Tekel Likör Fabrikası Tartışmasında 2005 Yılına Geri Gidelim…

Tekel Likör Fabrikası'nın arazisi ile ilgili gelişmelerin artık iyice gün yüzüne çıktığı 2005'te, Arredamento Mimarlık dergisi 6 sene aradan sonra Robert Mallet-Stevens'ı bir kez daha konu yapmıştı.

Dosyanın giriş yazısında Uğur Tanyeli hem mimara hem de fabrikaya ve arazisine vurgu yapan şöyle bir yazı kaleme almıştı:

“Robert (ya da yaygın kullanımlar, Rob) Mallet-Stevens iki dünya savaşı arasındaki dönemin en önemli Fransız mimarlarından biri. Ünü, Almanca konuşan öncüler ve Le Corbusier gibi “en büyükler” tarafından gölgelense de, onun dönemi bağlamında çok temsil edici bir ağırlığı var. Ne yazık ki güncel mimarlık dünyası bu ağırlığın yeni yeni farkına varıyor. Bu durumun nedenlerinden biri Mallet-Stevens’ın Modernizm içinde aykırı denebilecek bir duruşa sahip olması olabilir. Onun mimarlıktan, mobilya ve vitrin tasarımına varan geniş ilgi alanı öncüler çağının çoğul çalışma alışkanlıklarının biraz dışında. Örneğin, çoğul çalışma alanlarını hep endüstri merkezli tarif eden veya öyle olduğunu iddia eden Bauhaus’çuların aksine, o zanaat eğilimli bir geleneğin taşıyıcısı. Öte yandan ise, ürünlerindeki tasarım özellikleriyle tam bir Modernist olmaktan çok, Art Deco ve Modernizm’in arakesit alanını tanımlıyor. Onu tarihin çarpıtıcılığını göze alarak bir manyerist olduğu bile söylenebilir.

Türkiye açısından ise Mallet-Stevens’in özel bir yeri var. İstanbul’da bir yapısı bulunuyor. Mecidiyeköy Likör Fabrikası. Yani neredeyse tüm tasarımları Paris ve yakın çevresinde konumlanan bu önemli Modernist’in bir yapısını barındırma şansına sahibiz. Ancak, kimileri için bu bir şans olmaktan çok, şanssızlık olmalı. Nitekim, hemen Ali Sami Yen Stadı yanında konumlanan bu yapı, geniş arazisi nedeniyle çoktan ağız sulandırmaya başladı. Tabii ki yıkıp yerine bir alışveriş merkezi yapmanın dayanılmaz cazibesi var. Özetle Türkiye’deki ve Fransa dışındaki tek Mallet-Stevens yapısı tehdit altında. Zaten, Özelleştirme İdaresi yapıyı özgün ayrıntılarından soyup çıplak bir kabuk haline getirerek yıkımın arkaplanını çoktan hazırlamıştı. Sonuçta, bildik dirençler nedeniyle, ilgili İstanbul 1 Numaralı Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Bölge Kurulu yapıyı korunmaya değer taihsel eser ilan etme teklifini geri çevirmiş bulunuyor. Gerekçe ise, yapının geçirdiği değişiklikler nedeniyle, başlangıçtaki özgün niteliğini kaybetmiş olması. İlahi, Kurul üyeleri, bu mantıkla siz Topkapı Sarayı’nı bile koruma kararı alamazsınız. O da başlangıçtaki özgün niteliklerini kaybetmiştir zaman içinde. Ne denir? Allah akıl fikir versin. Kimler mi? Koruma Kurulu’na, yapının arsasına göz koyana, buna çanak tutan kuruma, ses çıkarmayan kamuoyuna, ilgi göstermeyen basın organlarına, üstüne alınan alınmayan herkese… Ama çok iyi biliyoruz ki, akıl göklerden sepetle indirilir Bir şey değil; akıl bir toplumsallık zemini içinde ya üretilir ya da burada olduğu gibi üretilmez.”

Etiketler

Bir yanıt yazın