Eşdeğer Mansiyon, Hikayeye Açılan Kapılar Kapı Tasarım Yarışması

Proje Raporu

Dış kapının sosyal rolü üzerine bir proje.

Bir yapı elemanı olan dış kapı üzerinden hızlı bir kentsel bellek okuması yaptığımızda, son yüzyılda kapıların hızlı bir değişim sürecine girdiğini görürüz. Bu değişim yapılaşma kültürünün değişmesiyle başlamış, kapının yapı ile kurduğu ilişki her dönemde farklı bir hal almıştır. Soyadı kanunundan önce tıpkı insanların adlarının aile isimleri veya aile büyükleriyle anılması gibi, İstanbul’un ahşap konakları da aile isimleriyle anılmaktaydı.

Nüfusu bugüne oranla hayli az olan cumhuriyet öncesi İstanbul’da hangi ailenin konağının nerede olduğu herkesçe bilinirdi. Cumhuriyet’in kurulmasıyla beraber tıpkı birçok yoğun yerleşim yeri gibi İstanbul’da, büyük bir kent olma yolunda ilk adımları attı. 40’lı yıllara gelindiğinde dünyada yapı teknolojisinin hızla artmasıyla beraber İstanbul’daki ahşap konaklar yerini betonarme villalara bıraktı. Bu dönemde yoğunlaşan şehir merkezi, çeperlere doğru büyümeye ve sıklaşmaya başladı. Bu sıklaşma, 1960’lara gelindiğinde düzenlenmesi gereken bir sosyal sorun haline geldi. Kat mülkiyeti kanunu ile beraber İstanbul hızlı bir apartmanlaşma dönemine girdi. Geniş bahçeli villaların artık yoğun şehir merkezinde kendine yer bulamaması ve yerini 4-5 katlı apartmanlara bırakmasıyla, aslında bugün çok kez tartıştığımız sosyo-toplumsal değişimin de başlangıcı oldu.

Ahşap konaklarda yaşayan büyük aileler, apartmanlaşma ile beraber oldukça farklı bir hayat tarzını benimsediler. Bir konağın odalarını paylaşan aile fertleri, konakların yerine kendi çabalarıyla inşa ettirdikleri apartmanların dairelerine dağıldı ve eski yaşam tarzlarına göre daha münferit bir hayat yaşamaya başladılar. Eskiden köşkleri kendileriyle özdeşleşmiş bu insanlar, yeni yaşam tarzlarında bir aidiyet eksikliği ile beraber apartmanlara kendi aile isimlerini vermeye başladılar, böylece tıpkı eskisi gibi hangi ailenin nerede yaşadığı herkesçe farkedilen bir olgu haline geldi. Zamanla aile isimleriyle birlikte apartmanlara, o apartmanın ne zorluklarla inşa edildiğini anlatan ’emek’ ya da iyi temennilerde bulunması için ‘refah’, ‘huzur’ gibi isimler de verilmeye başlandı.

Konakların ahşap kapılarının yerine demir ustalarının elinden çıkan tasarım kapılar geldi ve bu kapıların da üzerine yine dönemin meşhur tabela ustalarının kapı üzerine nakşettiği altın yaldızlı apartman isimleri konduruldu. Apartman girişlerinin tasarımına öyle özeniliyordu ki o dönemde ortaya çıkan demir kapı ve tabela ustacılığı bir zanaat olarak İstanbul meslekleri arasında yerlerini almıştı. Öyle ki tabela ustalarının her birinin kendine ait bir üslubu vardı ve hangi tabelanın hangi ustanın elinden çıkmış olduğu belli oluyordu. Bazı tabela ustalarının apartman isimlerinin hemen altına minik birer imza attığı da görülür. İşlerine oldukça önem veren ustalar, apartman isimlerini çizerlerken görülmek dahi istemez, çıraklarına her bildiklerini de anlatmazlarmış.

