Çarşamba Seminerleri'ne bu hafta "ekoloji" temasıyla Mine Yıldırım konuk oluyor. Seminer, 24 Mayıs'ta MSGSÜ Video Konferans Salonu'nda yapılacak.
Lisans ve yüksek lisans çalışmalarını Boğaziçi Üniversitesi Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler bölümünde tamamlayan Mine Yıldırım, doktora çalışmalarını, The New School Üniversitesi Siyaset Bilimi bölümünde sürdürüyor. Doktora tezinde, İstanbul’daki sokak hayvanı popülasyonu idaresinin, süregelen hayvan itlaf ve tecritlerinin, siyasi, iktisadi, sembolik ve mekansal arkaplanı ve dinamikleri üzerine çalışıyor. Hayvan tecrit mekanlarının içinde yer aldığı marjinal kent coğrafyalarında, insan-hayvan ilişkisini kateden şiddet, siyasi dışlanma ve marjinalizasyon, adalet arayışı ve kanun ilişkisini ortaya çıkarmak, bu ilişkiler ağı içinden şehrin içinden geçtiği yıkım ve yeniden inşa süreçlerini düşünmek, çalışmalarının temel motivasyonu.
Hayvanların hayatlarını etkileyen gündemleri özellikle şehrin gündemiyle bir arada düşünmeye çalışan Dört Ayaklı Şehir topluluğuyla birlikte İstanbul ve tüm Türkiye’deki hayvan hakları ihlallerini raporluyor, takip edilebilen vakalarla ilgili hukuki mücadele yürütüyor.
“İstanbul’da Hayvan Tecrit Coğrafyaları” başlıklı sunuşunun tanıtım metninden:
“İstanbul’un köpekleri, şimdiye dek eşi benzeri görülmemiş bir yıkımın eşiğindeler: İstanbul küresel bir şehir olarak yeniden inşa edilirken, köpekler sokaklardan koparılıp devasa tecrit merkezlerine kapatılıyorlar. Şehrin çeperlerine, birer şantiye alanına dönüşmekte olan ormanlara, sanayi havzalarını birbirine bağlayan, insan yerleşiminden uzak arazilere, ölüme terk ediliyorlar. Terk edildikleri yerlerde ise mekânsal ayrışma ve dışlanmanın, yerinden edilme, mülksüzleşme ve şiddet sarmalının içine çekiliyorlar.
Bu çalışma, İstanbul’da sokak köpeklerinin giderek silikleşen ayak izlerini takip etmeye, onların şehrin yıkım alanları üzerinde gezinen yorgun bedenlerine tanıklık etmeye çalışıyor. Yerel yönetimler eliyle sokaklardan toplatılan köpekleri, şehrin çeperlerindeki hayvan tecrit mekânlarında, inşaat sahalarında, şantiye alanlarında, ormanlarda, terk edilmiş arazilerde ararken, İstanbul’un köpeksizleşmesini mümkün kılan iktisadi, siyasi ve mekânsal mantıkları anlamaya çalışıyor.
Hayvan bedenlerine yönelik ‘büyük kapatma’yı, sınırlı tanımlı, sabit, mekânsal geçirgenliği kısıtlı kapalı mekânlar üzerinden düşünmek yerine, tecritin toplumsal ve siyasi etkilerini ve mekanizmalarını da anlamımıza mümkün kılan tecrit coğrafyalarının içinden ve üzerinden düşünüyor. İki alanda, Sarıyer, Kısırkaya’da ve Pendik, Kurtköy’de devam eden etnografik araştırmanın sağladığı içgörüler eşliğinde, tecrit edilen ve yersizleştirilen sokak köpeklerinin izinde, İstanbul’da değişen insan-hayvan ilişkisinin örtük ama kuvvetli mekanizmalarını, şehrin çeperlerinde değişen denetim mekanizmalarını, kanun ve şiddet ilişkisini, adalet arayışını tartışıyor.”