Kopenhaglı mimarlık ofisi Lundgaard & Tranberg Architects, 12. yüzyıldan kalma bir manastır kalıntısına tuğladan oluşan dev bir çatı strüktürü tasarladı.
Lundgaard & Tranberg Architects tarafından tasarlanan “Kannikegården”, Danimarka’nın en iyi şekilde muhafaza edilen ortaçağa ait şehri Ribe’de, şehir katedralinin hemen karşısındaki ana meydanda bulunuyor.
Basit bir tuğla örtüsü hacmi, yaklaşık 1.000 yıllık kalıntının üzerinde konumlandırılmış.
Bina, kilise konseyi ve çalışanları için işlev görürken aynı zamanda şehirdeki vatandaşlar için halka açık düzenlenen toplantı, konser ve film gösterimleri gibi etkinlikler için de kullanılabiliyor.
Proje çalışmaları sırasında özel bir durumla karşı karşıya kalınmış: İnşaat alanında binlerce yıllık Danimarka tarihini anlatan çok eski keşifler bulunmuş. Arkeolojik kazılarla birlikte Viking’ten Hıristiyanlığa geçiş dönemine dayanan kentin en eski Hristiyan mezarlığının kalıntıları ortaya çıkmış. En göze çarpan kalıntı, 1100’lü yıllara dayanan Augustine Canon’un manastırından bir tuğla. Harabe, yerin bir çok tarihi ve kültürel katmanlarını iletmek üzere tasarlanmış bir sergi salonuna entegre edilmiş.
Bina, korunan arkeolojik bulguların üzerindeki sütunlar tarafından desteklenen eğimli bir çatıya sahip dikdörtgen şeklindeki tek bir hacimden oluşuyor. Komşu binaları izleyen bir ölçek ve çatı eğimine sahip alan boyunca devam eden bina uzunluğu, çevredeki kent ölçeğine uyum sağlamış. Hava ve ışıktan daha fazla faydalanmak için hacmin arketip şekline, güney yönünde heykelsi bir eğim verilmiş.
Bu yılki Mies van der Rohe Ödülü’ne de aday olan proje, Danimarka Kültür Ajansı tarafından eski taş-tuğla binalar arasındaki en iyi muhafaza edilmiş yapı olarak değerlendiriliyor.