Betül Aybüke Meral, Alp Buğra Nazar ve Yağmur Sarıdede Nazar'ın “Odak Ürgüp” Kent Merkezi İçin Fikir Projesi Yarışması için tasarladığı proje, eşdeğer mansiyon ödülünü kazandı.
“Hiçbir şeyin bulunmadığı bir yerde değiliz, etrafımızda hep bir şeyler var, bir apaçıklığın ortasındayız.” – Álvaro Siza, 1998
Ürgüp kenti, Temenni’de başlayan serüveninde, Büyük İskender’den Osmanlı Dönemin’e kadar birçok kervanın durak ve geçiş yöresi olmuştur. Günümüzde bölge, sahip olduğu turizm odaklarının da etkisi ile durak ve geçiş özelliklerini korumakta ancak ziyaretçinin kent merkezinde geçirdiği süre giderek azalmaktadır. Bu bağlamda ilk hedefimiz ziyaretçiyi kent merkezinde daha fazla tutmak ve kent dolaşımına dahil etmek olmalıdır.
Kent, kuruluşundan bu yana 4 evreye ayrılan bir yerleşim planına sahiptir. İlk evre olan Temenni yerleşimi, kentin gelişim sürecinde her dönem var olmuş ve merkez olma özelliğini korumuştur. İkinci evre olan Kayakapı yerleşimi ile batıda doğal sınırlarına dayanmış, üçüncü ve dördüncü faz yerleşimler ile de kuzey ve doğu yönlerine genişlemiştir.
Kent merkezi farklı özelliklere sahip iki ayrı kentsel dokudan oluşmaktadır. Bu iki kent dokusu fiziksel biçimlenişleri ve sundukları yaşantı açısından zıtlık gösterirler. Örneğin geleneksel dokunun korunduğu birinci ve ikinci evre yerleşimlerde, organik sokak dokusu içerisinde, kendiliğinden kamusal kesişimler ve etkileşimler ortaya çıkmış, mekansal niteliklere yerel üretim pratikleri de dahil olmuştur. Üçüncü ve dördüncü evre yerleşimler ise kamusal boşlukları oluşturan ve ayıran yapı duvarları içerisinde gridal bir sokak dokusu ile Cumhuriyet Dönemi’nde başlayan yeni imar hareketleri sonucunda gelişimini sürdürmektedir. Ancak bu süreçte kentin ilk meydanlarından olan Cumhuriyet Meydanı, verimli topraklardan oluşan Kanlıca Vadisi ve kentin merkezinde sıkışıp kalan tarım alanları zamanla kentten kopmuş ve kayıp mekanlara dönüşmüştür.
Temenni, kenti ve kentliyi kendine çekip kentin doğduğu yerde, en önemli düğüm noktasıdır. Ancak eski ve yeni pratikler, toplumun yaşam biçimi, ihtiyaçları ve bölgenin nitelikleri üzerinden tanım kazanan kentte, hızlanan değişim ve dönüşüm sürecinde yeni katmanlar, kimi zaman mevcut yaşam ile bağ kuramamış kimi zaman da eski katmanlar yeni kent ile bağ kuramayarak kent yaşamının dışında kalmıştır. Böylece kent merkezi, toplum ve kent arasındaki bağın kurulamadığı kayıp bir mekana dönüşmüştür.
Kent, doluluklar ve boşluklar içerisinde kurulan yaşamsal bağlarla anlam kazanırken, karakterini gelecek nesillere gündelik yaşamda sunduğu karşılaşmalarla aktarmaktadır. Bu nedenle, kentin gelişim ve katmanlaşma sürecinde ayrışmalar ve sınırlar ortaya çıkmıştır. Bu problemi önlemek adına, kentin barındırdığı karakter ve yerel pratiklerin mekansal karşılıklarını bulmasında ‘yerin ruhu’nu koruma ilkesi benimsenmiştir. Bu sayede kayıp mekan farklı dokuları bir araya getirecek ve kent ile ‘bağ’ kurarak kente yeniden kazandırılacaktır.
