Boş ver sen tasarımcılığı. Gel beni dinle. Diplomayı kendini üzmeden almanın yolları burada...
Sevgili mimarlık ve iç mimarlık öğrencisi, eğer bu rehberi takip edersen, fakülteden jet hızıyla mezun olabilirsin. Hah, “bu rehber bana ayrıca iyi bir tasarımcı olmayı sağlar mı?” diye sorarsan, cevabım olumsuz olabilir.
Kim takıyor ki zaten iyi tasarımcı olmayı? Boş ver sen tasarımcılığı. Gel beni dinle. Diplomayı kendini üzmeden almanın yolları burada…
Soru: İlk yıl, çizim, maket, Scholler, portmin, gönye, T cetveli, peligom belki rapido filan gibi şeyleri kullanarak yapacağım el becerisi geliştirme işlerinden nasıl kaytarırım? Nasıl sancısız notları kapabilirim?
Cevap: İlk önerim devamlı şikâyet etmek olacaktır. Devamlı şikâyet et. Hiç durma. Şikâyet etmene laf edenleri de şikâyet et. Malzemeler çok pahalı belini büküyorsa idareli kullanma yine şikâyet et (Bunda gerçekten haklısın). Hocaların stüdyolarda bırakılmış, yarım ya da hiç kullanılmamış malzeme bulmalarına takılma. Yine de şikâyet et. Az ödev versinler. Yazın, kötü mü? İki tane çizgi içine devamlı yazı mı yazdırıyorlar? Çirkin yaz inadına. “Bu saatten sonra yazımı değiştiremem” diye itiraz et. “50 yaşında mısın yahu, 20 yaşındasın düzeltebilirsin, önünde uzun bir mimarlık hayatı var. En azından biraz özendiğinde, kendi adını düzgün yazabilirsin” diyen hocalara takılma. Eğer maddi durumun kötüyse, hocadan artan malzemelerden iste onlar vereceklerdir (Ben sınıftan atılan malzemeleri topluyorum ve ihtiyacı olanlara çaktırmadan veriyorum). Yine de şikâyet et. Şikâyet en önemli pasif direnme aracıdır. Unutma. Artık hoca bir yerden sonra pes edecektir.
Soru: Okulu en kolay yoldan bitirmek için ileri teknikler nedir?
Cevap: Her dönem başlamadan önce üç ay kadar hoca bulmak, eksikleri tamamlamak, dışarıdan gelen hocaların zamanlarını ayarlamak, kısıtlı stüdyolarda dersleri dağıtmak gibi kuantum fiziği formülü çözermiş gibi çalışıp ders programı yapıldığını hiç dikkate almadan direkt kendi işine geldiği gibi ders programını değiştirmeye kalkmak en güzel yöntemdir. Dışarıdan gelen hocalara, “Hocam ben konuştum eğer siz kabul ederseniz, yönetim de kabul edecek, şu dersi şu zamandan bu zamana alsak etsek” diye zorla. Kabul ederse bu sefer yönetime gidip, “Hoca çok zorlanıyormuş, şu zaman gelmem daha iyi olur benim için diyor ama size diyemiyormuş, kabul ederseniz değişikliği” diye yönetimi ikilemde bırakıp onlara iş öğret. Bu konuda profesyonel olan üst sınıftaki arkadaşlardan tüyo al. Mümkünse bir boş gün yarat ve o gün de üstten ders al. Çakışıyorsa bile o anda kafası işler yüzünden yoğun danışman hocanın yanlış yapıp onaylamasına mahal yarat. Mevzuatta boşluk varsa olabildiğince üstten ders al. Fark eder geri alırlarsa mızıkçılık yap. Danışmanları suçla. Örneğin Statik II dersini Statik I dersi ön şart değilse bile al. Karışıklık yarat. Ne kadar çok karmaşa o kadar kazanç demektir.
Soru: Temel Tasarım dersi ne saçma! Kıldan tüyden şeyler. Nasıl kaçılabilir.
Cevap: Hocanın beğendiği ve alıp odasına modasına, koridora koyduğu şeylerden yapma. Hocayı senin hakkında bir beklentiye sokma. Kes biç ve parçaları böyle bir salla. Yer çekimi sayesinde dağılan kompozisyonu yapıştır geç gitsin. Bu dersin sana ileride kompozisyon ve form tasarımı konusundaki katkılarını takmana gerek yok. Devamsızlık ve ödevsizlik hakkını dibine kadar kullan. İstekli ama yeteneksiz olarak göster kendini. Hocaların “Çabalıyor ama bu kadar oluyor ” kontenjanı her zaman vardır. “ÇABKO” kontenjanı orada duruyor, neden kullanmayasın. Diplomaya giden yolda dozunda kullanıldığında her zaman bu kontenjana dahil olup rahata erebilirsin.
