“Hiç çizmedik ve sizi şaşırtacağımızı düşünüyoruz”

Geçtiğimiz yıl Genç Mimar Ödülü'nü kazanan Bilgin Mimari Tasarım’ın ortakları Begüm Bilgin ve Caner Bilgin ile mimarlık yolculukları hakkında konuştuk.

Ada Umay Cansız: Kariyerlerinizde bireysel olarak attığınız güçlü adımların ardından, 2014 yılında Bilgin Mimari Tasarım Ofisi’ni kurdunuz. Ofisinizi kurduğunuz tarihten itibaren birçok yarışmada ödül kazandınız ve bu pratiği uygulamaya geçirme fırsatları buldunuz. Ofisin kurulma aşaması ve ortak olmaya karar verme sürecinizden bahsedebilir misiniz?

Begüm Bilgin: Üniversiteden mezun olduktan sonra 5 sene Çinici Mimarlık’ta çalıştım. Dolayısıyla oradaki meslek pratiğinin içinde olmak ve birçok şeyi Can Çinici ile tecrübe etmek çok öğretici oldu. Caner ise 2014 yılında, Bilgin Mimari Tasarım Stüdyosu’nu kurmuştu. 2020 yılında ben de ona katıldım.

Belli bir konuda uzmanlaşmış bir ofis olmak istemiyoruz

Ada Umay Cansız: Mimari pratiğiniz kapsamında birçok farklı ölçekte ve türde üretim yapıyorsunuz. Bu çeşitliliğin yaratıcılığınıza ve tasarım sürecinize nasıl etkileri var? Sizi besleyen tarafı mı yoksa zorlayan tarafı mı daha baskın çıkıyor?

Caner Bilgin: Aslında bu durum, kariyerimizin başından beri bilinçli bir tercih olarak devam ediyor. Sürekli aynı alanda ve aynı konuda kalmak yerine yelpazeyi olabildiğince genişlettiğimiz, bir yandan da bu çeşitlilik içerisinde hala “gerçekten” mimarlık yapmaya çalıştığımız bir ortam yaratmaya çalışıyoruz.

Belli alanlarda belli konuların konvansiyonlarına takılmak yerine, her meseleye biraz daha özgür bakmak, bir yandan da araştırma yapmaya devam etmek, onun üzerinden projeleri hayata geçirmek, bizim için çok kıymetli. Ticari olarak iyi bir karar mı bilmiyorum ama yapmaya çalıştığımız mimarlık için doğru karar olduğunu düşünüyorum.

Begüm Bilgin:Açıkçası belli bir konuda uzmanlaşmış bir ofis olmak istemiyoruz. Farklı konular ve farklı ölçekler, her zaman bir mimari büroyu zinde tutuyor. Tabii belli zorlukları var, daha fazla öğrenmeniz gereken alan yaratmış oluyorsunuz. Ama o zorluk, sizi motive eden ve bu heyecanı devam ettirebileceğiniz bir yerde oluyor. Bugüne kadar birçok farklı ölçek ve işlevde projede yer alabildik. Bundan sonrasında da öyle olmasını umut ediyoruz.

Neredeyse her tasarladığımız yapıyı ilk defa çiziyorduk

Caner Bilgin: Örneğin bir işveren, ofis yapısı yapmanızı istiyorsa ilk sorduğu soru “Daha önce ofis çizdiniz mi?” oluyor. Bugüne kadar sorunun bizdeki karşılığı “hayır” oldu. Neredeyse her tasarladığımız yapıyı ilk defa çiziyorduk. Bunda genç bir ofis olmamızın da etkisi var. Ama bir yandan o çeşitliliği korumak için de çabalıyoruz.

“Daha önce onlarca defa çizdik” veya “hiç çizmedik ve sizi şaşırtacağımızı düşünüyoruz” cevaplarından hangisinin işveren için daha iyi bir cevap olduğunu bilmiyorum açıkçası.

Begüm Bilgin:Sorunun cevabı bizde genelde “bu konuda çalışmadık ama biz mimarız ve zaten bunu yapıyoruz” oluyor. Dolayısıyla böyle bir soruyla karşılaştığımızda bunun tek bir cevabı var. Konunun bugün ne olduğu fark etmiyor çünkü mimarlık büyük bir düşün süreci.

Caner Bilgin: Bu ölçekten bağımsız bir duygu. Bursa’da Bitinya Arkeolojik Kalıntıları içerisinde 400 metrekarelik bir çağdaş sanat galerisi yapmak da, Yüksek Hızlı Tren Garı yapmak da bizi çok heyecanlandırıyor. Bambaşka iki dünya, fakat ikisi de mimari açıdan bizi çok heyecanlandıran işler.