Makro ölçekte, farklı dokuların ayrım çizgisinde kenti kuzeyden güneye kesen karayolu aksının, yeşil bir koridora dönüştürülmesi önerilmiştir. Kent içinde sıkışmış, tanımsızlaşmış tarım alanları ve yeşil odaklar, yeşil koridoru destekleyen toplayıcı akslar ile kent merkezine ‘bağ’lanmıştır. Kentin ilk meydanlarından olan Cumhuriyet Meydanı ve yarışmaya konu etkileşim alanı bu durumda bir düğüm noktası haline gelmiştir. Buna ek olarak, günümüzde işlevini kaybeden Eski Şarap Fabrikası ve Yeraltı Mahzenleri; kent ile ilişki kuramamış Damsa Çayı çevresi; ulaşım ağının kent dışına taşınmasıyla işlevini kaybedecek Köy İçi Terminali gibi çeşitli kayıp mekanlar da potansiyel rekreasyon alanları olarak önerilmiştir.
Yarışmaya konu etkileşim alanının, turizm baskısı, işlevsel-mekansal kopukluklar ve parçalanmış yapı adaları arasındaki çatışmaların içerisinde çevresinden izole bir ulaşım ve dağıtım merkezi olarak kaybolduğu görülmektedir. Alanda bulunan otogar işlevinin idare tarafından başka bir alana taşınması sonucunda ortaya çıkan potansiyel alan yayalaştırılmış ve öneri yeşil ağ üzerinde bulunan bir kamusal merkeze evrilmiştir. Bu merkez, etkileşim alanın çevresindeki mevcut odaklara ek olarak, öneri odak alanlar ile zenginleştirilmiş ve aralarındaki sınırların eritilmesiyle bir ‘bağ noktası’ haline gelmiştir.
Yarışmaya konu etkileşim alanında ‘bağ noktası’, kayıp mekanın kamusal merkeze dönüşümünde birbirinden kopuk gündelik akışların iç içe geçerek uyumlandığı alanları tariflemektedir. Bu alanda mekansal hiyerarşi, iki ana oluşum üzerinden kurulmuştur: odak noktaları ve düğüm noktaları. Odak ve düğüm noktaları, gündelik yaşamda bireylere toplumsal yaşama bağlanma olanağı sağlarken bu sayede kent yaşamı da anlam kazanır.
Etkileşim alanında, odak noktaları kamusal yaşamın ana merkezleri olarak meydan ve yerel üretim odağı olarak belirlenmiştir. Otogar işlevinin değişimi ardından ortaya çıkan kamusal boşluk, ‘meydan’ olarak nitelendirilmiştir. Boşluğu tanımlayan yapılarda eski işlev ile ilişkili mevcut işletmeler, potansiyel öneri mekanlar olarak tespit edilmiştir. Bu mekanlar yere özgü kültürel ve sosyal pratikler üzerinden yeniden işlevlendirilmiş, böylece yerel pratikler ve kent karakterinin sürdürülebilirliği amaçlanmıştır. Bu noktada köy içi terminali ise konut, fabrika ve tarım alanları ile birlikte kent karakterini oluşturan ancak günümüzde kaybolmakta olan üretim katmanını vurgulamak adına ‘Ürgüp Tarlası’ olarak işlevlendirilmiştir. Ürgüp Tarlası, kenti ekonomik olarak canlandırırken aynı zamanda tarladan pazara yerel üretimin yeni merkezi olması beklenmektedir.
Düğüm noktaları ise mevcut ve öneri odak alanlar arasında bağların kurulmasında karşılaşma duraklarını oluşturmaktadır. Etkileşim alanı içerisinde Güllüce Caddesi, Tahsin Ağa Sokak ve Kongre Kapısı Sokağı akslarının kesişim noktaları birer düğüm noktası olarak nitelendirilmiştir. Bunlara ek olarak öneri meydanın güneyinde üst kotta bulunan boşluk, meydan ve eski şarap fabrikası odakları arasında yeni bir düğüm noktası olarak önerilmiştir. Gündelik akış içerisinde yavaşlama bölgeleri olan bu düğüm noktaları, kentsel donatılar ve su ögesi ile desteklenmiş, ziyaretçilere dinlenme ve etkileşim potansiyeli sunması hedeflenmiştir.
