PROJE RAPORU
Üniversiteler akademik faaliyetlerin yanında, bireylerin ve dolayısıyla toplumun sosyal ve kültürel dokusunu şekillendirme vizyonuna sahiptir. Bu sebeple üniversite yerleşkeleri sadece araştırma ve eğitim sağlanan bağımsız kapalı alanlara sıkışmak yerine; birlikte öğrenme ve üretmeyi sağlayacak, bireyler arası sosyal ilişkileri kurgulayıp kuvvetlendirecek, sosyal, kültürel ve rekreasyonel gereksinimleri karşılayabilecek potansiyele sahip olmalıdır.
Bu doğrultuda Düzce Üniversitesi Konuralp Yerleşkesi Gelişim Planı Kentsel Tasarım Yarışması; üniversite arazisindeki mevcut yerleşke, henüz yapılaşma kararı getirilmemiş alan ve orman alanının bütünleşik bir yaklaşımla ele alınarak, açık kapalı alan ilişkilerinin kurgulanmasını, yeni eklenecek yapıların mimari dilinin belirlenmesini ve peyzajla bütünleştirilmesini amaçlamaktadır. Üniversitenin gelişim planları doğrultusunda 2023 yılında 60.000 öğrenci sayısına ulaşılacağı öngörüldüğünden; yerleşke sınırlarının bütünü gözetilerek mevcut yerleşke ile kuvvetli ilişkiler kurarak sosyal ve kültürel ilişkileri tanımlayan, açık alan kullanımlarını teşvik eden, doğayla ve çevresiyle barışık yeni bir gelişim planı üretmek temel amaçtır.
Mevcut yerleşkenin en önemli problemi yerleşkeyi oluşturan yapıların farklı zamanlarda belirli bir kentsel plana bağlı kalınmadan yapılmasından kaynaklanan fiziksel, bağlamsal ve sosyal kopukluktur. Arazinin sahip olduğu olumsuz topografik özellikler ve araziden geçen BOTAŞ boru hattının kısıtlamaları neticesinde daha da artan bu kopukluk yaya hareketini zedelemektetir. Yaya hareketinin kurgulanamamasından hareketle açık alan kullanımları zenginleştirilememiş ve açık alanlar atıl kalmıştır. Oldukça potansiyel barındıran bu açık alanlarda bütüncül bir peyzaj tasarımı olmamakla beraber açık, yarı açık ve kapalı alan ilişkileri oldukça zayıftır. Mevcut ve proje süreci devam eden yapıların da ortak bir mimari dil oluşturmaması sonucunda mevcut yerleşke, üniversite ortamının sosyal, kültürel ve rekreasyonel gereksinimlerine cevap veremeyecek durumdadır.
Önerilen senaryodaki başlıca amaç yerleşkenin mevcut halinden kaynaklanan problemleri çözüp eksiklerini giderecek sosyal bir omurga kurgulamaktır. Bu omurganın yerleşke bütününü mümkün olduğunca birleştirecek bir açık-kapalı alan sistematiği önermekle birlikte yerleşkenin sosyal hayatını da şekillendirmesi amaçlanmaktadır. Mevcut durumda atıl durumda olan potansiyelli açık alanlar düzenlenip sosyal omurga ile ilişkilendirilerek açık alan sürekliliğinin sağlanması ve hiyerarşik dış mekân ilişkilerinin kurgulanması gereklidir. Oluşturulan bu açık alan dokusu içerisinde eğimli dış mekanlarla en üst düzeyde bütünleşebilen parçalı yapılardan oluşan bir mimari dil kurgulanarak, mevcut yerleşkenin üniversitelerin misyon ve vizyonunu karşılayabilme potansiyeline sahip bir yerleşkeye dönüştürülmesi hedeflenmektedir.
Tüm açık-kapalı alan ilişkilerini ve faaliyetlerini düzenleyen sosyal omurgayı, mevcut yerleşkenin tüm yapılarına eşit yakınlıkta olabilecek ve yerleşkenin iki uç noktası olan yurtlar bölgesi ve yapılmakta olan uygulama cami arasında uzanarak tüm kampüsü bütünleştirecek bir ‘alle’ üzerinden kurgulamak amaçlanmıştır. Yerleşkenin topografik özellikleri göz önünde bulundurularak eğimin yaya hareketine en elverişli olduğu doğrultular seçilerek alle güzergâhı belirlenmiştir.
Mevcut yerleşke incelendiğinde 5 ayrı odak göze çarpmaktadır. Hastane ve tıp fakültesinden oluşan sağlık odağı, yemekhane ve merkezi derslikten oluşan sosyal odak, yerleşkenin geometrik merkezi olan ve spor alanlarını barındırdığı için en yoğun bölgesi olabilecek merkezi odak, yerleşkedeki en etkileyici peyzaj alanı olma potansiyelini barındıran vadinin ve amfinin oluşturduğu rekreasyon odağı ve ana girişin tanımladığı odak yerleşkenin çekim noktalarıdır.
