Sanayi İstanbul’da Daha Fazla Gelişemez!

Arkitera Mimarlık Merkezi ve İstanbul Büyükşehir Belediyesi Metropoliten Planlama ve Kentsel Tasarım Merkezi (İMP)'nin ortaklaşa düzenlediği "İstanbul Metropoliten Planlama Toplantıları"devam ediyor.

Bu çerçevede 01 Mart 2007 tarihinde, İMP Konferans Salonu’nda, “Kent ve Sanayi Dinamikleri” konulu bir panel gerçekleştirildi.

Yürütücülüğünü İTÜ Mimarlık Fakültesi Dekanı ve İMP Sanayi Grubu Yürütücüsü Prof.Dr. Cengiz Giritlioğlu’nun yaptığı panele, İMP Metropoliten Planlama Grubu Yürütücüsü Murat Diren, İstanbul Sanayi Odası (İSO) Yönetim Kurulu Üyesi Nazif Niyazi Öztürk, İSO Çevre İhtisas Kurulu Başkan Vekili, Çevre Bakanlığı’nın Tehlikeli Atık Komisyonu, İTÜ Çevre Mühendisliği Bölümü ABET Akreditasyon Danışma Kurulu, TÜBİTAK Vizyon 2023 “Çevre” Paneli ve TÜSİAD Çevre Çalışma Grubu Üyesi, Balkan Environmental Association (BENA) Başkan Vekili ve Türkiye Koordinatörü Dr. Caner Zanbak ve İstanbul Ticaret Odası (İTO) Meclis Başkan Vekili ve Komite Üyesi Hasan Büyükdede, katıldı.

Sanayi üretimi, kentsel ekonomiye olan katkısı yanında, sanayi faaliyetlerinin yer seçimi ve birbirleriyle olan ilişkileri bağlamında kentsel makroform üzerinde önemli etkiler yaratmaktadır. Sanayi faaliyetleri ivmesini temel olarak teknolojik gelişmelerden almakta, gelişen yeni teknolojik yapılar üretim süreçleri üzerinde önemli etikler yaratmakta ve üretim birimlerinin yapılanışı ve konumlanışı değişmektedir. Bu bağlamda küreselleşme süreci ve bilgi toplumuna bağlı olarak gelinen noktada artık “rekabet kavramının ve pazar olgusunun” anlamının değiştiği görülmektedir. Ucuz işgücü ve doğal kaynaklara dayalı rekabet anlayışının yerine, uluslararası piyasalarda, ihtisaslaşma çerçevesinde dünya piyasalarına açılma, üretim teknolojilerini/sini geliştirme ve katmadeğeri yüksek üretim türleri önem kazanmaktadır. Türkiye sanayi sektörü henüz bu yapısal değişimi tam olarak gerçekleştirememiştir. Bununla birlikte geliştirilen yeni sanayi politikaları ve plan kararları sanayideki teknolojik yapının güçlendirilmesi ve katmadeğeri yüksek üretime geçilmesi konusunda stratejiler içermektedir.

Türkiye’de, sanayi işletmelerinin bölgesel dağılımının dengeli olmayıp, sanayi katma değerinin % 51,8’inin Marmara Bölgesinde yoğunlaştığı ortaya çıkmaktadır. Bu oranda en büyük payı ise İstanbul almaktadır. Bununla beraber geleneksel sanayi merkezleri olan İstanbul, İzmir, Adana ve Ankara gibi illerin sanayideki ağırlığında azalma eğilimi görülmekte, bu illerde finans, bankacılık, pazarlama, ticaret ve turizm gibi hizmetler yoğunlaşmakta; sanayi faaliyetleri ise civar illere yayılmaktadır.

Tüm bunlarla birlikte İsanbul sanayi, Türkiye sanayi sektörü içinde çok önemli bir paya sahip. DİE (Devlet İstatistik Enstitüsü) verilerine göre, Türkiye’deki toplam işyerlerinin % 32.8’i, çalışan sayısının % 27.4’ü yatırım teşvik belgelerinin % 33.8’i İstanbul’da yer alıyor, yaratılan katma değerin %23’ü, ithalatın %49,1’i, ihracatın %45.1’i ise yine İstanbul tarafından yaratılıyor.

