PROJE RAPORU
• ‘Öz’e Dönüş
Yaklaşık 1400 yıllık bir pratiği olan cami mimarisine ait günümüze kadar yapılmış birçok farklı kültür ve coğrafyalardan çeşitli tipolojilerin varlığı söz konusudur; ancak bu süreçte cami mimarisi gerek ülkemizde gerekse farklı coğrafyalarda simgesel şablonlara dökülüp birbirini tekrarlar halde ilerlemiştir. Özellikle ülkemizde son yıllarda, gelişen teknolojiye ve yapım tekniklerine rağmen, bu durum klasik Osmanlı camisi şeması ve simgeleri üzerinden kalıplaşmış bir mimarlık haline gelmiştir. Maalesef cami mimarisi gibi çok özel bir alan, ‘öz’den kaçarak çeşitli kabuller içeren dayatmacı bir hal almıştır. Elbette ki geçmiş dönemlerde yapılan çok güzel camiler vardır; ancak her biri aynı zamanda birer iktidar simgeleridir de. Oysa Kuran-ı Kerim ve hadislerde cami ya da mescit için belirli bir tarif olmadığı gibi belki de cami mimarisine sonsuz bir imkan sunuyor. “…Yeryüzü benim için bir temizlik vasıtası ve mescit kılındı…”[1] hadisi ise bu imkanı doğrular nitelikte. Tevbe Suresinde geçen “… Daha ilk gününde takva üzerine kurulan bir mescit, içinde namaz kılman için çok daha uygundur…”[2] ayeti ise cami ya da mescit kavramının ‘öz’ünü bizlere fısıldar nitelikte. Takvanın temelinde ise Allah korkusu ve Allah karşısında eğilmek vardır. Buradan hareketle ibadet mekanıyla kurulacak ilişki takvanın bize çağrıştırdığı tevazu kavramına dayanmalı ve ‘öz’ ün tezahürü de burada aranmalıdır.
• Huşu İçinde Vecde Kapılmak…
Başlangıçta caminin ‘yer’ den bağımsız olarak ele alınması gerekliliği bizi ilk olarak ibadet etmek nedir, uhrevi bir mekan nasıl olmalıdır, Allah’ın huzurundaki sükûnet nasıl sağlanmalıdır … gibi sorulara cevap aramaya itmiştir. Bu bağlamda ibadet eden kişinin kendi varlığını anlamlandırabileceği, dünyevi olanlardan-kaygılarından uzak kalabileceği ve huşu içinde vecde kapılabileceği bir mekanın aslında boşluğun amacına uygun olarak tasarlanması hedeflenmiştir. Böylece ‘mekânsal doğallık’ tasarımın ana odak noktalarından biri olmuştur.
• Mekansal Doğallık
Dünyevi olanla uhrevi olanı ayırmak ve ‘öz’ü daha da fazla hissettirmek için doğallık çerçevesi içerisinde projede beyaz organik duvarlar etkin bir rol oynar. Işık ibadet mekanına girdiğinde, sade beyaz duvarlar uhrevi bir atmosfer yaratarak bu saf zihniyete katkı sağlar. Gün içerisinde, ışığın etkisi beyaz duvarların da katkısıyla müteessir edici dini faaliyetlerle uyumlu olarak anlamlı ve duygusal hisleri arttırır. Yapının en ‘büyük’ tezyinatı ise mihrap duvarının şeffaflaşması ile güneydoğudan gelen gün ışığıdır. Şeffaflaşan mihrap mekanın derinliğini arttırdığı gibi dış manzara ve yansıyan ışığın etkisiyle insanı huşu içinde bırakarak kendi varlığını fark edebilmesini sağlar. Geçirgen güneydoğu cephesi sayesinde ibadet mekanı suyu, ağaçları, ışığı, gökyüzünü yani doğal olan birçok unsuru içine alan bir ‘mikrokozmos’ ile iletişim kurar. Arınmanın başlıca kaynağı olan su ise ışık gibi ‘mikrokozmos’ dan geçerek doğrudan ibadet mekanının bir başka tezyinatı haline gelir. Kuran-ı Kerim’de geçen “Allah, Gök’ten su indirdi, ölümünden sonra yeri onunla diriltti”[3] ayeti ise suyun ‘öz’ ile kurduğu hayati önemden bahseder.
