Türkiye’nin ulusal proje yarışmasıyla inşa edilen ilk müze binası olan 63 yıldır hizmet veren Antalya Arkeoloji Müzesi yıkılarak yerine yeni bir müze projesi yapılacak.
İnşa edildiği dönemde Antalya Müzesi – Doğan Tekeli arsivi – Salt Araştırma
Türkiye’nin en önemli arkeoloji müzelerinden biri olan Antalya Arkeoloji Müzesi’nin 63 yıldır hizmet veren binasının yıkılması gündemde. Geçtiğimiz ay yeni müze binası için yapılan tanıtım toplantısında konuşan Kültür Varlıkları ve Müzeler Genel Müdürü Birol İnceciköz, mevcut binanın deprem riski taşıdığı için yıkılarak yenisinin yapılacağını açıklamıştı. 1964 yılında yapılan ulusal bir yarışmada birinci seçilen projenin uygulanmasıyla Türkiye’deki ilk müze binası özelliği taşıyan yapının yıkılmasıyla yerine 2,5 milyar TL’lik yeni bir proje uygulanması hedefleniyor.
Muratpaşa İlçesi, Bahçelievler Mahallesi, 12410/1 parselde bulunan müze, 30 bin m2’lik alanı kapsıyor. 1972 yılında hizmete açılan müze, Türkiye’de ulusal yarışmayla inşa edilen ilk müze binası olma özelliğini taşıyor.
Antalya Müzesi Ulusal Yarışmayla İnşa Edildi
Antalya’da turizm vizyonunun gelişmeye başladığı yıllarda dönemin Bayındırlık Bakanlığı’nın 1964 yılında açtığı ‘Antalya Bölge Müzesi Mimari Proje Yarışması’nda, Doğan Tekeli, Sami Sisa ve Metin Hepgüler’in müellifi olduğu proje birinci seçildi. 1968-1971 yılları arasında kentin yeni gelişim aksı üzerinde inşa edilen Antalya Arkeoloji Müzesi, 1972 yılında hizmete açıldı.
Aynı yarışmada Şaziment Arolat ve Neşet Arolat’ın projesi ikincilik, Dr. Hayati Tabanlıoğlu ve Yusuf Ergüleç’in projesi ise üçüncülük ödülüne layık görülmüştü. Yarışma Jürisi’nin, 14 Şubat 1964 tarihli raporundan, elenen proje sayısının 40’a yakın olduğu görülüyor. Ödüle değer görülen projelere bakıldığında ise çağdaş Türk mimarlığının yakın döneme damgasını vuracak olan önemli isimlerinden oluştuğu görülüyor. Planlı kalkınma adımlarının öne çıktığı bu dönemde birçok kentte inşa edilen yeni kamu yapılarında dönemin mimari çizgilerinin etkisi vardır. Bu anlayışın tasarımlarında ortaya konulan kent, mekân, insan ve hafıza ilişkisi ilerleyen yıllarda daha çok anlam kazanacaktır.
Cazip Çevre, Zengin Peyzaj ve Geçmiş Zamanların Yaşama Ortamı
O zamanki adıyla Antalya Bölge Müzesi için seçilen yerin gerekçesi, jüri raporunun önsözünde şöyle özetleniyor:
“Antalya’nın kuzeydoğusundaki iskân bölgesinin en sonunda, güneyden kayalık ve tatlı bir sahil şeridi ile kuzeyden de Bey dağlarının zengin görünüşüyle sırım sınırlanır. Böylece kuzeyden şehre bağlanan yol ile cazip çevre, zengin peyzaj ve geçmiş zamanların yaşama ortamını günümüze getiren çok sayıda sanat objeleri müzenin konumu için ilkel veriler olacaktır. Jürimiz gelen projeler üzerinde bir takım kesin kriterler belirtmeden, genellikle plan konsepsiyonu, sanat objeleri ile yapının ilgisi, plastik yapı nizami ile değişken mekân problemlerinin tümüne ve iklim özellikleriyle yapının ilgisi gibi önemli değerler içinde projeleri eleştirtme ve değerlendirme yoluna gitmiştir.”
Antalya Müzesi için birinci seçilen projeden bir bölüm, jüri raporu
Birincilik Alan Projenin Özellikleri Neydi?
