Street View: Kültürler Arası Bir Tasarım İşbirliği

İsveç’ten ve Türkiye’den farklı alanlarda uzman sekiz tasarımcıyı, İstanbul’daki yerel zanaatkarlar ile bir araya getiren, kültürler arası bir tasarım işbirliği olan Street View Projesi 15 Ekim - 15 Kasım tarihleri arasında In-Between Design Space’te sergileniyor.

Street View, İsveç Enstitüsü ve İsveç Başkonsolosluğu İstanbul tarafından yürütülen, yaratıcı, akıllı ve kapsayıcı şehirler üzerine 2018’den beri faaliyetlerine devam eden Equal Spaces projesi kapsamında, In-Between Tasarım Platformu’nun küratörlüğünde gerçekleştirilen işbirlikçi bir tasarım projesi.

Street View, İsveç’ten ve Türkiye’den farklı alanlarda uzman sekiz tasarımcıyı, İstanbul’daki yerel zanaatkarlar ile bir araya getirerek, atölyelerdeki artizanal üretim mirasını ve sokak ölçeğini odağına alan bir tasarım süreci üzerine gelişti. Tasarımcılar ve zanaatkarlar dijital mecralar üzerinden iletişime geçip bir tasarım koleksiyonu geliştirdiler.

Street View projesi, global tasarım tartışmasına katkı sağlamayı, kültürel paylaşım ile tasarım sürecini zenginleştirmeyi, artizanal ve yerel üretimi desteklemeyi ve en önemlisi; kapsayıcı süreçler geliştirerek toplumsal empatiyi güçlendirmeyi amaçlıyor.

Proje fikri, In-Between Tasarım Platformu tarafından Equal Spaces projesi kapsamında İsveç Enstitüsü ve İsveç Başkonsolosluğu İstanbul ile diyalog halinde geliştirildi. In- Between Design Space’in yer aldığı Beyoğlu, sokak kotunda İstanbul’un gündelik yaşamına ve şehir kültürüne katkıda bulunan farklı atölyeleri içeriyor. Bu mirası referans alan Street View projesi, kültürler arası bir tasarım işbirliği yaratmayı amaçlıyor.

SÜREÇ

Beyoğlu’ndaki Tomtom Mahallesi ve Perşembe Pazarı’ndaki atölye seçimlerinden sonra, İsveçten ve Türkiye’den dörder tasarımcı projeye davet edildi. Tasarımcıların araştırma konuları ve deneyimleri Street View kapsamındaki grupların oluşturulmasındaki ana kriterdi. İki tasarımcı ve bir zanaat atölyesinden oluşan dört ekip, In-Between tarafından organize edilen video toplantılarla bir araya geldi. Fiziksel ortamda planlanan süreç, Covid- 19 sebebiyle dijital toplantılarla devam etti. Fikirler ve tasarım konseptleri video görüşmelerle geliştirilerek, malzeme ve yöntem araştırmaları ile üretim aşamasına geçildi.

YARATICI EKİPLER

1. Ahşap Atölyesi

Marie-Louise Hellgren, Deniz Üner, Hacı Bayram Ege

Marie-Louise Hellgren, sürdürülebilirlik ve ileri dönüşüme odaklanan, tasarım üzerinden gündelik yaşamlarımıza farkındalık katmak üzerine projelerini gerçekleştiren bir tasarımcı.

Deniz Üner minimal, fonksiyonel ve çevreye duyarlı çözümleri hedef alan, insan yaşamını daha kaliteli hale getiren akılcı ve uzun ömürlü üretime odaklanan bir tasarımcı. Her iki tasarımcının buluştukları ortak noktalar; sürdürülebilirliği ve çevreye duyarlılığını çalışmalarının temeline almaları, yaparak tasarlama deneyimine açık olmaları ve el üretimini tercih etmeleri.

Ahşap ustası Hacı Bayram Ege, mobilya, mimari ve farklı ölçeklerdeki objelerden oluşan çalışmalarını Beyoğlu Tomtom Mahallesi’ndeki atölyesinde sürdürüyor. Ahşap Atölyesi Ekibi, yaratıcı ve farklı oturma biçimleri ile beden farkındalığını arttıran 3 farklı formda alçak oturma ünitesi tasarladı. Tasarımın amacı, gündelik hayatlarımızda iyileşme etkisi yaratacak bir malzeme olan ahşap üzerinden; beden, ruh ve doğa arasında bir bağ kurmak.

2. Metal Atölyesi

Jenny Nordberg, Buşra Tunç, Kadir, Ulaş Bayar

Jenny Nordberg’in çalışmaları, seri üretime alternatif olarak, malzeme ve üretim yöntemlerini araştırma ve deneyimleme üzerine odaklanıyor, brutalizm ve minilamizm referansları üzerinden özgün bir tasarım dili oluşturuyor.

