IABA Programı Belli Oldu

IABA 2. Uluslararası Mimarlık Bienali 2013 7 Eylül – 7 Ekim 2013 tarihleri arasında gerçekleşecek.

Mimarlar Odası Antalya Şubesi Yönetim Kurulu, her üç yılda bir yapılan Dünya Mimarlık Kongresi’nin, 2023 yılında (Cumhuriyetimizin 100. yılında) Antalya’da yapılması için, 2008 yılından bu yana önemli çalışmalar başlatmıştır.

Bir çok konuda düzenlediği sempozyumları, her yıl uluslar arası düzeye taşıyarak hazırlık yapmaktadır. Diğer yandan Şubemiz, özellikle turizm kentlerinde, örneğin Venedik’te düzenlenen “Mimarlık Bienalleri”nin bir örneğini, iki yılda bir kentimizde düzenlemeyi hedeflemiştir. İki yılda bir düzenlenecek Bienallerin, 2023 yılına kadar, Mimarlık Kongresi’nin düzenlenmesine katkı sağlaması, bu tarihten sonra da, iki yılda bir varlığını sürdürmesi düşünülmektedir.

Bienal kapsamında; bölgemizden, ülkemizden giderek dünyanın çeşitli ülkelerinden mimarları, sanatçıları ve mimarlık dostlarını, birikimlerini, hayallerini, başarılarını, direndikleri, direnemediklerini, mimarlık kültürünü, yapıları, kentleri ve çeşitli açılardan sorunları, doğru çözümleri , içtenlikle ortaya dökebildikleri, paylaştıkları bir ortam amaçlanmıştır.

Bienal; oluşturacağı uluslararası ve ulusal platformlarda, her iki yıl için belirlenecek teması ile geniş bir kitleye hitap edecek biçimde mimarların, tasarımcıların, plancıların, akademisyenlerin, sanatçıların, politikacıların, mimarlık öğrencilerinin, kentlilerin ve diğer katılımcıların birlikteliği ile önemli bir tartışma ve fikir ortamını yaratmayı hedeflemektedir.

IABA 2013 TEMA “ŞABLON / TEMPLATE”

Küreselleşme kavramının arkasında itici güç olarak kabul edilen ve giderek ivme kazanan teknolojik gelişmeler yaşamın her alanında radikal dönüşümler yaşanmasına neden oluyor, sosyal, ekonomik ve kültürel ortamı kendi öncelikleri içinde yeniden yapılandırıyor. Bu dönüşümler ‘geleneksel’, ‘yerel’ ve ‘bağlamsal’ değerleri bir yandan küresel ortama taşıyıp yaygın biçimde paylaşılmasını getirirken, öte yandan bu değerlerin küresel kültürün önceliklerine göre aşınmalarına, özgün niteliklerini yitirmelerine ve tüketime açılmalarına neden oluyor. Başta mimarlık olmak üzere sanat ve tasarımın hemen her alanında üretim ve tüketimin biçim ve ilişkileri yeniden düzenleniyor, yeni meşruiyet zeminleri oluşuyor.

