TMMOB Şehir Plancıları Odası Ankara Şubesi tarafından her yıl düzenlenen geleneksel sergilerin 10.'su "Arada Bir Yerde Ankara" temasıyla, 6 Eylül - 26 Eylül tarihleri arasında, Çankaya Belediyesi Doğan Taşdelen Çağdaş Sanatlar Merkezi Osman Hamdi Bey Salonu'nda ziyaret edilebilecek.
Başkent oluşunun ilk yıllarından beri sürekli değişen, dönüşen Ankara, geçmişine, geleceğine, şimdiye dair neler söylüyor bize? Bir yandan Ulus`tan Yenişehir`e ve diğer rotalara genişleyen Ankara`nın yarım kalan, bitmemiş planlarıyla sürekli anımsanan geçmişi, öte yandan da dönüşebileceği tüm olasılıklarına kapı aralayan kentin geleceğinin hayalleri, Ankara`yı geçmiş ve geleceğin, eski ve yeninin, kalıcılık ve geçiciliğin bir arada olmasından kaynaklanan bir “araf” kente dönüştürür. Gri şehir ne siyah ne beyazdır, arada kalmış bir kenttir. Zıtlıklar, çelişkiler onu herkesin ayrı duyguları barındırdığı araya sıkışmış bir Ankara`ya dönüştürür. Nesiller boyu kentte yaşayan insanların aidiyetlerini duygularına ve kimliklerine yansıttıkları kent, kendine gururla Ankaralı diyenlerin evi olurken; aynı zamanda köksüzlerin, evinden uzakta olanların yeni evi olmaya öykünür. Ankara yıkımların, ümitsizliğin, yalnızlığın kenti; öte yandan yeniden yapılanmanın, umudun, dayanışmanın kalbidir. Mekânsal anlamda kır ve kenti bağlayan, arada bir kentleşip, arada bir kırsalın ortasında kalan, zamansal algıda ise geçmiş ve geleceği bağlayan bir eşik gibidir. Ankara, arada kalmış, arada bir yere sıkışmış, arada bir hatırlanan, arada bir unutulan, arada bir uğranan, arada bir uzaklaşılan bir yer… Tüm bunlara rağmen Ankara, tüm zıtlıklarıyla, tüm olasılıklarıyla, tüm planlarıyla eşzamanlılığı ve çoğulculuğu barındırıyor içinde. Sizleri de bunu paylaşmaya davet ediyoruz.
TMMOB Şehir Plancıları Odası Ankara Şubesi olarak daha önceki yıllarda gerçekleştirdiğimiz sergilerde Ankara`nın kent merkezleri Ulus ve Yenişehir`e odaklandık. 2019 yılında “Bilinmeyen Ulus” sergisiyle Ulus`un bilinmeyen yönlerini ortaya çıkarmayı hedefledik. 2020 yılında pandemi sebebiyle açılışını ertelediğimiz, Yenişehir`in değişken yapısını irdeleyen “Yarım Kalan Yenişehir” sergisini 2021 yılında izleyicisiyle buluşturduk. 2022 yılında kente daha bütüncül bir yaklaşımla bakan, Ankara`ya, Ankara`nın insanlarına ve duygularına odaklanan “Duygular Coğrafyası Ankara” sergisini gerçekleştirdik. 2023 yılında ise Ankara`nın başkent oluşunun yüzüncü yılında gerçekleştirdiğimiz “Olasılıklar Üzerine Bir Sergi: Ankara” sergisinde kentin dünü, bugünü ve yarınının olasılıklarını keşfe çıktık. Tüm bu sergilerin ardından bu yıl “Arada Bir Yerde Ankara” sergisi ile karşınızdayız.
