Katılımcı, Çuhadaroğlu Alüminyum 2017 Öğrenci Proje Yarışması

Proje Raporu

Bu proje, su ve kara ara kesitini yeniden yorumlayarak alternatif bir su üzeri yerleşme pratiği oluşturmak amacıyla; farklı kullanıcı profilleri tarafından gün içerisinde sıklıkla kullanılan, deniz ve kentli ilişkisini pratiğe döken bir iskele yapısını konu olarak benimsemektedir. İstanbul’un denizle olan ilişkisinin, sadece görsel algıda kalması; kentlinin denizi görmesine rağmen, denize ulaşamaması, denizden kenti izleyememesi, denize dokunamaması ve günlük hayatının bu kadar içinde olmasına rağmen denizle bağ kuramaması eleştirileri, projenin temel odak noktalarını belirlemiştir.

Kentsel ölçekte bakıldığında; İstanbul’un vapur iskeleleri birçok insanın günlük rutininde, ulaşım sayesinde birçok defa deneyimlediği mekanlardır. Ancak bu bağlamda deneyimlenen vapur iskelelerinin çoğunluğunun mekansallaşmamış, sadece insanların vapur beklediği, bindiği aktarma alanlarına dönüşmüştür.

Peki bir vapur iskelesi, bir vapur iskelesinden daha fazla ne olabilir? Tasarlanan iskele, kamusal bir mekana dönüşerek; insanlar için birçok farklı amaca hizmet eden, günün her saatinde canlı kalabilen ve kullanıcı tarafından şekillendirilebilir olmasıyla mevcutta olan iskelelere eleştiri niteliğindedir. Bu bağlamda, yapı çelik strüktürü üzerinde ray sistemi oluşturulmuş; oluşturulan gridal ray sisteminde hareket eden profillerin sergi amacıyla kullanılan panellere ve oluşan farklı mekan ihtiyacını karşılayacak bölücü ara elemanlara dönüşmesi amaçlanmıştır. Bu hareketli paneller ve panellerin bağlandığı çatı örtüsünün hafiflik unsuru önemli görüldüğünden ve kentsel bellekte yer eden kamusal alanların uzun ömürlü olması amacıyla; pek çok sıvı ve gaza karşı dayanıklı olan alüminyum malzeme seçilmiştir. Bu sistem; iskelenin sadece aktarma merkezi görevi gören bir alan değil aynı zamanda kullanıcı tarafından şekillendirilebilen, farklı alanlara bölünerek farklı ihtiyaçlara cevap verebilen ve günün farklı saatlerinde, farklı mekânsal deneyimler doğurabilen bir alana dönüşmesine olanak sağlamaktadır.

Üst ölçekte alınan temel kararlardan sonra, Karaköy’de, olmak konusu irdelendiğinde Karaköy’ün, antrepolarla, başlayan deniz ilişkisinin hep bir ticari amaca hizmet etmesi, Karaköy ölçeğinde getirilen eleştirilerden birisidir. Karaköy’ün dar sokaklarının açıldığı, kentlinin denizle buluştuğu tek alanın, meydan olması; ancak bu meydanın da denizle kurduğu ilişkinin rıhtım duvarıyla kesintiye uğraması ve insan deniz ilişkininin doğrudan kurulmasına olanak vermemesi, 2008 yılında alabora olan vapur iskelesinin yerini alan geçici iskelenin mekânsal niteliği alan seçimini etkilemiştir.

Karaköy’ün geçmişi ele alındığında; alanda kullanıcı profillerinin, travmatik dönüşümlerle değiştiği görülmektedir. Travmatik dönüşümler mekanlara yansımakta ve kent içi kopukluklara neden olmaktadır. Bu travmalar aynı fiziksel mekanlarda, insanların birbirleriyle olan diyaloğunu sağladığı gibi yaşanılan mekana ve kente olan bağını da yok etme tehlikesi yaşatmaktadır. Kamusal alanlar bu sorunların çözülebileceği kolektif olarak sürekli yeniden yapılandırma potansiyeli ile kentin yaşanabilirliğinin artırması açısından büyük önem taşır. Kentteki eşitlikli alanı temsil eder. Bu doğrultuda oluşturulan esnek kamusal mekanın büyüklüğü Karaköy’ün kamusal mekan eksikliğiyle ilişkilidir.

Plan kurgusunda yer alan kütüphane – cafe birimi, info- su altı fotoğraf sergi birimi, workshop birimi ve kent amfisiyle kentlinin birbiriyle bağ kurabileceği farklı fonksiyonlar düşünülmüş, bu birimlerin ‘su altında ve su üstünde olma durumu arasındaki kesiti ve görsel bütünlüğü kurması amacıyla cam birimlerde çözülmüştür. Bu birimlerin de ortak mekana açılmasıyla kullanımı çeşitlendirmek amaçlanmıştır. İskele’nin Güneybatı yönünde yer alan vista noktasında Tarihi Yarımada’ya yönelen uç kısmında oluşturulan basamak çözülmeleriyle kentlinin suya yaklaşması, fiziksel temas kurabileceği alanlar yaratılması ile İstanbul’un ve İstanbullunun yıllar içinde denizden kopmuş ilişkisini yeniden kurmak hedeflenmiştir.

Yapının taşıyıcı sistemi çelik strüktür olarak belirlenip; yapı su altı ve su üstü olmak üzere iki farklı yöntemle taşıtılmaktadır. İskelenin döşemesi betonarme ve çelik sistemle yüzdürülmekte; su üstünde kalan kısmında çelik taşıyıcılarla açıklık geçilmektedir. Birimler ve çatı taşıyıcısı oluşturulan gridal sistemin hareketini kısıtlamamak amacıyla birbirinden bağımsız iki sistem olarak kurgulanmıştır. Yapı su altı bölümünde cam küpler çelik profillerle iskele döşemesine sabitlenmiştir.

Etiketler

Bir yanıt yazın