ALA’nın Hikayesi: Yerellikten Global Okyanusa Yolculuk

Fin dilinde, Türk dilinde olduğu gibi aynı anlama gelen, benzer formda yazılan bir sürü kelime vardır. Buna karşın, bir sürü de aynı biçimde yazılan ama farklı anlamlara gelen kelimeler ile karşılaşılır.

Örneğin patikka bizdeki patika kelimesiyle benzer anlamda kullanılır. Kaide kelimeside hem yazılış hemde anlam bakımından iki dilde de aynıdır. Fincede yer alan olohuone bizdeki yaşam odasıdır. Ol ma odası olarak kullanılır. Yani Türkçedeki olma ile aynı kullanılan başlangıç, kelimenin ikinci parçası huone (bizdeki anlamı hane, oda) ile birleştirilmiştir. Varasto fin dilinde depo anlamında kullanılır. Yani var olanların bir araya geldiği, konulduğu yerdir. Örnekleri çoğaltabiliriz. KALABALIK kelimesi, Fince’ye Türkçe’den geçmiştir. Benzer formda ve benzer anlamda kullanılır. Garip tesadüf Fin dilindeki KALA Türkçe’de BALIK anlamındadır. Bu yazıya konu olan ALA ise çağrışımı ile bize yakın bir havadadır. Bizde renkli anlamında kullanılan “ala” Fin dilinde ise alan, bölge ya da arazi anlamındadır. Soyut anlamda ise branş, iş dünyası, iş alanı demektir. ALA ile alan iki ayrı dilde benzer anlamları ile yanyana gelir.

ALA Fin mimarisindeki yeni seslerden birisi. Son zamanlarda gerek burada ve gerekse de ülke dışında adını duyurmaya başlayan bir mimarlık atelyesinin, bir mimarlık grubunun adı. İlk uluslararası çıkışlarını 2005 yılında, 92 yabancı grubu arkalarında bırakarak jürinin oybirliği ile büyük ödülü verdiği Norveç’deki uluslararası konser salonu yarışmasında gerçekleştiren ALA, yaşları otuz olan dört genç mimardan oluşuyor. İsimleri Juho Grönhölm, Antti Nousjoki, Janne Teräsvirta ve Samuli Woolston. Üçü başkent Helsinki’den biri ise ülkenin kuzeydeki Oulu kentinden. Grubu oluşturan elemanlar biraraya gelmeden önce, mimarlık eğitimleri sırasında ya da okullarını bitirdikten sonra 6 ya da 7 yıl Koolhaas, Wartiainen, Siitonen, Tasa, Salminen, Paavilaien, Lahdelma ve Mahlamäki gibi, oldukça farklı, önemli isimlerin mimari bürolarında çalışıyorlar. İki sene önce biraraya gelip ALA’yı kurduktan sonra da birçok yarışmadan çeşitli ödüller kazanıyorlar.

ALA’nın net bir stratejisi var. Seçimleri oldukça açık. Kendilerini yerel bir ofis olmaktan öte artık Global bir ofis olarak görüyorlar, görmek istiyorlar. Hedefleri bu. Kazanan projeler yapmak istiyorlar. Stilimiz olsun diye bir kaygımız yok diyorlarsa da çok net bir mimari dilleri olduğu açık. Yakın zamana kadar herşeyi dört kişi gerçekleştirmişler. Fakat grupları şu anda 8 çalışanı ile 12 kişi. Bu da beraberinde yeni bir deneyim ve çaba gerektiriyor. Daha çok tanınmaya, daha meşhur olmaya daha büyük işlere doğru tam bir dönüşüm noktasındalar her açıdan. Upuzun bir mekanları ve upuzun 20 – 25 metre masaları var. Grubun çekirdek dörtlüsünün ortalara yakın birarada olduğu uzun banttaki masalarda herkes yüz yüze oturuyor. Uzun mekanın baş tarafında, ekseninde büronun girişi, masa ekseninin ortalarına doğru koridorun ters tarafında dörtlü grubun kare masalı özel kumanda merkezi var. Uzun eksenin arkasına ve sola doğru mekan açılıyor, büyüyor. Açılan mekanda eksene dik gelen yine uzunlamasına bant masalar ve maketlerin olduğu raflar var.