Soru: Mukavemet, Statik gibi hesap kitap gerektiren dersler var. Nasıl kaçabilirim?
Cevap: Kopya çekmek mümkünse dibine vur. Yok, hoca kopya çektirmiyorsa (ne kadar banal) bütünlemenin bütünlemesini kolla. Mümkünse hiçbir şey anlamasan bile derslere gir. Bir dahaki yıl, sadece sınavlarına girersin. Devamsızlık yapmamalısın. Bu yüzden olmadığın derslerde senin yerine imza atacak kankalar edin. Kabul etmeyen olursa onu işbirlikçi ve inek ilan edebilirsin. Eğer hoca sınıfı sayıyorsa, hocanın sana taktığını düşünmen için yeterli sebebin doğmuştur. Zaten sınıfı sayan hoca ne büyük gereksiz biridir yahu. Bir şovmenin gösterisine bilet alırsın gitmezsin, maça bilet alırsın gitmezsin. Şovmen, ya da milyon dolar alan futbolcu buna üzülür mü? Bu hocaya ne oluyor. Onun şovmen olmaması, ya da az bir maaşa tamah etmesi seni ırgalamaz. Bu dersleri taşıyıcı sistem çözerken kullanacağını söyleyenlere, taşıyıcı sistem çözecek olan düşünsün deyip geçebilirsin. Eğer hoca derste köşede uyumana da laf ediyorsa, onun taaa… Neyse…
Soru: Proje hocası seçerken nelere dikkat etmeliyim?
Cevap: Çok iyi bir araştırma yapmalısın. Heyecansız ve şikâyetçi hocalar her zaman iyi manipüle edilirler. Birbirleriyle rekabet eden ve takımına girdiğince nefer gibi seni kollayan ya da çok pısırık ne varsa geçiren idealist olmayanları seç. Piyasada tecrübesi olmaması de büyük avantaj. Geyiği bol olsun, yarışmalara filan girmesin. Devamlı her şeyden şikâyet ediyorsa, onun şikâyetlerini dinlesen ders kaynar. Bu yüzden hoca seçebiliyorsan dönem başında bilgisayar başında sabahla ve en hafif hocayı seç. Hatta mümkünse bu kebap hocayı seçerken de birinden yardım al. Üç beş kuruş atarsın artık.
Soru: Proje Stüdyosu derslerinde proje göstermek zorunda mıyım? Nasıl kaçabilir ve uygun notu alabilirim?
Cevap: ÇABKO kontenjanını kimseye kaptırmamaya bak. Kontenjan hocasına göre değişir. Bazı bıkmış hocalar tüm proje grubunu öyleymiş gibi görürler. Elindeki kâğıdı devamlı her ders önüne bomboş koyarsan seslerini çıkartmadan kendileri projeyi öylesine çözerler. Sana ertesi hafta AutoCAD ile onun çizgilerini kâğıda döküp getirmek kalır. Bunu da yapıver bir zahmet. Yok, olmadı birazdan değineceğim kişilere üç beş kuruşa bu işleri yani angaryaları yaptırabilirsin. Eğer hoca ÇABKO kontenjanını hiç açmıyor belki de sıfır kişi belliyorsa yandın. Sana dedim hoca seçerken dikkatli ol diye.
Hoca işi sıkı tutuyorsa, projeyi bırakabilirsin ki bu bizim jet hızıyla bu fakülteden kurtulma amacımıza ters. Bir şekilde arkadaşlarının yaptığını kopya ede ede bir şeyler çıkartabilirsin. Ne zaman ki çok çalışmış ama vasat altında biri imajı çizersen, hoca kanacaktır.
Soru: Projeden kaldım ne yapmalıyım?
Cevap: Yapma… İşte bunu yapma sakın. Yapmaaaaaa! Kalma konusunda hoca seni uyarıyorsa şikâyet et. Gerekirse sızlan. “Hocam bana taktınız” türü saldırılar da olabilir. Biliyorsun en iyi savunma saldırıdır. Hoca hemen “Yok öyle şey” diye inkâr edecek ve yelkenleri suya indirecektir. Bazı hocalar “Öyle mi diyorsun. Sana takayım, ona biraz takayım, diğer derste şuna bir çelme takayım diye Excel dosyası tutmuyorum. Herkes eşit. Birine takarak elime hiçbir şey geçmez. Diğerlerine olumlu ve sana bilerek ve haksızca olumsuz davranırsam asıl ben başarısız olurum. Benim derdim seni projeye katmak. Fakat çaba sarfetmezsen olacaklardan mesul değilim” derse işte o zaman yandın. Sana kalacağın sinyalini veriyorsa hemen ciddiye al. Bunun senin için bir kâbus olacağını, ailenin yıkılacağını, okul uzarsa dünyanın kutup ekseninin kayacağını iddia et. Kesinlikle bu gerçekle yüzleşme. Egzajere et, her yolu dene. Hatta hocanın odasına gidip sızlan. Gözyaşı dökme kapasiten varsa dök. Annenin ve babanı olaya kat. Rektöre kadar çık. Her türlü adamı araya koy. Hocayı sen değil ailen sıkıştırsın. Duygusal olarak hocaya yüklen. Sakın ola kalma. Gerekirse özelini aç ve hocayla kanka ol. Biraz da abartabilirsin.
