Bauhaus’un Kadınları

Kısa kesilmiş, geometrik saç kesimleri. Vejeteryan beslenme. Saksafon çalma. Nefes egzersizleri. Resim yapma. Oyma. Yeni 35mm Leica kamera ile şipşak fotoğraf çekme.

Sanat meraklısı el yapımı giysiler. Sanat düşkünü gibi görünmeye çalışan partilere katılma. Walter Gropius’un efsanevi sanat, zanaat ve tasarım okulunun kurulmasından doksan yıl sonra Bauhaus’un kız öğrencileri bugün özgürlüğüne kavuşmuş genç kadınlar gibi gözüküyor.

Ulrike Müller’in kitabı olan Bauhaus Kadınları’nda, 1919 yılında Bauhaus’un açıldığı Alman kenti Weimar’da bir “müze eğitimcisi” tarafından (en azından fotoğraflarda öyle gözüküyordu) cinsiyetler arasında eşitlik tanımlandı. Alman kadınları özel öğretmenlerle evde sanat eğitimi alırken, Bauhaus’ta derslere katılmak ise bedavaydı.

Ve bu görünürde özgürlüklerine kavuşmuş kadınların fotoğrafları en iyi haliyle gerçeğin sadece yarısını yansıtıyordu. Evet, dünyanın en ünlü çağdaş sanat okulu kadınları kabul ediyordu. Ancak pek azı tanındı. Bauhaus erkekleri (Gropius, Paul Klee, Wassily Kandinsky, László Moholy – Nagy ve Ludwig Mies van der Rohe) ünlü olurken, Gunta Stölzl (bir dokumacı), Benita Otte (başka bir dokumacı), Marguerite Friedlaender-Wildenhain (seramikçi), Ilhan Fehling (heykeltıraş ve set tasarımcısı) veya Alma Siedhoff-Buscher (oyuncak yapımcısı) gibi isimler daha az değer gördü.


(Üst sıra, soldan sağa) Bilinmiyor, Marli Heimann, Gertrud Arndt, Meister Wanke, Gunta Stolzl
(Orta sıra, soldan sağa) Bilinmiyor, Bilinmiyor, Lene Bergner, Lis Beyer (Beyer-Volger), Otti Berger, Gertrud Dirks
(Alt sıra, soldan sağa) Ruth Hollos (Hollos-Consemuller), Grete Reichardt, Anni Albers, 1927

Eğer bu parlak gençler Bauhaus’a eşit olarak geldilerse, neden kadınlar bu kadar silikti? Okulun sadece 14 yıl süren uçucu varlığı, anti-modern Ulusal Sosyalist hareketinin yükselişi ve altı yıl süren dünya savaşı bunun etkenleri olabilirdi, ancak tatsız gerçek şu ki, Bauhaus kadınsal özgürlük için bir cennet asla olmadı.

1919 yılında okula erkeklerden çok kadınlar başvurdu ve Gropius “güzel ve güçlü cins arasında fark olmacağını” vurguladı, ama bu kelimeler onun gerçek görüşlerine karşı bir ihanetti. Bu “güçlü cins” aslında boyama, oyma ve 1927’den sonra okulun yeni Mimarlık Bölümü için ayrılmıştı. “Güzel cins” çoğunlukla dokuma ile hoşnut olmak zorundaydı.

Okul öğrencileri radikal işler üretti, ancak Gropius’un vizyonu kalben, ortaçağa aitti, modern gibi göründüğü halde, öncelikle moda evleri ve sanayi üretimi için modern kumaş dokunan tezgahlar gibi yerlerde kadınları tutmaya meraklıydı. O, kadınların “iki boyutlu” olarak düşündüğüne inanırken, erkeklerin üç boyutla uğraştığını düşünüyordu.

Mies van der Rohe 1930 yılında yönetici olarak atandığı zaman, aslında Bauhaus bir mimarlık okulu olmuştu ve giderek kadınların parlaması için küçük bir yer ayrılıyordu. Anni Albers gibi kadınlar ancak Bauhaus’u terk ettikten sonra başarılı oldular. Albers 1933 yılında ABD’ye gitmek için Almanya’dan ayrıldığında, kocası ressam Josef Albers ile Kuzey Carolina’da yeni Black Mountain College’da öğretmenlik yaptı ve Knoll, Rosenthal gibi şirketler için öncü tasarım kumaşlar üretti.


Rail, Anni Albers

Seramikçi Marguerite Friedlaender-Wildenhain, Gölet Salonu çanakları ile ABD’de büyük bir başarı kazandı. Benita Otte dokuma bölümü başkanıyken görevinden ayrılmak zorunda bırakıldı. Almanya’nın başka bir bölgesinde kendi yapım evini kursa da kumaşları üretim aşamasında kaldı. Bu sırada bir Yahudi ile evlendikten sonra Gunta Stölzl, Bauhaus içindeki Nazi sempatizanları tarafından rahatsız edildi, 1931 yılında burayı terk etti ve İsviçre’de kendi başarılı el dokuma işini kurdu.


Gunta Stölzl

Diğer birçok Bauhaus kadını iz bırakmadan kayboldu. Oyuncak yapımcısı olan Alma Siedhoff-Buscher ne yazık ki 1944 yılında bir bombardıman sırasında öldü, 1939 yılında annesini görmek için Yugoslavya’ya bir geziye giden Otti Berger, Moholy-Nagy’nin Şikago’da açılan yeni Bauhaus’ta çalışmak için bir teklif aldığında ABD’den vize alamadı. 2005 yılında yeni erişilebilen Sovyet arşivlerinde Berger’in bir Yahudi olarak Auschwitz’de 1944 yılında öldüğü saptandı.

Marianne Brandt metal şekillendiren bir sanatçı olarak Bauhaus’ta isim yapmış nadir kişilerden oldu. 1926 yılında tasarladığı küre lambaları ve ayarlanabilir yansıtıcısı ile Kandem başucu lambası uzun süreli standart Bauhaus tasarımının meyve veren ağaçları oldular.


Marianne Brandt tasarımı çay ve kahve seti

Okulun kadınları büyük çapta tanınmamış olsalar da, onların mirasları hala yaşıyor. Bauhaus mimarisi geleceğin uzak vizyonu olsa da, tıpkı bu kadınların erkek meslektaşlarına karşı eşitlik sağlamaları gibi Bauhaus kumaşları da kullanışlı, dokunulabilir ve özel kaldılar. Gunta Stölzl (1897-1983) “Biz yeni bir yaşam tarzı için çağdaşlığa uygun yaşayan şeyler yaratmak istedik. Tecrübe için büyük potansiyel bizden önce sunuldu. Bu durum hayali dünyamızı tanımlamak ve malzeme, ritm, oran, renk ve biçim aracılığıyla deneyimlerimizi şekillendirmek için önemliydi,” dedi. Tüm bu eşitsizliklere rağmen onlar başardılar.

Etiketler

Bir yanıt yazın