2. Mansiyon, Balavca Deresi ve Yakın Çevresi Fikir Projesi Yarışması

2. Mansiyon, Balavca Deresi ve Yakın Çevresi Fikir Projesi Yarışması

Batu Kepekcioğlu ve ekibinin Balavca Deresi ve Yakın Çevresi Fikir Projesi Yarışması'nda 2. mansiyon ödülü kazanan projesi.

Balavca Yeniden: Bir Su ve Hafıza Peyzajının Onarımı

Küresel gündemde hızlı kentleşme ve iklim değişikliği etkileri giderek gözler önüne serilmesine rağmen ekoloji-yaşam alanları-insan etkileşimlerinin alan kullanımı/yönetimi pratiklerine yeterince dahil edilmemekte; küresel ölçekten yerel ölçeğe kadar doğal afetlerin ve ekolojik bozulmanın şiddeti ve etki alanları giderek yaygınlaşmaktadır. IPCC-AR5 raporu, iklim değişikliği etkilerinin 21. Yüzyıl boyunca devam edeceğini vurgularken; emisyonlarının mevcut hızda yükselmesiyle birlikte bu yüzyılın sonunda küresel ortalama sıcaklıkların bugüne göre 2,6-4,80c artacağı ifade edilmektedir (IPCC, 2014[1]). Sıcaklık artışlarına bağlı yağışlardaki ciddi azalmalarla birlikte yağış rejimlerindeki anomaliler taşkın ve kuraklık olaylarının zaman ve şiddetinde değişimlerin, biyoçeşitlilik kayıplarını, yüzeysel akış rejimi, yeraltı su miktarı, bitki deseni ve büyüme hızlarında farklılaşmaları daha çok gündemimize getirecektir. Bu konudaki araştırmalar özellikle Akdeniz Havzası’nın kırılganlığına vurgu yaparken bölge ikliminde küresel eğilimlerden daha hızlı bir değişim süreci yaşadığının altı çizilmektedir (WWF, 2021[2]; MedECC, 2020[3]). Gelecekte Akdeniz Havzası’nın bazı bölgelerinde yaz yağışlarının %10-%30 oranında azalışına bağlı su kıtlığı ve çölleşmenin artacağı; tarımsal sulama talebindeki artışlar ve tarımsal üretkenlikte azalışların gıda güvenliği tehdit edeceği ve mevcut su kaynaklarına olan baskının artacağı düşünülmektedir (MedECC, 2020). Diğer yandan kentsel alanlarda sel-taşkın riskinin bertaraf edilmesi için derelerin geleneksel mühendislik teknikleriyle yapay kanallara hapsedilmesi veya yer altına alınması uygulamaları yaygın olarak kullanılmaktadır. Halbuki bu çözümler, derelerin kent ile bağlantısının kopmasına, hidromorfolojik ve hidrokimya yapı sının değişmesine ve ekolojik işleyişlerinden uzaklaştırarak doğal işlevlerini kaybetmesine neden olmakta ve sel-taşkın riskleri ile kentsel sağlık problemlerinde artışı tetiklemektedir. Sunulan bu vahim tablo, makrodan mikro ölçeğe alan kullanımı/yönetiminde iklim değişikliğine uyum ve adaptasyon için entegre havza yönetimi yaklaşımlarına dayalı mikro-havza yönetim ve müdahale stratejilerini zorunlu hale getirerek kent içindeki dere koridorlarının yeniden doğallaştırılmasını sağlayacak “gün ışığına çıkartma”, “ekolojik restorasyon”, “ekolojik rehabilitasyon” gibi uygulamaları gündeme taşımaktadır.

Buradan hareketle çalışmada, Balavca Deresi’nin mikro-havza yönetim stratejilerine yön vermek üzere “su ve hafıza peyzajı” olarak tanımladığımız doğayı ve kültürü odağına alan; kentin tarihsel gelişim sürecinde doğal ve kültürel miras öğeleriyle birlikte sosyo-ekonomik değerlerinin entegre edildiği bir çerçevede kent yaşamıyla bağlantısı yeniden kurulmaktadır. Böylece geçmiş-günümüz-gelecek ilişkiselliğine dayalı dere koridorunun işlevselliğinin artırılarak onarılması için gerekli mekânsal gereksinimler sunulmaktadır.

Balavca Deresi’nin “su ve hafıza peyzajı” ögeleri değerlendirilirken Milas kent merkezinin morfolojik ve mekânsal gelişim dinamiklerinin ötesinde içinde konumlandığı Milas-Bodrum alt havzasının zenginliği de göz önünde bulundurulmuştur.

Doğal Miras:

Milas-Bodrum alt havzası, biyoçeşitlilik zenginliği ve antropojenik faaliyetler sonucunda yok olma tehlikesi nedeniyle dünyadaki “biyolojik çeşitlilik sıcak noktaları” içerisinde yer almakta ve uluslararası öneme sahip birçok “önemli doğa alanları-ÖDA” ve “korunan alanları” barındırmaktadır. Sırtlandağı halep çamı tabiat koruma parkı, Çubucak Tabiat Parkı, Güvercinlik Tabiat Parkı, metruk tuzlası sulak alanı, Bafa Gölü, Güllük Deltası ve Batı Menteşe Dağları, Milas’ın etki alanı içerisinde ön plana çıkan ÖDA ve korunan alanlar olarak deniz yaşamı ve tatlı su ekosistemleri ile birlikte çeşitli kuş popülasyonları ve yaban hayvanları için hassas yaşam alanları oluşturmaktadır. Zambakgiller (liliaceae) familyasından Milas lalesi (fritillaria Milasense) bölgedeki kritik tehlikede endemik türlerden biridir ve Batı Menteşe dağlarındaki Yusufça ve Katrancı bölgeleri Milas lalesi için en kritik ve hassas alanlardır.

Batı menteşe dağları ÖDA’sı aynı zamanda Balavca Deresi’nin besleyen su toplama havzasının bir parçası olarak değerlendirilebilir. Bu nedenle Balavca Deresi, dağ ekosistemi, zeytinlikler, tarım alanları, meralar ile kent merkezini birleştiren, yaban hayatı-kır-kent arayüzünde varoluşunu sürdüren bir yaşam koridoru olarak işlev kazanmaktadır. Milas kent merkezinde batı menteşe dağları florasında baskın şekilde bulunan kermes meşesi quercus coccifera, kızılçam pinus brutia ve fıstık çamı pinus pinea türlerini ve bu türlerin oluşturduğu yaşam birliklerinin gözlenmesi yaban hayatı-kır-kent bağlantısının sosyo-ekolojik perspektiften devamlılığının bir göstergesidir. Ayrıca bölgenin kırsal peyzajını oluşturan binlerce yıllık zeytinlik alanlarının dere koridoru ve kent çeperinde yer yer parçalı bir yapı sergilemesi bu devamlılığı destekler niteliktedir. Floranın yanı sıra fauna açısından da bölgede görülen birçok kuş türü, Balavca Deresi boyunca ekolojik nitelikleri tahrip olmuş doğal ve yarı doğal habitatlarda yaşamlarını sürdürmektedir. Özellikle ilkbahar ve yaz aylarında dere koridoru ve yakın çevresinde karşılaşılabilecek karabaşlı ötleğen sylvia atricapilla ve maskeli ötleğen sylvia melanocephala türleri; kentsel dokudan kent çeperi bölgelerine ilerledikçe önce kara kızıl kuyruk phoenicurus ochruros sonrasında ise büyük baştankara parus major, karatavuk turdus merula ve ispinoz fringilla coelebs türleri yoğun olarak gözlenmektedir.