Begüm Bilgin: Farklı konular olunca farklı işbirlikleri de yapmış oluyorsunuz. O da çok besleyici bir süreç. Projelere göre beraber çalıştığınız insanlar da değişiyor. Bu kişi cephe danışmanı, aydınlatma danışmanı, sanatçı, tarihçi ya da akademisyen gibi farklı disiplinden biri olabiliyor.

Caner Bilgin: Mimarlığın çeperi, dışarıdan sadece mühendisler ile sınırlıymış gibi gözüküyor. Biz o çeperi olabildiğince büyütmeye çalışıyoruz. Örneğin Scada projesinde, Türkiye’den yeni nesil medya sanatçılarıyla tanışma ve çalışma fırsatı bulduk. Çok keyifli bir süreçti. İBB ile Duatepe Parkı’nı tasarlarken, heykeltıraş Rahmi Aksungur ve Ahmet Doğu İpek ile tanışma ve çalışma fırsatı bulduk. Her bir proje, bize hem mimari anlamda bir şeyler katıyor hem de o kültürü büyüttüğümüz ve genişlettiğimiz bir ekosistem sağlıyor.

Scada süreci, son dönemdeki en büyük kırılma noktası

Ada Umay Cansız: Genç mimarlar olarak piyasada tutunmayı ve mesleki vizyonunuzu ortaya koymayı nasıl başardınız? Bu süreçte kariyerinizde dönüm noktası diyebileceğiniz dönemler var mı?

Caner Bilgin: İlk olarak “genç mimar” meselesine değinebilirim. Çok kıymetli bir şey. Özellikle mimarlık ekosisteminde çok anlamlı bir yerde durduğunu düşünüyorum. Fakat o çemberin dışına çıktığımızda işverenin gözünde genç mimarın aynı anlamı taşımadığını düşünüyorum. Bu ikisini birbirine yaklaştırmamız gerekiyor. Ona da inancım yüzde yüz.

Bu anlamda Arkitera Genç Mimar Ödülü’nü almak bizim için oldukça gurur verici oldu. Bu ödül verilmeye başlandığında biz de öğrenciydik, hep takip ediyorduk. 2024 yılında bu ödül ile onurlandırılmak, kariyerlerimizde doğru bir rotada ilerlediğimizi düşündürüyor.

Dönüm noktaları da aslında kariyerde bir tane olmuyor, çok fazla dönüm noktamız var. Örneğin benim Bilgi Üniversitesi’nde yüksek lisans yapmak için Türkiye’de kalmam, Begüm’ün Can Çinici’yle beraber çalışması ve ardından yarışmalar kazanıp bir arada çalışma potansiyelini yaratabilmemiz oldukça kritik süreçler.

Sadece yarışmalarda birinci olmak da yetmiyor. Bunu inşa etmek, tamamen bambaşka bir serüven. Dolayısıyla ilk çizgi attığımız andan yapının açıldığı ana kadar kontrol ettiğimiz Scada süreci, son dönemdeki en büyük kırılma noktası. Çünkü A’dan Z’ye bizim kontrolümüzde, ideal koşullarda yürüyen bir süreç oldu. Yapmak istediğimizi çok net bir şekilde gösterdiğimiz bir fırsat yarattık.

Ekonomik sebepler dolayısıyla yapılamayan projeler oldu

Ada Umay Cansız: Türkiye’de ve yurtdışında genç mimarlara tanınan olanaklar konusunda fark görüyor musunuz? Lokasyonunuzun size sağladığı nasıl avantajlar ve dezavantajlar var?

Caner Bilgin: Bence burada genç mimar olmanın müthiş bir potansiyeli var. İnşaat yapabiliyorsunuz, yapı yapabiliyorsunuz. Son dönemde biraz azalması haricinde fena olmayan miktarda yarışma da açılıyordu. Türkiye’de önemli bir yarışma kültürü olduğundan rahatlıkla bahsedebiliriz.

Genç bir mimar olarak yapı yapma fırsatı elde edebileceğiniz olasılık yurtdışına göre yüksek diye düşünüyorum. Avrupa’da da bu yaşta yapı yapan çok var tabii ki. “Europe 40 Under 40” ödülleri kapsamında her yıl projeler yayınlanıyor. Çok güzel işler ve çok başarılı mimarlar var. Ama Türkiye’nin gelişmekte olan bir ülke olması sebebiyle olasılık daha yüksek.

En büyük engel de tabii ki ekonomik dalgalanmalar. Onlar bütün ülkenin gündemini etkilediği gibi yapı yapmanın da merkezinde duruyor. Ama bence iyi mimarlığın bahanesi ekonomi olmamalı.