Tanımlanan odak noktalarının alle ve dolayısıyla tüm yerleşke ile bütünleşmesini sağlayacak bisiklet ve yaya yolundan oluşan engelsiz bir dolaşım ağı tanımlanmıştır. Belirtilen odak noktalarını saran bu ağ, bütünleşmeyi sağlamakla beraber farklı fonksiyonları barındıran ve farklı olanaklar sunan tanımlı açık alanların tasarımında belirleyici olmuştur.
Oluşturulan açık alan ve dolaşım sistemine yapılması planlanan yapılar sosyal ilişkileri destekleyecek ve yapıların fonksiyonlarına uygun olacak şekilde konumlandırılmıştır. Alle boyunca yerleştirilen yapılar, alle’nin sosyal, kültürel ve eğitsel faaliyetleri barındıran bütünleştirici bir sosyal omurgaya evrilmesini sağlamıştır.
Sosyal omurga üzerinde konumlandırılan yapılar hem eğimli araziye uyum sağlayabilmeleri hem de çevreleri ile en üst düzeyde ilişki kurgulamak amacıyla parçalı ve yer yer zeminden kopuk kütleler halinde tasarlanmıştır. Yapıların fonksiyonlarına, gereksinimlerine ve yerleştirildikleri eğime göre farklı yapı tipolojileri kurulurken, malzeme, yapı formu ve cephe kurguları ile ortak bir mimari dil oluşturulmuştur.
Tüm yapıları barındıran sosyal omurga kurgulanırken mevcut yerleşkeye en az müdahale amaçlanmıştır. Bu nedenle mevcut ana yollar korunmuş ve tasarıma entegre edilmiştir. Alt yapının büyük bir kısmı bu yollarda çözüldüğü için herhangi bir ilave düzenleme gerekmezken; sosyal omurga üzerinde yer alan bazı yapıların dere yatağı üzerinde konumlandırılması gerekmiştir. Bu yüzden dere yatağı ve yeni planlanması gereken alt yapı sistemlerinin alle boyunca yerleştirilmesi öngörülmüştür.
Yerleşke alanı incelendiğinde topografik olarak temelde 2 farklı arazi karakteri görülmektedir. Mevcut yerleşke arazisi yerleşke geneline göre en az eğime sahip alandır. Bu alan içinde de en az eğimli doğrultu alle güzergâhı olarak belirlenip yapılar bu doğrultu üzerinde çözülmüştür. Mevcut yapıların aralarında konumlandığı ve hedeflenen sosyal ilişkileri pekiştirme misyonu doğrultusunda yapılar mümkün olduğunca açık-yarı açık alan yaratacak ve bu alanların çevreyle ve diğer yapılarla ilişkilerini sağlayacak şekilde parçalı ve yer yer zeminden kopuk olarak tasarlanmıştır.
Henüz yapılaşma kararı getirilmemiş alan olarak tanımlanan yeni yerleşke alanı ise mevcut yerleşke alanına göre farklı bir arazi karakterine sahiptir. Oldukça eğimli olan bu arazi, vadi ile arasındaki istinat duvarları ve dik şevlerden dolayı mevcut yerleşkeden fiziksel kopuktur. Bu sorunu çözmek için tüm alan belirli aralıklarla ve en az müdahale ile teraslandırılıp farklı kotlardan vadiye bağlanmıştır. Oluşturulan bu eğimsiz yollar da yurtlar bölgesi sınırında rampalarla birbirlerine bağlanarak hem kotlar arası ilişkiyi sağlamış hem de rekreatif bir alan oluşturmuştur. Bu bölgede yapılacak olan yapıların tipolojileri mevcut yerleşkedeki yapılara göre farklılık göstermekle birlikte kullanılan malzeme, kütle ilişkileri, cephe kurgusu ve çevresiyle kurduğu ilişkiler göz önüne alındığında aynı mimari dilin özelliklerini taşımaktadır.
Üniversitenin giderek büyüyeceği ve genişleyeceği göz önüne alınarak, gelecekte yapılması muhtemel yapıların da aynı mimari dile sahip olması yerleşke bütünlüğü açısından oldukça önemlidir. Yapılacak olan yapıların henüz yapılaşma kararı getirilmemiş alan olarak tanımlanan alana yapılacağı düşünüldüğünde bu bölge için önerilen mimari yaklaşım ve yapı-arazi ilişkileri tekrarlanabilir. Yapılması muhtemel yapıların adet, fonksiyon ve yapılaşma alanı gibi özellikleri öngörülemediği için herhangi bir yerleşim planı yeterli ve geçerli olamayacağına rağmen, önerilen kesit ilişkileri ve tasarım yaklaşımları bu bölgedeki tüm yapılar için çıkış ve dayanak noktası olabilme potansiyeline sahiptir.
