Arkitera Mimarlık Merkezi ve İstanbul Büyükşehir Belediyesi Metropoliten Planlama ve Kentsel Tasarım Merkezi (İMP)'nin ortaklaşa düzenlediği "İMP Toplantıları"nın bu haftaki konusu "Yeni Alt Merkezler"di.
15 Mart 2007 tarihinde İMP Konferans Salonu’nda gerçekleştirilen panelin yürütücülüğünü ODTÜ Şehir ve Bölge Planlama Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof.Dr. Ali Türel yaparken, İBB Başkan Danışmanı ve İMP Proje Yürütücüsü Prof.Dr. Hüseyin Kaptan, İMP Ticaret ve Hizmetler Grubu Yürütücüsü, İTÜ Şehir ve Bölge Planlama Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Hale Çıracı ve İMP Metropoliten Planlama Grubu Yürütücüsü Murat Diren konuşmacı olarak katıldı.
Metropoller, sanayi ile gelişimleri belli bir büyüklüğe ulaştıktan sonra ticaret ve hizmetler sektörüne doğru bir dönüşüm geçiriyorlar. Bu dönüşüm sürecinin dünyada pek çok farklı örnekleri mevcut; Londra, Paris, Tokyo, Barcelona gibi. Şu an İstanbul’da her ne kadar sanayi yatırım talepleri ve baskıları devam ediyor olsa da, işte bu noktanın yarattığı tartışmaların tam ortasında yer alıyor. İstanbul, Türkiye sanayi sektörü içinde hem işyeri sayısı hem de işgünü olarak önemli paylar alıyor; Türkiye’deki toplam işyerlerinin % 32,8’i, çalışan sayısının % 27,4’ü, yatırım teşvik belgelerinin % 33,8’i İstanbul’da yer alıyor, yaratılan katma değerin %23’ü, ithalatın %49,1’i, ihracatın %45,1’i ise yine İstanbul tarafından yaratılıyor. Ancak ekonomik ve ekolojik sürdürülebilirlik ilkeleri bağlamında yapılan araştırmalar ve öngörüler, İstanbul’da artık sanayinin değil hizmetler sektörünün gelişmesini destekler nitelikte. Hatta doğal kaynakların sürdürülebilir kullanımına bağlı zorunluluklarla birlikte, uluslararası kentsel sistemler ağında İstanbul’un da güçlü bir konumda yer alabilmesinin de buna bağlı olduğu gösteriliyor. Bu bağlamda İstanbul’da ticaret ve hizmetler sektörünün gelişmesini sağlamak için yeni alt merkezlerin oluşturulması ve geliştirilmesi kent planlama gündemindeki önemli konular arasında yer alıyor.
“Yeni Alt Merkezler” konulu panelde de bu sürece yönelik alçılımlar ve çözüm arayışları ele alındı. Metropoliten Planlama Grubu Yürütücüsü Murat Diren, İstanbul 1/100.000 İl Çevre Düzeni Planı’nın “yeni alt merkezlere” yönelik getirdiği öngörü ve kararlara ilişkin bilgiler verdi. Temmuz 2006’da onaylanan İstanbul 1/100.000 İl Çevre Düzeni Planı’nın temel amaçları; çevresel sürdürülebilirlik, bilgi ve teknolojik gelişmeye dayalı ekonomik kalkınma ve endüstri ağırlıklı ekonomiden hizmet ağırlıklı ekonomiye dönüşüm olarak özetlenebilir. Plan bu amaçlar çerçevesinde; doğal ve tarihi değerlere sahip alanların korunması, planlamada doğal risklerin dikkate alınması ve ekolojik sürdürülebilir gelişme, sanayinin desatralizasyonu ve yapısal değişimi, endüstri ağırlıklı ekonomiden hizmet ağırlıklı ekonomiye dönüşüm, bilgi ve teknolojiye dayalı gelişme, ekonomik yapının değişimi ve tek merkezli yapıdan çok merkezli yapıya geçiş hedeflerini içeriyor.
Bu hedefler kapsamında, Tarihi Yarımada’dan Büyükdere Caddesi aksı boyunca Maslak’a kadar uzanan MİA’nın tek merkezli yapısının neden olduğu sorunlardan da yola çıkarak, İstanbul’un gelişim stratejileri tanımlanırken ekolojik sürdürülebilirlik çerçevesinde MİA’nın kuzeye gelişiminin engellenerek, bu yöndeki mevcut gelişmesinin rehabilite edilmesi ve MİA gelişiminin, bu gelişime bağlı yol ağı ile birlikte kontrollü bir şekilde yönlendirilmesi amaçlanıyor. Merkezi İş Alanı’nın kuzeye yaptığı gelişme baskının önlenmesi ve gelişimin batıya yönlendirilmesi planın temel amacına bağlı olarak “batı gelişim koridoru” ve “çekim merkezleri” öneriliyor. “Batı gelişim koridoru” boyunca bilgi ve bilişim teknolojileri ağırlıklı merkez yapılanması, kültür endüstrileri, rekreasyon, yeni iş merkezi gelişimi ve kültür endüstrileri temelli odak noktalarının oluşturulması öngörülüyor.