• Kitle Düzeni ve Genel Kurgu
‘Yer’den bağımsız olarak camiye/ibadet mekanına getirdiğimiz yorum, bu aşamada yapının bulunduğu çevre ile sağlayacağı mutlak uyum ile birleştirilerek kitle düzeni ve genel kurguya geçilmiştir. Yer olarak 7000 yıllık dinler ve diller tarihinin yaşadığı, Dicle ve Fırat nehirleri (‘su’) ile sınırlandırılan Mezopotamya’nın başkenti Mardin seçilmiştir. Yaklaşık 200 kişiyi ağırlayabilecek kapasiteye sahip olan cami aynı zamanda doğayla uyum içinde olacak şekilde organik bir geometri ile tasarlanmıştır. Arazinin kuzeyine doğru artan kent yoğunluğunu hafifletmek için caminin ana girişiyle bağlantılı bir meydan önerisinde bulunulmuştur. Ana ibadet mekanı meydan kotuna indirilerek, kütle topoğrafya ile hemhal olacak şekilde kurgulanmıştır. Ayrıca güneye doğru artan eğimden faydalanılarak rampa ile kadınlar mahfiline de giriş sağlayan ‘sanatçılar çarşı’sıyla bağlantılı bir üst kot meydan da önerilmiştir. Arazinin güneyinde ise daha çok okul/park gibi kamusal alanların varlığı söz konusudur. Güney tarafta bulunan park taşınarak, kırsal bir peyzaj oluşturacak şekilde, meydan kotuna kadar doğal eğimle indirilmiştir. Böylece cami düzlemi ile ada arasında kalan alan bir tampon bölge oluşturularak caminin kentle olan iletişimi arttırılmıştır. Kompleks temel olarak 4 farklı bölgeye ayrılır:
1-Sosyal Avlular-Yeni Bir İşlev Şeması / Esneklik
Dünyevi olandan uhrevi olana geçişte organik beyaz duvarların sardığı ‘sosyal avlular’ önemli bir rol oynar. Sade beyaz duvar yarattığı gizemle merak uyandırarak, bizleri tampon bölgeden yaklaştıkça farklı noktalardan içine alır. Sonrasında yavaş yavaş maddi olandan uzaklaşmamızı sağlayarak, dünyevi olanla kontrastı derinden hissedebileceğimiz uhrevi ortama geçişimize hazırlar. Şehir ve ana ibadet mekanı ile ilişki içinde olan avlular caminin esnekliğini arttırarak şablonlaşmış plan kurgusundan uzaklaşır. Kentle ve topoğrafya kurduğu ilişkiye göre sosyal avlular, kent, tefekkür ve etkinlik avlusu olmak üzere kendi içinde farklılaşırlar.
a. Kent Avlusu:
Caminin ana girişini içerir. ‘Öz’ü de ima edercesine, İlk inen ‘oku’ ayeti ana girişin duvarına işlenmiştir. Hem alt kot meydan hem de üst kot meydanla ilişki içinde olmasından ötürü ‘kent avlusu’ olarak adlandırılmıştır. Aynı zamanda Mardin kentinin ana sosyal öğelerinden olan ‘zanaat’ kültürünün yansıtıldığı bir avlu olarak da işlev görür. Bu bağlamda parselin batısındaki çarşı projenin konsepti ile ilişkili olarak ‘sanatçılar-zanaatçılar çarşısı’ olarak kullanılabilir. Böylece çarşıda üretilen kimi hat ve tezhip sanatına dair eserler avlunun içerisinde sergilenebilir. Ayrıca çarşısının üst kot meydan aracılığıyla kent avlusuna bağlantısı sağlanmıştır.