Norveç Sorlandet Gösteri Sanatları Merkezi

Geçen yıl, birincilik ödülü aldıkları Norveç’deki Sorlandet Gösteri Sanatları Merkezi Uluslararası Yarışması’nda tasarladıkları bina, kıyıdaki büyük bir taşa, kaya parçasına benziyor bazı resimlerinde. Yerden yükselen bir taş, ileriye doğru hamle yapan bir taş. Planı kabaca dikdörtgen içine oturtulmuş. Yan ve arka sınırları oldukça rasyonel olan yapının fuaye kısmındaki atraksiyon binayı tanımlıyor. Ahşap olarak tasarlanan bu dalgalı yüzey, siyah metal olarak tasarlanan diğer taraflarlardaki hafif ritmik zig zaglı uzun duvarlarla bilinçli bir kontrast oluşturuyor. Fuaye duvarındaki çabayı, Aalto’nun 1939 yılında inşa edilen yarışma projesi New York Fin pavyonundaki 16 m’lik 4 kat yüksekliğindeki dalgalanan iç duvarının daha büyük ölçekli ve yaklaşık 35 metrelik, 100 m uzunluğundaki çok daha abartılı ve cesaretli yorumu olarak görebiliriz. Projelerine programın planlardaki dikkatli analizi ile başlarlar. Giderek çok net bir şemaya ulaşırlar.

Üç ana zone, ana çizgi var. Ortada farklı ölçülerdeki 700 ve 1.300 kişilik konser salonları ve 250 kişilik çok amaçlı salon, arkada bunlara destek veren mekanlar bölümü servis girişleri ve üzerinde bürolar, salonların önlerinde ise büyük fuaye, cafe, restaurant ve girişler vardır. Ve sonunda darbeyi vururlar. Binayı tanımlayan, girişi belirleyen, davetkar, özgürce dalgalanan eğimli dev ahşap duvarı tasarlarlar. Ve aslında bu duvar projenin kendisi olur ve projeye bir anlamda adını verir. Sanki bütün çaba bu duvarı keşfetmek için olur adım adım. Bu duvar ile ALA yarışmada şah-mat der ve büyük ödüle ulaşır. Zannederim bu bina eğer bazı eksiklikleri giderilip gerektiği şekilde inşa edilirse Fin mimarisindeki son birkaç on yılın en önemli mimari örneklerinden, yorumlarından biri olabilir, Sevilla’daki genç öğrencilerin tasarladığı Fin Pavyonu ve son yıllarda tasarlanan Berlin’deki içinde Fin Elçiliğinin de olduğu İskandinav Büyükelçilik Kompleksi gibi.

Kamppi Küçük Kilise Yarışması

Çok daha küçük ölçekteki, Kamppi Küçük Kilise Yarışması’ndaki projeleri ise kent merkezinde Scandic otelin önündeki fonda, doğadan alınmış masif bir taş yumrudur. Doğa parçasını kentin tam ortasına getirmişlerdir sanki. Bu projeleri ile birçok kişi arasından satın alma kazanırlar. Kent ve çevre ile kontrast bir uyum aramaktadırlar. Taş kentin bir heykeli olur.

Kotka Deniz Müzesi

Doğa ile birebir özdeşleşen bir diğer projeleri Kotka Deniz Müzesi’nde ise tasarladıkları metal bir örtüdür aslında. Yine doğadan alınıp getirilen bir formdur ve limanın yayvan kaidesi üzerine konmuştur. Planında yine rasyonel bir anlayış görülür. Ana kalın zonun iki yanındaki koridorlara bitişik yan mekanların konturları organik çizgilerle biter. Ortada sıralanan sergi mekanları ve yan servis, toplantı ve giriş mekanları net bir şekilde okunur. Bina bir izdir, doğal bir metal birikinti, yayılmış yayvanlaşmış metal damla gibidir ve herşeyin üzerini örter. Buradan da mansiyon alırlar.

