Emre Arolat Architects tarafından tasarlanan Raif Dinçkök Kültür Merkezi, Yalova'da bulunuyor.
Akkök tarafından inşa edilecek olan ‘kültür merkezi’nin kentle kuracağı ilişkinin biçimi, bu tasarımın ana ölçütü olarak ortaya çıkıyor. Farklı mecralarda derinleştirilerek okunmaya çalışılan bir kentin ve onun kullanıcılarının, inşa edilecek yapıya karşı alacakları pozisyonun önemsendiği bu tasarım, “pırıltılı” bir yapının bu özgül yerde oluşturması söz konusu olan “baskı”dan uzak durmayı hedefliyor.
Çağdaş mimarlık söylemleri adına kolaylıkla düşülebilecek bir tuzak olarak neredeyse her an, her yerde beliriveren “buyurgan ve öğretici bir tasarım yönelimi”nden olabildiğince kaçınan yapı, arazinin batı yönüne çekilip en kenara yaslanarak önünde yer alacak olan “özel arboretum”a yer açıyor. Böylelikle inşa eden, kullanıcı’ya kültürün nasıl tüketileceğini “o” yere koyduğu yapı ile öğretmeye kalkmıyor. Tersine, söz konusu tasarım büyük ölçüde bir “ucu açıklık” içeriyor.
Yapı, tıpkı bulunduğu coğrafyada inşa edilen eski köşkler gibi suyun üzerine inşa edildi. Su şehri Yalova’da, kültür merkezinin kullanıcıları hem dışta, hem de iç alanda suyun serinletici etkisinden yararlanıyor.
Yapı içinde yer alan kitleler, farklı işlevlere göre ve tam kendilerine gereken ölçülerde biçimleniyor. Farklı kotlarda bağlantı noktaları oluşturan bu kitleleri birbirine bağlayan “gezinti rampası”, ziyaretçinin gündelik hayatını bir nebze renklendirmeyi deniyor.
“Gezinti rampası”nın, Yalovalı’nın serbestçe girebileceği, iç kitlelerin yüzeylerinde yer alan ve her 3 ayda bir değişen “dijital medya sergileri”ni farklı kotlarda bulunan müze ve yerleştirmeleri izleyebileceği, kafe ve lokanta işlevlerinden yararlanacağı bir “iç sokak” olarak kentin sosyal hayatına girmesi bekleniyor.
Yapının dolaşım kurgusu, içinde farklı işlevlerin fragmanter kapalı kitleselliklerini barıdıran ‘kozmik’ bir fanus ile onu saran kentsel “arayüz” -interface- üzerinden biçimleniyor. Kentsel “arayüz” -interface- belirli ölçüde paslanmış ve pası özel bir kimyasal ile dondurulmuş metal plakalardan oluşuyor. Basit delikli sacdan imal edilecek olan metal plakalar, içten dışa doğru bakışın anlamlı olduğu yüzeylerde “plise” hale dönüşerek dış alana farklı perspektifler sunuyor. Diğer yüzeylerdeki “perforasyon” ise bir “tül perde” etkisi sağlıyor.
1 Yorum
En beğendiğim Türk mimarın Emre Arolat olmasına rağmen, bu projesindeki bina cephesi,bende bitmemiş bir inşaatın iskele görünümü hissi uyandırdı.