Katılımcı (1. Kategori), Cami Tasarımı Fikir Yarışması

Katılımcı (1. Kategori), Cami Tasarımı Fikir Yarışması

Mimari proje raporu:

T.C. Çevre ve Şehircilik Bakanlığı tarafından açılan Cami Tasarımı Fikir Yarışması’na sunulan projede “özgün” bir cami formu ortaya koymak değil, seçilen yere ve işlevlere “özgü” bir çözüm üretmek amaçlanmıştır. Tasarım sürecinin başında arsanın Mardin’in yeni gelişmekte olan bir dış mahallesinde bulunduğu varsayılmış, bölgenin kentsel ve toplumsal özellikleri göz önünde bulundurularak camiyi yer alacağı kent çeperinde bir odak haline getirecek ek donatıların neler olabileceği irdelenmiştir.

Eğitim İslam’ın ilk günlerinden itibaren caminin asli görevlerinden biri olagelmiş, belli ölçekteki camiler avlular çevresinde kendilerine bitişen okul ve ticaret alanları ile külliye adını alan çok işlevli komplekslere dönüşmüştür.  Bölgenin eğitim düzeyi görece düşüktür ve özellikle kırsalda ve kent merkezleri dışında her tür eğitim kurumuna gereksinim duyulmaktadır. Dolayısıyla, her yaştan çevre sakinlerinin yeni yetiler kazanacağı derslik ve atölye mekânları ile basılı/sayısal yayınları okuyacağı bir kütüphanenin külliye geleneği uyarınca caminin yanında yer almasına karar verilmiştir.

Projedeki işlevlerin saptanmasına ışık tutan bir diğer geleneksel İslami kurum, sözlük anlamı “gölgelik” olan “suffe”dir. Kendisine sığınan Müslümanlara kucak açarak dini eğitim veren daha sonra onların öğrendikleri ile İslam’ı yaymalarını sağlayan “suffeler” ilk yatılı üniversitelerin temellerini atmıştır.  Güneydoğu Anadolu bölgesinde işsizlik, terör olayları, kan davaları ve aile içi şiddet gibi olumsuzluklar istem dışı iç göçlere neden olmakta, ortaya çıkan barınma sorunları son yıllarda komşu ülkelerde yaşanan iç savaşlardan kitleler halinde kaçan mülteciler nedeniyle daha da artmaktadır. Bu durum karşısında, “suffe” kavramından yola çıkılarak ek işlevlere eğitimin yanı sıra gereksinim duyanlara geçici hizmet sunacak barınma evi ile aşevi de ilave edilmiştir.

Bütüncül planlamadan yoksun yapılaşma nedeniyle ülkemiz genelindeki kent çeperlerinde birbirinden kopuk, yeterli yeşil alan ve donatılardan yoksun, “çorak” yaşam alanları oluşmuştur.  Yarışma şartnamesinde de işaret edildiği gibi insanları bir araya getiren kentsel odaklara tarihi şehir merkezleri dışında özellikle gereksinim duyulmaktadır. Bu doğrultuda mahalle sakinlerinin namaz vakitleri dışında da bir araya geleceği, kafeterya ve sergi salonu alanlarını içeren çok amaçlı, esnek sosyal alan da işlevler arasına katılmıştır.

Sonuç olarak projede çözülecek işlevler ibadet (cami ve cami ile ilintili abdesthane, imam lojmanı, vb. mahaller), eğitim (Kur’an kursu, kütüphane, derslik ve atölyeler), yardımlaşma (aşevi ve barınma evi) ve sosyalleşme (kafeterya ve sergi salonu) ana başlıkları altında saptanmıştır.

Mihrap duvarından daha ileride namaz kılınmamasına uygun olarak cami arsanın güneyine itilmiş, böylelikle toplu ibadet edilecek açık alan olabildiğince büyük tutulmuştur.

Kesit düzleminde arsanın kuzey ve güney uçları arasındaki eğimden yararlanılarak cami kütlesi topografya içine gömülmüş, önündeki avlu kuzeydeki sokak kotuna oturtularak camiye komşu ticaret ve konut adalarından en uygun yönde yaya erişimi sağlanmıştır.

İbadet dışındaki işlevlerin de bu açık alandan yararlanabilmesi adına farklı fonksiyonlu mekânlar merkezi bir avlu çevresinde çözülmüştür.

Cami avlusunun geleneksel mimarimizdeki gibi parsel etrafındaki yolları kestirmeler ile bağlayan bir dolaşım odağı olması amaçlanmıştır. Bu doğrultuda işlevler ayrık yapılarda çözülerek aralarında açılan, Güneydoğu Anadolu’nun geleneksel kent dokusuna gönderme yapan gölgeli ve merdivenli sokaklar ile arsanın tüm köşelerinden avluya erişim verilmiştir. Avlu içinde kapalı alanda ibadet, açık alanda ibadet ve dolaşım alanlarını ayrıştırmak için kademe farkları oluşturulmuş, bunlar rampalar ile birbirine bağlanarak kesintisiz engelli dolaşımı sağlanmıştır.