Barındırdığı eserlerle bugün Türkiye’nin önde gelen arkeoloji müzelerinden biri olan Antalya Arkeoloji Müzesi için seçilen yer kadar, proje de önemlidir. Doğan Tekeli, Sami Sisa ve Metin Hepgüler’in hazırladığı 13. sıra numaralı projeyi birincilik ödülüne layık bulan jürinin gerekçesinde bu önemin altı çizilir:
“Vaziyet planındaki yerleşme düzeninin, güneyde zengin teşhir bahçe ve avlularına imkân verecek şekilde tertibi, müze girişinin ara yoldan oluşu ve buradan müze holüne girildiğinde cazip perspektiflerin bulunuşu, seksiyonların teşhir fonksiyonuna uygun çözümü ve aydınlatma şekillerinin isabeti, lâpidaryum kısmının programa uygun ölçüde enteresan halli, çatı kademelerinin aydınlatma, tabii havalandırma imkânlarını vermesi ve kitleleri hafifletici tesiri, lojmanların yeri ve seksiyonların teknik tesislere bağlanışı, iç ve dış sirkülasyonun iyi çözümlenmesi uygun görülmüştür… Bu proje 1. mükâfata layık görülmüştür.”*
İnsanı Yoran Değil, İnsana Kendini Anlatan Bir Tasarım
Yarışma jürisinin birinciliğe layık bulduğu mimari çözümleri ve uygulama gerekçelerini okurken, Antalya Arkeoloji Müzesi’nin salonları ve avlusundaki gezinin insanın zihninde canlanması; mekân ve insan ilişkisinin bütünlüğünü ortaya koyuyor. Bu, günümüzde yeni inşa edilen devasa müze binalarının bazılarında gördüğümüz insanı yoran, boğan ve enerjisini tüketen mekân-insan ilişkisine inat, insanla dertleşen, kendini anlatan bir tasarım.
Kamusal Mekanlarda İktidarın Kendini Göstermesi
Tıpkı şehir hastaneleri ve hükümet konakları gibi son yıllarda inşa edilen müze binalarında da benzer bir cesamet ve mekânsal büyüklük takıntısı mekân-insan ilişkisini de yeniden belirliyor. İktidarların kamusal mekânlar ve mimari üzerinden kendini gösterme ve anlatma biçimleri, bir önceki dönemin izlerini silme pahasına tarihin her döneminde kendini gösterdi. Günümüzde yaşanan da bundan farklı değil.
Cumhuriyet Döneminin Kamusal Yapıları Birer Birer Yıkılıyor
1960’lı yıllardan itibaren Anadolu’nun birçok kentinde inşa edilen ve dönemin mimari anlayışını yansıtan birçok müze binası ya yıkıldı, ya da boşaltılarak kaderine terk edildi. Çoğu kentte Cumhuriyet döneminin kamusal yapılarından geriye kalanların sayısı, bir elin parmaklarını geçmiyor. Kentlerin toplumsal hafızasında belirli bir yeri olan kamusal yapıların birer birer yıkılarak kolektif hafızadan silinmesi, geçmişle olan bağların da koparılması anlamına geliyor.
Antalya Müzesi – lahit
Antalya’da 2 Bin Yıllık Roma Dönemini Görmek Daha Kolay
Antalya kent merkezinde Roma dönemine ait 2 bin yıllık anıtsal yapılar hala ayakta dururken, 100 yıllık Cumhuriyet döneminin kamusal yapılarının birer birer yıkılması ya da işlevsizleştirilerek kaderine terk edilmesi; kültürel miras koruma ve yönetimi konusunda çok önemli sorunların olduğuna işaret ediyor. Kentin çeperinde bulunan bağ evleri, kent merkezindeki Balbey ve Haşim İşcan gibi çok katmanlı mahallelerdeki sivil mimari dokunun giderek yok olması, bu sorunun bir sonucu. Antalya ve ilçelerindeki Helenistik, Roma, Selçuklu ve Osmanlı dönemlerine ait tescilli anıtsal yapıların sayısı ile Cumhuriyet dönemine ait korumaya alınmış tescilli yapıların sayısı kıyaslandığında bu sonucun daha da çarpıcı biçimde kendini göstermesi mümkün. Çünkü Antalya’daki mekânsal hafıza, yakın döneme karşı bulanıklaşıp körleşen, geçmişe doğru gittikçe berraklaşan bir seyir izliyor.
