Mimari Açıklama Raporu:
Arsa neredeyse eğimsizdir ve arsanın geniş tarafı kıbleye dik yön ile paralele yakın bir konumdadır. (11 derece fark mevcuttur) Bu durum haliyle tasarımcıyı, ibadet için de işlevsel olduğu üzere, enlemesine bir yerleşime sevk etmektedir. Bununla birlikte arsa istenen işlevleri çözmek için hayli müsaittir. Bu yer ferahlığı ideal şartları aramak için alan açmaktadır. Hâlihazırda arsaya ulaşım için kullanılacak yollar da (araç trafiği anlamında) tanımlanmamıştır. Bu da tasarımcının karar vereceği bir özgürlük alanı oluşturmuştur. Arsanın kuzey tarafındaki meydan da tasarımı şekillendirecek bir değer olarak ele alınmıştır. Bu şartlara göre bu çalışmada;
Mahfiller de oldukça mütevazıdır. Gelenekteki camilere bakıldığında istisnalar hariç (Kılıç Ali Paşa Camii, Mesih Mehmed Paşa Camii) bilhassa Sinan camilerinde mahfillerin boşlukta süzülen narin düşük cemaat kapasiteli ögeler olduğu görülür. Galeriler istisnalar dışında ana taşıyıcılara bağlanmaz, müstakil narin taşıyıcılarla mekânı zenginleştirir. Burada da bu hassasiyetten hareketle üst kat mahfilleri oldukça küçük tutulmuş (39m²) bağımsız sütunlarla yüklerini aktarmışlar ana strüktüre dokunmayarak büyük kubbeli mekânı sınırlandırmamışlardır. Ayrıca bu nedenle ciddi bir çekirdek ihtiyacı da kalmamıştır. Projenin hedeflerinden biri olabildiğince tek katta yatay bir dolaşımla her işleve ulaşabilmektir. Bu manada kubbe minare ve kırma çatılar dışında tüm yapılaşma bir Güneydoğu Anadolu kenti gibi kendi müstakil sokakları olan, damları etkin olarak kullanılan, taş malzemenin öne çıktığı yaşayan bir kent parçası olarak tasarlanmak istenmiştir.
Diğer bir ek işlev ise mezarlıktır. Gelenekte en presitjli kentsel alanlarda bile (örneğin Divanyolu) mezarlıklar mevcuttur ve mezarlıklar iri boşlukları bulunan geçirgen duvarlarla yoldan geçenlerin görüşlerine hitap ederler. Hatta bazı mezar taşları mezarın eksenine değil de yola doğru 90 dereceçevrilmiş bile olabilmektedir. Geleneksel kentte ölülerle canlılar kenti paylaşmışlardır. Mezarlıklar günümüzün aksine kent dışında olması gereken gözden uzak tutulmuş bir tür cenaze endüstrisinin oluştuğu yerler değil sürekli bir ibret abideleri olarak varolmuşlardır. Birçok geleneksel büyük caminin kıble cephesinde mezarlıklar yer almaktadır. Zaten Peygamberinin “Lezzetleri kesen / yıkan ölümü sıkça hatırlayınız.” sözleriyle tavsiye ettiği ölümü hatırlama teması olan bir dinin ibadethanesi için bu geleneksel tavır işlevseldir. Arsanın parkla bütünleştiği ve mihrap hattını geçtiği için teknik olarak imama uyarak namaz kılmanın mümkün olmadığı alan, yürüyüş yoluna açılan bir mezarlık olarak tanzim edilmiştir. Ayrıca musalla taşı ve cenaze aracın yanaşma yeri de bu tarafta tanımlanmıştır. Musalla taşı ve cenaze namazını kıldıracak imamın durduğu nokta caminin mihrabın göre daha öndedir. Bu durumda büyük cenaze namazlarında cami içinde ön saflarda bulunan cemaatin de cenaze namazını kıldıran imama tabi olabilmesine imkân sağlar.
Saf genişliği olarak 125 cm belirlenmiştir. Bu uzunluk ve katları tüm yapılaşmanın tasarımında referans olarak kabul edilmiştir. Böylece tüm mekânların birbirleriyle nisbi bir ilişki kurması ve bu durumun kullanıcılarda bir uyum algısı oluşturması umulmuştur. Paftalarda ilgili alanda bu durum detaylı olarak açıklanmıştır.