Balavca Deresi’nin dahil olduğu Sarıçay havzası, bölgenin önemli içme suyu kaynaklarından biri olarak antik dönemlerden itibaren yerleşimlerin gelişiminde önemli rol oynamıştır. Antik kentlerde keşfedilen birçok tarihi sarnıç, geçmiş dönemlerdeki su yönetimi yaklaşımlarının somut göstergesidir. Günümüzde ise doğanın ve suyun göz ardı edildiği mekânsal planlama uygulamaları havzayı tehdit eden en önemli faktördür. Özellikle son 10 senede havzayı besleyen batı menteşe dağları ÖDA’sının ulusal ve uluslararası koruma statüleri hiçe sayılarak yoğun madencilik faaliyetlerine açılması; havza ekosisteminde geri dönülmez yok oluşlarla birlikte jeomorfolojik bozulmalara bağlı hidrolojik döngülere yoğun zarar vermektedir. Diğer taraftan yaz dönemlerinde bölgedeki akarsuların kurumasına bağlı içme suyu ve tarımsal sulamadaki yüksek su talebi, tarımsal zehirler ve kimyasal gübreye dayalı üretim pratikleri ve bölgede faaliyet gösteren termik santrallerin soğutma suyu ihtiyacı su yönetiminden ana sorumlu kurum olan devlet su işleri tarafından baraj, gölet ve sondaj yapımı gibi mühendislik temelli uygulamalarla çözümlenmektedir. Fakat bu durum Balavca Deresi Mikro-Havzası’nın yeraltı sularında dramatik seviyede azalmaları beraberinde getirmektedir. Ayrıca gelecek iklim senaryolarında bölgede beklenen yağış ve sıcaklık anomalileri bir yandan su kıtlığı, kuraklık, gıda güvenliği ve çölleşme problemlerinin artışına işaret etmekte, diğer yandan sel-taşkın risklerini gündeme getirmektedir.

Bu nedenle Balavca Deresi’nde ekosistem tabanlı mikro-havza yönetimine ilişkin kararlar ve müdahale stratejileri, Sarıçay havzası ile Milas-Bodrum Alt Havzası’nda entegre havza yönetimine de katkı sağlayacaktır.

Kültürel Miras:

Binyıllar boyunca birçok medeniyete ev sahipliği yapmış Milas, çok katmanlı bir kültür coğrafyasında konumlanmaktadır. Antik dönemde Karya bölgesindeki önemli yerleşimlerden biri olarak (Mylasa) antik şehirleri birbirine bağlayan Karya yolu üzerindeki stratejik önemi, Hitit, Frig, İyon, Pers, Roma ve Osmanlı İmparatorluğu gibi farklı uygarlıkların izlerini taşıyan birçok eserlerin yanı sıra coğrafyaya özgü üretim belleğini temsil eden yapıları ve somut-olmayan kültürel miras unsurları Milas’ı önemli bir kültürel odak haline getirmektedir.

Unesco (1976)’nun “tarihi kentsel peyzaj” kavramı çerçevesinde [4], Balavca Deresi ve çevresi odağında gelişen Milas’ta “tarihi merkez” veya “külliye” kavramının ötesine uzanan arkeolojik kalıntıları, endüstri mirasları, tarihi mahalle dokuları, zeytin ve tütün kültürü, el sanatları ve halıcılık gibi somut ve somut-olmayan mirasın harmanlanmasıyla oluşmuş güçlü bir tarihi kentsel peyzajı temsiliyeti söz konusudur. Bu noktada 2012 yılında UNESCO Dünya Mirası Geçici Listesi’ne girmeye hak kazanan “Hekatomnos Anıt Mezarı ve Kutsal Alanı” dışında Balavca Deresi boyunca yer alan arkeolojik, endüstriyel, kentsel ve kültürel sit alanları etkileşim alanlarıyla birlikte değerlendirildiğinde; Milas’ın “çok katmanlı tarihi kentsel peyzaj pilot projesi” olarak UNESCO’ya aday gösterilme potansiyelini taşımaktadır. Böylece günümüzde bir destinasyon noktası olmaktan ziyade Bodrum-Marmaris gibi önemli turizm odakları güzergahı üzerinde bulunması nedeniyle kısa süreli duraklama noktası olan Milas’ın, saklı kalmış kültürel katmanlarının parlatılması sağlanarak gölgede kalmış turizm potansiyelinin aktive edilebileceği öngörülmektedir.

Zeytin ve tütün kültürü, Milas’ın hafıza peyzajını oluşturan diğer kültürel miras ögesidir. Zeytin kültürü Akdeniz Havzası’nda, sadece üretim yapılan zeytinlik alanlarına atıfta bulunmanın ötesinde, zeytin ile birlikte oluşan toplumsal yaşam kültürünü, sosyal birliktelikleri, ekonomik çeşitliliği, üretim mekanlarını da barındırmaktadır. Bu miras, Milas gibi zeytin coğrafyasındaki kentsel alanlarında birçok yapısal unsuru halen ayakta olan ve endüstriyel miras niteliğindeki eski yağhane işlikleriyle mekânsal karşılığını bulmaktayken; zeytinyağı temelli gastronomi kültürüyle ise toplumsal yaşama yansımaktadır. Bu noktada Türk Patent ve Marka Kurumu’nun Milas için belirlediği coğrafi işaretli ürünler (ekşili köfte, kanlı kavurması, tepsi böreği, vekilharcı, yağlı zeytini, zeytinyağı, zeytinyağı sabunu, çaykaması, çekişte zeytini, çıntar kavurması) gastronomi turizmi için; yağhane işliklerinin kamusal amaçlı yeniden kullanımları ise kentsel belleğin canlı tutulması için önemlidir.

Tütün kültürü ise 1600’lü yılların sonlarından itibaren tütünün bölgede önemli bir geçim kaynağı ve ticari emtia olmasına dayanmaktadır. Evliya Çelebi, pockocke ve chandler gibi Milas’ı ziyaret eden seyyahların metinlerinde Milas tütününün yüksek kalitesi birçok kez vurgulanmaktadır. 1990’lı yıllarına kadar Milas’ta tütün kültürünün hakimiyeti sürmesine rağmen, sonraki süreçte üretime getirilen kota uygulamaları ne yazık ki ne yazık ki bu kültür giderek kaybolmaya yüz tutmuştur. Günümüzde sadece ortaca, Akkovanlık ve Mutluca bölgesinde tütün üretiminden söz edilebilmektedir.

Sosyo-Ekonomik Değerler:

Milas, Bodrum ve Marmaris gibi önemli turizm noktalarına ulaşım güzergahı üzerinde bulunduğundan zengin kültürel çeşitliliğe sahip olmasına rağmen yakın çevresindeki kıyı yerleşimlerine kıyasla sosyo-ekonomik gelişme açısından durağan bir karaktere sahiptir. Bölgede tarım, balıkçılık ve madencilik faaliyetleri temel ekonomik aktivitelerdir. Milas Ovası’nın verimli toprakları tarımsal faaliyetlerde yüksek verimi sağlamakta ve özellikle yüksek kalitede zeytin üretimiyle ön plana çıkmaktadır. İlçenin güney kesimlerinde ise portakal, mandalina gibi turunçgillerin üretimi söz konusudur. 1990’lı yıllara kadar önemli bir ekonomik aktivite olan tütün yetiştiriciliği, sonraki dönemlerdeki kota uygulamaları nedeniyle günümüzde sınırlı miktarda yapılabilmektedir. Milas etki alanı içerisindeki birçok noktada madencilik faaliyetleri yoğun olarak yürütülmekte; ne yazık ki bölgedeki doğa koruma alanlarının büyük bir kısmı, maden işletme ruhsatlarının tahsis edilmesi nedeniyle tahrip olma riski altındadır. Ayrıca Türk el halıcılığında özgün bir yere sahip Milas halıları özel dokumaları, motif çeşitliliği ve kök boyalarla renklendirmeleriyle ön plana çıkmakta ve özellikle kırsal alanlarda önemli bir geçim kaynağıdır.