Tüm sergilerimizde benimsendiği gibi, yine sergi ürünlerinin bir dizi atölyenin çıktısı olarak üretilmesini amaçladık. Atölyeler, kolektif ve interdisipliner üretim sürecini teşvik eden, bütünleştirici, kapsayıcı, eşitlikçi ve adaletli bir bakış açısını benimsemektedir. Bu amaçla yürütülen atölyelerin her birinin açıklamaları kendi manifestolarında sunulmuştur. Bir arada düşünme, üretme ve ortak karar alma kültürünün bir parçası olarak düzenlediğimiz atölyelerin ürünlerini umarız siz ziyaretçilerimiz de beğenirsiniz.
Yürütücüler: Sezen Savran Penbecioğlu, Berk Kesim, Nilüfer Baturayoğlu Yöney
“I cannot make you understand.
I cannot make anyone understand what is happening inside me.
I cannot even explain it to myself.”*
(Franz Kafka-The Metamorphosis)
Kentler sürekli bir metamorfoz halindedir. Bu çevresel başkalaşım zamanda çözünür, kentin bambaşka yüzlere sahip olmasını sağlar. Gece karanlıkta, gündüz aydınlıkta ayrıdır. Dönüşüm kentte tarihçidir; mekanda birikir, izler bırakır.
Kent, mirasını yapılı çevresiyle açığa vurulur. Kentsel başkalaşım çok boyutludur: Mekânda, zamanda ve insanda izi sürülebilir. Kentte metamorfoz; döngüler, birbirine zıt haller ve arada kalmışlıklar yaratır. Dönüşüm, bu arada olunan eşiklerde belirginleşir, netleşir.
Urban Metamorphosis atölyesinde kentteki döngüleri, zıtlıkları ve eşikleri ortaya çıkarmak için onu ters yüz ettik, iç içe geçirdik, yan yana biriktirdik. Video çalışması, fotoğraf, kolaj ve üç boyutlu üretimler halinde çeşitlenen yöntemler vasıtasıyla kente dair taşıdığımız merakı sizlere sergi ürünlerimiz olarak sunuyoruz. Sizleri de bu meraka ortak olmaya çağırıyoruz!
*”Size bunu anlatamam. Kimseye bunu anlatamam. İçimde neler olup bittiğini kendime bile açıklayamam.” (Franz Kafka-Dönüşüm)
Yürütücüler: Urban.koop – Ahmet Onur Altun
Kent gündemini yıllardır meşgul eden yeni bulvarlarıyla, yoğun yağışlarda dolan batçıklarıyla, yetersiz toplu ulaşım olanaklarıyla kent sakinlerini bireysel araç sahipliğine neredeyse mecbur bırakan Ankara`da yaya olmak nasıl bir his? Belirli yaya dostu alanların dışında, motorlu taşıt odaklı planlanan ulaşım senaryosu içinde kent içi ulaşımı ve trafiği rahatlatması vaadedilen, tartışmalı ana ulaşım akslarında bir yaya olarak seyahat etmek ve bu alanları deneyimleyerek otoban kenarlarında yaya erişimi olan ama yaya dostu olmayan, arada kalmış, zaman zaman genişleyen zaman zaman daralan ve hatta zaman zaman yok olan mekânlarda yaya olarak seyahat etmek bize ne hissettiriyor? Mecbur kalmadıkça kullanmadığımız, kullanmak istemediğimiz, bu arada kalmış alanlar kent mekânın bütününde nerede yer alıyor?
Çalışma ile ODTÜ A1 girişinden başlayarak, Eskişehir yolu boyunca Gökkuşağı`na kadar yaya olarak seyahat etmenin yayalar üzerinde yarattığı hisleri ve duyguları ortaya koymaya, arada kalan bu mekânları deneyimleyerek araç içinden değil, yaya gözünden otoban üzerinde seyahat etmenin etkilerini anlamaya ve anlatmaya odaklanıldı.
Araç odaklı planlanan kentlerde yaşamanın zorlukları artık günlük yaşantımızın parçası haline geldiği için sıradanlaşarak kendini unutturuyor. Kimsenin mecburen arabaların içinde ve aralarında sıkışıp kalmadığı kentler birer ütopya değil.