Soru: Hocayla nasıl kanka olabilirim? Bana ne faydası olur?
Cevap: Hocanın ülkenin ne iyi mimarı olduğunu kabul et. Etmiyorsan bile ona ettir. Bu okulda harcandığını söyle devamlı. Dekan neyin varsa onun zulmüne karşı hocayla beraber olduğun izlenimini ver. Mümkünse dedikodu yap. Hocanın ağzı da sıkı değilse diğer hocalar hakkında gıybet et hatta azıcık dedikodu da olur. Hoca dökülürse ondan yana ol. İleride sana kalma tehdidinde bulunursa diğer hocaya laf taşı. Doçentlik konularına gir. İdarenin hocanın hakkını vermediğini iddia et. Yetersiz olsan bile kanka olduğunda hoca 50 ya da D verip geçirecektir.
Soru: Hoca kanka olmaya yanaşmıyor. Ona nasıl her istediğim an ulaşabilirim?
Cevap: Hocadan cep telefonu numarasını iste. Vermezse muhakkak başkalarında vardır. Mümkünse sen arama saftirik birine arattır. Eğer onunla konuşuyorsa sen de onu arayabilirsin. Sana kızamaz “Diğeriyle konuştun benimle neden görüşmüyorsun bana taktın mı yoksa?” diyebilirsin. Facebook’ta ne paylaşıyorsa beğen. Yay, yağcılık yap. Twitter’daki 140 karakterlik aforizmalarını ilk sen RT’le. Artık sosyal medyadan ne kadar yağcılık yapacağını da ben söylemiyim. Instagram’dan yürü. Ne kadar yüce bir fotoğrafçı olduğundan bahset. Filtreli fotoları, ay filtresiz bile harikalar yaratıyorsunuz diye öv. Sosyal medya senin kurtarıcın olacaktır. Aldığın notu beğensen de beğenmedim diye mesaj at onu taciz et. Notu vermediği için cebinde akrep olan cimri muamelesi yap. Artık sosyal medyadan arkadaşındır. Kendi engelletmeye kadar devam edebilirsin.
Soru: Cep telefonu ile arayamıyorum, fırça atıyor. Sosyal medyada yüz vermiyor. Ders dışında bir şey konuşmuyor. Devamlı çalışmamızı, rekabetçi olmamızı istiyor. Bazı öğrencilerle yarışmaya giriyor. Başka türlü ona ulaşamıyoruz.
Cevap: Sana o kadar hocayı seçerken dikkatli ol dedik di mi?
Soru: Proje dersi zor. Nasıl olsa da geçsem?
Cevap: Proje bilgisayarla çiziliyorsa, böyle hizmetler veren tipler okul civarında doludur. Onlara para bayılabilirsin. Kız ya da erkek arkadaşın ya da sizin sınıftaki yetenekli bir arkadaşın sana yardımcı olabilir. Para da verebilirsin. Parayla proje çizenler bunun çok normal bir hizmet olduğunu ve hatta ekmek parası kazandıklarını, kutsal bir iş yaptıklarını, salak hocaların bunu fark edemeyeceklerini (birkaç kez kendileri ile pazarlık dahi ettim, benim adımı zikredip anlamaz o salak bile dediler) çeşitli yollar geliştirdiklerini iddia edebilirler. Çoğu hoca da kanar, ya da kanmasa bile iş büyümesin diye görmezden gelir. Bu senin maddi gücüne bağlıdır. Sanki gerçek hayatta, sen mezun olduğunda projeleri başkasına yani paraya ihtiyacı olan bir teknikere çizdirmeyeceksin? Nasılsa imza yetkisi sende ya da anlı şanlı çevresi olan bir iç mimarsın. Sen ver teknikere çizsin. Ha okuldayken çizdirmişsin, ha mezunken. Ne farkı var?
Soru: İşler iyi gitti ve mezun oldum. Şimdi ne yapayım?
