MİMARİ RAPOR
Tarihin ilk dönemlerinden beri farklı coğrafyalarda ama benzer amaçlar için kullanılan ‘su havuzları’nın kökeni arınma ritüellerinden alır. Pakistan’ın Mohenjo- Dora ve Sri Lanka’nın Kuttam- Pokuna yerleşkelerinde ilk örneklerini gördüğümüz bu havuzlar daha sonralarında Roma İmparatorluğuyla birlikte yavaş yavaş kamusal özelliğini kazanmaya başlamıştır. 1896 Olimpiyat oyunlarının yarattığı popülerlikle birlikte hızla görünmenin ve gözükmenin mekanı olan yüzme havuzları ‘arınma’ vasfını yitirmiş ve bir sosyal kulüp mekanı haline gelmiştir. Bu da suyun sahip olduğu ve kendisine atfedilen nitelikler sebebiyle yeryüzünün birçok noktasında izine rastlayabileceğimiz ortak düşüncelerin, metaforları ve motiflerin konusu olması hasebiyle mümkün olmuştur. Bu sebeplerle insanlarda çağrıştırdığı dinginlik, temizlik ve arınma hisleri neticesinde ayrılıkların unutulduğu; ‘bir arada ve birlikte olmanın’ da mekanı olmuştur.
Ancak unutulan ‘arınma’ özelliği, belki de suda bulunan aşkınlık ve içkinliğin buluştuğu en can alıcı noktalardan biridir. Birçok inanışta yaratılışta ilksel bir varlık sebebi olarak sunulan su, böylece yenilenmenin de bir aracı olarak görülmüştür. Suyla sürekli içli dışlı olma durumu, onu yaşamın merkezine konulmasına dolayısıyla nomenal ile fenomenal arasındaki arayüz konumunda değerlendirilmesine sebep olmuştur. Bu özelliğiyle doğadaki çeşitliliğin de kaynağı görülen su, gerek dünyaya gerekse ‘an’a yeni başlangıçlar yapmak için bir araç olarak görülmüştür.
Bu sebeple mekanın, basit bir spor tesisinin ötesinde insanın kendinle yalnız kaldığı, gündelik yaşamdan uzaklaşıp suyun mavisi, doğanın yeşili ile birlikte gökyüzünün derinliğini fona alındığı bir ‘teneffüs’ yeri haline gelmesi düşünülmüştür. Birçok anlam atfedilen bu sembolü yaşamak ve onun muhtevasını doğru bir biçimde deşifre ederek kendi içkinliğini yaratmanın yolunun açılmasını hedeflemiştir. Adi zamansal süreden farklı bir zamansallığa geçmenin ‘yer’i olmayı amaçlamıştır. İnsan deneyimi için özel bir çabaya girişmektense orada olanın ortaya çıkarılması yönünde tavır alınmıştır. Böylece, mekandan fazla ‘yer’ haline evrilmiştir.
Kentin içerisinde konut dokusunun arasında nehrin iki yakasında yaratılan alan içerisinde eğitim, sosyal, kültürel ve spor alanlarının bulunduğu büyük dilim, kentlinin birleşme noktası olarak yer almaktadır. Nehir kıyısı boyunda iki yakada da devam eden kentlinin kullanımına bırakılacak olan rekreatif alanlar ile birleşen spor alanları kentlinin buluşma noktalarından olması düşünülmektedir. Havuz yapısının bulunduğu yer, karşısında bulunan spor alanı ile birlikte çalışması düşünülerek, yanında bulunan park ile birlikte bir meydan oluşturması amaçlanmıştır. Parkın içerisinde tasarlanan kaykay pisti ile ilkokul, ortaokul ve lise alanlarının ortasında kalan parkın spor alanıyla birleşerek meydanın gençlerin de sürekli kullanacağı bir alan olması amaçlanmıştır.
Diğer spor faaliyetleriyle yüzleşen bir meydana uzanan saçak altından girilen yapı, kütleler arasında salınan bir sirkülasyon barındırır. Bu sirkülasyon basitçe ikiye ayrılan bir yapıdadır: Ayakkabı ile dolaşılabilen ve dolaşılamayan alanlar. Yapı sirkülasyonun içinde ulaşılan soyunma odasından çıkana kadar insanı doğadan, sudan ve düşünceye dalmadan uzak tutar, ancak soyunma odasından havuz tarafına geçilmesiyle birlikte insana suyu, yeşili, gökyüzünü ve dolayısıyla kalp atışlarını sunar. Şehir dokusuna sırtını dönüp nehire, gökyüzüne ve yeşile yönelen havuz, günlük dertlerden uzaklaşmanın yeri haline gelip, şehrin kaçış noktası olma iddasını taşır. Bu salınma ise kütlelerde yer alan jakuzi,sauna,buhar-masaj odası, teknik hacimler, dikey sirkülasyon ve kafe fonksiyonları ile zenginleşmektedir. Kütleler arasında kalan boşluklardan ise hem şehir dokusuna hem de doğaya doğru sürpriz bakış noktaları sunar. Bütün bunlar sayesinde bedeni eğitmenin aynı zamanda bedenden öğrenmek olduğunu insana hatırlatır.