Yürütücüler: Hülya Çetinkaya
“Ben kimim?” “Neredeyim ben? ” “Ben nereye aitim? ”
“Bir yandan özgürlüğe düşkündür insan ruhu, diğer yandan tutunacak dal arar.”
Adem Güneş-Aidiyet – Aile İle Bağlanma
Bizler, şehirlerin karmaşıklığı içinde kaybolmuş bireyleriz. Bu karmaşada kendimizi bazen ait ,bazen yalnız ve aidiyetsiz hissederiz. Her birey kendine ait bir odanın, bir evin veya bir mekanın varlığına ihtiyaç duyar. Her gün sokaklarda dolaşırken, bir yandan hem varoluşumuzu pekiştiren hem de aidiyet duygusuyla bağlantı kurabileceğimiz mekanlar ararız.
Aidiyet ve aidiyetsizlik kavramları bireyin yaşadığı mekanlarla, sahip olduğu nesnelerle ve dahil olduğu kamusal alanlarla doğrudan ilişkilidir. Ev gibi mahrem yapıda olan mekanlar kadar cadde, sokak, ve bütün bir şehir gibi kamusal alanlar da bu ilişkiye dahildir.
Kendine Ait Bir Oda: Virginia Woolf‘un söylediği gibi, her bireyin yaratıcılığı için bir alanı olmalıdır. Bazen fiziksel bir oda olabilir, bazen de kişinin kendi iç dünyasında var olan bir mekandır. Bu alanlar, bireylerin kendi kendilerini ifade etmeleri, düşünmeleri ve yeniden doğmaları için önemlidir.
Öyleyse bir odada ikamet etmek ne demektir? Bir yerde ikamet etmek, o yere sahip olmak mı demektir? Bir yere sahip olmak ne demektir? Bir yer neden ve nereden itibaren bütünüyle bize ait olur?*
*Georges Perec-Mekan Feşmekan
Kendine Ait Bir Sokak: Sokaklar insanları etkileşime sokar, birbirlerine bağlar, tekrar eden davranışlara, ortak deneyimlere sevk eder, hatıralar ve anlamlar yaratır. Her bireyin anılarla dolu bir sokak veya mahalleye sahip olma hakkı vardır. Bu mekanlar, geçmişten gelen izlerle şekillenir ve bireylerin kimliklerinin temel taşlarından biri haline gelir. Ancak sokaklar küreselleşme, modernizm ve kapitalizm tarafından işgal edilmiş durumdadırlar.
Öyleyse sokakların gerçek sahipleri yani bizler, şehrin bu parçalarını deşifre ederek sokakları tekrar ait olduğumuz ve bize ait mekanlara nasıl dönüştürürüz?
Kendine Ait Bir Şehir: Odalar bir araya gelerek evleri, evler bir araya gelerek sokakları, sokaklar bir araya gelerek şehirleri oluşturur. Bireyler şehrin kimliğini oluştururken şehirler de bireylerin kimliklerini şekillendirir. Sadece kimliklerimizin inşa alanı değil aidiyet duygularımızın da inşa edildiği, kolektif bir hafıza ve tecrübe alanıdır.
Öyleyse bir şehre alışmak ne kadar zaman alır? Bir şehri nasıl tanırız? İnsan kendi şehrini nasıl tanır? Şehre hakim olmak o şehre ait olmak anlamına gelir mi? Bir şehre nasıl ait olunur? Bir şehre ait olmak, aynı zamanda şehrin size ait olduğunu hissetmek anlamına gelir mi?
Bu atölye, görsel sanatlar ve etkileşimli deneyimler aracılığıyla kentlerin ve aidiyetin çok yönlü doğasını keşfetmeyi amaçlar. Her eser, izleyicinin kendi deneyimlerini yansıtması ve kendi kimliğiyle ilişkilendirmesi için bir fırsat sunar. İzleyiciler, sergiyi gezerken kendi aidiyetlerini, kendi yaşam deneyimlerini ve kentler üzerindeki izlerini gözden geçirme ve yeniden tanımlama şansına sahip olacaklardır. Kentin izlerini takip ederken, aidiyetin anlamını yeniden keşfedeceğiz ve kendimize ait olanı bulma yolculuğunda ilerleyeceğiz.