Antalya Arkeoloji Müzesi De Yıkılacak
Kentin kolektif hafızasında yer alan Cumhuriyet dönemine ait az sayıdaki kamusal yapılardan biri olan Antalya Arkeoloji Müzesi de yıkılarak 63 yıldır süren tanıklığı sona erdirilmek isteniyor. Çok fonksiyonlu yapısıyla açıldığı dönemden günümüze birçok konferans, sempozyum, sergi ve sanatsal etkinliğe de ev sahipliği yapan Antalya Arkeoloji Müzesi’nin yıkılma gerekçesi ise depreme dayanıksız oluşu. Zamanla bazı eklentiler yapılarak özgünlüğü kısmen bozulan müze binasının güçlendirilmesi çok zor olmamalı. Ancak bakanlık yetkilileri bunun tersini savunuyor.
Çok Parçalı Yapılardan Oluşan Bir Müze Kompleksi
Mevcut müze binasının inşa edildiği dönemde gösterilen hassasiyet yerine bu dönemde yeni binanın nasıl bir içeriğe sahip olacağını basın toplantısına kadar kimse bilmiyordu. Bakanlık, “Baraka Mimarlık” adlı bir firmaya hazırlattığı projeyi kabaca basın mensuplarına tanıttı. Projeyi hazırlayan firmanın, oteller zinciri sahibi olan Bakan Mehmet Nuri Ersoy’un çalıştığı bir firma olduğu öne sürülüyor. Sunulan görsellerden anlaşıldığına göre yeni proje çok katlı değil ama çok parçalı bir proje gibi görünüyor.
Bakanlığın yeni müze projesi
İki Dönem Arasındaki Proje ve Uygulama Anlayışı Farkı
Antalya gibi kültürel miras yönünden zengin olan bir turizm kentinde yapılması planlanan yeni müze projesinin kent kamuoyu, meslek odaları, belediyeler, ilgili sivil toplum örgütleri ile yapılacak geniş katılımlı bir sürecin sonunda hazırlanması gerekirdi. En önemlisi de tıpkı 1964’te yapıldığı gibi ulusal, hatta uluslararası bir yarışma daha da uygun olurdu. Ancak son dakikaya kadar bakanlık personelinin bile içeriğini bilmediği bir projeyle basının karşısına çıkıldı ve “biz böyle bir proje yaptık, ödül alacağını da düşünüyoruz” denildi.
Hatıra Güçlendirerek Korumak, Müzeciliği İlçelere Yaymak
Antalya Arkeoloji Müzesi’nin sergileme olanaklarını yüzde 25 oranında artıracağı belirtilen yeni müze projesinin maliyeti de dikkate alındığında, kendisi de korunması gereken bir kültür varlığı statüsünde olan mevcuttaki hafıza mekânı yıkmak ne kadar doğru tartışılır. Toplamda 30 bin metrekarelik bir araziye sahip olan müzenin mevcut statik yapısının güçlendirilerek sergileme alanlarını genişletmek, dönem izleri taşıyan ve hatırası olan müze binasını sonradan yapılan eklentilerden arındırarak korumak mümkün olabilir. Hatırası olanın korunduğu, yeni olanın geleceğe dönük hayallere olanak sağladığı farklı dönemlerin bir arada görülebildiği mekânsal kurgunun kendisi de bir değer taşır. Kentin doğu ve batı ilçelerinde daha küçük ve kendini anlatabilen butik müzeler kurularak yeni kültürel mekânlar oluşturmak, mevcuttaki ilçe müzelerini geliştirmek de mümkün. Finike’de, Kaş’ta, Gazipaşa’da, Serik’te yerel dokunun öne çıktığı yeni müzeler oluşturmak, Döşemealtı’nda Karain Müzesi, Alanya’da Selçuklu Müzesi açmak, bu büyük bütçeleri ilçelerin kültürel canlılığını artırmak için kullanmak da bir tercih olabilir.