Mart 2016'da Birikim Yayınları'ndan çıkacak kitap, Birikim Dergisi'nin 2011 Ekim sayısında yayınladığı yazılar ile birlikte yeni yazılara da yer veriyor.
2011 Ekim ayında Birikim dergisinin “İnşaat Ya Resulullah” başlığıyla Türkiye”nin 2000’lerdeki kentleşme sorununu masaya yatırdığı sayısı şimdi aynı başlık altında kitaba dönüşüyor. “İnşaat Ya Resulullah” başlığıyla Birikim Yayınları’ndan çıkan kitabın editörlüğünü Tanıl Bora üstleniyor.
Kitabın tanıtım metninden:
‘Şefaat ya resullulah’ niyazından uyarlandığını herkesin anlayacağı bu slogan, İslâmcı menşeli liberal-muhafazakâr siyaset pratiğinin bir hicviyesidir. İnşaat sektörü, AKP iktidarının ekonomi-politiğini çözümlemek için kilit bir alan. Onun politik mitolojisini anlamak için de öyle…
‘Ülkenin şantiyeye dönmesi’, nicedir, gururla söylenen, göğüs şişiren bir politik mecazdır. Birçok başka sektörü canlandıran etkisiyle büyük bir iktisadî kıymet biçiliyor inşaata; bütün ekonominin bütün ayıplarını giderecek bir sihirli kuvvet gibi bakılıyor. Dahası, kalkınmanın, refahın, zenginliğin simgesi olarak, bir fetiş kıymeti taşıyor. Bir zengin sınıfının yaratılmasında ciddi payı olduğu, zaten aşikâr!
Elinizdeki derleme, inşaat ‘olayını’ birçok cephesiyle ele alan makaleleri bir araya getiriyor. İnşaatın rant dağıtımından korporatizme uzanan ekonomi-politik hikmeti… Mülkiyetten büyümeye hâlelenen “manevî”-psikolojik hikmeti… Cami mimarlığı, “kubbe” imgesi… “Büyüklük” tutkusu… İnşaat projelerinin şehir-toplum-insan tasavvurlarıyla alakası… İnşaatçiliğin meslekî şehveti ve “Şantiyeler kralı” Ali Ağaoğlu… Depremlerin öğretemediği…
Mehmet Atlı, Osman Balaban, Tuncay Bilecen, Tanıl Bora, Ayşe Çavdar, Erbatur Çavuşoğlu, İhsan Eliaçık, Neşe Gurallar, Sinan T. Gülhan, Mehmet Penbecioğlu, Özgür Taburoğlu ve H. Bahadır Türk’ün yazılarıyla.
13 yorum
Hemen bir soru: Bu kitaba da başlık olan cümlenin geçtiği makaleyi okudunuz mu?
O halde İhsan Eliaçık’ın makalesini okuyun önce, sonra yine yazalım buraya.
Ben hakaret nerede anlamadım? Evliya Çelebi ‘Seyahat ya Resulullah’ dediğinde 17. yüzyıldı, şeriat Osmanlısı’ydı ve mizahı hoş karşılandı, kabul gördü. Günümüzün ‘süper demokratik’ ülkesinde tartıştığımız konuya bakın! Yazık
Bunu yalnızca başlıktan ‘hakaret’ algıladığınız için söylüyorum.
Siz yazıyı okumuş muydunuz?
Dünyayı mahvetmek serbest ama başlık atmak yasak bu ülkede.
Düz bir okumayla ifade ettiği anlamdan çok daha fazlasını ifade ediyor başlık. Din-siyaset-ekonomi üçgeninde, inşaat sektörü üzerinden yaşanan sürece ilişkin net bir “saptama”. Dikkat çekmek maksadıyla ya da hakaret etme amacıyla seçildiğini düşünmüyorum başlığın. Tam tersine okuyucuya vadettiği şeyi üç kelimeyle dışa vurmuş, özetlemiş. Kitap okunmadan içinde ne anlatıldığı anlaşılıyor…
Ayrıca biraz da o başlığı attırana kabahat bulmak lazım gelmez mi? Nasreddin Hoca fıkrasındaki gibi “Hırsızın hiç mi suçu yok”?…
Peki bunları okuduktan sonra mı yazdınız?
O bir kısım yazılar içinde İhsan Eliaçık’ın makalesi var mı?
Mimarlık bağlamı komikmiş.
Gerçek islam bu değil diyen çıkmadı mı daha?
Solculuğa, komünistliğe ve sosyalistliğe nasıl dikey geçiş yaptınız anlayamadım, daha sırada liberalizm, neoliberalizm, faşizm, nasyonalizm ve anarşizm var. Eğer ki kendi içerisinde eleştirel damar yaratma ve buna imkan verme konusunu gündeme getirmekse niyetiniz bunu hangi politik, siyasi akımların becerip hangilerinin beceremediği tartışmaya yer bırakmayacak netlikte açıktır.
Zehra Hanım; bütün samimiyetimle düşüncelerinizi en az kendi düşüncelerim kadar kıymetli bulduğumu ifade etmek isterim. Hassasiyetlerimizin de denk düşebileceğini kestirebiliyorum yaklaşımınızdan.
Ne var ki “tartışma yaratan öznenin gerçek özneymiş gibi kullanıldığı“ yorumunuza katılamıyorum. Hele hele söz konusu başlığın bilerek, isteyerek, hakaret niteliği taşıyacağı riski fark edilerek kullanıldığına hiç mi hiç katılmıyorum.
Yine de okuryazar kitlede bu intiba uyanabiliyor ise siyasi taraftarlık ekseninde değil, dini sembollere karşı duyarlılık ve hassasiyet özelinde, başlık maksadını aşıyor diye yorumlanabilir.
Toplumun tüm katmanları üzerinden, “kitabı okumadan” başlığın geride bırakabileceği tortu ve intiba çerçevesinde yukarıdaki cümleye katılabilirim. Ancak bu da ayrı bir tartışma kapısı aralar…
Yazarlar ya da kitap, daha okunmadan kapağı veya başlığı ile bıraktığı izlenim üzerinden niyet sorgulamasına tabi tutulabilir mi?