Depremde Yok Olan Hatay’ın Yeniden İnşa Edilmesi

Depremde Yok Olan Hatay’ın Yeniden İnşa Edilmesi

Acar Avunduk bu yazısında, 6 Şubat Depremi sonrasında Hatay'ın yeniden inşasında toplumsal katılımın ve yerel halkın görüşlerinin dikkate alınmadan, yalnızca ünlü mimarların projeleriyle ilerlenmesinin yanlışlığını eleştiriyor ve geçmişte yapılan hataların tekrarlanmaması gerektiğini vurguluyor.

İddia odur ki; “Mimarlar tasarlasa Dünya Cennet olurdu..!”

6 Şubat depremlerinden sonra iki yazı kaleme almış ve konuya katkı vermeye çalışmıştım. Biri 14 Mart 2024 tarihli “Yer sarsıldığında” diğeri 14 Nisan 2024 tarihli “Deprem konusunda doğru bilinen yanlışlar…” diye her iki yazıda da Arkitera’da yayınlandı.

Özellikle birinci yazıda “Yer sarsıldığında…” neredeyse tüm olacakları ön görmüş (1999 Depremi’ni bizzat yaşamış bir depremzede mimar olarak) ve tane tane deprem sonrası pusuda bekleyen deprem kurtarıcılarının pastadan nasıl pay kapmaya çalışacaklarını anlatmıştım. Özellikle yabancı bir şairin yazdığı şiirle… Altı bin (6 bin) civarında tık aldığına göre yazı fazlaca itibar görmemiş ya da önemsenmemiş gibi geldi bana. Öyle ya bu yazının içeriği ben dahil tüm mimarları, mühendisleri, müteahhitleri, belediyeleri ve de en önemlisi denetimden sorumlu tüm yöneticileri de eleştiriyor ve de herkesin bu felaketin sonuçlarından ortak suçlu olduğunu ilan ve ifade ediyordu… Kuşkusuz depremde yıkılan tüm yapıların iyi ya da kötü bir projesi, proje müellifi ya da sorumlu bir mimarı vardı. “Star mimar olmasalar da!” Ancak ne yazık ki yapılan hatalar ya da aşırı rant hırsı 50 bini aşkın insanın ölümü ve milyarlarca dolarlık mal ve hasarın oluşumu ile sonuçlanmıştı. Benzer hataları yapmamak adına (Hatay ve diğer deprem bölgelerinde…) yeniden planlama ve inşaat sürecinde fazla acele edilmemesini, konun her yönüyle derinlemesine analiz edildikten sonra tüm aktörlerin katılımıyla (öncelikle kullanıcı yerel halk, yerel sivil toplum örgütleri, meslek odaları ve nihayetinde finansmanı sağlayacak kamusal kuruluşlarında katılım ve ortak kararları ile) planlama ve inşaat sürecine geçilmesinin daha doğru olacağı belirtilmişti…

Geçen süre içerisinde konuya ilişkin Arkitera’da ilgi çekici birkaç yazı yayınlandı… Değerli meslektaşım Sn. Haydar Karabey 25 Nisan 2023 tarihi yazısında “Yıkılmış şehir Hatay yeniden yapılamaz…” demişti. Sn. Şerif Süveydan ise çok ayrıntılı iki yazı ile “Antakya /Hatay mimarlara emanet edilmeli mi?” diye soruyor ve 25 Aralık 2023’teki yazısında ise “Hatay da acı gerçekler” diyerek durumun vahametini anlatıyordu.

