Proje raporu:
Büyük İskender M.Ö. 300 civarlarında komutanlarından Seleucos Nicotar’a Antakya’nın kurulması için yetki vermişti. Antakya 300000 nüfusuyla Roma İmparatorluğu’nun üçüncü, dünyanın dördüncü büyük kenti haline gelmişti. Antakya civarının tarihi ise bundan öncedir. Mezopotamya’yı Doğu Akdeniz’e bağlayan stratejik bir noktada oluşu M.Ö. 5000-4000’lerden itibaren yerleşim yeri olarak kullanıldığını göstermektedir. Dolayısıyla günümüzde Hatay bu zengin mirası sayesinde bir Açıkhava tarih müzesi haline gelmiştir. 7000 yıllık tarihin bu topraklarda yetişen bizlere önemli öğretiler bıraktığı açıktır.
Bu bağlamda projenin çıkış noktası bu tarihsel veriyi anlamaya çalışarak, binlerce yıl Anadolu’da yaşamış ustaların karşısında başı dik ama saygısını eksik etmeden belli referanslar almak üzerine kuruluydu.
Arazi üzerinde yapmış olduğumuz incelemelerde mevcut kompleksin kamu yapısı için ayrılmış bir alan olmasına rağmen kamuyla iletişimi minumum düzeyde tutan bir yaklaşım olduğu tespit edilmiştir. Kamuya hizmet eden bir yapılarda kullanıcıya yabancılaşmış yaklaşımların yapılar ne kadar nitelikli olursa olsun yaşamadığı bilinen bir gerçektir.
Bu doğrultuda makro ölçekte kararlar silseline arazi ve yapı yoğunluğunu irdelemek üzerinden başladık. İhtiyaç programında talep edilen zemin üstü yapı yoğunluğu, yeni imar planı ile birleştirilen iki arazinin içinde monoblok bir yapı anlayışıyla oldukça küçük bir alanı işgal etmektedir. Bu tespit vaziyet planı kararlarında yapı taban oturumunu minimumlarda tutup, kamuya maksimum kullanım alanı bırakma kararı almamızı sağladı. Böylece mevcut durumda kamunun elinden alınan alanı tekrar kamuya açma fikri ortaya çıktı. Başka bir deyişle; kamudan alınanı tekrar kamuya vermek…
Bu doğrultuda mevcut durumda setler ve yapılarla arazinin doğal eğimini yeterli düzeyde kullanamayan yapılar kaldırılarak arazinin doğal formuna getirilmesi kararlaştırıldı. Enine bir vadi oluşturan arazide meyilin bu yönde kullanılması olumlu bulundu. Bu doğrultuda mevcut durumda istinat duvarları ile bir alt kottaki yaşamdan kopan ve çarpık yapılaşmaya mesnet hazırlayan duvarlar kaldırılarak kentsel dönüşüme de katkı sağlayacak bir “kamusal park” oluşturma fikrini benimsedik.
Bu parkı alt kotta yeni imar planında Altın Çay’ının önündeki parkla bütünleştirme ve gecekonduların yerine daha nitelikli yaşam alanlarına taban hazırlayacak bir vizyon geliştirildi.
Makro ölçekte alınan bu kararlar doğrultusunda, yapı ölçeğinde alınan kararlar şöyledir;
Yapı kompleksini lineer bir anlayışla vadinin en üst kotuna yerleştirerek araziyi kuzeye kapatıldı.
İç avlulu bir anlayışla yapı genişliğini minimum ölçülerde tutarak kamuya maksimum kullanım alanı sağlandı.
Yapıyı yerden 5 metre kopararak cadde cephesinde arazinin karşısındaki sokakları karşılayan yaya koridorları meydana getirildi.
Sokakları karşılayan bu koridorların arazinin ön tarafındaki “Dağılım Terası” ismini verdiğimiz toplayıcı ve dağıtıcı elemana ulaşmasını sağlandı.
Vadi içinde bu sokak akslarını karşılayan ve alt kota erişim imkanı veren yeni güzergahlar oluşturuldu.
Bu güzergahlardan yarışma arazisinin ortasına denk gelen aksı aşağıdaki imar planında park olarak bırakılan alana bağlanacağı için en güçlü aks haline getirdik. Park kotunda büyük bir avlu meydana getirdik ve bu avluyu yemek alanları, amfi tiyatro vb. kentsel donatılarla zenginleştirildi.
Yapıyı 3 ana parçaya böldük. Bunlar; Meclis ve Konferans birimi, Başkanlık Birimi, ve Ofis birimleridir.