Balavca Deresi’nin su ve hafıza peyzajının “onarımı iki ana eksende kurgulanmıştır:

A. Balavca Deresi Etki Alanındaki Kültürel Katmanlarının Gün Işığına Çıkarılması ile Milas’ta Kentsel Canlılığı Artırma:

Balavca Deresi ve etki alanındaki kültürel miras çeşitliliğinin getirdiği güçlü tarihi kentsel peyzaj temsiliyeti, yakın çevredeki turizm odaklarının oldukça gerisinde kalan Milas’ın turizm potansiyelinin aktive edilmesinin yanı sıra farklı insan gruplarının farklı amaçlarla günün farklı saatlerin de kamusal alanlarda bir araya gelmesiyle oluşabilecek sosyal etkileşim, mekânsal aidiyet ve kentsel canlılık için önemli fırsatlar sunmaktadır. Bu kapsamda projenin önerdiği kültürel mirasın gün ışığına çıkarılması ekseni, 1990 yılında ICOMOS tarafından yayınlanan “Arkeolojik Alanların Korunması ve Yönetimi Tüzüğü’nde belirlenen ilkeleri temel almakta; arkeolojik mirasın yerinde korunması ve belgelenerek gelecek nesillere aktarılabilmesini hedefleyerek mevcut kültürel varlıklarını, en az müdahaleyle koruma ve yaşatma prensibine odaklanmaktadır. Diğer yandan ICOMOS ve TICCIH tarafından 28 kasım 2011 tarihinde kabul edilen ve endüstri mirası sitleri, yapıları, alanları ve peyzajlarının korunmasına ilişkin kavramsal çerçeve sunan “Dublin ilkeleri”nde dayanarak projede, endüstri mirası yapılarının (eski yağhane işlikleri ve zeytinyağı üretim mekanları gibi) etkin korunmasını ve konservasyonunu sağlamak amacıyla, belgelenerek yeniden işlevlendirmeleri önerilmektedir. Böylelikle endüstri mirası yapılarının sürekli bakımları sağlanarak somut mirasın sürekliliği ve dayanıklılığı hedeflenirken; soyut mirasın yerel halk ve ziyaretçiler tarafından daha iyi anlaşılması ve benimsenmesi için müzeye dönüştürülen endüstri mirası yapılarında sürekli sergi ve sunumlarla kültürel miras değerlerinin anlatılabileceği düşünülmektedir. Bu sayede kültürel bilinç ve farkındalığın artacağı öngörülmektedir.

Hekatomnos Anıt Mezarı ve Kutsal Alanı’nın, tasarımı ve sanatsal değeri açısından antik dönem mozole mimarisinin eşsiz bir örneği olmasının yanı sıra Hekatomnos frizli lahdinin boyutları ve niteliği nedeniyle üstün evrensel değer taşımasına bağlı olarak 2012 yılında dünya mirası geçici listesine girmeye hak kazanmasına rağmen dünya kalıcı miras listesine alınması için UNESCO tarafından tanımlanan sürecin takip edilmesi ve birtakım kriterlerin sağlanması gerekmektedir. Bu bağlamda, Milas belediyesi ve KUDEb tarafından alınan tasarım kararları ve koruma önlemlerin yanı sıra projede Hekatomnos anıt mezarı ve kutsal alanı’nın Dünya Miras Listesi’ne kabul sürecini destekleyecek şekilde yapının ve tarihi çevrenin karakterine saygılı, yarışmayan, özgün detay ve kimliğe referans veren koruma önerileri ve tasarım kararları geliştirilmiştir.

Projede gün ışığına çıkarılan kültürel mirasının, kent dışından gelen ziyaretçilerin deneyimlerine sunumunda sürdürülebilir-sorumlu turizm perspektifi benimsenmektedir. Bu kapsamda kitle turizmin yıkıcı etkilerinin minimize edilerek kentin sakin yapısını koruma şekilde ziyaretçilere kültür ve mekân deneyimleri yaşatılması hedeflenmekte; farklı ziyaretçi profillerine hitap eden kent içi ve kent dışı kültürel deneyim rotaları önerilmektedir. Ayrıca yılın farklı dönemleri için geliştirilen etkinlik takvimiyle yerel halkın yanı sıra yabancı ziyaretçiler için de çekim yaratması sağlanarak Milas’ta kentsel canlılık ve yerel ekonomiyi destekleyeceği öngörülmektedir.

B. Balavca Deresi’nin Ekolojik Restorasyonuyla Milas’ın İklim Değişikliğine Uyum Kapasitesini Artırarak Kentsel Dayanıklılığı Destekleme

Balavca Deresi’nin ekolojik restorasyonu ekseni, Milas’ın morfolojik ve mekânsal gelişimi boyunca esas omurgasını oluşturan fakat günümüzde yer yer üstünün kapatılması, geleneksel mühendislik tekniklerine dayalı beton kanalların içine alınması, birçok farklı sosyal yapı ve trafik sorunlarını barındırması, geniş ölçekli taşkınların yaşanması ve D-525 Milas-Söke Karayolu’nun etkisiyle kentsel makro-form değişmesi nedenleri ile pasifize olmuş dere koridorunun kentle ve kentsel yaşamla kopan bağının yeniden kurulmasını odağına almaktadır.

Bu kapsamda projede, Balavca Deresi’nin kuzey ve güneyde D525 karayolu ile temas ettiği noktalar arasındaki dere koridoru ile yakın çevresinde;
● Taşkın riski, su kirliliği ve kuraklık yönetimi,
● Endemik türlerin ve biyoçeşitliliğin desteklenmesi,
● Tarihi ve kültürel mirasın gün ışığına çıkarılmasını desteklemek üzere deneyim alanlarının yaratılması,
● Dere koridorunu yeniden doğallaştırmak üzere hidroloji ve peyzaj çözümlerinin geliştirilmesi,
● Kullanıcıların dereye erişilebilirliğini artıracak ve doğrudan dereye temaslarını kolaylaştıracak yaya odaklı ulaşım çözümlerini içeren mekânsal deneyim alanlarının oluşturulması,
● Ekoloji, ekosistem ve iklim değişikliği bilinci ve farkındalığın geliştirilmesi,

Hedefleri doğrultusunda Milas’ın iklim değişikliğine uyum kapasitesini artırarak kentsel dayanıklılığını destekleyici mekânsal kurgu ve tasarım önerileri geliştirilmiştir.

Dere koridorunda “doğa”, “kültür”, “tarih” ve “eğitim” olarak tanımlanan karakter bölgeleri altında formalize edilen 1/1000 ölçekli plan omurgası, çoğunlukla metropolitan ölçekli bir kentte bir arada görülebilecek kültürel ve rekreasyonel fonksiyon yoğunluğu ve çeşitliliği içermesiyle, Milas’ın ötesinde tüm bölgeye hizmet verebilecek niteliktedir. Omurganın kuzeyinde “doğa” temasıyla tasarlanan bölgede kullanıcıların biyoçeşitlilik deneyimi ve farkındalığı kazandıracak biyokültür merkezi ve herbaryum, endemik bitki bahçeleri, koku bahçesi ve kelebek bitkileri alanları önerilmiştir. Biyo-kültürel merkez, doğa-kültür temaları arasında bir geçiş yapısı olarak planlanmış, endemik türlerle ilgili araştırma ve eğitim faaliyetlerinin yapılabileceği bir alan olarak kurgulanmıştır.

Doğa temasını takip eden “kültür” karakter bölgesi, Milas’ın geleneksel merkeziyle kurulan güçlü yaya bağlantılarıyla dere koridorundaki zeytinliklerin fırsata çevrildiği; Hekatomnos anıt mezarı ve kutsal alanının müze parkı, arkeoloji müzesi ve ziyaretçi merkezinin yanı sıra dere temas noktaları ile desteklenerek Baltalı Kapı’ya uzanan bir yürüyüş rotası ve deneyim alanı sunmaktadır. Burada endüstriyel miras niteliğindeki eski yağhane işliklerinin ve ilişkili yapıların yeniden işlevlendirilerek, zeytin müzesi ve deneyim alanı ile zeytin araştırmaları merkezine dönüştürülmesi önerilmektedir. Ayrıca Milas’ın kaybolmaya yüz tutmuş tütün kültürünün kentsel bellekte hatırlanmasını sağlamak üzere ağa cami yakınlarında tütün müzesi ve tütün tarım alanı tasarlanmıştır. Baltalı kapı ve çevresinde alınan yayalaştırma kararlarıyla mevcut pazar alanı için tanımlı bir kent meydanı (baltalı kapı meydanı ve sabit pazar) geliştirilmiştir.

