Disiplinlerarası gençlik buluşması Poedat Konferansı 2015 kapsamında Ceren Akçay tarafından sunulacak etkinlik 6 Aralık 2015 saat 16:30'da Studio-X İstanbul'da.
Yeni yaygınlaşan “landsounds”, “mekânın sesi” anlamını karşılayan, görsel ve işitsel sanatların birleştirilmesi ile ortaya çıkan duyusal bir sanattır. Asıl temel amaç görsel ve işitsel sanatlar arasındaki doyurucu etkileşimleri ortaya çıkarmaktır. Aynı topraklarda büyümüş ve yaşamış insanların ortak algıladıkları seslerin tüm anlamlarının vücut bulduğu, notaların müzikle kurduğu bağları bize farklı bir yöntemle anlatmaktadır. Ortaya çıkan ürünler, insanı üzerine daha fazla okumaya-araştırmaya, paylaşmaya, konuşmaya ve tartışmaya itmektedir.
Her iki sanat dalı arasındaki etkileşimleri araştıran sanatçılar, kişisel ve toplumsal süreçlerle müziğe duydukları ilgiyi birleştirerek ortaya sanat eserleri çıkartmaktadırlar. Eserlerde; sanatçının anlatmak istediği, yaratmak istediği veya hissettirmek istediği bu etki küçüklükten gelen ve bilincimize yerleşmiş ses ve renklerin duygusunu kullanarak mümkünleştirilmiştir.
Türkiye’deki önemli temsilcisi ise Cevdet Erek’tir. Cevdet Erek, güncel sanat ortamında sesin, mekânın ve ritmin en sıkı takipçisi olarak bilinmektedir. Sesin tekniğinden çok dokusuna verdiği vurguyla farklı eserler çıkartmaktadır. Mimarlık okumasının yaratıcılığına katkılarını zamanla-mekânla çalışmak, mekân kurmak ve tasarım eğitimlerinin çoğu gibi problem çözümü ve çözümün planlanması olarak açıklar. Mekânla çalışanların bir süre sonra kendiliğinden birtakım sistematik, hissel ve tesadüfi çıkarımlarının olmaya başladığını savunur. Çalışmalarında mimarlık alt yapısından gelen görsel ve kuramsal tecrübeyi aktararak ve karma ürünler elde ederek “mekâna özgü” işler üretmektedir. “SSS: Sahil Sahnesi Sesi”nde ise bir halıya dokunmak vasıtasıyla dalgaların kıyıda yarattığı ses dünyasını taklit etmektedir.
Mimarlık eğitiminde çokça uğraşılan soyutlama, mekânsallaştırma ve duyumsama gibi kavramlar aslında ritimle değişkenliğe uğrayan kavramlardır. Bu bağlamda müzik ve mimarlık, formu ve ritmi belirleyen ortak matematiksel bir düzenden oluşmaktadır.
Hem işitme hem de görme gibi iki temel duyumuz arasında bağ kurarak ortaya çıkan bu yeni sanat yaratıcılığı geliştirmek ile birlikte mekân ile ses arasındaki bağlamı kuvvetlendirmektedir. Ritmi kavramsallaştırarak ortaya çıkan bu eserler insanda farklı bir algılamanın yolunu açarak algı boyutlarının gelişmesini ve büyümesini sağlamaktadır.
Yaratıcılığı geliştiren bu çalışmaları destekleyecek şekilde kâğıttan ses üretilmesi istenilerek farklı ritimlerin mekânla ve nesneyle nasıl değiştiği deneyimlenecektir.