Böyle bir gelişme süreci içinde planın getirdiği Merkez Kademelenmesi ile, İstanbul Metropoliten Alanı’nda çok merkezli ve doğrusal bir makroform önerisi kapsamında, kademeli bir alt merkez sistemine gidilmesinin, merkez üzerindeki mevcut baskıyı azaltacağı ve merkez üzerindeki bu rahatlama ve sanayi desantralizasyonunun gerçekleşmesiyle boşalacak alanların sunduğu olanakların, yapısal dönüşüm için uygun ortamın oluşmasına zemin hazırlayacağı ifade ediliyor.
Merkez kademelenmesi analiz sonuçlarına göre İstanbul’da dört kademe merkez bulunuyor. Bunlar; “Merkezi İş Alanı” olarak mevcut merkezi iş alanı ve gelişme merkezi iş alanı, “Alt Hizmet Odakları” olarak iş merkezleri, “Yerel Merkezler” olarak bölge merkezleri ile semt merkezleri ve son olarak “Yeni Çekim Merkezleri”.
İstanbul’un küresel metropol ağlarına eklemlenme mekanları olan, AB ve küresel ölçekte finans, karar birimleri ve üst düzey hizmet faaliyetlerini içeren “Üst Düzey Merkezler” olarak, “Plansız/planlı” bir “prestij” merkezi olarak gelişen Büyükdere – Maslak ve Büyükdere’den başlayan Kağıthane, Bayrampaşa ve Topkapı’ya uzanan gelişme koridoru gösteriliyor.
Metropolün merkezi alanı üzerindeki baskıyı azaltmak amacıyla önerilen, mevcut alt kademe ticaret – hizmet alanlarının gelişmesini destekleyen “Yeni Alt Kademe Merkezleri” olarak ise, Beylikdüzü, Ispartakule, İkitelli merkezleri ile sanayi alanlarının dönüşümü ile ihtisaslaşmış ya da karışık kullanımlı iş merkezleri olarak Güngören öneriliyor.
Çevrelerindeki oturan nüfusa hizmet veren, ticaret ve hizmet merkezleri olarak öngörülen “Yerel Merkezler” olarak ise, Bakırköy ve Kadıköy bölge merkezleri olmak üzere ilçe ve semt merkezleri öneriliyor.
“Gelişimi Sınırlandırılacak Merkezler” olarak ise, orman alanı komşuluğu nedeniyle Kavacık, Sultanbeyli ve Samandıra, su havzalarının korunması nedeniyle Ümraniye gösteriliyor.
Yeni gelişme alanlarında, çok merkezli metropoliten gelişmeyi destekleyen iş ve tüketim hizmetlerini içeren merkezler olarak, doğu yakasında Sabiha Gökçen Havalimanı’nın doğusunda planlanan çekim merkezi; Kartal üst düzey merkezi ile eklemlenmesi, Gebze’deki sanayi alanlarına hizmet vermesi ve çevresinde bilgi ve teknoloji odaklı gelişimlerle desteklenmesi düşünülerek öneriliyor. Batı yakasında ise Silivri çekim merkezinin, bölgesini besleyen, bilgi – iletişim odaklı, üniversite, teknoparklar, fuar alanları ve büyük bir lojistik liman içerir şekilde geliştirilerek, aynı zamanda Çorlu – Çerkezköy sanayi alanları için de çekici bir hizmet merkezi olması öngörülüyor.
Diren, yaptığı konuşmada verdiği bu bilgilere ek olarak, kent merkezlerinin dönüşümünde kültürün tetikleyici güç olarak kullanılması yaklaşımını taşıdıklarını ifade ederken, alt merkezlere yönelik geliştirilen ulusal ve uluslararası yarışmalara ve kentsel dönüşüm projelerine de değindi.
Murat Diren’in 1/100.000 Çevre Düzeni Planı’nın öngörülerine ilişkin yaptığı açıklamalardan sonra Hale Çıracı, İMP Ticaret ve Hizmetler Grubu’nun yaptığı çalışmalara ve sektöre yönelik mekansal bulgulara yönelik bilgilendirmelerde bulundu. Sektörü, toplumsal hizmetler ve iş hizmetleri olarak iki grupta ele alan Hale Çıracı, sektörün ve genç nüfusa da referanslar vererek özellikle eğitim, sağlık gibi donatı alanlarının yetersizliğine dikkat çekti. Kadıköy ve Beşiktaş dışındaki merkezlerin olması gereken standartların çok altında kaldıklarına dikkat çekti. 1992 – 2000 döneminde sektörün gösterdiği gelişmelere yönelik değerlendirmeler yapan Çıracı, Şişli, Kadıköy ve Beşiktaş’ın işyeri sayısında en yüksek artışın olduğu ilçeler olarak öne çıktığını ifade etti ve bu bağlamda merkezileşmeye vurgu yaptı. İstanbul’da merkezlerin imalat ve ticaretin iç içe geçtiği merkezler olduğunu ifade eden Çıracı, firmaların ciddi bir istihdam artışı gösterme eğiliminde olmadıklarını, diğer ilçelere taşınma eğilimlerinin ise çok zayıf olduğunu belirtti ve sanayiden ayrılan hizmet birimlerinin de sektöre artış olarak yansıdığını ifade etti. Turizm, üst düzey hizmetler sektörü ve kültür endüstrileri sektörünün yüksek rekabet gücüne sahip sektörler olduğunu ifade ederken, araştırma geliştirme, posta ve telekomünikasyon sektörlerinin ise en zayıf rekabet gücüne sahip sektörler olduğuna dikkat çekti.