Belki de 3.Ahmed Çeşmesine kadar Osmanlı geleneğinde bir horror vacui olgusundan bahsetmek kolay olmayabilir. En prestijli selatin camilerinde bile taş ustalarının küfeki üzerindeki çekiç izlerini görmek doğaldır. Hatta Babaeski Semiz Ali Paşa Camii, Çatalca Damat Ferhad Paşa Camii, Kayseri Erkilet Mehmed Paşa Camii, Karaman İbrahim Bey İmareti, Nişanca Mehmet Paşa Camii gibi örnekler hatıra getirilince neredeyse geleneksel bir amor vacui ’den bahsedilebilir. Malzemeyi bilhassa strüktürel malzemeyi örtmenin, duvarları maddesizleştirmenin, tezyinatın artmasının batı etkisi ile arttığı söylenebilir. Hâlbuki cansız varlıkların bile İslam’da saygın bir yerleri vardır. Hatta bir ayette (2:74) taşlar kalbi katılaşmış insanlardan daha üstün bir konumda zikredilir. Projede malzeme olabildiğince örtülmemiştir.
Kubbe, kırma çatılar ve minare dışındaki tüm yatay zemin kat yapılaşması için yatay ve düşey betonarme hatılları ve döşemeleri olan yığma taş bir strüktür önerilmiştir. Burada büyük açıklık neredeyse hiç bulunmamaktadır. Yukarıda değinildiği gibi bu alanlar için hedef bir kent parçası oluşturmaktır.
Harim örtüsünde ise strüktür mekânı tanımlayan sınırlandıran hâkim ögedir. Bu da geleneksel bir tavırdır. Günümüzde analojik olarak geleneğe öykünmek isteyen tasarımlarda betonarmenin nasıl kullanılacağı hep bir mesele olarak ortada durmaktadır. Zira bu strüktür malzemesinin hem basınç hem çekme kabiliyeti olsa da görünümü yığmaya benzetilen bir zarfın içinde kolon ve kirişler halinde kullanılmaktadır. Bu da ‘kaplama’, ‘bitirme’ gibi kozmetik uygulamaların en önemli sebeplerinden biri olmaktadır. Hâlbuki geleneksel camilerde kullanıcının muhatap olduğu duvar düzlemleri gerçekten yükü taşıyan, sahte olmayan bir strüktür elemanıdır. Bu durumdaki samimiyeti yakalamak için ya tam bir tarihselci tutumla yığma olarak strüktür oluşturulmalıdır, ya da betonarme kullanılacaksa bu malzeme kabiliyetleri doğrultusunda çalıştırılmalıdır. Birinci yönteme saygı duyulmakla birlikte, bu projede ikinci hedefin peşinden gidilmiştir. Sonuç olarak çift cidarlı (30cm b.a. + 40cm boşluk + 30cm b.a.) 100cm kalınlığında betonarme bir kabuk tasarlanmıştır. Bu kabuk İslam mimarisinin belki de en şöhretli uğraş alanlarından biri ile muhatap kılınmak istenmiştir: ‘kareden daireye geçiş’…
Kabuk, yivli yük aktarımı ile mukarnas veya trompun ikamesi olarak, tek başına ana mekânın dörtte birini tanımlayan bir halde tasarlanmıştır. Harimin kubbeli ana mekânını gerçekten yükü taşıyan kabuklar oluşturmaktadır. Bununla birlikte ahşap kırma çatılarla harim kıbleye paralel olarak uzatılmıştır. Bu tavrın muhakkak safların enine genişlemesi gibi işlevsel bir sebebi olmakla birlikte, kubbeli mekân dışında daha kuytu, ikincil, küçük ölçekli cepler oluşturma sebebi de mevcuttur. Zira küçük olmazsa büyük de var olamaz. Kubbeli büyük mekânın birdenbire tüketilmemesi, tali mekânlar ile kendisinin farkına varılması istenmiştir. Ayrıca örneğin farz namazlardan önce veya sonra sünnetleri ya da herhangi bir nafile namazı eda etmek için cemaatin genellikle cami içine dağıldığı herkesin daha kuytu ve özel bir mekân parçası aradığı rahatlıkla gözlemlenebilir. Kırma çatıların ve üst kat mahfillerinin altı bu ihtiyaca yöneliktir.
1 Yorum
namazgah-kubbe çözümü güzel fakat aynı uslub-yaklaşım yan birimlerde olmadığı için bütünlük yok . elinize sağlık.