PROJE RAPORU
Mimari biçimleniş oluşturulurken, tasarım problemi bazı sorular ile irdelenmeye çalışılmış, mimari kararlar bu sorulara kendimizce verilen cevaplar doğrultusunda şekilendirilmiştir.
1- “Bütün inanış biçimlerine ait kutsal mekanlar, zaman içerisinde doğal evrimin sonucu olarak biçimlerini içinde bulundukları döneme göre şekillendirirler.” Tarihsel olarak hiçbir evrim geçirmediğini görebildiğimiz cemevi mimarisi, diğer kutsal mekanlar gibi doğal bir evrim geçirmiş olsaydı, içinde bulunduğumuz dönemde nasıl bir biçim ile ifade edilebilirdi ?
Alevi inancı temelde biçimden ziyade özü benimsemektedir. Bu yaklaşım, gösterişli, büyük, zaman zaman “karşı kıyılardan görünen” bir ibadet mekanı biçimlenişini reddetmeyi gerektirir. Bu noktada biçimsel evrimin ilk halkasını oluşturan “4 direk ve bir çatı” prensibinin aslında yapı sisteminin de temelini teşkil ettiği açıktır. Herseyin temelinde insanın olduğu bir sistemde, biçimsel evrimin içinde bulunduğumuz dönemde de “4 direk ve bir çatı” prensibini koruması şaşırtıcı olmayacaktır. Oluşturulan mimari kurguda bu rasyonel sistemin tekrarı ile bir örüntü oluşturulmaya çalışılmıştır.
2- “Alevilik sadece bir inanç şekli değildir. Aleviler geleneksel yaşam biçimlerini inançlarıyla birleştirip yaşayan topluluklardır. İbadetleri ve inançları geleneksel yaşamın bir parçasıdır. Geleneksel yaşam şekli her alevi topluluğunda farklılıklar gösterdiği için özde aynı olsa bile şekilde bütünlük ve birliktelik yoktur. Aynı özde çeşitlilik vardır. Bu sebeple ibadethanelerinde de tek tipliliğe rastlanmaz.” Doğanın özümsendiği ve önemsendiği Alevi İnancında doğadan ve çevreden bağımsız bir tektip yapı önermek mümkünmüdür? Tasarımın ana problemi, Alevi İnancının ibadet mekanı olan cemevlerini, tektipleştirmenin yerine bir sistem önerisi mi olmalıdır?
“Alevilik her ne kadar inançsal bir kurum olarak gözükse bile; Aleviler aslında geleneksel yaşam şeklini, mistik inançları ile birleştirip yaşayan topluluklardır. Bu yüzden ibadetlerinde ve ibadetlerinde tek tiplilik yoktur. ” Fikrin, sorgulamanın ve bilimin bu kadar baskın olduğu bir inanış şeklinde ibadet mekanı kurgusunun gelişim ve dönüşüm potansiyeline sahip olması gerekir. Maltepe Cemevi ve Kültür Merkezi için oluşturulacak mimari kurgunun, mevcut potansiyelleri irdeleyerek bir sistem önerisi sunması önemlidir. Oluşturulacak bu sistemin farklı bölgelerde, farklı çevresel veriler ışığında kendini yenileyebilme potansiyeli taşıması gerekmektedir. Mimari yaklaşımın temelini oluşturan ve yapı inşa sisteminin merkez yapı taşı olan “4 kolon 1 çatı”, farklı bölgelerde oluşturulacak ibadet mekanları için esnek bir sistem elemanı özelliği taşımaktadır.
3- Mevcut durumda tasarım alanında yeralan, birçok zorluk ve fedakarlık ile belirli bir noktaya kadar uygulanabilmiş yapı stoğu ile ilgili nasıl bir tasarım yaklaşımı geliştirilmelidir ? Tarih boyunca uğradığı ideolojik baskılara gögüs geren, barışı, doğayı ve insanı merkez alan bu inanış biçimlenişi ile bütünleşen yaklaşım, yapıyı koruyarak bu kompleksin bir parçası haline getirmek midir ?
