Sergilenmeye değer görülen 82360 rumuzlu proje.
Açıklama Metni:
Zaman geçtikçe biz insanlar kentsel varlıklar haline geliyoruz ve bizim doğal ortamımız, yaşadığımız ortam kentler olmaya başlıyor. Günümüzde dünya nüfusunun yarıdan fazlası kentlerde yaşıyor. Bu insanların çoğu yaşadığı kentte farklılık arıyor ve ne yapılabilirin üstüne düşünüyor. Hatta öyle ki “Ben ne yapabilirim, neyi değiştirebilirim, hayalimdeki kente nasıl ulaşabilirim?”e kadar sorgulama sürecine giriyor. Bu süreçte geçmişten, şimdiden ve kafasındaki gelecekten besleniyor.
Yaşadığımız ülkenin geçmişine, kültürüne bakıldığında geçmişten alınıp günümüze aktarılan tek kültürün “Yağma Kültürü” olduğu görülmektedir. Bu yağma kültürüyle birlikte gelişen yık-yap zihniyeti kentlere zarar vermektedir. Tek bir bilgiyle yola çıkan bu zihniyet devam ettikçe kentler çürüyecek, çöküntü alanlarına dönüşecektir. Asıl olması gereken; bilginin üstüne bilgi eklenmesidir. Sonuç olarak da birçok bilgi ağının oluşmasıdır. Bu sayede geçmişten ders çıkarıp şimdi için hızlı çözümler üretilir. Ne geçmiş/kültür yok edilir ne de geçmişte kalıp şimdi unutulur. Kenti kent yapan şeyin kendi özelindeki bilgi ağları olduğu fark edilmelidir.
İzmir kentine bakıldığında 1922 yangınından sonra iyice gelişen yağma kültürü tüm kenti zayıflatmaktadır. Ayrıca her bölgenin birbirine benzer ama birbirinden bağımsız sorunları, bu sorunlara getirilen çözümler yani edinilen bilgiler o bölgeyle sınırlı kalmaktadır. Her bölge aynı sorunu tekrar tekrar yaşamakta ve çözüm süreçleri uzamaktadır. Bu problemin başat sebebi ise İzmir’de bölgelerin birbirinden uzak olmasıdır. Bir bilgi ağının oluşması ve bilgi birikiminin sağlanması İzmir için en gerekli olanıdır. İzmir özelinde bir bilgi ağı şarttır.
Sabit olan her şeyin bir formu vardır; akışkan olan formsuzdur. Bilgi akışkandır.
Bir canlı varlık olarak mekan, biriken düşüncelerle formu oluşturur. Formsuzluk mimarlığı bedene büründürmekle elde edilir. Bilgi mimarlığı bedene büründürmekle elde edilir. Bilgi algısaldır.
Formsuzluk algısal olduğundan özneldir. Bilgi özneldir.
Formsuzluk algısal ve öznelse mekan, düşünce kategorilerinden oluşur. Bu düşünce kategorilerini tanımlamak için bu kategorileri belirli bir kavramsal bütünlüğünde ele almalıyız. Mimarlığın Belleği, Malzemenin Simyası, Mekanın Sesi, Mekanın Sıcaklığı, Mekanın Bağlamı, Eşik Noktası, Fonksiyon ve organizasyon, Işık kavramsal çerçeveyi tanımlar. Bu sekiz kavram, adeta bilgisayar parçaları gibi çalışarak mimarlığı bedene büründürür ve bu şekilde bilgi veya bilgi ağları elde eder. Günümüz dünyasında bilgi edinmenin, saklamanın, aktarmanın ve biriktirmenin yolu teknolojiden geçmektedir. Gelecek dünyası için en büyük rol teknolojiye aittir. Mimarlık da teknolojiden beslenmektedir ve beslenecektir.
Salon Mimarlık’ın kurucu ortaklarından Melike Altınışık ise teknoloji ve mimarlık ilişkisinin günümüzdeki durumuna bir eleştiri getirirken, gelecekte mimarların rolünün ne olacağını sorguladı. Mimarlar teknolojiyi 1-2 adım geriden takip ediyor diyen Altınışık, “Herkes Bir Gün Mimar Olacak” isimli konuşmasında teknolojik gelişmelerin getirdiği bireyselleşme ve seri üretimin yerini alacağını düşündüğü seri özelleştirme kavramlarına değindi. Yüzyıl içerisinde belki herkes mimar olacak, kendi üretimlerini teknolojik araçlarla kendileri yapacak diyen Atınışık, mimarlara ise farklı bir görev biçti: Mimarlar kent ölçeğinden daha üst bir ölçekte duran sistem tasarımcıları olacaklar. (Sudaş, İlknur, 2014, Teknolojik Gelişmeler Arasında Mimar ve Mimarlık, Arkitera)
Bir şey zaman içinde var olamaz, zamanı cisimleştirir. Bir şey mekanda basitçe var olamaz ama mekanı kendi içinden geliştirir (Führ, Eduard, Mimarlığın Mevcudiyeti, Çev: Dr. Enver Orman, Zaman-Mekan, YEM Yayın, s.44) Yani mekan edilgendir. Buradaki etken ise içindeki bir ‘şey’dir. Bu ‘şey’ hareketlidir, yaşamdır bir nevi. Mekanın artık etken olması gerekir, mekanın bize cevap vermesi gerekir. Bu yüzdendir ki mekan hareket kazanmalıdır. Form merkezli sistemden algı ve deneyim merkezli bir sisteme doğru yönelim zorunludur.
“archi’tech” bir sistem önerisidir. Oluşturulan kavramsal bütünlükte anlık ihtiyaçlara cevap veren, etken halde olan, verdiği cevaplardan bilgi edinip bu bilgiyi paylaşan sistem, kente yaptığı küçük dokunuşlarla kent bütününde adeta “domino” etkisi yaratır. Yani bu şekilde kentteki ufak bir dokunuş büyük ölçekte çözümler üretebilir. Dolayısıyla archi’tech’in ölçek olarak hangi konumda olduğu konusu da değişkendir. Yani sistem mikro ölçekte olduğu kadar, bu ölçekteki etkiyi makro düzeye de taşıyabilir, makro ölçeğe de dönüşebilir. Makro ölçekteki sorunlara mikro stratejiler de üretebilir.