Sn. Ömer Yılmaz ise 20 Mayıs 2024’teki yazısında, Hatay özel pilot bölgesi planlamasından bahisle (onun ifadesi ile etli kısım) bu süreçten özel bir vakıf aracıyla (Türk Tasarım Vakfı = TTV) yeniden inşa sürecinde kamunun nasıl yok edildiğini vurguluyordu. (Bkz. TMMOB İstanbul Mimarlar Odası’nın Hatay ile ilgili 09 Mayıs 2024 tarihli basın açıklaması)

Değerli Dostlar, değerli okuyucular;

6 Şubat Depremi son yıllarda ülkemizde görülen belki de en büyük felaketlerden travmalardan biri idi. O bölgeler için neredeyse tüm yaşam alt üst olmuş, büyük bir kriz/buhran gerçekleşmişti. Böylesine bir ortamda modern dünyanın yaptığı gibi büyük krizden ders alıp, krizi bir fırsata dönüştürüp, geçmişte yapılan hataları tekrar yapmadan ve acele etmeden tüm aktörlerin katılımı ile bölge yeniden planlanabilir ve inşa edilebilirdi. Ancak burada bu toplumsal duyarlılıktan çok uzak bir anlayışla planlamanın önemli bir kısmı şimdiden özel bir kuruluşa verilmiş, (TTV, ki bu özel vakıf yeniden yapılacak konutlarında büyük bir kısmını inşa edecekmiş…) ve onlarda iletişim kurdukları ünlü ve star mimarlara bölgeyi paylaştırmışlar.

Yani ünlü/star mimarlar yeniden Hatay’ın projesini yaparlarsa, Hataylılar bir dahaki depremde yıkılmayacak, sağlam güvenli konutlarda oturacak, mutlu mesut yaşayacak ve Hatay eskisinden daha güzel ilginç ve yaşanılır bir kent olacak. Ancak bu aşamada ne Hataylıların görüşü alınmış ne de sivil toplum örgütlerinin görüşü sorulmuş… Kısacası bu süreçte kamu (halk) kavramı ise hiç dikkate alınmayarak yok sayılmış… Tıpkı Mimarlar Odası’nın basın açıklamasında ifade ettiği gibi…

İktidara yakın bir şirket yapacakları inşaatın projelerini istediği mimarlara yaptırıyor, proje paralarını devletten alıp mimarlara ödüyor… (Ne kadar alıp, ne kadarını veriyor oda belli değil…)

Salt mimarların tasarladığı, hem de ünlü/star mimarların tasarladığı “Hatay cennet olur mu?”ya gelirsek; bu düşünce çok iddialı, risklerle dolu, üstelik eskimiş ve geçerliliğini yitirmiş bir düşünce biçimi… 18 ve 19 yüzyıldan itibaren mimarlık dünyasında yerleşik kabul ve inanç şöyle idi. Mimar ve mimarlık yüce idi. Ürettikleri de olağanüstü idi. Rasyonel düşünülür, toplumsal sorumluluk gösterilir ve uzmanlık bilgisi doğru kullanılırsa, her mekânsal sorun çözülebilir her mimari gereksinim giderilebilirdi. Kuşkusuz bu görüşler yalnızca birer illüzyondan ibaretti ve gerçekler dünyasında ne mimar yüce idi ve ne de mimarlık tek başına bir yeryüzü cenneti yaratma iktidarı ve gücündeydi (1). İsterse bu mimar ya da mimarlar dünya çapında star/mimar olsalar…

(Bkz, ileri okumalar… Rem Koolhaas…)

Oysa mimarsız mimarlık ya da anonim mimarlık çok daha başarılı, yaşanabilir ve içinde yaşayan insanları mutlu edebilen yerleşkeler inşa edebilirdi ve tarih boyunca ettiler de… Eski Hatay’ın yıkılmadan önceki hali gibi… Bunun en güzel örnekleri bizden tarihi Safranbolu, eski Datça, Mardin Midyat, Bursa Cumalıkızık, Tirilye, Mudanya, İzmir Ödemiş Birgi, Şirince ve daha niceleri gibi yerleşkeler. Bu sayı bizde ve dünyada daha çok arttırılabilir…

Birde bizdeki ünlü ya da star mimarların son dönem yaptıklarına bakılacak olursa, İstanbul Tarlabaşı, Kadıköy Fikirtepe ve nihayet Ataşehir ortada…

Tanrı Hatayı korusun!