Kendine ait olanı bulmak ve bir şehre ait olmak isteyen herkes için işte: Kendine Ait Bir Oda, Bir Sokak, Bir Şehir.
Yürütücüler: Ankara Aks – Naz Şerife Özcan, Sıla Özcan, Barış Gür
[De]Coding_Ankara normal olanın keşfedildiği; ayrıksı olanın ortaya çıktığı ve yeniden oluştuğu bir arayüz tasarım atölyesidir.
Ankara, eski ile yeni, kalıcı ile geçici, düz ile eğri, yukarı ile aşağı gibi zıtlıkların bir araya geldiği bir şehirdir. Bu şehir, tam anlamıyla bir arada kalmışlık haliyle, sürekli bir dönüşüm ve geçişkenlik içindedir. Bu atölyede, Ankara`nın bu çok katmanlı yapısını çözümlemek için arayüzleri keşfetmeyi ve anlamayı hedefledik.
Arayüz, iki farklı bileşenin birbiriyle iletişime geçtiği bir bağlantı noktası, bir etkileşim katmanı olarak düşünülebilir. Ankara‘nın karmaşık yapısını çözmenin yolu, bu arayüzleri anlamaktan geçiyor. Atölyeye öncelikle, şehrin farklı bileşenlerini ve karşıtlıklarını deşifre ederek (Decoding) başladık. Sonrasında ise bu süreçte elde ettiğimiz verileri ve öğretileri yeniden şekillendirerek, yani kodlayarak (Coding), bir arayüz tasarladık.
Bu arayüzün sonucu olarak ortaya çıkan ürün, Ankara`nın çok yönlülüğünü yansıtan bir oyun oldu. Hikaye anlatıcılığının gücünden faydalanarak tasarladığımız bu oyunda, Ankara‘nın zıtlıklarını ve arada kalmışlıklarını hikayeler aracılığıyla ifade etmeyi amaçladık. Oyuncular, bu oyunu oynarken, atölye sürecinde gerçekleştirdiğimiz Decoding ve Coding döngülerini yeniden deneyimleme fırsatı bulacaklar.
Bu sergide sunulan oyun, ziyaretçilerin oynayabileceği bir formatta tasarlandı. Bu oyun, Ankara`yı paylaşan ve arada kalmışlık hissini deneyimleyen herkes için kolektif bir hafıza yaratmayı hedefliyor. Sergiye katılan ziyaretçiler, oyun aracılığıyla şehrin karmaşık yapısını keşfedecek ve bu keşif yolculuğunda kendi arayüzlerini oluşturma fırsatını bulacaklar.
Yürütücüler: Roof Coliving
“Gayriresmi bir kamusal yaşamın gelişmesi, insanların para ilişkileri ötesinde birbirlerini bulmalarına ve birbirlerinden keyif almalarına bağlıdır.”
Ray Oldenburg, The Great Good Place: Cafes, Coffee Shops, Bookstores, Bars, Hair Salons, and Other Hangouts at the Heart of a Community
Kentler, sadece binalardan ve sokaklardan oluşan cansız yapılar değil; insanların hikayelerini, deneyimlerini ve etkileşimlerini barındıran organizmalar gibidir. Bu karmaşık yapının içinde, ev ve iş yeri dışında kalan “üçüncü mekanlar”, toplumsal yaşamın nabzını tutan önemli noktalardır. Tarih boyunca forumlardan hamamlara, kahvehanelerden parklara kadar çeşitli formlar alan bu mekanlar, günümüzde belki daha az gösterişli ama bir o kadar da üretken ve yaşamsaldır. Özellikle kadınların kentsel yaşamdaki varlığı ve deneyimleri söz konusu olduğunda, bu üçüncü mekanlar bambaşka bir anlam kazanır. Mahalle aralarındaki küçük kafeler, parkların köşelerindeki bank grupları, bina eşikleri, toplum merkezleri, üretim atölyeleri, belediye kursları ve kütüphaneler, kadınların kendi hikayelerini yazdıkları, dayanışma kurdukları ve kent yaşamına aktif olarak katıldıkları alanlara dönüşür.
