Eero Saarinen’in New York’ta tasarladığı ilk ve tek gökdelen; günümüzün ihtiyaçlarını karşılayabilmesi adına, Vocon Architects ve MdeAS Architects tarafından renove edildi.
HGI önderliğinde, Vocon Architects ve MdeAS Architects, Black Rock ismiyle de bilinen 51W52 gökdelenini renove ve restore etti. Gökdelen, 1964 yılında Amerikan medya devi CBS’nin genel merkezi olarak kullanılmak üzere tasarlanmıştı.
2023 yılının sonlarında CBS’e ait bütün tesisler taşındı. Black Rock, günümüzde HGI’ın da dahil olduğu birçok ofise ev sahipliği yapıyor.
Modernist mimar Saarinen tarafından tasarlanan ilk ve tek gökdelen olan 51W52’nin granit, bronz ve travertenden yapılmış simetrik cephesi, renovasyon ekibinin geliştirdiği bronz kanatlar ile korundu.
Saarinen, yapıyı “New York’un en basit gökdeleni” olarak tanımlıyordu.
Orijinal tasarım büyük ölçüde korunurken iç mekanlarda kapsamlı bir güncelleme yapıldı. HGI’ın müdürü T. Richard Litton Jr. yapıyı şu sözlerle anlattı, “Tasarımın başından itibaren mimari önemi, etkileyici plan düzlemleri ve Midtown’daki merkezi konumu ile 51W52’nin güçlü bir potansiyel taşıdığını anlamıştık.”
“Yapı strüktürü oldukça sağlamdı. Tek gerekli olan, orijinal tasarımı yansıtacak ve onu öne çıkartacak iyileştirmeler yapmaktı.”
Çoğu yapı elemanı bozulmamış haldeydi. Tasarımcılar, zemin kattaki iki lobiyi kaplamalar ve asansörler dahil olmak üzere baştan sona renove etti. Terastaki bahçede tamamen baştan yapıldı.
Proje kapsamında dinlenme salonu, spor salonu ve kafe gibi temel alanlar da yenilendi.
Vocon Architects ve MdeAS Architects, 83.600 metrekarelik alanın tamamını estetik olarak yeniden yapılandırmak yerine, özgün mimarinin kendiliğinden öne çıkmasına öncelik verdi.
Lobinin geniş ve uzun duvarları orijinal cephede uygulanana benzer detaylarla tamamlandı. Bazı duvarlar yekpare granit levhalar olarak bırakıldı, bazıları ise pirinç uçlu ahşap çıtalar ile kaplandı.
Arkadan aydınlatmalı taş kaplı resepsiyon masasının üzerine -binanın tarihine vurgu yapmak amacıyla- CBS logosunu içeren modernist bir fresk yerleştirildi.
Vincent Ashbahian imzasını taşıyan, ilk olarak 1970’li yıllarda yapı içerisinde sergilenen sanat eseri, sanatçının ölümünden sonra tekrar yapıya getirildi.
MdeAS Architects’in yönetici ortağı Dan Shannon tasarım sürecini, “Dışarıdan içeri geçiş deneyimini önceliklendirerek, tasarımdaki temel güzelliği geri kazanmayı başardık. Form ve ışık prensipleri gibi unsurları çağdaş ofis kullanıcılarının tercihlerine uygun olarak uyguladık,” sözleriyle anlatıyor.
Lobiden geçen cam kaplama merdiven, ziyaretçileri oturma alanlarına doğru yönlendirecek şekilde tasarlandı. Merdiven boşluğu şaftı ise dalgalı bir desene sahip paslanmaz çelikle kaplandı.
Renove edilen alanlara, Saarinen ve mimar Florance Knoll tarafından tasarlanan mobilyalar yerleştirildi.
Alt kattaki oturma alanlarına giden yol üzerinde küçük bir havuz konumlandırıldı. Havuzda siyah renkli metal malzeme tercih edildi.
“Özel dinlenme salonlarının, bir konferans salonunun ve spor salonlarının oluşturulması, yapının, günümüzün kurumsal beklentilerini karşılamasına yardımcı oldu. Yapılan tasarımlar, Saarinen’in yarattığı orijinal mimari bütünlüğün korunmasına önem verilerek şekillendirildi.”
Vocon Architects’ten Tom Vecchione