“Tarih” bölgesi, Hekatomnos Anıt Mezarı ve Kutsal Alanı’ndan başlayarak merkez ilköğretim okuluna kadar olan uzanan alanda mülkiyet sınırlamaları nedeniyle dere kesiti müdahalelerinin sınırlı düzeyde yapılabildiği bir bölgedir. Mevcutta bulunan Ulu Cami ile öneri olarak sunulan kent arşivi ve kütüphanesinin arasında geliştirilen Aplangeç su meydanı önerisi, kullanıcıların Balavca Deresi’ne temas edebilecekleri operasyonel peyzaj alanlarını sağlamakta ve kentin rekreasyonel çekim noktalarından biri olarak değerlendirilmektedir

Omurganın güney kesimini oluşturan “eğitim” bölgesinde ise iklim değişikliği etkilerine ilişkin toplumsal farkındalık ve bilincin artırılmasına odaklanılmaktadır. Burada önerilen iklim değişikliği farkındalık akademisi, su kirlilik kontrol merkezi ile taşkına dirençli eğitim alanlarının mevcut eğitim yapılarının işlevsellikleriyle bir arada kurgulanması; okul bahçelerinde geliştirilen kademeli kot düzenlemeleri ve yeraltı su sarnıcı sistemleriyle taşkın riski, su kirliliği ve kuraklık yönetimini destekleyici yağmur suyu hasadı, infiltrasyon ve yüzey akışı kontrolü uygulamaları deneyimlenmektedir.

Balavca Deresi’nin ekolojik restorasyonu bütününde derenin hidrolojik kapasitesini destekleme prensibinden yola çıkarak geçirimli yüzeylerin artırılması, infiltre edilen suyun yağmursuyu haznelerinde toplanması, dere yatağının doğal formuna yakın eğimli kesit çözümlerinin geliştirilmesi ile yaya ve taşıt ulaşımı ihtiyaçları doğrultusunda kemer köprülerin kullanılması ilkelerini esas alınmaktadır. Bu doğrultuda dere koridorunun uygun noktalarında biyo-hendek, biyo-teras, biyo-eğim, geçirimli asfalt, taşkın sahaları ve sarnıçlar gibi müdahale biçimlerinden sıklıkla faydalanılmaktadır. Bitkilendirme tasarımında görsel, ekolojik, kültürel ve fonksiyonel bakımdan canlı-mekan etkileşimleri göz önünde bulundurularak ekolojik restorasyonun sürdürülebilirliği desteklenmektedir.

1/1000 plan omurgasında Milas kent merkezi ve Balavca Deresi boyunca yaya odaklı ulaşım önerileriyle taşıt ulaşımını alandan diğer prensip olarak temel alınmıştır. Bunun için mevcut durumda kentin en yoğun trafik akışının bulunduğu dere kenarı aksları ve tarihi roma köprülerini tahrip eden beton köprüler en aza indirgenerek ulaşım sistemi çözümlenmekte; dere kenarı yolların geçirimli yüzey uygulamaları odağında yaya öncelikli yollar haline getirilmesi kritik bir nokta olarak görülmektedir. Ayrıca bu çözümü destekleyecek yeni elektrikli otobüs hattı, mevcut bazı toplu taşıma güzergahlarında değişiklikler ile çoğunluğu tek yön uygulamalarından oluşan yeni sirkülasyon önerileri geliştirilmektedir. Dere koridorunun d-525 karayolu ile kuzey ve güney kesişimlerinde tasarlanan otopark alanları, kent dışı ziyaretçilerin aktivite mekanlarına yaya odaklı erişimlerini destekleyici çözümler olarak geliştirilmiştir.

“Su ve Hafıza Peyzajının Onarımı”na yönelik mekânsal stratejiler:

Balavca Deresi’nin Su ve Hafıza Peyzajına Duyarlı Onarımın hayata geçirilmesi, projeyle önerilen alan kullanımları kararları, peyzaj tasarımları, hidrolojik çözümler ve yapısal işlevlendirmelerin üstünde Milas Belediyesi, Muğla Büyükşehir Belediyesi ve Devlet Su İşleri başta olmak üzere tüm ilgili mekânsal planlama paydaşlarının katılımıyla desteklenen bütüncül alan/arazi yönetimi stratejilerine ihtiyaç duymaktadır. Bu kapsamda bütüncül alan/arazi yönetimi için en kritik görülen stratejiler üç ana başlık altında sunulmaktadır.

a. Doğal çevreyi hedefleyen stratejiler:

Doğal çevreyi hedefleyen bütüncül alan yönetimi stratejileri, Balavca Deresi’ne ekosistem tabanlı planlama anlayışıyla sadece mikro-havza özelinde değil içinde bulunduğu Sarıçay Havzası’yla birlikte ele alınması gerekliliğe vurgu yapmaktadır. Bu kapsamdaki kritik stratejiler şöyle sıralanabilir;
● Sarıçay ve Balavca Deresi Havza sistemlerinde iklim değişikliği uyum ve adaptasyona dayalı entegre havza yönetimi planlarını hazırlanması ve uygulanması
● Havza ve mikro-havza ölçeğinde taşkın, kuraklık ve su kirliliği periyodik analizlerin yapılması ve bu konularda ekosistem tabanlı yönetim modellerinin geliştirilmesi
● Milas kent çeperindeki tarım alanları, zeytinlikler ve doğal bitki örtüsünün sürdürülebilirliğinin sağlanması
● Katı atık ve atıksu arıtma tesislerinde yenilikçi teknolojilere dayalı geri dönüşüm odağında “sıfır atık” prensipleri hedefleyen bertaraf metodolojilerinin kullanılması
● Sarıçay Havzası’nda tahrip olmuş/bozulmuş ekosistemlerin rehabilitasyonu ile biyoçeşitliliğin desteklenmesi
● Su talebi-su tahsisi yönetimde sürdürülebilir uygulamaların benimsenmesi
● Organik tarım veya iyi tarım uygulamalarının teşvik edilmesiyle suyun verimli kullanımının yanı sıra tarımsal gübreleme ve ilaçlamaya bağlı toprak ve su kirliliğinin minimize edilmesi
● Balavca Deresi’ni besleyen ve Sodra Dağı, tarım alanları gibi kırsal alanlardan kaynaklanan drenaj ağlarının kır-kent geçişkenliği potansiyeline bağlı yeşil altyapı sistemi ögesi olarak ele alınması
● Kent çeperi drenaj ağlarının Balavca Deresi ile buluşma noktalarının taşkın risk yönetimi için öncelikli müdahale alanları olarak tanımlanması
● Havzalarda ekolojik restorasyon, rehabilitasyon ve onarım uygulamaları için gereken finansman modelleri ve kaynaklarının geliştirilmesidir.

b. Yapılı çevre ve Balavca Deresi ilişkisini hedefleyen stratejiler:

Mevcut durumda kentin önemli bir problem alanı olarak görülen Balavca Deresi’nin, kentsel yaşama yeniden dahil edilmesi ve Milas’ın yaşam kalitesini artıran bir yaşam koridoru haline getirilmesi için yapılı çevre ve deresi ilişkisinin farklı boyutlarıyla ele alındığı ve aşağıda sıralanan kritik stratejiler hayata geçirilmelidir:

● Balavca Deresi’nin Sarıçay’la birleştiği kuzey bölgelerde kentsel gelişme baskısının azaltılması veya ekolojik planlama prensiplerine dayalı planlama ve imar uygulamalarının yapılması
● Ulusal Su Bilgi Sistemi Taşkın Risk Analizleri sonuçlarına göre taşkın riski altındaki yapılaşmış alanların kademeli dönüşümünün sağlanarak;