Bu atölyede, feminist placemaking uygulamaları ile iki üçüncü mekan kavramsallaştırmasının kesişiminde, marjinalleştirilmiş, kırılganlaştırılmış kadınların kendi mekansal deneyimlerini nasıl yaratabildiklerini keşfettik. Atölye katılımcıları, üçüncü mekanların toplumsal cinsiyet rolleri, güç dinamikleri, bellek, kimlik, aidiyet ve mekansal adalet bağlamında nasıl dönüştürülebileceğini keşfederek; görsel-işitsel sanat formları aracılığıyla serginin oluşmasına katkı sağladılar.
Yürütücüler: Berrak Esen, Esra Tekin, Seda Pakkan, Sevinç Kôker
Kişi mekana müdahale ettiğinde, mekan da kişiye müdahale eder ve aralarında bir iletişim oluşur. Bu iletişim zamanla mekânsal aidiyet haline evrilir.
Mekan burada hem aidiyeti üreten, hem de özne konumundadır.
Atölye ve sergi sürecinde; Mekanın ôzne olarak ele alındığı ve kente ait aidiyet ôrüntülerinin,deneysel ve disiplinlerarası sanat yolu ile araştırılması planlanmıştır.
Ôrüntüler; aşağıdaki üç ana başlık ile temsil edilmiştir.
KOMÜNAL EV
ARA MEKAN
SURLAR-SINIRLAR
Yürütücüler: O Şarkı & ŞPO Ankara Şubesi
O Şarkı, belirli temalar etrafında bir araya geldiğimiz ve temaya uygun seçtiğimiz şarkıları baştan sona dinleyip hakkında sohbet ettiğimiz kolektif bir dinleme etkinliğidir. Etkinliği “Arada Bir Yerde” sergisiyle bütünleştirecek “Bir Tahammül Egzersizi: Ankara, hikâye, o şarkı…” atölyesi ise kent yaşamı içerisinde öne çıkan deneyim ve anların müzik ile kesiştiği noktalara parmak basmak ve şarkılar, mekânlar, bellek ve hisler arasındaki iletişimi bir araya getirmek amacıyla düzenlenmiştir.
Ankara`yla kurduğumuz bağ bu kentin sevdiğimiz yönlerinin yanı sıra “arada bir yerde” kalmış mekansal ve kültürel unsurlarına tahammül gerekliliğini de kapsıyor. Bu tahammül durumu hoşgörü/empati duygusuyla değiştirme/müdahale potansiyelini beraberinde taşıyor. Şimdiye dek birçok farklı alanda yaratıcı çabaya imkân veren bu durumu, biz de bu kez müzik alanına taşıdık. Atölyeler öncesi yine ŞPO Ankara Şubesi`yle birlikte gerçekleştirdiğimiz buluşmalardaki “Ankara`daki anılarını hatırlatan” ve “Ankara`nın sanatsal ruhunu hissettiren” temaları ile birlikte bize yol gösteren atölye temaları ise şu şekildeydi: “Ankara`ya ait hissettiren”, “Ankara`ya yabancılaştıran”, “seni Ankara`da tutan” ve “Ankara`da en sevdiğin rotayı hatırlatan”. Ulus`tan İncek`e farklı rotalar, bizi bu şehirde tutan, bu şehre ait hissettiren ya da yabancılaştıran hikayelere ev sahipliği yapan birbirinden farklı mekanlar, bazen gözlerimizi dolduran bazen de elde kaşık Ankara havası oynama isteği uyandıran şarkılar eşliğinde şimdi bir haritayla karşınızda.
