The Architectural Design & Research Institute of Zhejiang University (UAD), Wanghu Köyü'ndeki eski mantar yetiştirme evlerini düzenleyerek köylüler için buluşma alanı oluşturmuş.
Yapının arazisi, Çin’in Zhejiang eyaletinin Doğu Çin Denizi kıyısının merkezindeki Taizhou yakınlarındaki dağlık bölgede, Wanghu köyünde yer alıyor. Wanghu Köyü, verimli topraklara ve bol miktarda tarım ürününe sahip dağlık bir bölgede konumlanıyor.
Proje alanındaki mevcut sıkıştırılmış toprak duvarlar, köylülerin eskiden mantar yetiştirmek için kullandıkları çamur evlerden kalmış. Bu iki çamur ev kalıntısının yanında, sıkıştırılmış toprak duvarlardan oluşan üçüncü bir mantar yetiştirme evine ait birkaç bölüm daha keşfedilmiş.
Proje, bölgenin kaynaklarını, özgün malzemelerini ve çevresel avantajlarını kullanan kamusal alanlar aracılığıyla bölgesel kültürün gücünü kırsal alanlara taşımayı amaçlıyor.
The Architectural Design & Research Institute of Zhejiang University (UAD)’nin müdahalesiyle, geleneksel halk evleri mekânsal ve inşaat kalıpları aracılığıyla yeniden yorumlanırken orijinal prototipi sürdürmek için tarihsel bellek mimariye aşılanmış.
Eğimli çatı bloğunun genel formu mevcut eski duvarların içine yerleştirilerek alanın bir şekilde eski duvarlardan “büyümesi” sağlanmış. Yeni bina ve eski duvarların birbirlerini tamamlaması sağlanarak görünürlük ve görünmezlik arasında uyumlu bir etkileşim yaratılmış.
Ayrıca, üçüncü mantar yetiştirme evinin bulunduğu alandaki eski ev yeniden oluşturularak bu arazide geçmişin çalışma sahneleri canlandırılmış.
Köyde, kolektif kültürün korunmasına ayrılan kamusal alanların sayısı oldukça az olduğundan, sınırlı arazi varlığı göz önünde bulundurularak, etkinlik merkezi için nispeten küçük bir alan ayrılmış. Köy toplantıları, resepsiyonlar, spor ile köylüler için film gösterimleri gibi çeşitli etkinliklere ev sahipliği yapmak üzere çok işlevli bir sergi salonu inşa edilmiş.
İşlevsel odaklı mekân, üretken bir alandan sosyal bir kamusal alana geçiş yaparak yeni bir yaşam tarzı sunarken aynı zamanda mimarlık ve toplum arasındaki ilişkinin yeniden inşasını temsil edecek şekilde planlanmış.
Duvarlardaki mevcut pencereler, sıkıştırılmış toprağın mekanik özelliklerinin sınırlamaları nedeniyle küçük ve eşit dağılmış. Bu nedenle, daha büyük pencere açıklıkları inşa edilmesi gerekmiş.
Özellikle çok işlevli sergi salonu, doğal ışık ihtiyacını arttırmak için büyük köşe pencereleri ile yeniden oluşturulmuş. Kafenin girişindeki büyük cam pencerelerle doğal ambiyansın iç mekana nüfuz etmesi sağlanmış.
Yamaca bakan eğimli çatıya eklenen yüksek pencerelerle sadece doğal manzaranın sunulması değil, aynı zamanda teknik ekosistem ve mekânsal konforunda iyileştirilmesi de amaçlanmış.
İnşa edilen bu “yeni pencereler” sadece bina ile doğa arasındaki ilişkiyi yeniden tanımlamamış köyün sokaklarına, halk evlerine ve uzaktaki dağlara hakim olacak şekilde de planlanmış.