de, Bursa’da, İzmir’de, Antalya’da, ve bütün diğer şehirlerimizde hiç bir işlem yapılmamış, bunun içim çalışma, yarışma, başlatılması.
3 – Tramvay, metro gibi taşıma sistemlerinin motorlu araç trafiği yolları daraltılarak şehirlere kurulması.
4 – Gelişmiş ve az gelişmiş ülkelerde ağaçlıklı alanlar arttırılıyor, burada Türkiye çapında her şehirde bunun için çalışmalar başlatılması
5 – Parklar fast food alanları değildir, mangal yapacak yerlerde değildir bunu batılı ülkelerde gezerken görüyoruz. Parklar yürüyüş, koşu, cimnastik, bisiklet, kaykay ve paten vs gibi sporların yapılmasına yönelik alanlar olmalı. Ayrıca minik değil geniş alanlar ve şehrin birçok noktasında olmalı. Bunun için yine yarışmalar yapılarak projelerin üretilmesi.
6 – Ankara Ankamall karşısında köşeye atılmış duran tarihi köprü, Ankara Ulus’ta binalar arasına sıkıştırılarak görülmesi olanaksız hale gelen Roma Hamammı, ve bunun gibi her şehrimizdeki birçok örnek tarihi eserlerin şehirlerde daha çok öne çıkarılması gerekir. Bunların ve çevrelerinin düzenlenmesi, yakınlarındaki binalara ve ticarethanelere değer katar (Tabii çevredeki binalarda estetiğe uygun yapılması şartıyla). Ayrıca şehrin o bölgeleri için dinlenme, kaliteli yeme, gezme yerleri oluşturulmasını sağlarlar, yani lokal ticareti canlandırırlar. Bunlar için etraftaki binaların yıkılarak estetiğe uygun yol dibinde olmayan yapıların yapılması için önerim yine projelerin yarışma çerçevesinde yapılmasıdır.
Aklıma başkaları şu anlık gelmiyor. Bu maddeler şehirlerimizi yaşanır kılacak olmazsa olmaz hayati şeylerdir. Bunların ortaya konulmadığı hiçbir şehir hakkındaki toplantı ciddiye alınmaya değmez.
Bunların hiçbirisine katkısı bulunmayan konut ve AVM projelerinin tek başlarına, başlıkta öne sürüldüğü gibi, Ankara’yı nasıl değiştirdiklerini biri bana gelsin anlatsın. Çünkü şehir merkezinde veya dışında, 4 katlı binalar yanına sırık gibi dikilen gökdelenlerin şehire ne kattığını halen anlayabilmiş değilim. Paris’te yüksek bir bina’ya çıkıp çevreye baktığınızda nerdeyse çok az yüksek bina görürsünüz. Şehirin görüntüsü homojendir, 4 katlı bina dibine sırık gibi gökdelenler dikilmiyor, aynı şekilde Amsterdam’da öyledir.
Şimdi argümanlarım bunlardır, Mercer’in listelerinde üst sıralarında bulunan Berlin, Paris ve Amsterdam’ın turistik merkez olmaları şans eseri derğildir, bir çalışmanın ürünüdür.
Ankara yeni kurulan ve sınırsız alan sunan bir şehir iken, nasıl oldu da 3m genişliğindeki kaldırımlar 0,70 m genişliğe düştü, asırlık ağaçlar kesilip güneş ışınları altında kavrulan sokaklar yaratıldı, Çayyolu’nda villaların dibine 20 katlı binalar yapıldı (hiçbir mahremiyet kalmadı).
Bu sorunları normal vatandaşlar bile konuşurken biz profesyoneller yalancıktan şeyler konuşurak göz ardı edersek, en nihayet biz meslek erbablarına artık güvenilecek kurum olarak bakılmaz (bugünde artık bakılmıyor), kendi kuyumuzu kendimiz kazarız ve kazdıkta…
1 Yorum
Ben şunların konuşulmasını öneriyorum:
1 – Ankara’da ağaç dikiliyor, ama yeterli bakım yapılmadığı için bir sonraki kışa kadar bile yetişemeden ölüyor. Örn: Eskişehir yolu, çetin emeç bulvarı, konya yolu
2 – Avrupa, ABD, uzakdoğu gelişmiş ülkelerinde (hatta bazı az gelişmiş ülkelerde bile) motorlu araç trafiğinin yolları darltılmış, bunun yerine bisiklet ve otobüsler için 2 ayrı şerit konulmuş. Hatta bazen sadece bisiklet ve yaya yolu var. Bunun için Ankara’da, İstanbul’da, Eskişehir’de, Bursa’da, İzmir’de, Antalya’da, ve bütün diğer şehirlerimizde hiç bir işlem yapılmamış, bunun içim çalışma, yarışma, başlatılması.