Birçok tanınmış düşünür ve konuya kafa yoran uzmanların savunduğu bir anti tez ise “belirli bir geometrik düzenle önceden planlanmış, rastlantıların zaman içerisinde birikmesiyle oluşmuş yerleşimlerin çok daha çekici, ilginç ve mutlu yaşanılabilir kentler olduğu görüşüdür (2) Yukarıda örneklerini verdiğimiz Anadolu kentlerine ilaveten depremde yıkılıp, yok olan eski Hatay’ında’ böyle oluştuğuna ve yapılaştığına kuşku yok. Belki de son yıllarda artan cazibesi buradan geliyordu. Anonim Mimari, mimarsız mimarı… Nitekim 3 defa Ağa Han ödülünü alan değerli mimarımız Sn. Turgut Cansever ödül alan Bodrum – Demir Tatil Köyü yerleşkesi için yaptığı bir değerlendirmede; bir vaziyet planı doğrultusunda tüm yapıların tek seferde inşa edilmesi yerine, kademe kademe ilerleyen dinamik bir planlama sürecini savunuyor ve her yapının kendinden öncekini dikkate alarak konumunun ve koşulların gerektirdiği şekilde inşa edilmesinin çok daha doğru olacağını ifade ediyordu (3)…

Son sözler için değerli mimarlık tarihçisi Sn. Uğur Tanyeli’ye kulak verelim;

“Mimarlık dünyası yakın zamana kadar sandığımızın aksine, artık biz onu emeğimizle düzeltiriz inancıyla düşünmüyor ve tasarlamıyor. Dünyayı ancak toplumun olağan birer üyesi olarak toplumsallığın içinde dönüştürebiliriz. Fiziksel çevrenin estetize edilmesine, yıkılmasına, düzeltilmesine ancak toplumun içindeki herkesinkine benzer rolümüz kadar katkıda bulunabileceğimiz görülüyor. 500 yılda kurulmuş olan mimarın ve mimarlığın yüce ve mutlak iktidarına inanan düşünce rejimi önümüzde yıkılıyor, hatta yıkıldı. Öyleyse mimarlık dünyasını, ideolojilerini, yaklaşımlarını, inançlarını, rollerini yeniden tayin etmek zorundayız, onlar üzerinde elitist bir uzmanlık iktidarına iman ederek değil, demokratik bir tevazu ile düşünmek zorundayız. Bunu dünyada az, Türkiye’de daha az yapıyoruz.” Oysa kriz (6 Şubat Depremleri gibi büyük bir kriz…) şunu sağlamalı;

Belki biraz sakinleşmeye inşaat yapmaya biraz ara verip, düşünselliğe ağırlık vermeye çalışmalıyız. Kısacası, krizi heba etmemeliyiz.” (4)

Daha fazla söze ve yazıya gerek yok.

Ülkemiz için 100 yıllık felaket denilen bu dev krizi heba etmeyelim…

Dipnotlar

  1. Uğur Tanyeli Mimarlık Düşünmek İçin Verimli Arızalar Fol Yayınları, Eylül 2023, s.225, s.234
  2. Uğur Tanyeli a.g.e., s.238
  3. Uğur Tanyeli, Atilla Yücel, Düşünce Adımı ve Mimar, Turgut Cansever Osmanlı Bankası Arşiv ve Araştırma Merkezi, Garanti Galeri Yayınları
  4. Uğur Tanyeli/ Adı geçen eser
  • İleri okumalar… Rem Koolhas – Delirious… New York – 1978, Şehir projesi kitapları
  • Mutations-2001, Tabula Rosa “Çin’de yaptıklarımız tam bir felaket ve Asya ve Çin’de ne yerel mimarlık kaldı, hepsini mahvettik…”
Etiketler

Bir yanıt yazın