Alevi öğretisi doğa ve insan dostudur. Alevilikte ” Herşeyin bir canı/ruhu ” olduğu inancı vardır. Dolayısıyla dağın, taşın, ırmağın, böceğin yani doğadaki tüm canlı ve cansız varlıkların da bir canı vardır. Ve hiçbir canı incitmemek gerekir. Doğanın tahrip edilmesine, insanların insanca yaşayacağı ortamın yok edilerek kirletilmesine karşı dururlar. Hatta alevilikte ağaçların, dağların ve suyun kutsallığı söz konusudur. Bu kutsallık yaşam kaynağı olan doğanın korunmasından kaynaklanıyor olsa gerek. Bu noktada tasarım alanında yer alan yapı bloğunun korunması ve oluşturulacak sistemin bir parçası olarak planlanması önemlidir.
4- Litürjisine uygun bir ibadet yapısı nasıl olur? Aleviliğin repertuarındaki mevcut ayin türlerinin tümü saptanabilir mi? Alevilerin geleneksel yaşam biçimlerini inanışları ile birleştirdikleri kabulu ederek mimariye taşıdığından fazla anlam yüklemek yerine, ibadet litürjisine esnek bir kullanım şeması geliştiren, simgeselliği sadelik ve tevazuda arayan, dönüşebilir ve gelişebilir bir mimari dil mi geliştirilmelidir ?
“Alevi – Bektaşi inancına göre, evrende tanrısal bilgiler sırdır. Sırra erişmek ancak kemale erişmek ile olur. Bu sır herkese açık, ulu orta değildir. İbadethane bu sırra erişme mekanlarından biridir. Öyleyse ibadet gizli olmalıdır. Gizli ve mütevazı olan ibadetin, ibadethanesinin de bir güç ve üstünlük gayesi olamaz. Dolayısıyla yaygın ve tek tipli olması da düşünülemez.” Alevi inanış biçimlenişindeki “Yol bir, sürek bin bir” sözü aslında tek tip bir biçimlenişin reddetmektedir. Meydan içerisinde yer alan, her bir motifin ifade şeklinde farklılıklar olması da kaçınılmaz bir gerçekliktir. Dört kapı kırk makam, post, ocak, kapı, eşik, cerağ, teslim taşı gibi fiktif öğelerin tanımlamalarının kullanıcılar tarafından yapılması gereklidir. Projede meydan içerisindeki biçimsel dil yalın ve geliştirilebilir şekilde düzenlenmiştir. Fiktif öğelerin konumlanışını şekillendirecek olan duvar, taşıyıcı özellik göstermiyip niş sistemiyle organize edilmiştir.
5- Meydan yönelimlerinin ve girişlerinin önemsendiği, dünyevi kaygıların geride bırakıldığı, meydan girişi nasıl olmalıdır? Girilen makamın yüceliğine göre yapı ile kullanıcı arasında nasıl bir tansiyon oluşturulmalıdır ?
Cemevi ve Kültür Merkezi sistematiğini biraraya getiren “Yol”, meydan girişinde örüntüde oluşturulan boşluk ile vurgulanmaktadır. Bu boşluk 4 aşamada (4 kapıya yapılan gönderme ile), meydana ulaşmaktadır. Her aşamada giriş yüzeyi hem plansal düzlemde hem de düşey eksende küçülmektedir. Giriş holü ve ön avlu, oluşturulan duvar sistematiği ile meydana bağlanmaktadır. Duvar yüzeyinde açılan her boşluk, cem ayini için gerekli fiktif öğelere göndermeler yapmaktadır.
6- Cemevi ve kültür merkezi üst başlığı adı altında oluşturulan tasarım probleminin diğer alt bileşenleri ile meydanın mekansal ilişkisi nasıl olmalıdır? Cemevi sosyal olgusunun önemli bir elemanı olan açık alanlar nasıl konumlandırılmalıdır ? Cemevi ve kültürevi cem dışında, üstleneceği diğer işlevleri bu açık alan sistematiği ile nasıl entegre etmelidir?
