MİMARİ PROJE RAPORU
Ülkemiz farklı dini inanışları içinde barındıran ve bu çok kültürlü yapı ile sürekli kendini besleyebilen bir ülkedir. Dini yaşam manevi huzuru bulmanın yanında sosyal hayata da sirayet eden bir noktadadır. Sosyal yaşamın her yönünü saran bir yapıya bürünmüştür. Zaten başta İslam Dini olmak üzere tüm dinler manevi temizliğin yanında toplumsal arınmayı da öğütleyen bir felsefeyle hareket etmektedir ve etmelidir.
Tarih buyunca yaratıcıya olan bağlılık ve tapınma isteği dinlerin gelmesiyle birlikte sistematik ve kurallar ile daha bütüncül bir hale gelmiştir. Bu durum kitlesel ibadet fikrinin önünü açmıştır. Doğada ya da herhangi bir mekânda yapılan tapınma giderek birlikte ve tek mekânda yapılmaya başlanmıştır.
İslam dini geldikten sonra giderek yayılmış ve farklı kültürlerin kabul gördüğü bir din haline gelmiştir. Kimi zaman dini kurallar kültürel farklılıklardan kaynaklı sosyal yaşantıda da etkisini farklı göstermiştir. Yaratıcıya minneti göstermek ve birlikte olmak maksatlı ibadet mekanları inşa edilmiştir. Farklı coğrafyalarda inşa edilen bu dini yapılar temelde aynı işlev için yapılmış olsalar bile yerel faktörlerden kaynaklı farklılıklar göstermeye ve yere özgü yapı olmaya başlamışlardır. Asıl gaye dönemin mevcut teknolojilerini kullanıp, huzur bulunabilecek ve kendini yaratıcıya yakın hissedebilecek mekanlar oluşturmaktır.
Zaman içinde farklı üretim teknikleri, hızlı inşa etme düşüncesi, artan nüfus ve modernizmin kısmi etkisiyle karmakarışık ve hiçbir niteliğe sahip olmayan yapılar inşa edilmeye başlanmıştır. Bu inşalar o kadar yaygınlaşmıştır ki yerel faktörler gözetilmeksizin her yerde aynı tipte yapılar görülmesine sebep olmuştur. Bunun yanında eskiden var olan caminin sadece ibadet mekânı olmaması ve çevresinde sosyal bir yaşantı önermesi fikri de giderek etkisini yitirmeye başlamıştır. Halbuki cami manevi arınmanın olduğu çocukların avlusunda oyunlar oynadığı, kadınların sosyal yaşantı noktasında katılımını sağlayabildiği bir alan olma durumuna tekrar dönmelidir. Bunu yaparken yerel faktörler, gelişen teknoloji, mimari akımlar ve yeni talepler harmanlanarak yaklaşılmalı ve özgün nitelikte camiler inşa edilmelidir.
Fikri inşa edeceğimiz Güneydoğu Anadolu Bölgesi ciddi tarihi bir birikime sahiptir. Sokaklarında ve yapılarında korunabildiği kadarında tarihe şahit olmak mümkündür. Özellikle Diyarbakır, Gaziantep, Mardin ve Şanlıurfa şehirlerinde eski yaşama dair izler görülmektedir. Kendine has bir tipolojisi bulunmasının yanında sosyal yaşantı bu mekanlarda hale devam etmektedir. Geleneksel dokuda arazi ve iklimsel veriler doğru okunmuş ve günümüze kadar gelmiş olmasının yanında yere özgü olma özelliğini de korumaktadır. Teraslı yapılar, dar sokaklar, kemerli geçişler, avlular, doğru kullanılmış su öğeleri, yerel malzemeler ve kubbeli-kubbesiz cami yapıları eski kent bölgesinde sıklıkla görülmektedir. Bir sokaktan girdiğinizde; sosyal yaşantı ve devam eden hatta bizi bazen bir caminin avlusuna bazen de mistik ritüellerin yaşandığı cami mekanlarına çıkarmaktadır.
Geleneksel cami tipolojisine baktığımızda kemerli geçiler, farklı büyüklükteki avlular ve geleneksel kubbe birçok bölgede görülmektedir. Gelişen teknoloji ile tasarım ilkeleri tekrardan ele alınmıştır. Tipolojik etkiler de göz önünde bulundurulmuştur. Tasarım alanı çevresinde park ve meydanları bulundurduğundan cami alanın çekim merkezi olması ön görülmüştür. Geleneksel tipolojide var olan avlu fikri yorumlanarak tasarım alanının tamamı farklı ebatlarda avlulara açılıp farklı yaşantıları tek bir alanda toplamaktadır.
Meydandan alana yaklaştığımızda yeni bir meydanla(avlu) karşılaşılmakta ve bu meydan cami, medrese ve çarşı birimlerini birbirine bağlayan ve besleyen bir röper haline getirilmiştir. Ayrıca meydanda var olan su öğesi bizi fiziksel arınmanın yapıldığı şadırvandan alıp minareler arasından gökyüzüne çıkarmakta ve en nihayetinde huzuru bulabileceğimiz cami yapısına ulaştırmaktadır. Cami yapısı dışardan simgesel ve geleneksel etkileri yoğun, iç mekânda ise geleneksele atıfta bulunan kubbe ile bütünleşerek tasarlanmıştır. Caminin bir yüzeyi dış mekanla görsel birlikteliği sağlayacak bir seperatörle ayrılmıştır. Bu seperatör cami iç dış algısını sürekli kılacaktır. Caminin etrafını saran sütunlar geleneksel yapı klasiğini yaşatmakta ve alanı tek bir merkez haline getirmektedir. Cami ile ilişkili mekanlar bünyelerinde avlular bulunduran ve bu avlulardan başka avlulara açılan bir anlayışla ele alınmıştır. Kemerli geçişler yine işlevselliğini koruyarak gelenekselden izler taşınmasını sağlamıştır.
Çarşı birimi aynı hat üstünde birçok girişi olan sokak ve geçitlerden oluşmaktadır. Her sokak bizi farklı bir alana çıkarmakla birlikte geleneksel sokak dokusunu da bize yaşatmaktadır.
Camiden çarşıya uzanan hatta ibadet, sosyal yaşantı ve ticaret içi içe olmakla birlikte caminin çekim merkezi olmasının sağlamıştır.
Tasarım ilkelerinin yanında cami kitlesi kubbede var olan açıklıklar ile istenildiği zaman hava sirkülasyonuna olanak sağlamaktadır. Yine bölgede az olan yağışlardan faydalanmak için kitlelerin tamamında su toplama ve nakil hatları bulunmaktadır.