Begüm Bilgin: Türkiye gelişmekte olan bir ülke olduğu için hala büyük altyapı projeleri ve büyük konut alanlarına sürekli ihtiyaç duyuluyor. Dolayısıyla eğer nitelikli bir iş üretmek istiyorsanız bu sizin için bir fırsat. Ama ekonomik dalgalanma bunu etkiliyor. Mesela “Çanakkale Belediyesi Çarşı, Yaşam Merkezi ve Otopark ile Yakın Çevresi Ulusal Mimari Proje Yarışması” ve “Torbalı Belediyesi Belediye Hizmet Binası Pazaryeri ve Otopark ile Yakın Çevresi Ulusal Mimari Proje Yarışması”, ekonomik sebepler dolayısıyla yapılamayan projeler oldu. Biri hiç başlayamadı, diğeri birkaç kez ihaleye çıkma süreci yaşadı ama doların hızlı yükseldiği dönemlere denk geldi. Dolayısıyla bu tip şeyler, bu avantajın yanı sıra karşılaşacağınız olası senaryolar.

Caner Bilgin: Ben ülkedeki genç mimar jenerasyonundan çok ümitliyim ve çok memnunum. Gıptayla takip ettiğim bir sürü mimar var. Bu jenerasyonda sayabileceğimiz çok fazla isim olduğunu düşünüyorum. İyi bir mimari kültürümüz var ve bunun nitelikli bir şekilde devam edeceğini düşünüyorum.

Biz yarışmalardan ve yarışmacılardan çok fazla şey öğrendik

Ada Umay Cansız: Yarışma pratiğiyle iç içe bir kariyer inşa etmişsiniz gibi gözüküyor. Yarışmalara bakış açınızdan ve kariyerinizde edindiği yerden söz edebilir misiniz?

Caner Bilgin: Yarışma çok değerli bir şey ama açık yüreklilikle söylemek gerekirse bizim başka bir çaremiz yoktu. İşverenin talebindense, işverenin bizim yapmak istediğimiz mimarlık için geldiği durumu yaratmak için tek kanal yarışmalardı. Yine dürüst konuşmak gerekirse, yarışmalar bir mimarın kariyeri için en zorlu kanallardan bir tanesi. Çünkü defalarca deniyorsunuz bazen kazanıyorsunuz bazen kazanamıyorsunuz. Çok meşakkatli bir süreç. Ama bir yandan bence inanılmaz iyi bir eğitim süreci.

Biz yarışmalardan ve yarışmacılardan çok fazla şey öğrendik. İnsan her katıldığı yarışmada müthiş bir veri bulutuyla karşılaşıyor ve çok fazla şey öğreniyor. “Farklı konularda farklı işler yapmak istiyoruz” diyoruz, bunun yolu da yarışmalar. Mimarlık kültürünün oluşması için bizim adımıza en kıymetli parçalardan biri.

Begüm Bilgin: Yarışma konusuna ofis olarak şöyle bakıyoruz; her çıkan yarışmaya girmek istemiyoruz, her açılan yarışma için söyleyecek bir sözümüz olduğunu düşünmüyoruz. Bu durum başlarda da böyleydi, artık belki daha da seçiciyiz. Her zaman konusunu beğendiğimiz, üstüne düşündüğümüzde “bir şey söyleyebiliriz aslında” dediğimiz, jürisini değerlendirdiğimiz, dolayısıyla da daha gerçekçi verilerle başladığımız yarışmaları tercih ettik.

Ada Umay Cansız: 2024 yılı için belirlediğiniz mesleki hedefleriniz veya tamamlamayı beklediğiniz projeler var mı?

Caner Bilgin: Son bir buçuk yıldır Bursa Yüksek Hızlı Tren Garı’yla uğraşıyoruz. Bizim için çok heyecanlı bir süreç. Bu Eylül ayında da inşaatı başlayacak, artık projelendirmeyi kapatıyoruz. Dört tane de ara istasyon var, o istasyonların kaba inşaatları bitti. Muhtemelen 6-8 ay içerisinde ince işleri de bitip tamamlanacaklar.

Küçük ve çok sevimli bir projemiz var; Karapınar Öğretmenevi. O inşaat halinde, bu yıl içerisinde biteceğini tahmin ediyoruz. Scada binasının ardından yine Karapınarda bir öğretmenevi tasarlamış olmak çok mutluluk verici.

Avcılar’da İBB’ye tasarladığımız bir Deprem Afet Eğitim Merkezi ve Müze yapısı var. İnşaatı devam ediyor.

Ayvacık’ta dostlarımız için yaptığımız küçücük bir köy evi var. Onun içerisinde birlikte yemek yiyeceğimiz günün hayallerini kuruyoruz.

Son olarak da Belçika Kortrijk’te bir ofis yapısına başlıyoruz. O da bizi Avrupa’da, yabancı bir işverenle beraber yapı yapma adına heyecanlandırıyor. Dolayısıyla 2024’ten çok ümitliyiz.

Arkitera Ödülleri 14. Kez Sahiplerini Buldu

Etiketler

Bir yanıt yazın