Sanayi İstanbul ve Türkiye için çok önemli bir yer tutuyor ve kentsel gelişme dinamikleri üzerinde de önemli yönlendiricilerden biri. Bu bağlamda İMP Konferans Salonun’da gerçekleştirilen toplantıda “sanayi”, uzmanlar ve ilgili STK temsilcileri tarafından çok yönlü bir ele alışla tartışıldı.

İMP’de faaliyet gösteren sektörel gruplardan biri olan “Sanayi Gurbu”, sanayi sektörü gelişim sürecinin mekansal boyutu ile birlikte incelenmesi ve araştırılması, bu sektörün geleceğe dönük mekansal gelişme eğilim ve potansiyellerinin belirlenmesi ve metropoliten kentin stratejik planlanmasına veri oluşturacak sanayi ağırlıklı senaryoların geliştirilmesine yönelik çalışmalar yürütüyor. Grup Yürütücüsü Prof.Dr. Cengiz Giritlioğlu, İstanbul’un sanayi yapısının önemini ve bu yapının hem olumlu hem de olumsuz yönlerini ele aldığı konuşmasında, diğer sanayi ülkelerindeki sanayi yapısının gösterdiği gelişmelere ve İstanbul 1/100.000 Ölçekli Çevre Düzeni Planı kapsamında geliştirmiş oldukları stratejilere yer verdi. Buna göre, nitelikli işgücü oranının yüksek olması, altyapı olanakları, ulaşım bağlantıları, coğrafi konumuna bağlı olarak erişilebilirlik özellikleri, sosyal donatıları, ekonomik güç yapısı, dışsal ve yığılma ekonomisinin sağladığı yararlar, pazar olnakları İstanbul’u Türkiye içinde sanayi yatırımları açısından önemli hale getiriyor ve çekici kılıyor. Diğer taraftan çevre kirliliği, işlevler arasında rasyonel ilişkilerin kurulamaması, teknik ve sosyal altyapı ve donatı yetersizliği, hızlı nufus artışı, ulaşım ve enerji sorunları, kontrolsüz büyüme, doğal alanların ve kaynakların, özellikle su havzalarının üzerindeki baskı İstanbul sanayinin içinde bulunduğu çıkmazlar arasında yer alıyor.

Küresel ölçekte sanayinin geçirdiği dönüşüme bakıldığında ise, artık büyük kuruluşların yerini, küçük kuruluşların biraraya gelerek uzmanlaşmaya bağlı olarak kurduğu ortaklıkların aldığı görülüyor, teknoloji yoğun çevre dostu işletmeler önem kazanıyor, katma değer ve rekabet gücü yüksek sektörlere geçiş yaşanıyor.

Giritlioğlu’nun verdiği bilgilere göre, İMP sanayi grubunun İstanbul’da sanayinin gelişimi ile ilgili olarak geliştirdiği üç temel ilke karar ise şöyle: Birincisi, yapısal potansiyeli, teknolojik yapısı eskimiş, çevre ilişkileri ve istihdam yaratma potansiyeli zayıf olan alanların, sanayi işlevinin değiştirilerek farklı bir fonksiyona dönüştürülmesi, bu bölgelerden sanayinin desantralize edilmesi gerekmektedir. İkincisi, çevre ile ilişkileri biraz daha güçlü olan ancak müdehalelerle daha sağlıklı ve verimli hale getirilebilecek alanlardır, bunlar “mevcut sınırlar içinde sağlıklaştırılması gereken alanlar” olarak ifade edilmektedir. Üçüncüsü ise, istihdam kapasitesi doygunlaştırılacak olan, kapasitelerinin altında çalışan Organize Sanayi Bölgeleri’dir. Kapasiteleri doygunlaştırılacak ve sağlıklaştırılacak alanlarda sanayi altyapısının geliştirilmesi ve teknoloji kullanımının artırılması öngörülmektedir.