b. Tefekkür Avlusu:
Caminin doğusunda yer alan kütüphane proje ile ilişkilendirilmiştir. Proje programında da yer alan Kur’an kursuna ait bir mekan, yorumlanarak daha aktif hale getirilmiş ve bir ‘mütaala mekanı’na dönüşmüştür. Böylece hem Kur’an kursuna yönelik işlev barındıracak hem de kendi içinde bir İslam arşivine sahip olacak. Böylece tefekkür avlusu açık bir kütüphane gibi işleyerek mütaala mekanına dönük aktivitelere uygun hale gelecektir. Organik yüzeye açılan irili ufaklı açıklıklar ile iç mekana ışığın girişi sağlanmıştır.
c. Etkinlik Avlusu:
Parselin güneyinde yer alan etkinlik avlusu doğrudan kırsal peyzajı içine alarak kendi içinde bir amfi oluşturur. Böylece ilahi dinletisi, mevlüt, musiki gibi işlevlere de olanak sağlayan çok yönlü bir etkinlik platformuna dönüşür. Sonuç olarak her bir avlu gerektiğinde açık namazgah olarak da kullanılacağı gibi önerilen yeni tipoloji ile cami ibadet etmenin dışında başka birtakım işlevlere de sahip olur. Ayrıca ana ibadet mekanını örterken aynı zamanda avlulara da yarı açık mekan sağlayan ‘kanopi’ son cemaat alanı kurgusuna da yenilik getirmiştir. Böylece son cemaat alanı klasik plan kurgusundaki gibi sadece arka safta kalmayıp ibadet mekanı ile ilişkili olarak ön saflara kadar taşınmış olur.
2-Mikrokozmos
Mikrokozmos da projedeki bir başka avludur aslında; ancak mihrabın ve ibadet mekanının, doğal bir öğesi, tezyinatıdır. Mihrap şefaflaştığı için ‘mikrokozmos’ a sadece bahçıvana ya da bakım için görevlilere ait kontrollü bir geçiş ve imamın evine giden bir patika vardır. Mekansal doğallığa sağladığı katkı ve uhrevi atmosferi arttırdığı için ‘öz’ün tezahüründe önemli bir rol oynar.
3- ‘Öz’ / Ana İbadet Mekanı
Yalın, dingin ve doğal ortama sahip bir iç mekan kurgusu mikrokozmos ve avlu geçişleri ile zenginleşir. İçine girdiğimizde ilerledikçe yükselen tavanı ve derinleşen mihrabıyla oldukça uhrevi bir etki yaratacaktır. Güneydoğudaki ana açıklık haricinde mekana ince bir ışık geçişi sağlayan polikarbon yan duvarlar önerilerek tefekkür ve etkinlik avlusu ile olan geçirgenlik arttırılmıştır. Sudan ve beyaz brüt duvarlardan yansıyan ışık dış ile iç arasındaki kontrastı oluşturan ana etmendir.
4-Lojman, Islak Hacimler ve Minare
Tüm program oluşan organik kütle organizasyonuna uyumlu bir şekilde süreklilik sağlamıştır. İmamın evi arsanın güneyine yerleştirilerek ibadet mekanı ile ilişkisi kurgulanmıştır. Vaaz kürsüsü arkasından bir geçişi olan lojmana tampon bölgeden harici bir giriş de sağlanmıştır.
Islak hacimler arazinin kuzeyine topoğrafya kaldırılarak doğal havalandırma sağlayacak şekilde konumlandırılmıştır. Projenin ana öğelerinden ayrı tutularak; ancak oldukça kolay geçişler sağlayarak çözülmüştür. Ayrıca her avlu barındırdığı işlevlerin yanında abdest alma duvarlarına da sahiptir.