“Yol” Cemevi ve Kültür Merkezini bir araya getiren bir öğe olarak tanımlanmıştır. Plansal düzlemde belli bir aksı tanımlayan “Yol”, +14.00 kotunda Meydan ve avlusunu, aşevini, atölyeleri, +10.50 kotunda yönetimi, kafeyi, +7.00 kotunda eğitim salonlarını, +3.50 kotunda sergi salonunu ve konferans salonunu ve 0.00 kotunda da kültür evi girişlerini, cenazevini ve açık avlu kurgusunu biraraya getirmektedir. Buna ek olarak mevcut yapının merkezinden geçen “Yol”, yapı stoğunun bütün katlarının zemin kotu gibi çalışmasını sağlamakla birlikte, insanların biraraya gelerek zaman geçirdiği bir rekreasyon aksına dönüşmektedir. Mevcut yapı bloğunun çerçeve sistemi korunarak oluşturulan “Yol”, sistemin ana bileşeni olan “4 direk 1 çatı” prensibi ile organize edilirken, çatı imgesi gökkubbeye yüklenmiştir.
7- Mevcut yapı korunması durumunda oluşturulacak yeni yaşantı ile entegre nasıl çalışabilir ? Aleviliği kırsal bir inanç sistemi olarak kabuledersek eğer, doğaya yakın ortamın koşullarından fazla uzaklaşmama içgüdüsü gereği, mevcuttaki yapılaşmanın düşeyde çalışan ve zemin kotundan kopan işleyiş biçimini doğa ile ve dış mekan ile bütünleşen bir işleyişe nasıl dönüştürebiliriz ?
“4 direk 1 çatı” biçimlerinin biraraya gelerek oluşturduğu örüntünün, insanların biraraya gelerek farklı eylemlerde bulunduğu bir dokuya dönüşmesi amaçlanmıştır. Bu amaçla oluşturulan strüktür sistemi özün en yalın biçimsel ifadeleri ile şekillendirilmiştir. Bu ifade, strüktür sisteminin çıplak bırakılması ile nötr bir duruş sergilemektedir. “Yol” göndermesi ile ifade ettiğimiz sistem, seçilen kırmızı renk ile tansiyonu yüksek bir ifade diline dönüştürülmüştür. Oluşturulan bu dilin, mevcut yapı ile kesiştiği noktada doku, plansal düzlemden düşey eksene dönüşerek bir hacimi ifade etmektedir. Hacim, insanları ilgiyi sürdürme gücü yüksek bir deneyim sunmakla birlikte, yapının en küçük birimi olan kolon-kiriş sistemine heykelsi bir ifade katmaktadır.
8- “Anadolu Alevileri son 30 yıldır büyük kentlere göçmüşler, buraları kendilerine yurt edinmişlerdir. Geldikleri bölgelerdeki geleneksel yaşam şekillerini yok etmemeye gayret ederken, bir yandan da kentin yeni ihtiyaç ve zorunluluklarına uyum sağlamaya çalışmışlardır. Bu yeni yaşam şekli geleneksel ibadet şekillerinde de yeni ihtiyaçlar ve yeni oluşumlar doğurmuştur. Köylerindeki ibadethane form ve dokusunu kente taşıyamayan Anadolu Alevileri; önceleri ibadetlerini Dedelerin geldiği zamanlara denk getirerek evlerinde, daha sonraları ise başka bölgelerin Alevi toplulukları ile beraber bulundukları merkezlerde örgütlenip yeni cemevleri inşa ederek gidermişlerdir. Bu yeni cemevlerine önceleri sadece yaşlılar ilgi gösterirken, bugün gençlerde yoğun bir şekilde ilgi göstermeye başlamışlardır.
Kentin yeni ihtiyaçlarına göre geleneksel yaşam ve ibadetlerinde değişiklikler, eklemeler, çıkarmalar olmuş ve adeta yeni bir geleneksel yapı oluşmaya başlamıştır. Bağlama, müzik, semah kursları eklenmiş; dışardan gelenleri ağırlama zorunlulukları doğmuş; cenaze ve toplantı ihtiyaçlarını giderecek yeni mekanlara ihtiyaç duyulmuş; ibadetleri esnasında kesilen kurban, dağıtılan ve yenilen lokmalar değişime uğramış; yeni bir Kent Aleviliği hayata geçmeye başlamıştır. “
Bu farklı kullanımları bir araya getirecek bir sistemde işlevleri birbirleri ile ilişkilendiren, Alevilik inanış ve yaşam biçimleri ile örtüşen, biçimden daha çok özü sorgulayan, insan ölçeği ve doğa ile uyumlu, gelişen ve dönüşme potansiyeline sahip bir yaşantı nasıl oluşturulabilir ?