Hasan Büyükdede ise yaptığı konuşmada, Türkiye’nin ekonomik koşullarına ve bu bağlamda “üretim” aktivitelerinin önemine ve vazgeçilmezliğine, üretimin kentsel gelişme ve istihdam ile olan ilişkilerine değindi. Geliştirilen yeni vizyonlarda ve planlama kararlarında hizmetler sektörü ve kültür ile tanımlanan İstanbul’da, sanayi faaliyetlerinin devam etmesinin zorunlu olduğunun altını çizdi. Büyükdede, 10 milyar Dolar ciroya sahip, kimyasal atık sorunu olan, 100.000 m² alan kulllanma ihtiyacı olan bacalı sanayilerin İstanbul dışına desantralize edilebileceklerini söylerken, diğer işletmeler için bu sürecin çok zor olduğunu vurguladı. İkitelli ve Beylikdüzü’nün ticari merkeze dönüştürülmesi ve buralarda yer alan sanayicinin, Hadımköy, Silivri, Çorlu ve Tekirdağ’a taşınma talebinde bulunduğunu ifade etti ve İstanbul’un 2023 yılı ekonomik vizyon hedeflerine dikkat çekerek, İstanbul için yaklaşık 60.000 ha. sanayi yatırım talebi olduğunu ve bunun 2023 vizyonunda yer alması gerektiğini sözlerine ekledi. Büyükdere’nin Plana ilişkin sorulara cevap olarak verdiği; Boğaz’da daha faza köprünün yapılabileceği ve orman alanlarının yerleşim alanlarına açılabileceğine yönelik açıklamaları ise özellikle İMP yürütücüleri ve uzmanlar tarafından eleştiriler aldı.

İSO yetkililerinden Nazif Niyazi Öztürk ise, 1950’lerde başlayan hızlı gelişme ve sanayileşme sürecine, bu sürecin getirdiği dinamizme ve sanayi sektörünün diğer sektörler üzerinde yaptığı katkıya dikkat çekerek, İstanbul’un hizmetler ve kültür eksenli gelişmesinin içinde sanayinin de yer alması gerektiğini vurguladı. AB ile uyum sürecine de dikkat çeken Öztürk, rantı engelleyen, altyapısı tamamlanmış organize sanayi böllgelerinin geliştirilmesi gerektiğini ve AB üyelik sürecinde sanayide nitelik değişimini sağlayacak koşulların “çevre, atık yönetimi ve deprem riski açısından” hem devlet desteği hem de yatırımcılar için ek sorumluluklar getirdiğini, KOBi (Küçük ve Orta Büyüklükteki İşletmeler)’lerin AB sürecine adapte olmasında bu yapıların kullanılmasının etkili olacağını ifade etti.

Yatırımcıların desantralizasyon beklentilerinin nitelikli kentsel yerleşmeler, ihtisaslaşmış sanayi bölgeleri, güçlü ulaşım ve lojistik olnakları, teşvikler ve pazar kaybı riskinin en aza indirilmesi yönünde olduğuna; sektörün tüm temsilcilerinin ve aktörlerinin katılımı ile bu sürecin işletilmesi gerektiğine dikkat çekti.

Dr. Caner Zanbak da İstanbul sanayi yapısının AB ülkeleri ile karşılaştırmalarını yaptı ve AB çevre ve sosyal standartlarına uyum bağlamında önem verilmesi gereken konular üzerinde durdu. AB süreci ile birlikte sanayi yaklaşımına “atık yönetimi”, “işçi sağlığı ve işyeri güvenliği” ve “sosyal sorumluluk uygulamaları” gibi öğelerin girdiğini ifade eden Zanbak, İstanbul’daki sanayi entavterinin yetersizliği ve eksiklikleri üzerinde durdu. Kentsel ekonomik gelişmede imalat sanayi dinamiğinin önemine vurgularken, dünya metropollerinin belli bir büyüklüğe ulaştıktan sonra sanayinin bu kentlerden uzaklaşmaya başladığına, İstanbul’da ise sanayinin hala yükselme eğilimi gösterdiğine dikkat çekerek, İstanbul’da bu sürecin nasıl bir yöntemle ele alınacağına karar verilmesi gerektiğini vurguladı.