Tikkurila’daki ölçeği oldukça büyük, karma bina gruplarının oluşturduğu Heureka Bilim Merkezi’nin tam karşısındaki kültür merkezi yarışmasında ise özgür bir şekilde yan yana getirilen eğimli çatılı yüzeyler, binayı kompleksini oluşturur. Sanki birçok Finlandiya Evi (Aalto’nun son yapısı) oradadır, bir çizgide biraradadır. Buradan da 3. ödül gelir.

Su damlalarından yola çıktıkları İspanya’da Madaras Havaalanı yanındaki, Adalet Kampüsü projelerinde, plandaki yuvarlaklar ciddi mekanik halkalara dönüşür. Güvenlik nedeniyle yuvarlak avlular iç dünyaları ile yanyana gelir.

Yukarıdan kelepçeler gibi içiçe girmiş gibi gözüken hacimler üç boyutta ise sanki Gaudi’nin cephe çizgilerini hatırlatır sanki. Tikkurila meydan düzenlemesi yarışma projelerinde ise pop öğeler kendini gösterir. Buradan da mansiyon alırlar. Mansiyon aldıkları bir diğer proje de Åland Deniz Müzesi yarışmasıdır.

Kamppi’deki kilise projesi ve Kotka projelerinde olduğu gibi doğa ile birebir flört, Tikkurila projesinde olduğu gibi Aalto yorumları ve Norveç deki Sorlandet Gösteri Sanatları Merkezi projesinde olduğu gibi yine ileri Aalto yorumları ile doğanın biraraya gelmesi belirgin özelliklerdir.

İkincilik ödülü aldıkları son yarışmaları Uluslararası Estonya Milli Müze Yarışma Projesi’nde ise ALA daha başka bir tasarım araştırmasına yönelir. Proje doğaya döner, suyla, göletle bütünleşir ama bina bütünüyle doğa parçasının üzerine konmuş suni bir objedir. Giriş yanındaki ince uzun kütle haricinde dikdörtgen bir kutudur.

Bu formun içinde sanki ekrana benzer ön cephesi ve çatı tarafı içbükey darbelerle, kesmelerle oyulmuş gibidir. ALA nın yakıştırdığı, bu objeyi etkileyen doğa motifleri diğer projelerinden daha değişiktir. Giriş yanı duvarı serbestleşir ve davetkarlaşır. Plan yine birçok projelerinde olduğu gibi sakin, dik açısal hatlarda ve basittir. Kare planın ortada açılan ekseni ve yanında lobinin ve ortak mekanların yer aldığı göl ekseni çakişır.

Estonya Milli Müze Yarışma Projesi

T şeklindeki her kol istenildiği zaman kapanıp ayrı salonlara dönüşen bir oditoryum ya da kademeli oturma yeridir. Yanlarındaki sergi mekanları da eksenin sağında solunda biraraya getirilir ve köprü ile bağlanır. Yukarıda ise bu planlamaya uygun arşiv katı bulunur. Projenin neresinde atraksiyon olacağını, farklılık yaratacak öğeler olacağını tadında ve çok iyi hesaplarlar. Bina tavanının bir kenarından başlayarak çatının anfitiyatroya dönüşmesini sağlayan içbükey çizgi ile binadan ayrılan üçgen büro binasının arasındaki açıklığı örten çadır ise bir fantazi örtüdür.

ALA basit hacimlerle uğraşıyor. Bazen bunları ritmik bir şekilde yanyana getiriyor bazende tek bir mekana ya da mekanları toplayan örtüye dönüşüyor ya da basit bir volume renk verecek darbeleri vuruyor, motifleri arıyor. Ama oldukça disiplinli, rasyonel, adım adım giderek gerçekleştirdikleri bir proje yapma stilleri var. Tabii bu da sonda gelmeyi istedikleri nokta, ve bulmayı umdukları sürprizler için tazelik veriyor onlara çoğu zaman.