Yerleşke alanının sahip olduğu doğal peyzaj özellikleri, Üniversite’nin çevre ve doğa bilimlerinde oldukça titiz çalışmalar yürütmesi ve yerleşke yaşantısının ihtiyaç duyduğu rekreasyonel alanlar göz önüne alındığında oldukça büyük önem taşımaktadır. Bu amaçla yerleşke genelinde potansiyelli açık alanlar gerekli peyzaj düzenlemeleri yapılarak yerleşkenin sosyal ve kültürel hayatına katkı sağlayan alanlar haline dönüştürülmüştür. Yerleşkenin kuzey sınırını oluşturan ormanlık alanda koşu ve gezinti parkurları oluşturulmuş ve bu yollar yerleşke merkezindeki yollar ile ilişkilendirilerek, alanın kullanımı teşvik edilmiştir. Benzer şekilde vadi düzenlenerek Arberetum olarak önerilmiş ve mevcut dere yatağı ıslah edilerek rekreasyonel faaliyetleri destekleyecek bir gölet tasarlanmıştır. Rektörlük binasının güneyinde kalan alanda deneysel tarım alanları düzenlenmiştir.
Bölgenin iklimsel özellikleri göz önüne alındığında avlulu ve dar sokaklı çözümlerin hakim rüzgar, güneş ve gölge ilişkilerine olumsuz etkilerini engellemek amacıyla alle üzerinde rüzgarı engelleyen geniş yapraklı, herdem yeşil ağaçlar kullanılırken, avlularda ve diğer açık sosyal alanlarda gölgeleme özelliği olan yaprak döken ağaçlar kullanılması öngörülmüştür.
Yerleşkeyi bütünleştiren sosyal omurga ve ikincil dolaşım ağı, yerleşke genelinde çeşitli aktivitelere olanak sağlayacak açık ve kapalı alanlar tanımlamaktadır. Bu alanlar birbirleriyle ve yapılar arasındaki açık alanlar ve avlularla bütünleşerek tüm yerleşkede akışkan bir sosyal, kültürel ve rekreasyonel ağ kurgulanmıştır.
– Vadi Arberetum olarak düzenlenerek farklı ağaç türlerinin sergilenmesiyle birlikte yürüyüş yolları ile desteklenerek rekreasyon alanı olarak da hizmet etmesi amaçlanmıştır. Bu amaçla mevcut dere yatağı kullanılarak en alt kotta bir gölet oluşturulmuştur. Vadinin en üst noktasındaki mevcut anfi korunmakla beraber amfinin yanına yerleşkeye hakim olan yüksek bir noktaya Kafe tasarlanmıştır.
– Mevcut merkezi derslikler ve yemekhane yakınında bulunan ağaçlandırılmış alan korunmuş ve oluşturulan teraslarla etkinlik alanına dönüşmesi amaçlanmıştır. Bu sebeple eğimli arazinin önündeki düzlük alan çayır olarak bırakılmış ve çeşitli etkinlikler için düz bir yeşil alan tanımlanmıştır.
– Stadyum, Kapalı Spor Salonu, Kapalı Yüzme Havuzu ve açık spor alanlarının bulunduğu bölge aynı zamanda sosyal omurganın da en merkezi noktası konumundadır. Bu noktaya yerleştirilen öğrenci merkezinin de katkısı ile yerleşkenin en yoğun kullanılacak bölgesi olması öngörülmektedir. Bu yüzden spor alanlarını da içine alan ve alle’ye kadar uzanan bölge kademeli bir meydan olarak tanımlanmıştır. Çeşitli etkinliklere olanak sağlayacak kademeli düzenleme aynı zamanda spor alanları için tribün fonksiyonunu da üstlenmektedir. Öğrenci merkezi yakınındaki alanlar, zemin katta bulunan kafelerin açık alanı olarak hizmet etmektedir.
– Öğrenci Merkezi ve Kütüphane arasında kalan alanda mevcut dere yatakları kullanılarak bir gölet oluşturulması planlanmıştır. Kütüphane çalışma salonunun açıldığı dış mekânla bütünleşen gölet ve çevresi açık bir dinlenme ve çalışma alanı olarak işlevlendirilmiştir.
– Rektörlük binasının güney kısmına yerleştirilen Deneysel Tarım Alanları, akademik araştırmalarda kullanılabileceği gibi üniversite mensupları tarafından da hobi bahçesi olarak kullanılabilecektir.
– Henüz yapılaşma kararı getirilmemiş alan olarak tanımlanan alanın batı sınırındaki şevli alan tekrar düzenlenerek teraslı bir seyir alanı haline getirilmiştir. Yerleşke ve şehir manzarasına hakim olan bu teraslar aynı zamanda yeni yerleşke alanına farklı kotlardan bağlantıyı sağlamıştır.
– Hastane ve Tıp Fakültesi binalarının bulunduğu sağlık odağında eğimli arazide konumlandırılan teraslı bir park tasarlanmıştır. Öğrencilere, personele ve hastane kullanıcılarına hizmet edecek bu alan yüksek konumu sayesinde yerleşke ve orman alanına bakılar sağlamaktadır.
– Sanat ve Tasarım Fakültesi ve Kültür Merkezi birlikte çözülerek sosyal omurga üzerinde sosyal-kültürel bir odak haline getirilmiş ve barındırdıkları çeşitli fonksiyonların dış mekânlara taşarak birbirleri ile etkileşimi sağlanmıştır.