İMP Metropoliten Planlama Grubu yürütücüsü Murat Diren İstanbul 1/100.000 İl Çevre Düzeni Planı’nın sanayi yaklaşımını ve stratejileri anlattı. Diren, metropoliten alan düzeyinde geliştirilen doğal yapı analizlerine referanslar vererek, İstanbul’da sanayinin mekansal olarak daha fazla büyümesinin mümkün olmadığının altını çizdi. Diren, vazgeçilmesi mümkün olmayan ve hayati önem taşıyan doğal eşiklere vurgu yaparken, ormanların ve su kaynaklarının mutlaka korunması gerektiğini, sanayi gelişmelerinin bu yöndeki taleplerinin kabul edilebilir olamayacağını vurguladı. Bu çerçevede endüstriyel ağırlıklı bir gelişmeden hizmetler ağırlıklı bir gelişmeye dönülmesinin, sanayi büyüme taleplerinin başka bölgelere yönlendirilmesi ve sanayinin yapısal değişiminin sağlanmasının öngörüldüğünü ifade etti. Yeni gelişecek istihdam kapasitesinin hizmetler sektörünün gelişiminde kullanılacağını, hizmetler sektörünün istihdam baskınısının sanayiden daha düşük olduğunu ve böylece nüfus gelişiminin daha düşük seviyede tutulabileceğini ifade eden Diren ayrıca, sürdürülebilir bir gelişme için üçüncü köprünün taşıdığı riskleri dile getirdi. Diren planda öngörülen Silivri gelişimine yönelik açıklamalar yaparken ise, bu bölgenin liman fonksiyonunun geliştirilerek güçlü bir lojistik merkeze dönüştürülmesi ve kurulacak teknolojik gelişme parkları ile hem sanayi hem de hizmetler ekonomisine katkı sağlayacağını ifade etti.

İstanbul ve sanayi dinamiklerine yönelik tartışmalar katılımcıların sorularıyla yeni açlımlar buldu. Kartal için de büyük bir liman planlanması ve böylece Silivri- Kartal arasında kent içine girmeden transit geçiş sağlanması önerisine karşın Kartal’da bu büyüklükteki bir liman için alan olmadığı ve buna alternatif olarak Gebze’deki liman kapasitesinin artırılabileceği ifade edildi.

Panelde ayrıca, planın “uygulanabilirliği” ile ilgili sorgulamalara gidildi. Planların alt ölçek planlarla birlikte ele alınarak daha uygulanabilir hale getirilmeye çalışıldığı ifade edildi. Sanayinin Türkiye genelinde büyüme merkezlerinin geliştirilmesi, bunun için de teknoloji ve bilgi temelli bir ekonomik yapı ve yığılma ekonomilerinin gerekli olduğu vurgulandı. Hem konuşmacılar hem de dinleyiciler tarafından bilgi altyapısı ve yeni teknolojiler geliştirilmesi özellikle dikkat çekilen konular arasındaydı. Desantralizasyon geçiş sürecinin cazip hale getirilmesi için bedava arazi tahsisinin yeterli olmadığı, kalifiye işgücü ve altyapı olanaklarının geliştirilmesi gerektiği ifade edildi. Kimyasal atık ve bu atıkların bertaraf edilmesi ise dile getirilen önemli sorunlar arasındaydı.

Toplantının önemli gündem konularından biri de İstanbul’dan desantralize olacak sanayinin Trakya bölgesine taşınması yaklaşımana karşı, Bölgedeki ilgili kuruluşların ve halkın kirletici sanayi türlerinin yatırımlarına yönelik taşıdığı kaygılar ve bu sanayilerin taşınmasını istememeleri idi. Doğal kaynakların kirletilmesi noktasında odaklanan kaygılara karşın, İMP Yürütücüsü Prof.Dr. Hüseyin Kaptan karşılıklı müzekare sürecinin devam ettiğini ve sanayinin bu müzakerelerle bölge düzeyinde çözümleneceğini ve planlanacağını ifade etti.

Bir sonraki İMP Toplantısı “Su” Konusunu gündemine taşıyacak. Toplantı 08 Mart 2007 tarihinde saat 19:00’da İMP konferans salonunda gerçekleştirilecek.

Etiketler

Bir yanıt yazın