Mimari Proje Raporu
İzmir Büyükşehir Belediyesi Ulaşım Entegrasyon Merkezi’nin yer edindiği alan, tariflendiği üzere “YENİ KENT MERKEZİ” sınırları içerisindedir. Yeni Kent Merkezi, bildiğimiz İzmir hayalinden bir hayli farklı; “Güzel İzmir” diye çağrılan kordon boyundan uzakta, kentin iki yakasının sakinlerinin geniş balkonlarından hayranlıkla seyrettiği körfeze mesafeli bakan bir yer. Burası Limanın arka tarafı. Bir zamanların kent sınırı. Sanayinin, “eski garajın”, bir zamanlar Türkiye’nin en büyük stadyumunun olduğu yer.
Yeni Kent Merkezinin kitlesel ölçekleri, bildiğimiz İzmir’dekinden biraz daha farklı. Yakın zamana dek Türkiye’nin en büyük stadyumu olan Atatürk Stadyumu bütün cesametiyle varlığını halen sürdürüyor. Hemen yanı başındaki kapalı spor salonu dakikalar içerisinde 10.000 kişinin toplandığı bir arena. Sanayi üretim tesisleri, makineden ve üretimden koşullanan büyüklükleri ile varlar. Üstelikdahası da var; yer üstünde kendilerini gösteren ve uzunlukları 80 m’leri bulan metro trenleri, konar göçer varlıklarıyla, manevra alanlarıyla, yaklaşırken, beklerken, uzaklaşırken yeni bir ölçek tarifliyor.
Yeni Kent Merkezinin gelecekteki sakinlerinin neye benzeyeceğinin işaretleri ise az ötede, Bayraklı’da görülebilir. Kentin “yeni” kuleleri, belli ki yakın zamanda benzerlerinden müteşekkil bir siluetin parçası olacaklar. Yeni kent yükselecek, yeni kent irileşecek. Bütün bunlar kentin dinamik yapısı içerisinde var olan ve iyi / kötü yargılarının ötesinde olgular. İyi tasarlandıkları, doğru yönetildikleri takdirde, kent ile ilişkilerini, açık mekan-kapalı mekan ilişkilerini, kaldırım kotlarında tarif ettikleri hayatları, ekolojik kaygıları, kısacası var olma endişelerini doğru kurguladıkları takdirde yeni kentin sakinleri bu kente yeni ve iyi şeyler katabilir. Bu proje, böyle bir denemedir.
Merkezi İş Alanı olarak tariflenen Yeni Kent Merkezi’nin altyapısı, baştan doğru kurgulandığı takdirde benzer alanlarda karşılaşılan bir dizi sorunu bertaraf edebilme ve kentsel mekanı yaya ölçeğinde de anlamlı tutabilme imkanına sahiptir. Bu anlamda Ulaşım Entegrasyon yapısı ve Transfer Merkezi bir tür fırsat olarak görülebilir. Zira toplu taşıma duraklarının kesişim noktasında yer alan kentsel mekanlar, bilindiği üzere her daim kamusal hayatı zenginleştiren odaklara dönüşme imkanına sahiptirler.
Bu türden bir yaklaşımla ele alınan Entegrasyon Merkezi yapısı ve kamusal kullanımlarla desteklenen Transfer Merkezi, içerisinde bulundukları fiziksel çevrenin ölçekleri içerisinde kaybolmadan var olabilen, bunu yaparken de kent içerisinde benzerine kolaylıkla rastlanamayacak bir programın içeriğini kullanan bir tasarım problemi olarak ele alınmıştır.
Programın kendisi pek çok imkanı içerisinde barındırır; ulaşım entegrasyon ve transfer merkezi gibi teknik bir programın bilim ve mühendislik konularına dikkat çeken bir iletişim alanına dönüştürülebilmesi mümkündür. Bu türden bir tema parkının ve kalıcı serginin kamusal hayata katılması ve çocuklar için bir odak oluşturma ihtimali olasılıklardan sadece bir tanesidir. Öte yandan, kamu adına çalışan bir ofis yapısının kitle plastiğinin de yeni gelişim bölgesi için bir işaret değeri oluşturması, ulaşım noktalarının kesiştiği bir odak olarak kolay algılanır olması dikkate alınmalıdır.
ULAŞIM ENTEGRASYON MERKEZİNİN BÖLGEDEKİ ROLÜ düşünüldüğünde, transfer merkezine yönelik olarak önerilen çözümler, farklı araçlar arasındaki ilişkilerin sürekliliği kadar bu ilişkilerin kentsel mekana katkısını da önceler. Bu anlamda, söz konusu sürekliliğin salt kendi içine kapalı bir akışla tesis edilmesi değil, aynı zamanda kentsel bir tecrübeye dönüştürülebilir olma ihtimali de önemlidir.
Bu kapsamda transfer merkezinin işleyişine yönelik bir dizi öneri sunulmaktadır:
YAPININ BİÇİMLENİŞİ’ne yönelik ilkeler ana hatları ile şu başlıklarda toplanabilir:
Yapının zemin kat kullanımlarının tamamının kamuya açık tutulması, söz konusu mekanların görsel olarak da fiziksel olarak da engelsiz ulaşılabilir kılınması esastır.
Bu kapsamda entegrasyon merkezinin zemin katta boşalttığı alanların birer buluşma noktasına dönüştürülebilme ihtimali önemsenmiştir.
