Uğur Özer Özgüven, Ergi Bozyiğit, Kübra Altan, Sevgi Bodur, Demet Coşkun, Özden Yalnızgül, Turaç Sarıkamış, Fırat Meliye, Vahid Farkhad, Seda Yılmaz, Kaan Kahraman, Taha Demirörs’ün "Living Ruins 2024 Competition" için tasarladığı proje, üçüncülük ödülü kazandı.
Jüri Yorumu:
“RUINS as TRACES” projesi, Kayaköy’ün bir açık hava müzesi olarak yeniden tasavvur edilmesine düşünceli ve saygılı bir yaklaşım sunuyor. Tasarım, alanın tarihi önemini ve doğal güzelliğini vurgulayarak ziyaretçiler için güçlü ve sürükleyici bir deneyim yaratıyor. Ziyaretçi merkezinin özenli entegrasyonu, özgünlüğünden ödün vermeden Kayaköy’ün erişilebilirliğini ve eğitim değerini güçlendiriyor. Öneri, rota boyunca farklı anlar için geniş bir tasarım ögeleri yelpazesi sunuyor.
Proje Raporu:
Her savaş beraberinde getirdiği yıkımla birlikte, üzerinde yaşadığımız topraklarda izler bırakır ve bu zorlukların yol açtığı bitişler, yaşamın döngüsünde yeni başlangıçlara açılan kapılar olur. Ne yazık ki dünya tarihi, bu tür ö eklerle dolu ve Kayaköy, bu tür olayların sonuçlarının bir örneğidir.
1923 Türkiye-Yunanistan Nüfus Mübadelesi sonucu Kayaköy’ün sakinlerinin yerinden edilmesi, sadece köyün fiziksel yapısını değiştirmekle kalmamış, aynı zamanda kültürel dokusunu da bozmuştur. Bu tarihi olay, Kayaköy’ün özünün temel taşıdır ve tasarım, bu dönemde yaşanan travmalara ışık tutmayı amaçlamaktadır.
Projenin ana hedefi, Kayaköy’ün tarihi ve kültürel mirasını ziyaretçilere doğru bir şekilde aktarırken, köyün özüyle uyum içinde var olabilecek bir açık hava müzesi tasarlamaktır.
Proje alanının tasarımı, Kayaköy’ün tarihi ve doğal dokusunu yansıtacak şekilde özenle şekillendirilmiştir. Açık hava müzesi, tarihi rota ve keşif rotası olmak üzere iki ana hatta ayrılmıştır. Tarihi rota, ziyaretçilere köyün tarihi bağlamında derinlemesine bir yolculuk yapma imkanı sunar ve kilise, erkekler okulu ve St. Umba Meydanı gibi önemli alanları içerir. Bu rota, ziyaretçilere geçmişi günümüze taşıyan bir zaman yolculuğu sunar. Keşif rotası ise Kayaköy’ün doğal potansiyelini vurgular ve bölgenin florası ve manzarasıyla bir deneyim sunar.
Kayaköy’ün geleneksel köy yerleşimi referans alınarak; Ziyaretçi Merkezi, küçük ölçekli işlevsel alanlarla çevrili merkezi bir avlu ile tasarlanmıştır. Bu merkezi avlu, Kayaköy’ün sosyal ve tarihi mirasını simgeler. Ziyaretçi Merkezi, her biri kendi anlamına sahip küçük ölçekli yapılarla oluşturulmuş olup, Kayaköy’ün kültürel dokusuyla uyum içinde çalışmaktadır. Meydanlar ve bu meydanlara bağlı tamamlayıcı açık alanlar, bölgedeki sosyal ve kültürel etkileşimi zenginleştirecek şekilde tasarlanmıştır.
Ayrıca, proje alanındaki duvarlar, tasarım kararlarında önemli bir rol oynamaktadır. Bu duvarlar, bazen yönlendirici elemanlar olarak, bazen de mekanları tanımlayan tasarımın ayrılmaz bir parçası olarak işlev görmektedir. Aynı şekilde, ağaçlar ve bahçeler de köyün doğasına saygılı bir şekilde tasarıma dahil edilmiştir. Özellikle ziyaretçi merkezinin tasarımı, ağaçlara zarar vermemek adına dikkatle yapılmış ve bölgedeki incir bahçeleri mevcut haliyle kullanılmıştır.
Proje alanının mevcut potansiyelleri değerlendirilmiş ve Kayaköy’ün kültürel ve mimari mirasına saygı gösteren, minimum müdahale uygulayan bir tasarım dili benimsenmiştir. Malzeme seçiminde, yerel taşlar ve tarihi bağlamı pekiştiren korten çelik kullanılmıştır. Korten çelik, zamanla oksitlenerek zamanın sürekliliğine atıfta bulunur.
Yeniden doğuş kavramı, tasarımda sembolik olarak pekiştirilmiştir. Alanın çeşitli noktalarına yerleştirilen soyut bacalar, Kayaköy’ün varoluşunu sembolize etmektedir. Tasarımdaki üç odak noktası, Kayaköy’ün tarihinde üç önemli evreyi simgeler: varoluş, yerinden edilme ve yeniden doğuş. Bu odak noktaları, ziyaretçilere Kayaköy’ün geçirdiği evreleri fiziksel ve duygusal bir deneyimle yansıtmayı amaçlamaktadır.