3 – Tramvay, metro gibi taşıma sistemlerinin motorlu araç trafiği yolları daraltılarak şehirlere kurulması.
4 – Gelişmiş ve az gelişmiş ülkelerde ağaçlıklı alanlar arttırılıyor, burada Türkiye çapında her şehirde bunun için çalışmalar başlatılması
5 – Parklar fast food alanları değildir, mangal yapacak yerlerde değildir bunu batılı ülkelerde gezerken görüyoruz. Parklar yürüyüş, koşu, cimnastik, bisiklet, kaykay ve paten vs gibi sporların yapılmasına yönelik alanlar olmalı. Ayrıca minik değil geniş alanlar ve şehrin birçok noktasında olmalı. Bunun için yine yarışmalar yapılarak projelerin üretilmesi.
6 – Ankara Ankamall karşısında köşeye atılmış duran tarihi köprü, Ankara Ulus’ta binalar arasına sıkıştırılarak görülmesi olanaksız hale gelen Roma Hamammı, ve bunun gibi her şehrimizdeki birçok örnek tarihi eserlerin şehirlerde daha çok öne çıkarılması gerekir. Bunların ve çevrelerinin düzenlenmesi, yakınlarındaki binalara ve ticarethanelere değer katar (Tabii çevredeki binalarda estetiğe uygun yapılması şartıyla). Ayrıca şehrin o bölgeleri için dinlenme, kaliteli yeme, gezme yerleri oluşturulmasını sağlarlar, yani lokal ticareti canlandırırlar. Bunlar için etraftaki binaların yıkılarak estetiğe uygun yol dibinde olmayan yapıların yapılması için önerim yine projelerin yarışma çerçevesinde yapılmasıdır.
Aklıma başkaları şu anlık gelmiyor. Bu maddeler şehirlerimizi yaşanır kılacak olmazsa olmaz hayati şeylerdir. Bunların ortaya konulmadığı hiçbir şehir hakkındaki toplantı ciddiye alınmaya değmez.
Bunların hiçbirisine katkısı bulunmayan konut ve AVM projelerinin tek başlarına, başlıkta öne sürüldüğü gibi, Ankara’yı nasıl değiştirdiklerini biri bana gelsin anlatsın. Çünkü şehir merkezinde veya dışında, 4 katlı binalar yanına sırık gibi dikilen gökdelenlerin şehire ne kattığını halen anlayabilmiş değilim. Paris’te yüksek bir bina’ya çıkıp çevreye baktığınızda nerdeyse çok az yüksek bina görürsünüz. Şehirin görüntüsü homojendir, 4 katlı bina dibine sırık gibi gökdelenler dikilmiyor, aynı şekilde Amsterdam’da öyledir.
Şimdi argümanlarım bunlardır, Mercer’in listelerinde üst sıralarında bulunan Berlin, Paris ve Amsterdam’ın turistik merkez olmaları şans eseri derğildir, bir çalışmanın ürünüdür.
Ankara yeni kurulan ve sınırsız alan sunan bir şehir iken, nasıl oldu da 3m genişliğindeki kaldırımlar 0,70 m genişliğe düştü, asırlık ağaçlar kesilip güneş ışınları altında kavrulan sokaklar yaratıldı, Çayyolu’nda villaların dibine 20 katlı binalar yapıldı (hiçbir mahremiyet kalmadı).
Bu sorunları normal vatandaşlar bile konuşurken biz profesyoneller yalancıktan şeyler konuşurak göz ardı edersek, en nihayet biz meslek erbablarına artık güvenilecek kurum olarak bakılmaz (bugünde artık bakılmıyor), kendi kuyumuzu kendimiz kazarız ve kazdıkta…