1. Etap: derenin komşu parsellerinde kamu mülkiyetindeki alanlardan başlamak üzere taşkına dirençli yapılaşma, taşkın önleyici altyapı sistemleri ile geçirimli yüzeylerin artırılması
2. Etap: Kent içindeki drenaj ağları üzerindeki yüksek ve çok yüksek riskli binaların yeşil bina tasarımlarıyla dönüşümünün desteklenmesi veya kamulaştırma uygulamalarıyla yeşil altyapı sistemine dahil edilmesi
3. Etap: Emek ve İsmetpaşa Mahalleri’nden başlamak üzere taşkın sınırında yer alan ve taşkın risk düzeyi yüksek ve çok yüksek olan yapıların taşkına dirençli mimarı tasarımlarla dönüşümlerinin teşvik edilmesi

● Balavca Deresi’nin hidrolojij, hidromorfolojik, jeolojik ve jeomorfolojik yapısı ile çoklu afet risklerinin dahil edildiği yapılaşma koşullarının tanımlanması
● Yağışın yoğun olduğu dönemler için dere yatağında genişlemeye uygun esnek tasarımı çözümlerinin geliştirilmesi ve taşkın sahalarının oluşturulması
● Üzeri kapatılan veya beton kanallara alınmış dere kesitleri ve drenaj ağlarını gün ışığına çıkarmak üzere öncelikli müdahale alanı olarak tanımlanması
● Kent planlarına kent merkezinden başlayarak kentsel yeşil alanları hiyerarşik olan birine bağlayan ve kent çeperindeki tarım alanları, zeytinlikler, doğa parkları, spor tesisleri, manzara terasları gibi doğal ve rekreatif sistemlerle ilişkinin kurulduğu mavi-yeşil sistem kurgusunun dahil edilmesi ve güçlendirilmesi
● Yeşil çatı, yeşil duvar, bioswale, cadde/sokak ağaçlandırmaları, geçirimli yüzeylerin kullanımı gibi pratiklerin artırılması
● Kent bütünündeki tüm parklar, rekreasyon alanları, spor alanları, yürüyüş alanlarında yağmursuyu hasadı sistemlerinin geliştirilmesi
● Kentsel donatılarda ve kamusal yapılarda başta olmak üzere yapılarda yağmursuyu toplama ve depolama sistemlerinin teşvik edilmesi
● Kentsel ulaşım planlamasında tarihi kent merkezini dıştan besleyen trafik akışlarıyla yaya odaklı ulaşım çözümlerinin geliştirilmesi
● Dere koridoru merkezde olmak üzere kentsel donatılara ve etkinlik noktalarına erişimde yaya mekanlarının sürekliğini sağlandığı uygulamaların geliştirilmesi
● Elektrikli toplu taşıma, bisiklet ve scooter sistemleri, mevcut toplu taşıma güzergahları düzenlemeleriyle karbon emisyonlarını azaltıcı uygulamaların geliştirilmesi
● Kent merkezinde yabancı ziyaretçilerden kaynaklanabilecek trafik yoğunluğu azaltmak amacıyla kent çeperinde toplu taşıma sistemlerine entegre ziyaretçi otoparklarının tasarlanması
● D-525 otoyolu üzerinde belirlenen 6 noktada sinyalize kavşak düzenlenmesi
● Mevcut toplu ulaşım güzergahlarının projeyle önerilen ulaşım sistemine entegre olacak şekilde yeniden düzenlenmesi
● Mevcut toplu taşıma sistemine çalışma alanını besleyici 3 otobüs ring sisteminin dahil edilmesİ

c. Tarihi Kentsel Peyzaj kimliğini hedefleyen stratejiler:

Milas’ın çok katmanlı tarihi ve kültürel miras zenginliğinin yeniden parlatılarak kentsel canlılığın artırılmasının yanı sıra kentin sürdürülebilir sorumlu turizm yaklaşıma temelinde turizm potansiyelinin geliştirilmesini desteklemek üzere aşağıda listelenen mekânsal stratejilere önem ve öncelik verilmelidir:

● Kentsel sit alanındaki tescilli yapıların restorasyon, restitüsyon, röleve ve rekonstrüksiyon uygulamalarının yapılması
● Hekatomnos Anıt Mezarı ve Kutsal Alanı’nın UNESCO Dünya Kalıcı Miras Listesi alınması için gerekli kabul kriterlerinin sağlanarak kabul sürecinin hızlandırılması
● Kent merkezindeki işlevsiz durumdaki özgün yapı stoğunun butik otel işletmeciliği yönünde teşvik edilmesi
● Zeytinyağı temelli gastronomi, halıcılık, el sanatları gibi somut-olmayan kültürel miras ögelerinin tanıtımı ve yaygınlaştırılması
● Yerel halkın ve yabancı ziyaretçiler Milas’ı deneyimlerini kolaylaştıracak ve teşvik edecek kent içi ve kent dışı kültürel deneyim rotalarının geliştirilmesi. Potansiyel rota önerileri:
Kent dışı rota 1: Kapuzlu-Bozalan arası Antik Karia Yolu iç etabı rotası (Duraklar Karpuzlu, Labraunda, Milas, Beçin, Bozalan)
Kent dışı rota 2: Kuzeybatı yönü rotası (Duraklar- Euromos ve Iasos Antik Kentleri)
Kent dışı rota 3: Güneybatı yönü rotası (Duraklar- Bargilya Antik Kenti)
Kent dışı rota 4: Doğu yönü rotası (Duraklar- Kuyruklu Kalesi)
Kent dışı rota 5: Güneydoğu yönü rotası (Duraklar: Stratonikeia Antik Kenti)
Kent içi rota 1: Temel rota (Kent merkezinde 4 km uzunluğunda ve Baltalı Kapı, Hekatomnos Anıt Mezarı ve Arasta Hanlar bölgesini kapsayan 4 durak noktası deneyimi)
Kent içi rota 2: Seçenekli rota (Kent merkezinde 6 km uzunluğunda ve Ulucami, Salıpazarı, Macar Evleri, Zeytin İşlikleri ve Endemik Bitkiler Tanıtım Alanı’nda doğal ve kültürel bir deneyim imkanı sunan 6 durak noktası deneyimi)

Kent içi rota 3: Kapsamlı rota (Kent merkezinde 12 km uzunluğunda ve uzak mesafedeki Hıdırlık Tepesi, Kral Yolu ve Antik Tiyatro gibi tarihi mekanların birlikte projede önerilen İklim Değişikliği Akademisi ve Su Kirliliği Kontrol Merkezi gibi kamusal alanların deneyimleme imkanı sunan 12 durak noktası deneyimi)

● Yılın farklı dönemleri içeren etkinlik planlamasıyla yerel halkın ve yabancı ziyaretçiler için çekim yaratılması ve yerel ekonominin desteklenmesi

Karakter Bölgelerindeki Müdahaleler:

Alan 1: D-525 Söke-Milas-Bodrum Karayolu’nun Kuzey Keşişimi

Kesitin geçtiği Birinci Alan, odağında DOĞA’nın olduğu bir temayla kurgulanmıştır. Alandaki müdahaleler Balavca Deresi ile D-525 Söke-Milas-Bodrum Karayolu’nun kuzey kesişiminin güneyinde Tariş’e kadar uzanan, “Ulusal Su Bilgi Sistemi Taşkın Risk Analizleri” değerlendirmelerine göre “yüksek” ve “çok yüksek” taşkın riski altındaki konut alanları ve arazileri içerir. Bu kapsamda afet riskinin azaltılması için mevcut konut stokunun ve dere taşkın alanı içinde kalan arazilerin orta ve uzun vadede yeşil açık alanlara dönüştürülerek Balavca kenarındaki kamusal yaşamı zenginleştirecek şekilde dere yatağının genişletilmesi hedeflenmiştir. Öneri kesit, kentli ile Dere arasında keskin bir düşey sınır oluşturan, geçirimsiz mevcut beton kanal kesit yerine dere yatağının doğal formuna öykünür. Derenin kenarlarında doğal unsurları ile öne çıkan gezinti yolları ve açık alanlar kurgulanmıştır. Derenin batı kıyısında endemik türlere yer verilen Endemik Bitki Bahçeleri, doğu kıyısında ise ‘Kelebek ve Koku Bahçeleri’ konumlandırılmış, ‘Gezinti Yolları’nda ‘yaya öncelikli’ trafik düzenlemeleri ile hem yaya konforu hem de oluşturulan ekosistemin korunması amaçlanmıştır. Dere boyunca hakim ortogonal kesit yerine doğal duruma yakın eğimli bir topografya önerilmiştir. Ayrıca su toplama ve iletme amacıyla derenin hidrolik kapasitesini arttıran ‘biyo-hendek’ uygulamaları ile ekolojik alanlar oluşturulmuştur. Genel olarak alanda dere yapısına uygun hafif eğimli tesviye yapılmıştır. Birinci Alan’ın açık alan dizisinin sonunda ise Gümüşkesen Zeytinyağı Fabrikası’nın adaptif yeniden kullanımı ile Doğa Odağı ile Endüstri Odağı arasındaki geçişi sağlayacak, endemik türler üzerine araştırmaların yapıldığı ve paylaşıldığı, kafesi, herbaryumu ve araştırma serası olan bir Biyo-Kültür Merkezi’ne dönüştürülmesi önerilmiştir.

