‘’Kentli olmak bir düştü ‘’taşradan’’ gelen için, bir umuttu, bir misillemeydi hayata karşı. Belki de nihayet öne çıkabilmek isteğiydi. İstanbullu olmak, onun bir parçası olabilmek, koca ülkenin en önemli kentinin, başkentten bile önemli kentinin, bir parçası olmak, en az onun kadar önemli olabilmekti.
Masalın geçtiği kente gelince, masal kahramanlarından biri oluyor olmak, her an, herkesin bahsettiği kahraman olma ihtimalini taşıyordu, İstanbullu olmak bu yüzden çok değerliydi ve bu kent değerine hep değer katarak bugününe, sürekli çoğalan bir kent olarak ulaştı.’’
Marmara Kıyıları İstanbul için önemli bir giriş sağlamaktadır. Çünkü buradan itibaren en iyi ‘’kent yaşamı deneyimine’’ giriş yapmak mümkün. Kentsel panaromaya etkisinin göz ardı edilemeyeceği bu alan her şeyden önce yerel ikamet ve yeni ikameti bir araya getiren aktif bir bölge. Burada insanlar birbirleriyle kaynaşmakta, gezmekte, dinlenmekte ve kolektif yaşama adaptasyon süreci yaşamaktalar. Bu nedenle Semt Kültür ve Sosyal Etkinlik Evi birimlerinin bu ilişki dinamiklerini mimari anlamda sürekliliğiyle, algısal anlamda ise homojenliğiyle desteklemesi amaçlanmıştır.
Farklı kültürlerin etkileşimini sağlamak beklentisini karşılamak amacıyla geliştirilen ana karar; sadece ticari kazancın gözetildiği kamu mimarisinin ötesinde kentte gündelik hayatın tam ortasında kişinin kendisini yayabildiği, sorgusuz sualsiz zaman geçirebildiği ve belli bir zaman sonra tamamen benimsediği bir kent kapısı niteliğine ulaşmaktır.
Alan verileri ele alındığında bu kent kapısının denizle olan ilişkisi ve bakı noktalarına göre değişken manzarası dinamik bir ortam oluşturmakta ve bunun yanı sıra kentsel panaromayla ilişkiler kurmaktadır. Yani insan davranışından yola çıktığımızda denize yönelme isteğiyle karşılaşıyoruz. Bu nedenle zemin ve zemin üstü kullanımda bu prensibe bağlı kalmaktadır.
Zeminde oluşturulan peyzajla denize yönelim sağlanmakta ve bu akış yapı bloğu ortasında yer alan avluya düşerek sonlanmaktadır. Zemin kotunda yaratılan yeşil alanlar yapı bloğu üzerine taşınarak üst kotta da kamusal yeşilin sürekliliği sağlanmıştır. Yapı bloğu çeperleri olabildiğince saydam tasarlanmış ve böylece kapalı mekanlarında yeşil örtüyle maksimum ilişki kurması hedeflenmiştir. Kapalı hacimde bulunan derslikler,atölye, esnek mekanlar ve çok amaçlı salon birimleri avlu ve çeperlerde düzenlenensergi mekanlarına açılmaktadır. Böylece programlar dış mekan toplanma alanlarındaki sanatla bütünleşmektedir.
Yapının doğu kolu merkezinde çok amaçlı salon bloğu oturtulmuş olup konferans, gösteri, sergi, tiyatro, anma törenleri, düğün, toplu yemek vb. toplanma programlarını içermektedir. Etrafı tamamen açık dolaşım ağıyla çevrilerek fuaye ve sergi programlarını barındırmaktadır. Salonun bir çeperi gerektiğinde açılabilen panel şekliyle tasarlanmış olup, esnek toplanma mekanları oluşturulmuştur. Yapının batı kolunda ise derslikler, etüt odaları, çocuk oyun alanlarıyla esnek mekanlar tasarlanmıştır ve bu iki kol avluya açılarak açık sergi ve yansıma havuzuyla birleşerek açık toplanma ve rekreasyon alanına düşmektedir. Bu sayede kapalı mekandayer alan sergi mekanları açık alana uzanmış olup, sanatsal süreklilik ve etkileşim yapı içinden çıkarak bütün alanda etkisini göstermektedir. Kolektif paylaşımı maksimize eden bu yaklaşım yapı üstü kullanımında da yeşil örtüyle sağlanmıştır. Kabuğun zemine inen kuyruk kısmındaki bastırılmış alan dersliğe dönüşürken, peyzajla gelen akışın mekanınıda dengelemektedir. İçte yaratılan homojendağılım dışardada aynı kurguyla devam etmektedir.