Mimarlık, sanat ve tasarım alanlarında algı ve deneyim odaklı işler üreten mimar ve sanatçı Buşra Tunç, endüstriyel gündelik malzemeler ve analog enstrümanlarla çalışıyor, sıklıkla sanayi mekanlarından ve kalabalık şehirlerden izler, artıklar, hatıralar içeren yapılara odaklanıyor. Her iki tasarımcının buluştukları ortak noktalar; atölyede araştırma ve deneme odaklı bir tasarım süreci benimsemeleri ve endüstriyel üretim süreçlerini tasarım yaklaşımlarına entegre etmeleri.

Metal ustası Kadir ve elektrostatik boyama ustası Ulaş’ın atölyesi Perşembe Pazarı’nda bulunuyor. Bu bölge, İstanbul’daki en önemli kolektif üretim merkezlerinden biri. Perşembe Pazarı bir liman bölgesi olarak istanbul tarihine tanıklık etmiş, kültürel mirasın üretim geleneği ile buluştuğu bir alan.

Metal Atölyesi Ekibi, bitkilerin yaşayan birer mimari eleman olarak değerlendirilebileceği, farklı renk ve formlarda bir bitki saksısı ailesi tasarladı. Çalışma form olarak bina taşıyıcı sistem estetiğini referans alıyor ve bir yapı inşası gibi bitkilerin barınacağı bir yuva / taşıyıcı öneriyor. Ürün ailesi, biyofilik tasarım yaklaşımından referansla; güncel iç mekanlarda bitki için bir yaşama alanı oluşturulması fikrinden yola çıktı. Yüzeylerin bir araya geliş biçimlerine yönelik bir bağlantı sistemi geliştirildi. Yüzeylerin boyanması işlemi, deneysel ve performatif bir süreçte, her yüzey için özgün bir şekilde atölyede elektrostatik boyama tekniği ile gerçekleştirildi.

3. Simit Atölyesi

Josefin Vargö, Mesut Öztürk, Tarihi Boğazkesen Simit Fırını

Yemek deneyimi üzerine araştırmalar yapan tasarımcı ve küratör Josefin Vargö, çalışmalarında bilgi ve duygu aktarımına imkan veren performanslar tasarlıyor.

Mimar, akademisyen ve tasarımcı Mesut Öztürk’ün çalışmaları seramiği bir ifade aracı olarak kullanıp, elde üretimin imkanlarını deneyimlemek üzerine odaklanıyor. Her iki tasarımcının buluştukları ortak noktalar; tasarım sürecinin ürüne yansıdığı performatif deneyimler.

Boğazkesen Caddesi üzerinde bulunan Tarihi Boğazkesen Simit Fırını, 1977’den beri hizmet veren ikinci kuşak bir fırın. İçinde bulunduğu sokak ve mahalle ile sürekli iletişim halinde olan fırın, gün sonunda artan ürünlerini ihtiyaç sahiplerine dağıtıyor. Simit Atölyesi Ekibi, İstanbul’daki sokak ve sokak yemeği kültürünün getirdiği paylaşma, sokağı bir sosyalleşme ve dayanışma alanı olarak kullanma gibi gündelik yaşam etkileşimlerinden referansla; Tarihi Boğazkesen Simit Fırını’nın vitrininde “Askıda Simit” enstalasyonu tasarladı. Ekip aynı zamanda İstanbul sokak kültüründe Osmanlı’dan itibaren önemli bir yeri olan simit satıcılarının kullandıkları tepsiyi yeniden yorumlayarak, ayaklı bir masa üstü sunum tepsisi ve bir yan sehpa tasarladılar.

4. Yorgan Atölyesi

Susanne Beskow, Pınar Akkurt, Beşir Bostan

Pınar Akkurt, gündelik yaşam objelerini ve atıkları; özgün bir renk, işlev ve tasarım dili ile dönüştürmeyi deneyimleyen bir sanatçı ve tasarımcı.

Susanne Beskow, atık malzemeleri, geçmişi yüzlerce yıl öncesine dayanan pilileme zanaati ile birleştirerek dönüştüren bir moda ve aksesuar tasarımcısı. Her iki tasarımcının buluştukları ortak noktalar; ileri dönüşüm üzerine araştırma ve üretim yapmaları ve sürdürülebilir tasarım süreçleri üzerine çalışmaları.

Boğazkesen Caddesi üzerinde yer alan yorgan ustası Reşit Bostan, yaklaşık 30 senedir atölyesinde el üretimi yorgan, yatak ve minder üretmeye devam ediyor. Makine kullanmadan elde üretilen yorgan desenlerinden oluşan arşivleri, zanaatkarın kent kültürüne kazandırdığı oldukça değerli bir miras.

Yorgan Atölyesi Ekibi, atölyedeki artık ipek kumaşlardan 40 cm x 40 cm ebatlarında farklı renklerde ve farklı desenlerin işlendiği bir yorgan enstalasyonu tasarladı. Tasarımcıların dijital ortamda gerçekleştirdiği çizimler, ipek kumaşların üzerine elde işlendi. Çalışmaların üzerinde yer alan nesli tükenmiş ve nesli tükenmekte olan hayvan ve bitki figürleri ile, tasarımcılar; insanlığın dünyaya bıraktığı karbon ayak izine dikkat çekiyor.

Etiketler

Bir yanıt yazın