PROJE RAPORU
“İslam’ın özünde din ve dünya ayrımı yoktur.” Dolayısıyla İslamiyet’in kişi ve toplum hayatının her alanında günlük yaşamla iç içe olması şaşılacak ve korkulacak bir şey olmamalıdır. Aynı savı bir ibadet mekanı için de sorguladığımızda 24 saat içerisinde ibadet için ayırdığımız sürenin günün %10 luk dilimini geçmediğini görüyoruz. Bu zaman dilimi dışında kalan sürelerde camiler günlük yaşamdan soyutlanmakta ve yalnızlığa terk edilmektedir. Tasarım işte bu noktada cami mekanının ibadet dışı zamanlarda da semt yaşamına entegre edilerek cemaatin günün her saati bir araya gelebileceği yeni bir toplanma alanı/kent parkı oluşturması düşüncesiyle ortaya çıkmıştır.
Adalar ilçesi Roma/Bizans döneminde sürgün yeri olarak kullanılırken Osmanlı’da Rum nüfusunun yoğunlaştığı bir yerleşkedir. Günümüzde ise geçmişten taşıdığı birikimlerle beraber karşımıza çok çeşitli sosyo-kültürel altyapıları barındıran semtler bütünü olarak çıkmaktadır. Bu çeşitlilik en yoğun merkez Büyükada’da görülmektedir. Yapılaşma ve aynı şekilde önemli sosyal kültürel noktalar adanın kuzeyinde İstanbul panoramasında konumlanmıştır. İskele çevresinde ticari alanlar yoğunlaşırken bir arka zonda yapılaşma konutlar olarak devam etmektedir. Adanın orta ve güney kısımları da konut, ticari ve turistik noktalar barındırmakla beraber yeşil dokunun yoğun olduğu bölgelerdir. Büyükada’da 3 büyük dinden birçok ibadethane bulunmaktadır. Ancak yılın büyük kısmında adada oturan halk Müslüman ağırlıklıdır. Bulunan 4 adet caminin 3’ü konutların yoğun olduğu bölgelerdedir. Büyükada’ya ayak bastığımız iskele ve iskeleye bağlanan çarşı akslarında ise mevcut bir apartmanın dönüştürülmesi ile kullanıma açılan Hacı Havva Özen Camii bulunmaktadır. Yapı, merkezi konumu sayesinde sadece ada halkı ve esnafça değil aynı zamanda yerli ve yabancı ziyaretçiler tarafından da ilgi görmektedir. Ancak gerek mekan organizasyonu gerekse alan darlığı nedeniyle bu yapı ihtiyacı karşılayamamaktadır.
Mevcut caminin işlevini alacak yeni cami sadece 50 m doğuda, kuzey dogu-güneybatı aksında konumlanan bir arsaya oturmaktadır. Tek ila dört katlı yapılaşmalar arasında sıkışık nizamda bulunan arsanın kuzeyinde Marmara Denizi ve İstanbul, güneyinde Şehit Recep Koç Caddesi, batısında ise sahil ve çarşı aksını birleştiren Çiçekliyalı Sokak bulunmaktadır.
Yeni Çarşı Camii bölgede bir odak noktası oluşturmaktadır. Sahil ve çarşı-konut bölgelerinden gelen yaya aksları burada toplanmakta ve buradan dağılmaktadır.
1. Proje alanının darlığı ve sıkışık yerleşimi, Şehit Recep Koç Caddesi’nden sahile yayılma hissiyatı yaratmaktadır. Bu nedenle tasarıma başlarken en önem verdiğimiz unsur sahile ulaşımı ve görsel algıyı açmak olmuştur. Bu bakış açısıyla ilk adımda bina yerden koparılıp yukarı çıkartılarak zemin katı halka ve çevreye açılmıştır. Ancak yaya aksının açılması ile eş zamanlı bina çok yükselerek panorama kapanmıştır.
2. Görsel algıyı açmanın tek yolunun açık alanda minimum mevcudiyet olduğu kararıyla sonraki adımda kütle yanındaki bitiş nizam yapıya doğru daraltılmıştır. Böylece anıtsal bir omurga elde edilmiştir.
3. Kütle plansal olarak konumu gereği arsaya kuzeydoğu güneybatı aksında yerleşilmiş ancak omurga cephesinde bir kent duvarına dönüşmüş, akışkanlığıyla kıbleye sırtını vererek, mihrabı tanımlamıştır. Bu kurgu ana ibadet alanına da taşınmıştır…
4. Omurganın akışkanlığı kıble yönüne ek olarak çevre yaya hareketleriyle de şekillendirmiştir. Aynı akslar tüm peyzaja yayılmıştır.
5. Kent duvarı arkasında barındırdığı fonksiyonların yanında dışarıda bir su öğesidir, böylece gerek sesi, gerekse verdiği dinginlikle halkı camiye çağırmaktadır. Stilize edilmiş ‘Tekbir’ kaligrafisi suyun içerisine yerleştirilerek tüm dinlerde kabul gören ‘Allah tektir’ inancını vurgulamaktadır.