İki hafta önce İngiltere’den, mimarlık fakültesinden eski bir stüdyo yöneticisi arkadaşım 13-14 diploma öğrencisi ile burada çalışma yapmak için Finlandiya’ya geldi. Tampere’den Pietila’ların yapıtları ile başladıkları gezilerinde, Aalto’nun izlerini takip ederek Jyväskylä’dan İmatra’ya doğru devam indiler. Leiviska’nın Kouvola kent holünü görerek başkente geldiler. Sonra da eski ve yeni birçok binanın, birçok farklı mimarın yapıtları arasında Helsinki’yi ve çevresini gezdik beraberce. David Grindly tam bir Aalto meraklısıydı. Tabi ki bir çok farklı mimarın eski yeni yapıtları her yeri süslüyordu. Ama başkentte ünlü usta Alvar Aalto’nun tasarımları da hala bir çok köşede duran, güncelliklerini koruyan, aktif olarak hala kullanılan, eskidikçe yenilenen, günlük yaşamın vazgeçilmez parçalarıydı.

Geçen ay, bir hafta sonunda, Fin devlet televizyonundaki belgesel bir mimari bir film seyrettim. Belgeselde konu edilen Gehry’nin Los Angeles Walt Disney Konser Salonu idi. Özgürce dalgalanan iç bükey, dış bükey metal örtülü mekanın müzikle beraberliği, Frank Gehry ile Finli orkestra şefi Esa Pekka Salonen’in dialogları, yapım ile ilgili anekdotlar belgeseli süslüyordu. Filmin sonuna doğru Gehry ve buradaki tanınmış mimar ve düşünürlerden Juhani Pallasmaa ile yanyana Aalto’yu tartışıyordu. Gehry Aalto’dan çok etkilendiğini açıkca vurguluyordu. Pallasmaa’ya dönerek ”Belki senin için durum farklı idi” diyerek sözü ona verdi. Pallasmaa Aalto için “O her yerdeydi” derken çok şey özetliyordu. Belki de Aalto’nun vazgeçilmez varlığının ve popülaritesinin gölgesi altında olmanın zorluğunu, kendi dönemindeki mimar olarak bulunmanın zorluklarını dile getiriyordu. Ama o da artık Aalto’yu başka türlü yorumladığını, yıllar geçtikten sonra daha iyi anladığını dile getirdi. Film hala Aalto ile yaşamanın Finli mimarlar için hem çok güzel, hem de oldukça zor olabileceğini düşündürüyordu. Aalto ise hala bir çok yerde, derinlerde herşeyden önemlisi hala akıllarda.

Evet büyüğünüz, çok yakınınız eğer ünlü usta, dünya çapındaki Alvar Aalto ise bu keyifli bir iştir ama gideceğiniz yolu bulmak sizin için çok kolay olmaz. Eğer özellikle bir de mimarsanız başınız biraz dertte demektir. Grubun üyelerinden Antti ile ALA‘nın sohbet ederken yukarıdaki belgesel filmin replikleri hatırladım. Fin literatüründen bildiğim ALA’nın projelerini izlerken Aalto’nun bu mimarlık kültürü üzerine örttüğü büyük battaniyenin hızla kalktığını düşündüm. Bu Finli gençler artık onu ve onun dünyaya tanıttığı Fin doğasını daha da kendilerince yorumluyorlar. ALA biraradalıkları iki yıl olmasına karşın, geçmişi, doğayı Aaltoyu çok iyi tanımlayarak, cesaretli çağdaş repertuarları ile yeni bir yolda, kendi yolunda yürüyor. Bu gençlerin kısa zamanda yaptıkları projeler, çağdaş yorumları ile kendi ülkelerinden birşeyler anlatıyor çoğunlukla. Şimdi bu değerlerini, bu bulgularını son iki yarışmada Norveç ve Estonya’da yaptıkları gibi uluslararası arenaya taşıyorlar. Tam bir transformasyon aşamasındalar. Aynılıkların benzerliklerin çok olduğu global okyanusta bakalım suyun başındaki bu orijinalliklerini nasıl koruyacaklar ya da nasıl, ne şekilde değişecekler. Genç ALA, gençlere, önemli, cesaretli dersler veriyor şimdiden, şimdiye kadar yaptıkları, kendi mimari kişilikleri ve uçarı heyecanları ile.

Etiketler

Bir yanıt yazın