Operasyon merkezine ulaşım temel olarak iki farklı türden kullanıcı düşünülerek kurgulanmıştır. Kamunun yapıya erişimi, zemin katta konferans salonu tarafındaki girişle sağlanacaktır. Bu anlamda kamunun birinci bodrum katındaki otoparktan binaya doğrudan ulaşmasından ziyade, kullanıcıların kamusal merdiven ile ya da B1 ve zemin katlar arasında hizmet veren asansörle zemin kata ulaşması ve binaya erişim için zemin kattaki girişi kullanması esastır. Ancak tüm merdiven ve asansörler bodrum katlara ulaştığı için ihtiyaç olduğunda bu senaryonun varyasyonları üretilebilir.
Binanın çalışanlarının, kendileri için ayrılan ikinci otopark katından kontrollü bir biçimde ofis katlarına ulaşması mümkündür. Toplu taşıma ile yapıya ulaşacak olan çalışanlar içinse çok amaçlı salon tarafında ayrı bir giriş düzenlenmiştir. Bu giriş tramvay durakları ile de doğrudan ilişkilidir. Proje alanının doğusunda yapılan bir düzenleme ile protokol araçlarının bu kapıya ulaşımı söz konusudur.
Binaya toplu taşıma ile ulaşım farklı yollardan sağlanabilir. Tramvay bunların arasında en görünür olanıdır. Tramvay ile otobüs durakları arasındaki bağlantı, ölçeği ve konumu düşünüldüğünde zaman zaman bir etkinlik mekanına da dönüşebilecek olan kamusal merdiven aracılığıyla inilen B1 katı seviyesinde sağlanacaktır. Bu kota engelli erişimi için asansör bağlantısı düşünülmüştür. Otobüs duraklarının bulunduğu bölgeye erişimi sağlayan bir altgeçit yapılması ulaşım önerileri arasındadır. Ancak bu alt geçitin bir yeraltı çarşısı olarak planlanması, alt geçitin ıssız ve tekinsiz bir mekana dönüşmemesi için önemli bir adımdır. Benzer bir erişim yine aynı kotta önerilen metro bağlantısı için de söz konusudur. Yeni inşa edilen yeraltı metro depolama alanının soru cevaplarda belirtilen kurguya uygun şekilde peron olarak düzenlenmesi ve kapalı otoparkın birinci katından perona erişim sağlanması ulaşım kurgusunun sürekliliği açısından önemlidir.
Binanın doğu batı yönünde her iki ucuna kamuya açık kullanımları barındırabilecek iki program, konferans salonu ve çok amaçlı salon yerleştirilmiştir. Konferans salonunun zemin katı fuaye ve geçici sergi alanı olarak düzenlenmiştir. Böylelikle zemin kotunda yapı olabildiğince geçirgen bir cephe karakterine sahip olabilmektedir. Konferans salonu ile operasyon merkezi arasında zemin kotunda boşaltılan alan tramvay durağının devamı olarak görülebilir. Bu alan info-center, büfe, kafeterya vb. küçük ölçekli işletmelerle desteklenecektir.
Konferans salonunun üst fuayesi, aynı zamanda kiralanabilir toplantı ofisleri ile ilişkilendirilmiştir. Bu ofisler gerektiğinde operasyon merkezi ile doğrudan ilişki kurabilmektedir. Toplantı salonlarının ve üst fuayenin ortak kullandığı teras bahçe farklı kotlardaki açık alan ihtiyacını karşılar. Bu avlunun bir üst kotundaki teras bahçe ise ofisler tarafında yemekhanenin açık alanı olarak kullanılır. Konferans salonunun fuayesinden ulaşılan kamuya açık restoran ise bu bahçeyi bir üst kottan izler.
Kalıcı sergi alanına peyzajın içerisinde yerleşen pavyonlar ev sahipliği yapar. Pavyonların yerleştiği açık alan, ulaşım temalı bir park ve açık sergi alanıdır. Bu peyzaja katkıda bulunan elemanlardan bir tanesi de emekliye ayrılmış bir lokomotif olabilir. Kalıcı serginin kendisi konvansiyonel sergileme araçlarını olduğu kadar güncel teknolojileri de kullanır. Sergi yapılarının iki katmanlı cephesi, dış kabuğun gece birer aydınlatma elemanına dönüşmesine de imkan tanır.
İzmir’in iklimsel koşullarına uygun olarak* yapının asli enerji tüketiminin ısıtma yüklerinden ziyade soğutma yüklerinden**kaynaklandığı göz önünde bulundurulmuştur. Yapının doğrudan güneşin etkisi altında kalan doğu, batı ve güney cephelerinin doluluk ve boşluklardan oluşan görece kapalı bir karakterde tasarlanmasına gayret edilmiş, bir maliyet unsuru olarak ikincil cephe kullanımı olabildiğince sınırlı tutulmuştur. Yapının manzaraya yönelen kuzey cephesinin ise güneşin doğrudan kavurucu ışınlarına maruz kalmamasından cesaretle kamusal hizmetlerin şeffaflaşması prensibine uygun olarak olabildiğince geçirgen bir cephe olarak tasarlanmasına çalışılmıştır.
Yapının tüm katlarının doğal havalandırmaya imkan veren araçlarla detaylandırılması önemsenmiştir.
Peyzaj kararlarında yapının çatılarının olabildiğince (otopark dahil) yeşil çatı prensibi ile tasarlanması ve ısı adaları oluşturmaya müsait sert zemin bölgelerinin şemsiye türünden ağaçlar ile gölgelenerek serin alanlara dönüştürülmesi, bölgenin ısı değerleri göz önünde tutularak açık alanların gölgelenme faktörlerine göre organize edilmesi esastır.
*Ofis alanlarının tamamının gündüz saatlerinde kullanılacağı kabul edilmiştir.
**İzmir ilinde soğutma sezonunun 91. günde başladığı 305. güne kadar sürdüğü kabul edilmiştir.