Cami planlanırken toplu ibadetlerdeki çizgisel sıralanmaya uygun olarak geleneksel mimarideki dikdörtgen namazgâh şemasına sadık kalınmıştır. Arazideki 7 metrelik eğim sayesinde de komşu parsel kotundan yükselmeden ilk cemaat alanında ferah bir iç hacim elde edilmiş, böylelikle arsaya bitişik yeşil alan cami çatısı üzerinden arsanın içine doğru genişletilmiştir. Camiyi örten toprak ve bitki örtüsü ile yüksek düzeyde ses ve ısı yalıtımı sağlanmıştır.

Geleneksel mimariden farklı olarak ilk cemaat ve son cemaat alanları arada bir duvar oluşturulmadan yalnızca 50cm’lik kademe farkı ile birbirinden ayrılmış, caminin giriş cephesi saydam tasarlanarak mihrap duvarı ve avlu arasında kesintisiz bir iç-dış görsel ilişkisi sağlanmıştır. Süzülmüş kuzey ışığını alan cam cephe sayesinde iç mekânda parlama oluşmadan doğal aydınlatma sağlanmıştır.

Taş dokusu ve girintiler dışında bir süslemesi olmayan mihrap duvarı, üzerinde yer alan ışıklıktan değişen açılarda gelen güneş ışığı ile vurgulanmıştır.

Kadınlar mahfili abdesthane ile doğrudan ilintili bir merdiven ile ulaşılan, +4,50m kotundaki asma katta çözülmüş, avludan ve ilk cemaat alanından görsel mahremiyet sağlamak için kapalı ve yarı geçirgen parapetler oluşturulmuştur.

Kur’an kursu alanı ilk cemaat alanına bitişik planlanmış, iki mekân katlanabilir duvar ile ayrılarak gerektiğinde namaz alanının genişleyebilmesi sağlanmıştır.

Caminin arkasında kalan alanda arazi eğimi içinde 2 katlı kapalı otopark oluşturulmuş ve alt katından camiye doğrudan erişim sağlanmıştır. Camiye erişimin ağırlıklı olarak yakın çevreden yaya olarak gerçekleşeceği öngörülmüş, imar planında belirtilen bisiklet yollarını kesintiye uğratmamak adına ayrıca arsa çevresinde açık otopark ceplerine yer verilmemiştir.

Yaya erişiminin ağırlıklı olarak kuzeydeki konut adalarından olacağı öngörülerek mahalle sakinlerinin kolayca ulaşabileceği ve gün boyu kullanabileceği kafeterya ve sergi salonu alanı arsanın kuzey kenarında planlanmıştır.

Kütüphane ve derslik alanları, arsanın güneyinde yer alan okul parseli ile yakın ilişki sağlayabilmek adına arsanın doğu ve güneydoğu kenarlarında konumlandırılmıştır.

Barınma evi ve aşevi alanları sokaklardan yalıtılarak arsanın batı kenarında avluya dönük olarak yerleştirilmiş, barınma evinde çatı eğiminden yararlanılarak 1. katta özel bir dinlenme ve yemek alanı oluşturulmuştur. Mahremiyet sağlamak adına imam lojmanı aşevi üzerinde çözülmüştür.

Kütlelerin üç boyutlu tasarımında kurak Güneydoğu Anadolu coğrafyasından ipuçları aranmış ve “çatlamış toprak” ilk akla gelen imgelerden biri olmuştur. Kur’an-ı Kerim’de insanın yaratıldığı maddelerden biri olarak sayılan, öldükten sonra da müminlerin bedeninin karıştığı toprağın İslam dininde büyük bir simgesel önemi bulunmaktadır. Proje özelinde caminin eğime gömülü çözülmesi de toprak göndermesini ayrıca anlamlı kılmaktadır. Aynı şekilde su da kutsal kitabımızın çeşitli ayetlerinde “tüm yaşamın kaynağı” olarak vurgulanmaktadır. Bu bilgiler ışığında yapılan araştırmalarda karşımıza çıkan “suyun değdiği çatlamış topraktan fışkıran bitki” görseli belirleyici bir ilham kaynağı olmuştur. Avluya saplanan ara sokaklar ile ayrılan yapı kütleleri çatlaklar ile ayrılan toprak yüzeyleri olarak zihinlerimizde canlanmış, topografyaya öykünen bir kütle kompozisyonu hedeflenmiştir.

Bu ana fikre uygun olarak, yapıların araziden olabildiğince az yükselmesini sağlamak adına avlu kotu arsanın kuzey köşesi kotundan 1 metre aşağı alınmış ve bu seviye ±0,00 kotu olarak kabul edilmiştir. Yükseklikleri çevre yolların eğimine göre ayarlanan çatılar arsa sınırlarında alçalarak çevre kaldırımlar ile bütünleşen eğimli tektonik yüzeyler olarak tasarlanmıştır. Kütlelerin zeminden kopup yükselmesini vurgulamak adına tüm çatı ve avlu yüzeyleri, yerel mimaride yaygın olarak kullanılan sarı kalker ile kaplanmıştır.