Hüseyin Kaptan yaptığı konuşmada, alt merkezlerin oluşma sürecinde alt bölgeler ve planlama konularına değindi. Planlama ile alt bölgelerin kimliklerinin belirginleştiğini ifade eden Kaptan, belediye sınırlarından kaynaklanan sorunlar, siyaset ve katılımın gücü ve hemşerilik gibi konulara vurgu yaptı. Kent merkezlerinin taşıması gerektiği özellikler üzerinde duran Hüseyin Kaptan, “meydan”lara ve bunun kimlik üzerindeki etkisine vurgu yaptı. İstanbul’un tek merkezli gelişiminin taşıdığı risklere dikkat çekti ve doğu yakasında Kozyatağı ve Kartal’ın yeni merkezler olarak taşıdıkları önemi vurguladı.
Kaptan, bir merkezin yaratılabilmesi için öncelikli olarak “hinterlandı”nın güçlü olması, merkezi işlevlere dönüşmeye istekli olması ve bu potansiyeli taşıması yani “elde edilebiliyor”, “ulaşılabilir” ve uygun altyapı ve donatılara sahip olmasının çok önemli olduğunu ve Kartal’ın bu potansiyele sahip olduğunu ifade etti. Bölgede kamu – özel sektör ortaklığı ile geliştirilen ve halkın katılımını sağlanan projenin bir ilk olma niteliğini taşıdığını, fonksiyonlarda ve yoğunluklarda taşıdığı esneklikle öne çıktığını, genel konsepti dahilinde bunun Türk mimarların katılımıyla geliştirileceğini ve uygulamaya geçirileceğini ifade etti.
Haydarpaşa’nın da kültür eksenli, kamusal yararı gözetir şekilde ve Anıtlar Kurulu’na göre geliştirilerek önemli bir merkez olması gerektiğini ve Avrupa Yakası’nda da Beyoğlu’nun denizle buluşturulması kapsamında Galata için İMP’de proje geliştirme çalışmalarının başladığını ifade etti. Diğer yeni alt merkezler oluşturulması kapsamında ilerleyen projeler olarak ise, Edirnekapı ve Topkapı Sanayi Dönüşüm Projesi’ni, Başakşehir ve Bahçeşehir Alt Merkez Projeleri’ni, Havayolu aksını, Beylükdüzü, İkitelli ve Dragos Sanayi bölgesinde devam eden projeleri anlattı.
Oturum yürütücüsü Prof.Dr. Ali Türel de yabancı sermayeli yatırımlara dikkat çekti. Bu yatırımların nitelikli konut ve ofis talepleri, prestijli konut alanları ve Boğaziçi gibi kentsel yaşam alanları talepleri olduğunu, bunların çoğunlukla Maslak aksında konumlandığını ve bu bölgelerden desantralizasyon eğilimleri konusunda bilgi sahibi olunmadığını ifade etti. Profesyonel servislerin bu bölgelerden desantralize olmak istemeyeceklerini ifade ederken, planlama kararlarının sektörlerin davranış eğilimleri göz önünde bulundurularak yapılandırılması gerektiğini vurguladı.
Panel katılımcıların soruları ile devam etti. Katkılar, planda öngörülen alt merkezlerin oluşturulmasında finansal kaynakların ve uygulama takviminin ne olacağı, Maslak aksındaki yeni yatırımların bu bölgedeki gelişmeyi destekler nitelikte olduğuna yönelik sorgulamalar, Riva’da bir milyar metre karelik alanın İngilizlere satılması ve bu alanın ikinci bir Acar -İstanbul yaratabileceğine yönelik soru işaretleri, Kartal Dönüşüm Projesi uygulama aşamasına ve mülkiyet çözümlemelerine yönelik sorularla devam etti. Yarışmaların mimari proje boyutunda kalmayarak proje yönetimi safhasını da içerir şekilde geliştirilmeleri gerektiği ifade edildi.
Panel, merkezlerin oluşturulmasında gerekli finansal kaynakların süreç içinde yaratılacağı, bunu farklı bölgelerde farklı yöntemlerle ele alınacağı, depremin uygulama takvimi üzerinde itici bir güç olduğu, gelişmesi sınırlandırılan alt merkezler içinde projelerin geliştirileceği ifade edilerek noktalandı.
“İstanbul’un Lojistik Sorunları” bir sonraki İMP Toplantısının konusu. 23 Mart’ta İMP Konferans Salonu’nda gerçekleştirilecek olan toplantı saat 19:00’da.