Tüketim, bilişim teknolojilerinin birincil var olma ortamını oluşturuyor. Sanal ortam, hemen her şeyde olduğu gibi, tasarım ve sanatı bir tüketim ortamı olarak algılıyor, geniş kitlelere ulaştırılmasını, buna yönelik olarak kolay ve hızlı üretilebilir, denetlenebilir ve tüketilebilir olmasını hedefliyor. Bu beklentiyi karşılamaya yönelen üretim biçimleri bir yandan tüketimi ivmelendirecek ‘çeşitlenme’, ‘özelleşme’, ‘kimlik yaratma’ gibi kavramları öne alırken öte yandan bunların öngörülen standartlar içinde kalmasını ve yeniden üretilebilir olmasını hedefliyor. Bir başka deyişle ‘özgürleşme’, ‘bireyselleşme’, ‘çeşitlenme’, ‘özgün olma’ gibi kavramlarla onlarla çatışması kaçınılmaz olan ‘standartlaşma’, ‘denetlenebilir olma’ ve ‘üretime yönelik tipleşme’ kavramları bir araya getirilmeye çalışılıyor. Bilişim teknolojisi bu çatışma ve çelişkiyi çözmek için “şablon” adı verilen bildik bir gereci, yeniden işlevselleştiriyor, daha “özgürce kullanılır ve kişiselleştirilebilir” gibi görünen “yeni bir şablon” kavramı yaratıyor. Yazım ve çizim işlerinden rapor ve dosya hazırlıklarına, sunumlardan, sosyal iletişime ve alışverişden bilgi üretmeye, aktarmaya ve değerlendirmeye hemen her şeyin bir şablonu var. Bu şablonlar biryandan işimizi kolaylaştıran, önümüzü açan, yol gösteren araçlar olarak sunulurken öte yandan bireysel katkılarımıza, kişiselleştirmelere ve yaratıcılığa açık bir ortamı temsil edermiş gibi gösteriliyorlar. Şüphesiz şablonların yaşamımızdaki varlığı sadece ekranlarla da sınırlı değil, dijital operatörlerle yaptığımız telefon konuşmalarından, otomobillerin göstergelerine, mesaj yazma biçimlerimizden duygu ve düşüncülerimizi ifade etme biçimlerimize kadar yaşamın her alanında belirleyici, kural koyucu ve gelenek oluşturucu oluyorlar, gündelik ve gerçek yaşamın bir parçası haline dönüşüyorlar. Sanal ortam ve onun değerleri ile gerçek yaşam arasındaki sınır ve farklar buharlaşıyor. Gündelik yaşamın kültürü içinde zaten var olan şablonlaşma olgusu giderek tüm yaşam alanlarını kapsıyor.

Sanal ortamın yarattığı şablonların gerçek yaşamı yeniden kurma, bu kurgunun sanata ve tasarıma yansıma biçimleri çok boyutlu bir tartışma zemini hazırlıyor. Özellikle mimarlık gibi bağlam ve yere bağlı bir üretim biçimi küreselleşme ortamında ait olduğu yerden bağımsızlaşan girdilerin baskınlığı altında yeniden tanım ve anlam kazanıyor. Mimarlığa yönelik olarak ‘çağdaş’, ‘özgün’, ‘güncel’, ‘modern’, ‘yenilikçi’ olmanın sınırları mesleğin kendi iç dinamiklerinden çok üretim biçimini yönlendiren şablonlar tarafından belirleniyor. Gelişmiş şablon formatları, şablon kavramının kısıtlarını ve tipleştirme özelliklerini saklayarak şablon düşüncesi ile yaratıcılık ve özgürlük arasındaki sınırları, kavram karşıtlıklarını yok etmeye çalışıyor.

2. Uluslararası Antalya Mimarlık Bienali “Şablon / Template” temasından hareketle gündelik yaşamımızı, sanat ve mimarlığı şekillendiren şablonları, onların kültürel ortam içinde var olma ve meşrulaşma biçimlerini, şablonlara bağlı olarak gelişen üretim ve tüketim ilişkilerini, yapı ve kent ölçeğine yansıma biçimlerini tartışmaya açacak, alternatif varoluşlar, “anti-şablon ve şablon tanımazlık” için zemin oluşturmaya çalışacak. “Şablon / Template” başlığının kapsadığı zenginlik içinde küresel/yerel, doğu/batı, sanal/gerçek, kalıcı/geçici, gibi pek çok komşu kavram çiftini ve alt temaları birlikte içermesi bekleniyor. Çok girdili kültürel yapısı içinde Türkiye ve Antalya bu tartışma çerçevelerine yönelik olarak, küresel ölçeğe taşınabilecek, özgün bir örnekleme zeminini temsil ediyor.

Etiketler

Bir yanıt yazın