“Çatlamış toprak” etkisini yakalamak adına taş yüzeylerin belirgin derzler ile parçalanmasına karar verilmiştir. Bu doğrultuda geleneksel İslam sanatındaki geometrik bezemeler yeniden yorumlanarak, arsa biçimine de uyan üçgen bir örüntü oluşturulmuştur. Bu örüntü tüm taş yüzeylere uygulanması yanında yapıların sınırlarının belirlenmesinde de rol oynamıştır.

Bölgenin sokağa kapalı, içe dönük geleneksel mimarisinden yola çıkılarak, çevreden bakıldığında yalnızca sağır çatı yüzeylerinin ve minarenin algılandığı, saydam cam yüzeylerin ise avluya açıldığı “cephesiz” bir etki elde edilmiştir.

Yapı kabuklarında sarı kalker dışında yalnızca ahşap doğramalı cam ve ahşap kaplama kullanılarak geleneksel mimariye gönderme yapılmış, taş ve ahşap arasındaki farklılık ile düşey ve yatay yüzeylerin ayrımı vurgulanmıştır. Ahşap kaplama iç mekân tavanlarında da sürdürülmüştür.

Mimari kütle diline uygun olarak piramit formunda tasarlanan minare göğe yükselen bağımsız bir nirengi noktası olarak avlunun ortasına yerleştirilmiştir. Minarenin kent dokusunda camiyi vurgulaması yanında sözcük anlamı olan “nur yeri”ne atfen gece avluyu aydınlatan bir ışık kaynağı olarak da işlev görmesi amaçlanmıştır. Altında oluşturulan havuz ile suyun simgesel önemine ve Güneydoğu Anadolu’nun geleneksel mimarisindeki serinletme işlevine gönderme yapılmıştır.

Derslikler, kafeterya/sergi salonu ve barınma evi yapılarında sokak yönünden de doğal ışık alabilmek ve kullanıcılar için daha mahrem açık alanlar oluşturmak için özel avlular oluşturulmuştur. Gerek geniş orta avlu, gerekse de sokağa bakan küçük avlulara yazın altına gölge verecek ağaçlar ekilmiş, bunların yetişip çatılar arasından yükselmesi ile tasarıma ilham veren “topraktan yeşeren bitki” görüntüsü mimari olarak yeniden yaratılmıştır.

Taşıyıcı sistem, kapalı otoparkın tamamı ile cami kütlesinin belli akslarında betonarme perdeler olarak, geri kalan yapılarda betonarme temel üzerine maksimum 8m x 8m aks açıklığına sahip yapısal çelik iskelet olarak tasarlanmıştır.

Projenin yer alacağı il olarak öngörülen Mardin’de hâkim rüzgâr yönleri kuzey-kuzeydoğudur. Buna uygun olarak cami cephesi kuzey-kuzeydoğu yönünde açılan verev yüzeyler olarak tasarlanmış ve taze havanın cam cephedeki açılır kanatlardan cami içine girmesi sağlanmıştır. Mihrap duvarı üzerinde yer alan ışıklığın otomatik açılır kapakları ile ısınan iç hava dışarı atılarak çapraz doğal havalanma sağlanacaktır.

Cami için toprak kaynaklı ısı pompası ile desteklenen yerden ısıtma sistemi önerilmiştir. Cami kütlesinin yalnızca kuzey cephesi saydam, kalan üç cephesi kapalı ve üzeri de yeşil çatı ile örtülü olduğu için güneş ışığından olabildiğince korunaklı olacağı ve yapay soğutmaya çok az gereksinim duyacağı öngörülmüştür. Diğer yapılarda da açılır pencere kanatları ve tavan pervaneleri ile uygun mevsimlerde doğal havalanma sağlanacak, yapay soğutma olabildiğince az kullanacaktır.

Komşu park ve cami çatısına gelen yağmur suyu otoparkta yer alan 2 kat yüksekliğinde 200 m³ hacimli su deposunda toplanarak peyzaj sulaması, pisuar ve klozetlerde kullanılacaktır. Ayrıca tüm ıslak hacimlerde tasarruflu armatürler kullanılacak, gri su geri kullanım sistemleri ile su tüketimi en aza indirgenecektir.

Saydam cepheler sayesinde maksimum düzeyde doğal aydınlatma sağlanırken, cam yüzeyler önünde yer alan ahşap güneş kırıcılar ile parlama ve aşırı ısınma önlenecektir. LED armatürler ve hareket algılayıcıları ile yapay aydınlatma yükleri en aza indirgenecektir.

Etiketler

1 Yorum

Bir yanıt yazın