6. Duvarın önünde oluşan yeni meydan ‘Son cemaat alanı’ olarak tanımlanmıştır. Yerden 75 cm yükseltilerek batı aksında servi ağaçları yerleştirilmiş, namaz saatlerinde alanın özelleşmesi sağlanmıştır.
7. Minare bu omurga duvarın sonuna konumlandırılmış olup, duvar ile arasındaki boşluktan son cemaat alanına geçiş sağlanmıştır. Bu sembolik minarenin üst ortasında bir yırtık yapılarak içten aydınlatılıp şerefe stilize edilmiştir. Minarenin kuzey cephesine ise dikey güneş saati yerleştirilmiştir.
8. Yukarıda belirtilen sebeplerden ötürü ibadet alanları yer altına alınmıştır. Bu alanlara genişçe bir merdiven ile güney akstan ya da asansör ile son cemaat bölümünden ulaşılabilmektedir. Bunu yanında bayanlar bölümüne (mahvel), kuzey aksındaki merdiven ile ulaşılabilmektedir. İbadet alanları yeraltına alındığından, yer üstü halka ve cemaate ayrılarak günlük yaşamın sürekliliği amaçlanmış, izole ibadet salonlarında uhrevi doyum ve paylaşımlar amaçlanmıştır. Batı hattında açılan bir yarıkla salona doğal ışık alınmaktadır.
9. Omurga zemin katta halkın ihtiyacına yönelik ıslak hacimleri, 1.katta ise cami ofisleri bulundururken aynı zamanda caminin sirkülasyon çekirdeğini de taşımaktadır. Asansör bu omurga hattına yapışık katlar arasında sirkülasyonu sağlamaktadır. Ana merdiven yine bu duvarın arkasına ilişik katları birbirine bağlamaktadır.
10. Omurga duvarımız ayrıca mekanik ihtiyacı da karşılamakta; havalandırma için düşey sirkülasyonu sağlamaktadır.
11. Bay mekanları için (wc, abdesthane ) girişler omurganın güney cephesinden verilirken bayan girişi kuzeye yerleştirilmiştir. İki durumda da sırasıyla wc-abdesthane-son cemaat alanı ya da toplanma alanı-abdesthane-wc- ibadet alanı ilişkisi sağlanmaktadır.
Yapıda, ibadet alanlarında kolon olmamasına özen gösterilerek nervürlü b.a. döşeme -kolon-perde sistemi ile strüktürel yapı çözümlenmiştir.
Hacim, yüzey, ışık, doku gibi öğeler mekanın algılanmasını sağlayan öğelerdir.
İç mimaride kullanılan ahşap ve taş, yüzey ve dokuyu oluşturmakta, ışık olarak doğal ışık başkarakter olarak karşımıza çıkmaktadır. Hacim harim ve mahfel ilişkisi ile şekillenmektedir.
İç mimarideki amaç süslemelerden uzak ferah, dingin ve iç huzuru yansıtan bir iç mekan yaratmak olmuştur. Birbirinin içine geçmeyen ama birbiri ile uyumlu bu malzemelerin yanında doğal ışık ta iç mimarinin baş karakterlerinden biri olmuştur. Esasen mekanı aydınlatan aydınlatmalar taşıyıcı sistemin parçası olan nervürler arasına gizlenerek rolünü tamamen doğal ışık kaynağına bırakmıştır. Günün belirli saatlerinde namaz kılan inananların sağında kalarak döşemedeki yırtıktan sızan doğal ışık mekana ruhani bir ambiyans kazandırmaktadır.
Mahfelin balkon korkuluğundaki eğimli detay bayanlarla baylar arasındaki görsel ilişkiyi de en aza indirmektedir.
Ana mimari kurgudan gelen akışkan duvar hattı yerde namaz kılanlar için de seccade sınırlarını tanımlayan çizgiye dönüşmektedir. İç mekanda akıcı bir şekilde devam eden duvar hattı mihrabı da tanımlayan bu kabuk minber ile cemaati birbirinden ayırmaktadır. Ayrıca eğrisel duvarda açılan yırtık ile mihrap vurgulanmakta ve eğrisel duvarın arkasında kalan gizli merdivenler sayesinde minbere çıkılmaktadır. Bu kabuk duvarın arkasında da mihrabı tanımlayan ” Kelime -i Tevhid ” yer almaktadır.
Su sadece mimarinin bir parçası olmamış iç mimaride de kullanılmıştır. Her zaman mekan kazanılmaya çalışılan merdiven altı bu yapıda ana merdivenin vurgusunu da artıracak şekilde su ile sonlandırılmış. Bu merdivende ulaşılan son noktadaki dinginlik ve duruluğu simgelemektedir.