Alan 2: Endüstri Alanları

Kesitin geçtiği İkinci Alan, odağında Milas’taki Tarihi Endüstri Kültürü’nün olduğu ‘Kültür’ temasıyla kurgulanmıştır. Bu alandaki müdahaleler, öncelikle bölgedeki zeytinyağı ve yan ürünlerini üreten fabrikaların, dere kenarındaki açık alanları ile zeytinliklerini koruyup zeytin kültürü ve üretim hafızasını tazeleyecek şekilde mevcuttaki iki fabrika yapısını Zeytin Müzesi ve Araştırmaları Merkezi olarak beraber korunup kullanılması üzerinedir. Derenin doğusunda konumlanmış, halihazırda tescilli olan Gölcükler Zeytinyağı Fabrikası, derenin batısındaki tescilsiz Sağıroğlu Sabun ve Çırçır Fabrikası’na göre daha korunmuş durumdadır. Batıdaki fabrika ise ikonik bacasıyla kentin her yerinden görülebilecek bir landmark olarak tescillenmesi önerilmektedir. Tescil ve yapısal sağlamlık durumuna bağlı olarak dönüşüm sürecinin Zeytin Müzesi ve Deneyim Alanı olarak işlevlendirilmiş doğu bölgesindeki fabrika ile başlanmalıdır. Derenin farklı yakasında konumlanan söz konusu fabrikalar arasındaki etkileşimin sağlanması için de köprü ile geçiş sağlanmıştır. Ayrıca tarımsal kültürün ortaya çıkarması ve ekolojik olarak inovasyon yaratılması açısından zeytin alanları mera alanları ile birlikte kurgulanarak Silvopasture uygulaması düşünülmüştür. Mevcut zeytinliklerin genişletilmesiyle elde edilmiş alanda Zeytin hasadı yapıldığı gibi aynı zamanda meralarda keçilerin otlatma faaliyetlerine izin verilerek tarımsal verim ve biyoçeşitlilik desteklenecektir.

Alan 3: Tarihi Köprü – Ağa Cami – Pazar Yeri – Baltalı Kapı

Kesitin geçtiği Üçüncü alan, odağında Tarih’in olduğu bir temayla kurgulanmıştır. Mevcutta Ağa Camii’nin yanında konumlanan Tarihi Roma Köprüsü ve doğusundaki Baltalı Kapı’ya kadar uzanır. Milas ölçeğindeki yaya odaklı dere boyu ulaşım önerileriyle Tarihi Roma Köprüsü’nün önündeki beton araç köprüsü tamamen kaldırılarak, tarihi köprü yayalara hizmet verecek şekilde açığa çıkarılmıştır. Kaldırılan araç köprüsü, tarihi köprünün algılanmasına engel olduğu gibi aynı zamanda ekolojik açıdan da dere kesitini daraltarak su akışını önleyen ve hidrolik kapasiteyi düşüren yanlış bir uygulamadır. Bunlara ek olarak öneride dere yatağı da genişletilmiştir. Dere yatağının her iki yanındaki geçirimsiz sert zeminler geçirimli zemin haline getirilmiştir. Böylece geçirimsiz sert zeminlerden dolayı akışa geçen yağış miktarının artması engellenmesiyle birlikte dikey sızmalarla yer altı sularının beslenmesi de sağlanacaktır.

Köprü dışımda kesite giren bir diğer önemli kültür mirası da Baltalıkapı’dır. İkonik karakteri çok güçlü bu anıtsal kapı Tarihi Merkez’e bağlanan Abdülaziz Ağa Caddesi’nden bakıldığında, ön parseldeki sabit pazarın arkasında ne yazık ki yeteri kadar algılanamamaktadır. Bunun için öncelikle Abdülaziz Ağa Caddesi’nden Baltalı Kapı’ya bağlanan Baltalı Kapı Caddesi boyunca önerilen Ağaçlı Yol düzenlemesiyle ikonik karakterin ortaya çıkarılması ve Baltalı Kapı’nın bir kurucu öğe olarak merkeze alınması sağlanmıştır.. Buna ek olarak sabit pazar mevcutta bulunduğu parselin ortasından kaldırılarak yeni bir meydan düzenlemesi önerilmiştir. Sabit pazar ise önerilen yeni Baltalı Kapı Meyda’nının çeperlerinde konumlandırılmıştır. Ayrıca Baltalı Kapı aynı zamanda kent içi tematik rota güzergahlarının da başlangıç noktası olarak seçilmiştir.

Alan 4: Hekatomnos Anıt Mezarı ve Kutsal Alanı – Tabakhane Meydanı

Kesitin geçtiği Dördüncü Alan da, odağında Tarih’in olduğu bir temayla kurgulanmıştır. Alanın en batısında UNESCO Dünya Miras Geçici Listesi’ne giren ‘Hekatomnos Anıt Mezarı ve Kutsal Alanı’ ve ArkeoPark Alanı bulunmaktadır. Alandaki önemli tescilli yapılardan bir diğeri de bugün Vergi Dairesi olarak kullanılan Eski Hükümet Konağı’dır. Konak’ın Hekatomnos’a, Tarihi Merkez’e ve Dere’ye yakın konumuyla Arkeoloji Müzesi olarak dönüştürülmesi önerilmiştir. Eski Hükümet Konağı’nın güneyindeki Eski Cezaevi ise dereye yaklaşan kademeli inişle Müze Amfisi’ne dönüştürülmüştür.

Hekatomnos Anıt Mezarı’nın güneydeki ana girişi ile Hükümet Konağı arasındaki güzergahta, Hekatomnos Anıt Mezarı’nın temenos duvarının hemen önünde, yakın bir zamanda Tabakhane Meydanı’ndan kuzeyde Belediye Caddesi’ne kadar sıralanan anonim kent dokusunun yıkılmasıyla geride tanımsız, hafızasız bir yeşil alan kalmıştır. Koruma Amaçlı İmar Planı’nda park gösterilen bu alanda kentsel hafızaya ve tarihi çevrenin karakterine uygun, onun kimliğinden referans alan tasarımlar geliştirmek gerekir. Bu bağlamda kentin hafızasına başvurularak zaman içinde kendiliğinden gelişmiş anonim kent dokusunun parsel izlerinde yeşil teraslar yükseltilmiştir. Böylece tasarım önerisiyle tarihi çevre arasında oluşabilecek ölçek ve entegrasyon ile ilgili olası olumsuzluklardan kaçınılmıştır. Önerilen park alanının, Arkeoloji Müzesi ile etkileşim için Müze Park olarak hizmet vermesi ve kullanıcıları Hekatomnos Anıt Mezarı güney girişine yönlendirirken, park içinde Milas yakın çevresi ve Hekatomnos Anıt Mezarı ile ilgili bilgilendirici paneller, arkeolojik kalıntılar ve replikalarla karşılacaktır. Bu teraslar kentsel hafıza katmanı dışında ekolojik katmanıyla da öne çıkacaktır ve yüzey sularını filtreleyerek Müze-Amfiisi üzerinden dereye ulaşmasını sağlayacaktır. Bu teraslar yüzey sularının biyo-filtrasyonunu sağlayacak şekilde bitkilendirilmiş ve temizlenen suyun dereye dökülmesi hedeflenmiştir. Derenin batısında ise Hekatomnos manzarasının izlenebileceği bir Ziyaretçi Merkezi olarak işlevlendirilen Eski Öğretmen Evi ve Eski Öğretmen Evi ile seyir terası bulunur.