Yürütücüler: Ceren İlter Soy, Betül Buldak
Atölye kapsamında, önemli bir kent merkezi olarak, her kesimden kitleyi karşılayan Ankara Kızılay`da, sosyal hareketliliğin yoğun olduğu (Sakarya Caddesi, İnkılap Sokak, Yüksel Caddesi, Konur Sokak gibi) yerlerin, son dönemlerdeki değişen karakterine odaklanılmaktadır. Kentin kolektif belleğinde yer etmiş sosyal etkileşim merkezi sayılan bu alanlardaki sokak ve mekanlar, ortaya çıkardığı sosyal ve kültürel yapı ile bir döneme damgasını vuran önemli kamusal alanları oluşturmaktadır. Günümüze kadar gelen bu süreçte değişen kentleşme politikaları ile sosyal dinamiğin yer değiştirmesi sonucu etki ve cazibesini yitiren bu alanların geçmiş ve günümüz arasındaki bağlantı noktalarına, mekânsal, kültürel ve yaşamsal unsurlarına bakma deneyimleri incelemeyi hedeflemektedir.
” … Yüksel ve Sakarya Caddeleri, barındırdığı derin geçmişi ve bugün hala sunabilecekleriyle Ankara`nın toplumsal belleğinde derin izler bırakan mekânlar olarak karşımızda durmaktadır. Bu mekanlar, sadece Ankara‘nın değil, Türkiye‘nin toplumsal, kültürel ve politik tarihine tanıklık etmiş, insanların bir araya gelerek direnişlerini, umutlarını ve hayal kırıklıklarını paylaştığı alanlar olmuştur. Özellikle İnsan Hakları Anıtı`nın varlığı, bu bölgeyi sadece fiziksel bir mekân olmaktan çıkarıp, politik itirazların, insan hakları mücadelesinin ve toplumsal dayanışmanın sembolü haline getirmiştir.
… Ankara‘nın bu sokakları -belki de çatlakları- hala insanın insana tutunduğu, direnç gösteren mekanlar barındırmaktadır. Sakarya`da, Konur`da ve Yüksel`de hala varlığını sürdüren ve direnen “arada” mekanlar, bu dönüşüme karşı ayakta kalma mücadelesi vermektedir. Şehrin göbeğindeki bu “arada kalma halleri” halen bu çatlaklarda tutunabilmektedir. Bu mekânların varlığı hem bir direnişin sembolü hem de yeni bir kamusal mekân kurma ihtimalinin işaretidir.”
Yürütücüler: Esra Gürel
Şehirlerdeki kamusal mekânların düzeni, tasarımı ve kullanımı, insanların günlük yaşamlarını ve algılarını derinlemesine etkiler. Kişilerin bu mekânsal deneyimleri, onların bireysel ve toplumsal kimliklerinin bir parçası haline gelir. Bu atölye, katılımcıların kamusal alanlardaki deneyimlerini gözlemlemelerine ve bu gözlemleri psikocoğrafik dökümantasyon teknikleriyle (eskiz, fotoğraflama, video kayıt vb.) kaydetmelerine olanak tanır.
Atölye İçeriği ve Süreci:
Gözlem ve Deneyim: Katılımcılarla, Ankara‘nın çeşitli kamusal mekânlarında belirlenen rotalar üzerinde buluşmalar düzenlenmiştir. Katılımcıların bu mekânları hem bireysel hem de toplu deneyimler bağlamında gözlemlemeleri hedeflenmiştir.
Psikocoğrafik Dökümantasyon: Katılımcılardan, kamusal mekândaki deneyimlerini, insan etkileşimlerini ve kendi duygusal deneyimlerini psikocoğrafik dokümantasyon teknikleri (eskiz, fotoğraf, video kayıt) ile kayıt altına almaları beklenmiştir.
Görselleştirme Teknikleri: Atölye süreci boyunca kaydedilen deneyimlerden yola çıkarak üretilen eskizler, çekilen fotoğraflar kullanılarak ortak bir kolaj çalışması yapılmıştır.