Yapılaşma kültürünün değişimi bu dönemden sonra yavaşlamış olsa da, insanların yaşam şekli aynı hızla değişmeye devam etti. Bir apartmanın dairelerini paylaşan aile birimleri yavaşça dağılmaya başladı. Büyük konaklardan taşınmaya kıyasla, apartman dairesinden başka bir tanesine geçebilmenin kolaylığı ile bu aileler zamanla yer değiştirmeye, onların yerine yeni kiracılar gelmeye başladı. Bu değişim öyle uç noktalara gitti ki, günümüzde aile isimlerini taşıyan apartmanlarda o aileye mensup insanları bulmak oldukça zor. Uşaklıgil Apartmanı’nın 4. katında kalan Kirkor Uşaklıyan ve onun altında yaşayan Ayda Uşaklıyan veya Abdülkadir Bey Apartmanı’nın en üst katında yaşayan Abdülkadir Bey’in oğlu Nurettin Okçi dışında, İstanbul’da yaşadıkları apartman ile farklı bir bağı olan pek az insan vardır bugün.

Peki hal böyle iken eskiden bizlere birçok şeyi ifade eden apartmanlarımızın isimleri bugün ne ifade ediyor? Günümüzde bir apartmanın isminin nereden geldiğini ve hikayesini bilmemiz, eğer o apartmanda, apartmanın ilk sakinlerinden bir yaşamıyorsa neredeyse imkansızdır. Zamanının ihtişamlı apartman isimleri günümüzde işlevsizleşmiş, apartman sakinleri için alelade birer isim olmaktan öteye gidememiştir. Öyle ki artık adres verirken apartman isimlerini belirtme gereği bile duymuyoruz. Apartmanlarımızla kurduğumuz bağın yok olmasıyla birlikte apartmanlaşma da kalitesizleşmiş, müteahhitlerin tekelinde bir sermaye piyasasına dönüşmüştür. Apartmanların kimliksizleşmesi kapılara yansımış, zamanının özenilerek üretilen apartman girişleri artık basit bir dış kapı elemanı olarak hayatlarımızdaki yerini almıştır. Bu kimliksizleşme apartman sakinlerini aidiyet yoksunluğuyla beraber bir yabancılaşmaya itmiş, insanları aynı katı paylaştığı komşusunu tanımaz hale getirmiştir. Sosyal hayatın en önemli parçalarından biri olan komşuluk ilişkisi, en yakınımızdan itibaren kopmuş ve uzaklaşmaya başlamıştır.

Hane Kutusu Projesi, içinde yaşayanlarla bağı kopmuş ve onları yansıtmayan apartman girişlerine, her dairenin kendisini ifade etmesi ve diğer dairelerle iletişime geçebilmesi için tasarlanmıştır. Her bir apartman sakininden izler taşıyan bu kapı, 26x26x10 cm ebatlarında, kullanıcının kendi seçebileceği renkte epoksi kutuların bir araya gelmesiyle üretilmiş olup, kutuların içine her bir dairenin, belki kendine ait objelerle, belki kendi el yazılarıyla, belki de sadece fotoğraflarla kendilerini tanıtması için düşünülmüştür. Apartman sakinleri böylelikle apartman girişindeki ufak bir izle, yan komşusunu dahi tanıyamayacak kadar kaybolmuş aidiyet hissini tekrar kazanacak, komuşlarıyla iletişime geçme fırsatı bulacaktır. Böylelikle, her bir dairenin hikayesi, bir apartman kapısı üzerinden hızlıca okunabilecek, dış kapının nasıl bir yere açıldığı çok daha güçlü hissedilecektir. Bir apartman kapısını yalnızca güvenlik veya iklimlendirme koşullarını sağlaması için değil, aynı zamanda kopmuş olan sosyal bağların kuvvetlenmesi için bir platform olabilmesi potansiyeli üzerine gidilmiştir.

Etiketler

Bir yanıt yazın