Alan 5: Ulu Cami – Aplangeç Parkı

Kesitin geçtiği Beşinci Alan da, odağında Tarih’in olduğu bir temayla kurgulanmıştır. Alandaki en büyük sorun karşıdan karşıya atlayarak geçilebilecek kadar yakınlaşan derenin bu özel topografyasının konvansiyonel ıslah çalışmaları sonrası beton kesitli bir kanala dönüştürülüp tamamen üzerinin kapatılmasıdır. Beton alanın kaldırılıp derenin gün yüzüne çıkarılmasıyla derede canlı yaşamının yeniden oluşması ve taşkın kontrolüne destek sağlacağı gibi kullanıcıların dereden karşıdan karşıya geçmesine izin veren bir tasarım önerisi olan su meydanı geliştirilmiştir. Yeni dere kesiti, doğal eğimine kavuşturularak, Ulucami ile Kent Arşivi eklenen Kütüphane arasında, amfi merdivenlerden oluşan karşılıklı bir oturma düzeni ile Aplangeç Meydanı yeniden kurgulanmıştır. Bu noktada eskiden olduğu gibi dere yatağına inerek karşıdan karşıya geçilmesi için dere yatağında adım taşları konulmuştur. Ayrıca dere kenarındaki tüm sert zeminler geçirimli hale getirilerek yatay ve düşey sızmalarla suyun yer altına inerek taşkın riskinin azaltılması ve yer altı sularının beslenmesi amaçlanmıştır.

Alan 6: Milas Merkez İlkokulu

Kesitin geçtiği Altıncı Alan, odağında Eğitim’in olduğu bir temayla kurgulanmıştır. Eğitim kurumlarının yoğun olduğu bu bölgede dere ile kentliler arasında temel iki engel güneydeki çevre yoluna kadar tekrar eder. Birincisi dere boyunca araçların öncelendiği su geçirmeyen bir yol sistemi, ikincisi ise bir beton hendeğe dönüşen geçirimsiz ve suya temasa izin vermeyen dere kesitidir. Bu noktada öncelikle yollar acil durumlar dışında araç trafiğine kapatılıp yaya odaklı bir dolaşım senaryosu önerilmiştir. İkinci olarak dere yatağı genişletilerek, yapay bir kanala dönüştürülen dere kesiti doğal formuna kavuşturulmuş ve bitkilendirilmiştir. Böylece özellikle okul sonrası gençlerin zaman geçirebileceği dere kenarı dinlenme alanları oluşturulmuştur. Söz konusu eğimli doğal kesitler sayesinde yayalar yatayda kentten dere kenarına ulaşılabildiği gibi düşeyde yol kotundan dere yatağına da inilip suya dokunmak mümkün hale gelmiştir.

Diğer karakter alanlarından farklı olarak Eğitim Bölgesi’nde okul bahçeleri de geçirimli yüzeyler önerilmiş bunlara ek olarak ani ve kısa süreli sağanak yağışlarda yağmur suyunu tutacak çok amaçlı çökertilmiş Spor/Taşkın Sahaları ve Modüler Sarnıçlar konumlandırılmıştır. Okul bahçelerinde yüzey sularının geçirimli betonlar aracılığı ile yeraltı suyuna karışmasına izin verildiği gibi Sarnıçlar sert zeminlerde yaşanan taşkın sorunun önüne geçmek amacıyla geçirimli yüzeylerin artırılması ve infiltre edilen suyun yağmursuyu haznelerinde toplanmasına yarayacak ve toplanan su tekrar dereye verilerek akış sürekliliği sağlanacaktır. Aynı zamanda bu suların sarnıçlarda biriktirilip depolanması önerilmiştir.

Yollar araç trafiğine kapatılıp yaya odaklı bir tasarıma geçiş yapılmıştır. Suya mesafenin sağlanması ve sessiz alanlarda dinlenme alanları oluşturmak amacıyla teraslar önerilmiştir. Belirtilen yüzey geçirimliliği ve yer altı taşkına dirençlilik stratejileri Tescilli Milas İlkokulunda da aynı şekilde uygulanmıştır.

Alan 7: Atapark

Kesitin geçtiği Yedinci Alan, odağında Eğitim’in olduğu bir temayla kurgulanmıştır. Bu alanda dere boyunca yapılan dere yatağını genişletme ve doğallaştırma stratejisi geniş ölçekte uygulanmıştır. Yollar araç trafiğine kapatılıp yaya odaklı bir tasarım kurgulanmıştır. Özellikle dere Atapark’a doğru iç kısma girmiş ve derenin batı yamacı genişletilerek bir Kent Çayırı’na çevrilmiştir. Böylece Atapark direkt olarak dere ile buluşturulmuştur. Mevcut durumda otopark olarak kullanılan alan Kent Korusu halİne getirilmiştir. Derenin hidrolik kapasitesini düşürmemek adına hemen Atapark’ın kuzeyindeki mevcut köprünün yükseltilmesi önerilmiştir.

Alan 8: Eski Endüstri Meslek Lisesi

Kesitin geçtiği Sekizinci Alan, odağında Eğitim’in olduğu bir temayla kurgulanmıştır. Okul bahçelerinde taşkın/voleybol sahası alanları ile spor faaliyetleri devam ettirildiği gibi aynı zamanda ani ve kısa süreli sağanaklarla gelen yağışların çevreye zara vermeden bu sahaların amfi sayesinde toplanması sağlanmıştır. Burada yollar araç trafiğine kapatılıp yaya odaklı bir tasarıma geçiş yapılmıştır. Dere yatağı genişletilmiş ve doğal formuna getirilmiştir. Batı kenarındaki inişte derenin ara kotlardan deneyimlenebileceği kademeli bir iniş ve yürüyüş yolu kurgulanmıştır. Derenin doğusundaki Eski Meslek Melsek Lisesi’nin ikiz yapılarından birinin İklim Değişikliği Farkındalık Akademisi olması önerilmiştir. Diğer yapının ise inovatif ekolojik yöntemler sunan Su Kirliliği Kontrol Merkezi olarak dönüştürülmesi önerilmiştir. Böylece su yönetimi ve oluşacak krizlere dair konvansiyonel ıslah çözümlerinin ötesinde daha ekolojik ve katılımcı bir kurumsallaşmayla Balavca’nın sorunlarının sahiplenilmesi ve kolektif şekilde sürdürülebilir çözümler üretilmesi mümkün kılınabilir. Aynı zamanda bu yapıda gençlerin vakit geçirebileceği kafeterya ve açık ofisler konumlandırılmıştır. Yine bu karakter alanında da yüzey sularının geçirimli betonlar aracılığı ile düşey olarak yeraltı suyuna karışmasına izin verildiği gibi aynı zamanda bu suların sarnıçlarda biriktirilip depolanması önerildi.

Alan 9: Milas Anadolu Lisesi

Kesitin geçtiği Dokuzuncu Alan, odağında Eğitim’in olduğu bir temayla kurgulanmıştır. Kuzeydeki ilk ve orta eğitim yapılarında olduğu gibi Milas Meslek Lisesi’nin bulunduğu bu konumda da dere boyunca geçirimsiz beton kanal kesiti kaldırılarak yaya odaklı bir ulaşım kurgusuyla dere yatağının genişleyebileceği bir alan açılmış, bu alan doğal eğim verilerek bitkilendirilmiştir. Batı yakasındaki kenarda merdivenlerle dere yatağına inilip suyla temas edilebilecek platformlar konumlandırılmıştır. Yüzey suları yatay ve düşey sızmalarla bu doğal kesit vasıtasıyla yer altı sularını besleyebilecektir. Anadolu Lisesi’nin bahçesinde ise Geçirimli Yüzey , Taşkın Sahası ve Sarnıç uygulamaları önerilmiştir.