Yürütücüler: Anlı Ataöv, Can Gölgelioğlu
Kentsel dönüşüm uygulamasının yaygınlaşmasıyla teker teker yok olan bu binalar, geçmişin tasarım temsilleri, dünyaya meydan okuyan kocaman yaşamların barınakları. Ömür boyu biriken anıların mekansal referansları, “gelir, yıkar, gider” sloganıyla bir hafta kadar kısa bir sürede yıkılan, sonrasında yerini aylarca boş kalan alanlara bırakıyor. Eski sakinler ise kentin çeşitli noktalarına dağılıyor.
Arada Bir Yaşam, 1960`ların geleceğini, bugünün ise geçmişini temsil eden, Ankara`nın Güvenevler, Kavaklıdere, Barbaros, Çankaya, Seyranbağları mahallerinde yer alan apartmanların mekana ve yaşama dair inceliklerini irdeliyor. Çalışma, bir yandan, insan ve mekan ilişkisine odaklanarak apartmanların öne çıkan estetik özelliklerini ve duygulanımsal öğelerini ortaya koyarken; diğer yandan, mekanın gözle görülmeyen tarafını, apartman sakinlerinin geçmiş ve bugünkü yaşamsal deneyimlerinin vurgusunu sergiliyor, geleceğe dair öngörülerini belgeliyor.
Sonsuz deneyimlerle anlam bulan bu mekanlar kendilerini yıllar boyunca yeniden üretmeye devam ederken, yıkım kararları bu kadar kolay verilmemeli! Bir dönemin tasarım kültürü, bu kültürün ürettiği mekanlar ve o mekanlarda biriken bu yaşam bizim!
Yürütücüler: Bahadır Duman, Ceren Gamze Yaşar, Pelin Kılıç
Takım elbiseli şehrimizde, Ankara sevgimizden bu şehrin güzel yanlarını görmeye epey uğraşıyoruz fakat bu şehir başkent olduğu kadar da uğraşılmış çirkinlikler diyarı. Boş duran Gökkuşağı refüj çarşısını görünce sinirleniyorduk ama çarçur edilmiş kaynaklara ve kent mekanına göre göre gülmekten başka yapacak bir şey kalmadı. Kaç günde yapıldığı ile övünülüp isim olarak konan sonrasında bir de su basan “battı çıktılar”, bir dünya para gömülmüş kent kapıları, kim kırdı değil kim yaptı demek gereken fıskiyeler, inşasıyla-işletmesiyle safi kamu zararı dinazorlu dev parklar, plastik kayalar, olmadık kuleler, geçilemeyen katlı kavşaklar, tarlalara yayılmış birbirinin aynı yavan ve biçimsiz apartmanlar, 80 santimlik kaldırımlar, iki üç katlı mahallelerin ortasında yükselmiş, kendini kanıtlama derdinde fallik binalar ve üzülerek bulacağınızı bildiğimiz niceleri. Bu atölye, uğraşılmış çirkinliklerde markalaşacak kadar çok örneğe sahip şehrimizde bu sefer sizi sinirlendirerek güldüren, o yerlerin ve o anların fotoğraflarının peşine düşmektedir.
Atölye, 25 Temmuz – 15 Ağustos tarihleri arasında açık çağrıya çıkarak, Ankara`lıların bu sürecin parçası olmaya davet etmiştir. 40`tan fazla katılımcı ve 150`den fazla fotoğrafın bir araya gelmesiyle oluşturulmuş bu seçki ile duvar üzerine bir yerleştirme kurgulanmıştır. Bu atölyenin temel amacı kentlilerin görsel hafızanın bir parçası olmasını sağlamak ve birlikte Ankara`nın kentsel dinamiklerini kayda alabilmektedir. Fotoğraflar eş zamanlı olarak @ankara_iloveyoubut_ hesabından yayınlanmaktadır. Sizler de bu atölyenin bir parçası olmak için fotoğraflarınızı bize yollamayı unutmayınız.