Enes Bayraktar'ın International Ideas Competition For Young Architects için hazırladığı proje mansiyon ödülü kazandı.
Barcelona’nın UNESCO-UIA tarafından 2026 Dünya Mimarlık Başkenti olarak aday gösterilmesi kapsamında, Fundació Mies van der Rohe ve Barcelona Belediye Meclisi, şehrin 10 farklı bölgesine yayılmış 10 kalıcı kör duvarı yeniden düzenlemek amacıyla bu uluslararası fikir yarışmasını başlattı. Amaç, Barcelona’da kalıcı bir miras bırakmak olup, dünya genelindeki genç mimarlık topluluğunu yarışmaya katılmaya davet etmekti.
Yarışmaya 51 ülkeden 590 mimar 343 projeyle katıldı. Enes Bayraktar tarafından hazırlanan ”Urban Palette: Merging Modernity with Tradition” projesi mansiyon ödülü kazandı. Aynı zamanda bu proje ödül grubunda Türkiye’yi temsil eden iki projeden bir diğeri.
Jüri Raporu (Çeviri):
”Jüri, bu projeye onur ödülü vermek istedi çünkü diğer katılımcılardan farklı bir teknik kullanıyor: sgraffito. Bu, muhtemelen Barcelona’daki binaların %90’ını kapsayan ve yavaş yavaş geri kazanılmakta olan bir çözüm.”
Proje Raporu:
Yoğun kentsel dokusuyla bilinen ve farklı dönemlerden binalar barındıran Les Corts mahallesinde yeni bir arayış sonucunda kentin mimari mirasına saygı duyacak, kentsel dokuyla uyumlu, bölgeye aidiyet hissi kuvvetli olacak bir tasarım anlayışı güdülmüştür. Üst ölçekte genel kent dokusuyla uyum sağlaması açısından modem ve nitelikli bir cephe oluşturulmak istenmiştir. Aynı zamanda sokak ve cadde ölçeğinde de bu modem cephenin etrafındaki yapı stoğuyla da ilişki kurması hedeflenmiştir.
Carrer de Lluça ve Avinguda Madrid’in köşe noktası kör duvarın en fazla görüldüğü açı olarak öngörülmektedir. Bu öngörüyle birlikte kör duvarın caddeye en yakın olan tarafı erken 20.yüzyıl konut mimarisinin örneği olan ön cepheyle aynı tonda başlayan bir cepheyle sert bir geçişi engellemek istedik. Aynı tonda devam eden cephe yavaş yavaş rengini değiştirerek komşu yapılarda sıkça görülen ve bitişiğinde bulunan konut yapısıyla aynı renkte buluşması hedeflenmiştir.
Ana hedef kör duvarın bitişik olduğu iki cepheyle olan bitişik kısımlarda aynı renkleri taşıyarak onlarla uyum sağlamaktı. Barselona’da çok sık gördüğümüz bu iki renk tonları arasında ise ciddi bir ton farkı bulunuyordu. Bu ton farkını en aza indirme açısından Barcelona kentinde ve Les Corts’ta bulunan kent kimliğiyle bağdaşmış ara tonlar kullanılarak modern tasarımla mevcut dokunun ilişki kurmasını istedik. Böylece
sgraffito tekniğini kullanarak geometrik şekillerle hissiyatı güçlendirilen renk geçişleriyle bir cephe kompozisyonu oluşturmayı hedefledik.
Dinamik pencere açıklıkları ve derinlikleriyle monotonluğu kıran ve kentin modern yapılarından da referans alan bir tasarım oluşturmak ana hedefti. Bu doğrultuda hem kentin modern binalarının hem de mimari mirasının izlerini taşıyan bir sentez elde etmiş olduk. Mevcut yapıda penceresi olmayan odalara pencere eklenmiş olup, yapının geri çekildiği kısımdaki mevcut açıklıkları kullanıp doğrama tipinde değişiklik yaparak müdahale oranımızı azaltmış olduk, merdiven boşluğuna bakan pencerelerin yerine geometrik ışıklıklar bırakarak hem cepheyle uyum sağladık hem de iç mekânda merdivene düşen gölgelerle yeni bir his kazandırmak istedik.
Sürdürülebilir yalıtım malzeme sistemiyle birlikte cepheye minimum seviyede müdahale edip ağırlık vermekten kaçınarak olabildiğince hafif bir yenilik yapmak istedik. Tasarımın teknik ve konsept olarak tamamen hafif, yeni, etrafıyla ilişki kuran ve uygulanması en kolay şekilde oluşması hedeflerimizin başında yer almaktaydı.