Minare ise projenin genel çizgisiyle beraber hareket ederek bahçe duvarlarından türemiştir. Günümüzde artık ezan okuma eylemi teknoloji vasıtasıyla gerçekleştiğinden ötürü projede minare daha çok simgesel bir işlev görür sadece oturduğu kotta ezan okuma odası önerilmiştir.
• Kanopi Oluşumu ve İklimlendirme
Köppen-Geiger verilerine göre Mardin ilinin iklimi Kara iklimi özelliğini gösterir. Yazlar sıcak ve kışlar soğuk geçer. Senenin 100 güne yakını 30°C’nin üstündedir. Senelik yağış ortalaması 713 mm’dir.
İklim verileri bizi projede gölge alanlar oluşturmaya itmiştir. Bundan ötürü avlu duvarları projenin oranlarını etkilemeyecek şekilde yükseltilerek gölge alan ihtiyacı önemli ölçüde avlularda ve tampon bölgede karşılanmıştır. Buna paralel olarak, gelişen kanopi ise hem kentle uyumun hem de pasif iklimlendirme sisteminin önemli bir parçası haline gelmiştir. İki katmandan oluşan kanopi, aradaki havanın soğutulmasını sağlayarak binanın pasif termal performansını optimize eder. Böylece geleneksel Mardin pasif tasarım stratejilerine de ima da bulunur. Kuzeybatı-güneydoğu aksında kente doğru uzayarak ana girişin üzerinden saçaklaşan kanopi güneşten tam korunma sağlarken iç mekanda ise güneydoğu yönüne doğru yükselerek kubbemsi bir hale bürünür. Kanopi aynı zamanda altında yarı açık alanlar oluşturarak ‘sosyal avluların’ daha elverişli kullanımına olanak sağlar. Bu oluşum ise Mardin geleneksel mimarlığındaki eyvan-avlu kullanımına da atıfta bulunur. İklimlendirmenin, projedeki bir diğer öğesi ise su ve yeşil alanlardır. İbadet mekanı gölgeli ağaçlara bakar ve suyu nazikçe kavislendirir. Temiz hava bu sulardan geçerken soğutulur ve ibadet mekanın içine çekilerek mekanik iklimlendirme ihtiyacını en aza indirir.
• Strüktür ve Malzeme
Louis Kahn’a göre bina ne olacağını kendi tanımlar: Tuğlaya “ne istersin?” diye sorarsanız, “bir kemer isterim” der tuğla. [4]
Projede çağdaş malzeme kullanımına ağırlık verilmiştir. Teknolojinin sağladığı olanaklar ile kalıplaşmış düzenleri tekrarlamak yerine malzemenin özüne uygun tasarım anlayışı kurgulanmıştır. Organik beyaz brüt duvarların taşıdığı çelik bir strüktüre sahip kanopi GFRC paneller ile kaplanmıştır. İbadet mekanına alternatif ışık sağlayarak avlulara olan geçirgenliği arttıran polikarbonat levhalar ise beyaz brüt duvarlara eklemlenmiştir.
• Peyzaj Kararları ve Bitkilendirme
Doğal eğimle taşınan park, kırsal peyzajı oluşturup su ile beraber teraslanarak ±0.00 kotuna ulaşıyor. Mikrokozmos ise bölge iklimine uygun bitkileri ve ağaçları içeren doğal bir avlu haline bürünür. Karasal iklim tipine giren bu bölgede daha kışa ve yaza dayanıklı Mazı, Ceviz, Mahlep, Badem, Erguvan gibi ağaç türleriyle Delphinium, Euphorbia, Thymus, Salviz (Adaçayı), Penicettum step bitkileri önerilmiştir.
________________________________________
[1] Müslim 523/5,Tirmizi 1553, İbni Mace 567
[2]Tevbe Suresi 108. Ayet
[3] Nahl Suresi 65. Ayet
[4]Louis Kahn. Transcribed from the 2003 documentary My Architect: A Son’s Journey by Nathaniel Kahn. Master class at Penn, 1971.