Lineer kurguda Başkanlık Birimi’ni merkezde meclisin yanına yerleştirerek hem meclise hem de il özel idare birimlerine eşit mesafede olmasını sağladı.
Yapı genişliğini minimumda tutmak için arazinin doğu tarafında ofisler birimini yükselttik. Bu yükselmenin aynı zamanda kütlesel kompozisyonda yapının yataylık algısını dengeleyen bir etkisi vardır.
Yapı 8×6 metrelik akslardan meydana getirildi. Bilindiği üzere 6 metre ofis vb. yapılarda günışığının en efektif kullanıldığı uzunluktur. Ofisler hem dış cepheden hem de iç avlu cephelerinden günışığı almaktadır.
Batı cephesinde batı güneşinin etkilerinden korunmak için cephe önüne düzensiz ve sık aralıklarla devam eden prekast malzeme kullanılarak oluşturulmuş bir kabuk eklendi.
Cadde cephesinin güneşle olan ilişkisi batı cephesi kadar sorunlu olmadığı için bu cephe mümkün olduğunca şeffaf bırakıldı. Bu aynı zamanda yola yakınlığı nedeniyle oluşturacağı ağır etkiyi azaltarak daha şeffaf bir yapı olması sağlandı.
KAMU-SAL BİNA
Kostof’a (1991,1995,1999) göre kamusal alan, insanların günlük yaşantılarında ya da dönemsel etkinliklerde fonksiyonel ve törensel aktiviteleri gerçekleştirebildikleri, bireyleri dolayısıyla toplumu birbirine bağlayan ortak bir zemin olmuştur. Ayrıca kamusal alan kimliğinin daha iyi algılanabilmesi tarihin önemli dönemeç noktalarının bilinmesinden geçmektedir. İnsanın kurguladığı ilk şehirlerden günümüze, sokakların ve açık alanların birbiriyle ilişkisine bakıldığında, şehirlerde gerekli olan ve istenilen aktiviteleri gerçekleştirmek üzere kurgulanmış, toplum için sağlıklı ve kullanışlı mekân oluşturma çabası gözlemlenebilmektedir.
Kamusal Alan, Yarı kamusal Alan, Özel Alan Kullanımı (Trancik,1986)
Kamusal alanlar kent kimliğinde önemli bir role sahiptir. Bir kentte bulunan sokak ve meydanların kalitesi, o kentin kimliği hakkında bilgi verir. Kent boşluklarının insanların toplanma yerleri olmasının yanı sıra simgesel özellikleri de bulunmaktadır. Kent ölçeğinde organize edilen doluluk-boşluk oranın birbiriyle ilişkisi insan ölçeğinde tanımlandığı takdirde bölgenin karakteristik özelliği de ortaya çıkmaktadır. Eğer kentin içerisinde bu doluluk boşluk oranı iyi organize edilmezse, ortak kullanım alanları olarak düşünülen mekânlar kullanışsız alanlara dönüşür ve kimliklerini kaybederler (Erdönmez, 2005).
Kamusal alanlar, günlük yaşantı içerisinde hiçbir fiziksel veya sosyal engel olmadan kentin tüm kullanıcılarına hizmet eden alanlardır. Bu alanların yaşabilmesi için kentin tüm kullanıcıları tarafından eşit şartlarda kullanılabilirliği olması gerekmektedir. Bu yüzden bu alanlar tasarlanırken fiziksel ve sosyal çevre tüm kullanıcılar için düşünülmelidir. (İnceoğlu, 2007).
Kamusal Alanın Özellikleri (Önür):
– Açık olması (ulaşılabilirlik) ya da ortak olarak paylaşılması (kullanım ve anlam olarak)
– Birbirine yabancı insanları bir araya getirmesi
– Kalıcılık
– Toplumsal insan davranışlarına yön vermesi
– Bireysel denetimin ötesinde bulunması
– İçinde olunan çevreyi tanımlamada önemli rol oynaması
– Macera kaynağı ve ortamı oluşu
– Özel ve bireysel mekânlarla olan ilişkileriyle algılanması
– Kullanım açısından çeşitlilik gösterme
– Kolektif olarak oluşturulmuş olması
Whyte’a (2000) göre bir kamusal alanı başarılı kılan 4 özellik vardır. “ulaşılabilirdirler, insanlar çeşitli aktivitelerde bulunurlar, mekân konforludur ve iyi bir imajı vardır ve sosyal faaliyetleri destekleyen, samimi, insanların birbiriyle buluştuğu ve daha fazla sosyal etkileşimin sağlandığı mekânlardır.”