Etkileşim alanında önerilen odak ve düğüm noktalarını birbirine bağlayan serbest dolaşım aksları, kent okumasında organik ve gridal dokuların boşluklarında da karşılaşılan ‘bağ’layıcı geçişlerden ilham alınarak kurgulanmıştır. Bu noktada mevcut yapı içi ve yapılar arası geçişler gündelik karşılaşma alanları olarak değerlendirilmiştir. Ayrıca, düğüm noktaları ve serbest dolaşım aksları, yarışma alanı içerisindeki farklı kot ilişkilerinin kurulmasında bir potansiyel olarak görülüp çeşitli öneriler getirilmiştir.
Ana dolaşım aksları ise kent okumalarında tespit edilen yapısal parçalanmaya çözüm olarak, etkileşim alanı içerisindeki öneri odak ve düğüm noktalarını kent rotalarına ve yeni odak alanlara
‘bağ’lamaktadır. Böylece meydan kente bağlanırken, birey-toplum ve toplum-mekan ilişkilerini hareketlendirerek, gündelik yaşamın yeniden canlandırılmasının başlangıcı olması hedeflenmiştir. Birey-toplum-mekan arasında kurulan yeni yaşam, mekanın kentte salkımlanma sürecini başlatarak, kayıp mekanın yeniden kazanılmasında ve gelecek nesillere aktarılmasında rol oynar.
Odak alan çevresindeki mevcut odaklar, geçişler ve serbest dolaşım rotaları tespit edilmiş, tespit edilen geçişler ve kullanıcının serbest dolaşım alışkanlıkları ile mevcut odakların birbirine bağlanması amaçlanmıştır. Odak alan burada bir köprü görevi üstlenmektedir. Öneri yeni geçişler ile güçlendirilen bu bağ, ana meydanın da referans alanını ortaya çıkarmıştır.
Bu referans alanları, çeper yapıların izlerinin verdiği etkileşim aksları ve yeni sirkülasyonların dahil edilmesi ile tasarı adalarına bölünmüş; çeperde kurgulanan amfiler ve yeşil alanlar ile meydan formunu son haline getirilmiştir. Ayrıca bu alanlar, yeniden işlevlendirilen ticari ve kültürel mekanlar ile meydan arasındaki bağ’ın arayüzü niteliğini kazanmıştır. Etkileşim alanı içerisinde bulunan çevrenin bir bütün olarak hareket etmesi amaçlanmış, yapıların ve yerleşimlerin verdiği akslar zemin izi olarak fiziksel bir kurgu elemanı haline gelmiştir.
Bu gridal zemin izleri kesiştiklerinde, yeni düğüm noktaları oluşturmuştur. Böylece odak alanı, çeperindeki etkileşim alanı ile birlikte çalışmaya başlamış ve bağ kurgusunu genele yaymıştır. Tüm bu akış arasındaki bağı oluşturan yeni gridal düzen, kullanıcının vakit geçireceği bölgelerde kısalan ve yavaşlayan(yavaş akış), geçiş alanı olarak kullanılacak bölgelerde genişleyen ve hızlanan(hızlı akış) bir doku ortaya çıkarmıştır. Bu doku bölgenin organik ve geometrik kentsel örüntülerine atıfta bulunmakta, ikisinden de izler taşımaktadır. Bağ Mekanları Kent mekanındaki yaşamın ortak özelliği etkinliklerin karmaşık ve çok çeşitli olmasıdır. Yeni kent meydanı kullanıcıya dayatma yapmayan, kentli ile birlikte dinamik ve katılımcı bir anlayış ile tasarlanmıştır. Farklı etkinliklere imkan tanıyan esnek bir yüzeydir. Bu esneklik, mekanın kullanıcı ile birlikte devinebilmesini sağlar. Meydan, farklı zaman dilimlerinde, farklı mevsim ve hava koşullarına en verimli şekilde adapte olmaya çalışmakta, meydanı çevreleyen farklı bölgelerde tasarlanan oturma alanları, amfiler, kot farklılıkları ve etkinlik noktaları kullanıcının oturma, izleme, dahil olma durumlarına olanak tanımaktadır. Böylece bir bütün halinde tasarlanan mekan, kent ve kentli arasında bir bağ kurmaktadır.