Alan 10: D-525 Söke-Milas-Bodrum Karayolu’nun Güney Kesişimi

Kesitin geçtiği alan Balavca Deresi ile D-525 Söke-Milas-Bodrum Karayolu’nun güney kesişimidir. Bu noktada temel kesit stratejisi derenin daha az beton kanal içinde çevre yolunun altından akışını sağlamak ve daha çok gün ışığıyla temas edebilmesini sağlamaktır. Bunun için çevre yolu dışında, nizami olmayan doğrudan bağlanmış yan yollar kaldırılmış ve karayollarının izin verdiği minimum genişlik ile sınırlı tutulan araç yolunun düzenlenmesiyle 12 metreye yakın bir mesafede derenin gün ışığı altında akması sağlanmıştır. Derenin çevresinde araçlar yerine yaya öncelikli bir dolaşım için trafik düzenlemesi yapılmıştır. Tüm sert yüzeyler geçirimli hale getirilmiştir.

Bitkilendirme Stratejileri:

Bitkilendirme tasarımında görsel, ekolojik, kültürel ve fonksiyonel bakımdan canlılar ve mekanlar üzerindeki etkiler dikkate alınmıştır. Aynı zamanda tasarımın 4 mevsim sürdürülebilirliğinin sağlanması göz önünde bulundurulmuştur. Biyoçeşitlilik projede önem arz ettiğinde olabildiğince farklı tür kullanılmaya çalışılmıştır.

Ağaç ve ağaçcık türü seçiminde doğal flora ile uyumlu ağaçlar seçilmiştir. Gölge yapma fonksiyonuna sahip ve dere kenarı vejetasyonuna uygun olan Platanus orientalis (Doğu Çınarı) yol kenarlarında, alle yollarda ve teraslarda kullanılmıştır. Alnus orientalis (Kızı lağaç) dereye daha yakın bir yerde kullanılmış olup nem kontrolünü sağlama amacıyla önerilmiştir. Maki formasyonunun karakteristik elemanları olan Ceratonia siliqua (Keçi boynuzu), Pinus brutia(kızılçam), Cupressus sempervirens (Servi), Erica arborea (Funda), Laurus nobilis ‘tige’ (Tijli defne), Olea europaea (Zeytin) projede kullanılmıştır. Bu türler yöreye uyumlu oldukları gibi aynı zamanda kültürel ve mitolojik anlamda yörede bilin mektedirler. Liquidambar orientalis (Anadolu sığlası) Muğla’da endemik bir tür olması ve görsel şölen sunması ve dere vejetasyonu ile uyum sağlaması açısından seçilmiştir. Phillyrea latifolia (Akçakesme) ve Quercus ilex (pırnal meşesi) herdemyeşil olarak mev sim geçişlerinde görsel destek sağlamaktadırlar. Dere kenarına yakın alanlarda konum landırılan ve estetik değeri olan Populus alba (Akkavak), Salix babylonica (Salkım söğüt), Vitex agnus-castus (Hayıt) kullanılmıştır. Salkım söğüt aynı zamanda yeraltı suyu stabili zasyonu sağlamaktadır. Pistacia lentiscus (Sakız) toprakların mükemmel derecede bitki örtüsünü düzenlediği için dere kenarlarında stabilizasyon için önerilmiştir. Aynı zamanda yatayda dramatik bir görsel etkisi vardır. Yine Quercus cerris (Saçlı Meşe) meydanlarda, korularda ve teraslarda gölge elemanı olarak gruplar halinde önerildiği gibi, meydancık larda soliter olarak kullanılmıştır.

Çalı olarak yer yer Cotinus coggyria (Sumak), Juniperus phoenicia (finike ardıcı), Myrtus communis (Mersin çalısı), alanın dış çeperlerinde düşünülmüştür. Lavandula stoechas (Karabaş otu), Stipa capensis (Kumkılaçı) ise müze park kısmında teraslarda önerilmiş tir. Bu bitkiler ve teras yapısı görsel olarak hizmet verirken aynı zamanda ekolojik olarak da hizmet vermektedirler. Bu biyofiltre teraslarının genel olarak işlevi yağmur suyu akışını azaltarak yüzey sularını dereye aktarmasıdır. Tasarım özelinde bakılacak olursa önerilen teraslara yüzey eğimi verilerek suyun akışına yön verilmiştir. Bu akışla beraber terasların kenarlarını çevreleyen çalılar suyun akışını yavaşlatmaktadır. Suyu yavaşlat manın yanında bitkiler araç ve servis yollarından gelen kirleticileri yakalayarak filtreler ve temiz suyu eğim akış yönüne iletmektedir.

Biyo-hendek ve biyo-eğim alanları projede özellikle dere yakın zonunda yüzey su kaçaklarını emmek, tutmak ve iletmek için kullanılmıştır. Bunun yanı sıra su bitki örtüsü ve toprak katmandan sızarken kirletici maddeleri ve tortuların da temizlenmesi amaçlanmaktadır. Bu tarz biyolojik fonksiyonel alanlar için bitki örtüsü seçeneği farklılık gösterebilir ancak derin köklü yerli bitkiler tercih edilmiştir (Örn: Carex otrubae (Kurusaz), Juncus acutus (Sivri Hasır Otu), Iris pseudacorus (Bataklık Süseni), Salvia fruticosa(Anadolu Adaçayı), Lupinus angustifolius (Acı Bakla) gibi). Biyo eğim alanlarında ise yine yöreye uygun türler seçilmiş ve daha yere yakın yer örtücüler kullanılmıştır (Örn: Thymus zygioides (Bodur Kekiği), Trifoli um uniflorum (Maki Üçgülü), Convolvulus cantabrica (Çadır Çiçeği) gibi).

Dereye en yakın zonlarda ise zaman zaman, mevsimine göre su ile buluşması beklenen ve su filtrasyonu sağlayan Jasminum fruticans (Sarı Çiçekli Yasemin), Anchusa azurea (Sığır Dili), Achillea ptarmica (Civan perçemi), Pharagmites australis (Beyaz Kamış), Pro pero autumnale (Güz Sümbülü), Juncus inflexus (Sazak), Alisma plantago (Çoban Düdüğü), Adjantum capillus (Venüs Saçı) önerilmiştir.

Zeytinlik kısmında arazide eksik kalan zeytin ağaçları yenileri önerilerek tamamlanmıştır. Bununla beraber bu alanlara ikincil bir fonksiyon atamış ve zeytin ağaçlarının altları mera olarak önerilmiştir. Bu meralarda civarda bulanan hayvanların otlanması sağlanacaktır. Silvopastur denen bu teknik ile elde edilecek ürün anlamından alandan maksimum fayda sağlanacağı gibi aynı zamanda biyoçeşitliliğin arttırılması amaçlanmıştır.

Kuzey alanın girişine yakını yöreye ait bitkilerin tanıtımının yapıldığı, olabildiğince doğal yapıya yakın tasarım anlayışına sahiptir. Alanda dünyanın başka herhangi bir bölgesinde yetişebilme ihtimali bulunmayan ve yalnızca kendi yöresine özgü olan endemik türlere ait bahçe önerilmiştir. Bu bahçede bitki seçimi yaparken özellikle yükseklik olarak alana uygun olanlar seçildiği gibi, estetik özellikleri de dikkate alınmıştır. Aynı alanın karşı tarafında kelebekleri çeken çalılar bahçesi ve hoş kokular yayan koku bahçeleri önerilmiştir. Burada adeta bir canlı bitki müzesi fonksiyonu ortaya çıkmıştır. Dikilen bitkilerin etiketleri olması ile ziyaretçilere hangi bitki ile karşılaştıkları bilgisi verilecektir. Bununla beraber alana ölü bitki müzesi olan herbaryum eklenmiştir. Ziyaretçilerin Milas’ın diğer yüksek alanlarında bulunan veya nadir görülen bitkileri burada sergilenecektir. Aynı zamanda bu alanda bitki araştırmaları yapılması önerilmiştir.

Etiketler

Bir yanıt yazın