Öncelikle oluşturulacak olan karma işlevli yapının dinamik bir dil ile ifadesi zorunludur. Dışa kapalı ve işlevler arası ilişkilerin zayıf olduğu bir kurgu oluşturulmaması gereklidir. Mimari tavır belirlenirken bu en önemli öncelik olarak kabul edilmiş, farklı işlevlerin farklı kotlarda konumlanışı oluşturulan “Yol” ile çözümlenmiştir. “Yol” bir güzergah tanımlayarak insan sirkülasyonunu yönlendirdiği gibi gerektiğinde açık hava sergisine dönüşme potansiyeline de sahiptir. Kullanıcıların beklediği, dinlendiği, biraraya geldiği, karşılaştığı, izlediği kısacası zaman geçirdiği bir hacim olarak tanımlanan “Yol”, her deneyimlenişinde farklı detayların keşfedileceği yeşil ile entegre ve sürdürülebilir yaşam sunmaktadır.
9- Arazideki yüksek eğimin getirdiği mekansal potansiyeller mimari kurgu ile nasıl uyumlu hale getirilebilir? Farklı kotlardaki yaşantılar nasıl bir omurga ile biraraya getirilebilir?
Mimari kurgu, tek bir kottan çalışan yapı sistemini redderek farklı kotların yaşama entegrasyonu üzerinden yola çıkmıştır. Yüksek eğim, “Yol” üzerine konumlandırılan anfi merdivenler ile çözümlenmiştir. Bu anfiler kimi zaman çeşitli dinletilere ev sahipliği yapabileceği gibi kimi zaman da salt sirkülasyon elemanı olarak kullanılmaktadır. Engelli ve yaşlı kullanımı içinde yapı bloğu içerisinde asansörler organize edilmiştir. Kültür evi için gerekli ve büyük açıklık gerektiren salonlar, mevcut yapı stoğunun dışında arazinin eğimli yapısından yararlanılarak çözümlenmiştir. Bu çözümlenme, “Yol” ile farklı noktalardan kesiştirilerek beslenmiştir. Ek olarak konferans salonlarının dışardan da servis alabilmesi için ana fuaye 0.00 kotundan beslenerek üst kotlara bağlanmıştır. Kültür evi birimlerinin arazi eğimi içerisinde konumlanma tercihi, mevcut yapı stoğuna zıt bir tavır alarak açık alan organizasyonu ve teraslar ile yalın bir biçimleniş sergilenmiştir.
Maltepe Belediyesi Cemevi ve Kültür Merkezi mimari yaklaşımı, mevcut yapı ve arazi potansiyelleri değerlendirilerek kurgulanmıştır. Mevcut yapıya yapılan basit müdahaleler ile yapının oluşturulan yeni yaşantının bir parçası olması amaçlanmıştır. Buna ek olarak biçimsel yaklaşım, alevi inanışlarının biçim yerine özü önemseyen yapısı ile paralel şekilde ele alınmıştır. Cemevi ve kültürevi, oluşturulan sistemin bir parçası olarak basit ve yalın bir dille örgütlenmiştir. Meydan ve muhabbet meydanları çatı yüzeyleri geleneksel tüteklikli örtünün modern yorumu olarak ele alınmış, mekan içi düşey eksen vurgusu artırılmaya çalışılmıştır. Bunun dışında meydan içleri oluşturulan nişler ile fiktif öğelerin kullanıcıların tarafından ifade edilmesine olanak sağlamıştır.
Sitemin örgütleyici öğesi olan “Yol”, kırmızı rengin baskın olarak kullanıldığı ve gerektiğinde açık hava müzesine dönüşen bir kurgu betimlemektedir. Kırmızı renk seçimi, kulanıcıların aidiyet duygusunu desteklemesi amacı ile önemli görülmektedir.