Yeşil Cami
Cami tasarımı, başka yapı türlerinden farklı olarak, günümüzde referanslarını halen 400 ila 600 yıl öncesinden kalan kalıplaşmış bir kütüphaneden almaktadır.
Şartnamede de çok doğru bir şekilde belirtildiği üzere günümüzde özgün çok az iyi örneğinin bulunduğu bu yapı türü, halen hak ettiği yapısal zenginliğe ve çeşitliliğe ulaşamamıştır.
Cami yapıları ile ilgili oluşturulmuş kabuller, mekanın niteliğinden çok, şablonlaşmış ve ezberlenmiş yapısal elemanlarla doludur. Bu kabuller, Mimar Sinan döneminde ve öncesinde yapısal, teknolojik zorunluluklardan kaynaklanmaktayken günümüzde neden yaptığımızı bilmeden oluşturduğumuz tabulara dönüşmüştür.
Mimar Sinan’ın kendi dönemi için oldukça yenilikçi ve yeni tipoloji geliştirmeye yönelik tavrı aslında kendisini rönesanstan çok önce sessiz bir yenilikçi, kabulleri yavaşça değiştirip dönüştüren bir mimar yapar. Zaten Sinan’ın eserlerinin bu kadar kıymetli olmasındaki en önemli sebep de budur.
O tarihlerden günümüze kadar Osmanlın’ın çeşitli dönemlerine ait tipolojiler çok az değişmiştir. Hatta çoğu kez çok kötü kopyalanmış ucube yapılar ortaya çıkmıştır. Cami tasarımındaki en köklü sorun, bu bahsi edilen tarihi kopukluktur. Bir döneme kadar gelişen ve daha sonra farklı teknolojilerle tekrar edilen bir kısırdöngü.
Tasarımdaki ana amaç, günün imkanları ile mekansal olarak cami yapısının incelenmesi ve yorumlanması olmuştur. Yapısal gerekliliklerin çok değiştiği, geniş açıklıkların geçilebilmesi için artık kubbeden daha farklı çözümlerin olduğu aşikardır. Parçalı yapısal gereçlerle kurgulanmış bir yapım sistemi olan kubbeyi, yapısal gereklilik olmadığı sürece çelik ya da betonarme ile taklit etmek malzemenin ruhuna aykırı bir yaklaşımdır. Louıs Kahn’ın dediği gibi “Bir tuğla kemer olmak ister”. Bir tasarım, malzemenin ruhuna aykırı şekillendirilemez.
Yapı, kent içerisinde farazi bir yapısal çevrede bir yapı adasında konumlandırılmıştır.
Kompleks temel olarak 3 bölgeye ayrılır. İlk bölge avludur. Avlunun alt ve üst çeperinde cami yapısı ve servis hacimlerinin yer aldığı bölüm bulunur. Cami, kıble aksından ötürü ada geometrisine verev bir şekilde konumlanmıştır. Cami düzlemi ve ada arasında kalan bölge , bir tampon bölge olarak tasarlanmış ve kırsal bir peyzaj alanı olarak kurgulanmıştır.
Cami kütlesi çok basit bir cam kutudur. Şeffaf, dingin ve çok sade bir iç mekana sahiptir. Bu cam kutunun etrafına, hem güneş kontrolü sağlamak, hem de yeşil ile anılan , bütünleşen bir dini yapı karakteri elde edebilmek için yeşil bir kabuk giydirilmiştir. Bu yeşil gömlek, cam ibadet mekanın çevresini yere değmeksizin kuşatır. Bu kuşatma hissi gömleğin zemine çok yakın olması ile daha da güçlenir. Böylece yapıya girerken ölçeğin değişmesi ve algının keskinleşmesi sağlanır.
Minare bu yeşil gömleğin içerisinden çıkan beyaz, anıtsallaştırılmış bir çerçeve olarak tasarlanmıştır. Günümüz koşullarında minare artık cami için bir sembol , uzaktan algılanma, okunma aracıdır. Bu çerçevenin en üst noktasına Kuran’ı kerimin ilk harfi olan ‘elif ‘ harfi sembolik olarak yerleştirilmiştir.
Geniş açıklıkların geçilmesinde en hafif ve narin sistem olmasından ötürü yapım sistemi olarak çelik seçilmiştir. Düz çatı üzerinde kontollü şekilde ışık alınabilen dairesel delikler açılmış ve basık kubbeler ile şeffaf kapama detayı çözülmüştür.