Mansiyon, Home of the Next Century, International Design Competition

Gazi Üniversitesi Mimarlık Bölümü tasarım atölyelerinden Atölye DüşleDüşün öğrencisi Berfin Doğan, Archiol tarafından düzenlenen "Home of the Next Century: Home2124" yarışmasında Mansiyon ödülü aldı.

Gazi Üniversitesi Mimarlık Bölümü tasarım atölyelerinden Atölye DüşleDüşün öğrencisi Berfin Doğan, Archiol tarafından düzenlenen “Home of the Next Century: Home2124” yarışmasında Mansiyon ödülü aldı. Gazi Üniversitesi mimari tasarım atölyesi Atölye DüşleDüşün’ün “Seç&Yarış-8” teması kapsamında yapılan projede Prof. Dr. Pınar Dinç Kalaycı (koordinatör), Doç. Dr. Can Güngör, Öğr. Gör. Hamiyet Gökmen Balcı, Öğr. Gör. İnci Shoainia ve Arş. Gör. Özge Zenter ile birlikte çalışıldı.

Proje Raporu:

CO-WORLD

Home 2124 yarışması, geleceğe yönelik yaratıcı çözümler geliştirme fırsatı sunarak, dünyanın gelecekte karşılaşabileceği sorunlara yeni bakış açıları kazandırmayı hedeflemektedir. Yarışmanın konusu doğrultusunda geliştirilen senaryoda, 2124 yılında artan sel, yükselen sular ve tehlikeli hava koşulları nedeniyle karada yaşamın sürdürülemez hale geldiği bir gelecek üzerinden yerleşim tasarımı oluşturulmuştur. Bu bağlamda, Avustralya’daki Büyük Set Resifi yakınlarında, kendi kendini yöneten birimler barındıran bir biyosfer tasarlanmıştır. Büyük Set Resifi dünya üzerindeki en büyük canlı ekosistemi olarak bilinmektedir. Resif, binlerce balık, mercan, yumuşakça, alg ve diğer deniz organizmaları da dahil olmak üzere çok çeşitli deniz yaşamına ev sahipliği yapmaktadır.
Proje, insanlar ile resif arasındaki simbiyotik ilişkiye dayanmakta olup, biyosferin alt yarısı yapay bir resif olarak tasarlanmıştır. Bu yapay resif, deniz yaşamını desteklerken, ekosistemin sağlığına katkıda bulunmakta ve resifin biyosfer sakinlerine besin ve oksijen sağlamasıyla karşılıklı bir bağımlılık ilişkisi oluşturmaktadır. Bu ilişki, su altı ortamında insan yaşamının sürdürülebilirliğini sağlamakta ve doğa ile daha derin bir bağ kurulmasını teşvik etmektedir.

2124 yılında oluşan sert çevre koşulları nedeniyle, insanlar komünler halinde birlikte yaşamaya başlamıştır. Bu toplulukların tasarımı, okyanusun ortasında yer alan bir biyosferde, spiral rampalı bir yaşam sistemi üzerine kurulmuştur. Esnek bir yaşam tarzını benimseyen bu tasarım, su altı yaşamının yeni gerçekliğine uyum sağlamak için geleneksel mekân kavramını yeniden tanımlamaktadır.

Biyosferin üst yarısında, insanlar temel yaşam faaliyetlerini gerçekleştirdikleri kapsüller kullanmaktadır. Her kapsül, hijyen, dinlenme, beslenme ve depolama gibi çeşitli işlevleri barındıran tek bir modülün farklı varyasyonlarından oluşmaktadır. Her kapsül, ayrı atık ve temiz su tesisatına sahip kendi su filtreleme sistemiyle bağımsız olarak tasarlanmıştır. Okyanustan gelen tuzlu su, platformda arıtılarak rampalar aracılığıyla katlara iletilmektedir. Kapsüller, rampalarda bulunan su doldurma istasyonlarından kendi tanklarını doldurarak kesintisiz bir temiz su tedariki sağlamaktadır.

Biyosferin merkezinde yer alan tüp, resif ve insan yaşam alanları arasında oksijen iletimini sağlayan bir bağlantı işlevi görmektedir. Bu tüpün çevresinde iki destekleyici yapı bulunmakta olup, biyosferin her katmanına erişim sağlayan hareketli bir platform bulunmaktadır. Bu platform, aynı zamanda biyosferin gıda tedariki için kritik olan hidroponik tarım alanlarına da hizmet eder. Biyosfer sakinleri, beslenme ihtiyaçlarını karşılamak için bu çiftliklerin yanı sıra resifin sağladığı kaynakları da kullanmaktadır.

Dalgıçlar düzenli olarak yapay resif alanındaki besinleri toplamak için dalış yapmaktadır. Bu dalış operasyonları, platformunun altında bulunan su altı merkezinde yer alan denizaltılarla desteklenmektedir. Merkezi tüpün etrafındaki hareketli platform sayesinde ise elde edilen tüm hasat her katmana kolayca iletilmektedir.

Sonuç olarak, Co-World, kırılgan bir ekosistemdeki tüm yaşam formlarının karşılıklı bağımlılığını vurgulayarak, insan ile doğanın uyum içinde bir arada var olduğu bir yaşam biçimini temsil etmektedir.