Cevap: Etrafa mimarlığın zor olduğu, çok çalıştığını, büyük bir iş yaptığınızı ve mezun olur olmaz dünyayı kurtaracağını beyan et. Yutturabilirsen ne âlâ. Okul bitince suratına melül melül bakıp “Eee, şimdi ne yapmayı düşünüyorsun” diyen seni türlü fedekarlıkla okutanlara karşı boşluğa düşmüş ve iş arar bulamaz halleri takın. Ne kadar uzatırsan o kadar iyi.
Erkeksen askerlikten kaçmak için kebap bir yüksek lisans bul ve gir. Kızsan piyasa koşullarında çalışmak sana göre değilse kutsal bir iş yapıyorum diyerek yüksek lisansa yazıl. Evlenmek de bir çözüm olabilir (Mimarlık fakültelerinde sevabına konferanslara katılan muhafazakar ve yakışıklı bir çocuk bununla ilgili bir espri yapıyor ve daha çok kızlar kabul ediyor ve gülüyorlar. Konferansın sonrası bu çocuk ve onlarca mimarlık öğrencisi selfi çekiyorlar etkinlik bitiyor).
Yüksek lisansı uzatabildiğin kadar uzat. Bu düşünce yapısıyla nasıl yüksek lisansa girerim ki deme sendeki sistemi kandırma potansiyelini yabana atma. Akademisyen olacağını artık akıllandığını uydur. Akademik dedikodulara daha fena gir. Hatta bir bakmışsın akademisyen bile olmuşsun.
Pekiiii, Neyi unutmuyoruz. Şikâyet etmeyi. Hiç unutma. İhmal etme. Hep şikâyet, hep şikâyet. Mağdur olan hep sen ol. Sonuçta kazanacaksın.
Soru: Bu sistemi ben mi kurdum. Tabii ki diplomayı hızlı almak için çaba sarfedeceğim. Bu kadar kolay mimarlık ve iç mimarlık okulu kazandırmayı ben ayarlamadım. Hocaları ben seçmedim. Şimdi tüm suçu bana atarmış gibi ne öyle rehber mehber?
Cevap: Haklısın. Senin belki de suçun az. Ancak, bu deli gibi üniversite açanlar, bunu bir para kazanma aracı görenler, YÖK kurallarının arkasından dolaşanlar, kifayetsiz hocalar, apartmandan dönme üniversitelerde suç büyük. Böyle üniversitelerde hocalık yapıp, Harvard istedi, Columbia köpeğim oldu, AA’n gitmiyorum, beğenmiyorum keza trafik soldan Londra’da diyen çokbilmiş ve ukala hocalarda da suç var. Onlar da kutsal bir iş yapmış gibi ortalıklarla geziyorlar. Dışarıdan ders saatli ücretli gelenler piyasanın zorluklarından etik kurallarından bahsediyorlar ama her türlü binayı dikiyorlar. “Ben yapmasam TOKİ yapacaktı” diye her türlü oyunu yapıyorlar. Bürolarında çalıştıracak adam arıyorlar. Çalışanlara kötü davranıyorlar. Maaşlı çalışanlar ise çok daha fazla mutsuzlar. Bir de onların zamanında hocalarının onlara ne kadar kötü davrandıklarından dem vuruyorlar. İki tuşa basınca üç boyut çıkıyormuş, sizler çok şanslıymışsınız.
Fakat bu üniversiteler bir şekilde diplomayı verir aradan çıkarlar. Fakat onlar işten kurtulur giderler. Asıl olay seninle ilgili anladın mı? Seninle. Konu sensin. Özne sensin, yüklem de sensin. Bu kendinle olan bir imtihanın.
Merak etme aldığın diploma devamlı bundan şikayet eden Mehmet Konuralp gücünde (ki kendisinin bu yeni mezunları aşağılama halini hiç sevmiyorum) doğrudur. Aslında bir eksiğin yoktur. Fakat mimar olacak sensin. İyi bir mimar olmanın zevkine varacak olan da sensin. Kendini bilecek ya da kendini kandıracak olan da sensin. Hayatında inişli çıkışlı, yarışma kazanmış veya hakkı yenmiş mimar halleri olacak. Hak ettiğini alamayacaksın. Bu piyasada kötü olanlarla aynı kefede sayılacaksın, belki onlar daha iyi durumda olacak.
Fakat bil ki yukarıdaki tüyoları kullanıp kullanmamak elinde. Her şey sensin. Sen.
Sadece sen!
(*) Öncelikle bu yazı bir ironidir. Böyle bir öğrenci tipi, vakıf ya da devlet üniversitesi zaten Patagonya’dadır. Burası bir devlet bile değildir. Şili ve Arjantin’in güneyindeki bölgedir. Arjantin’deki Rio Colorado ile Şili’deki Bio Bio nehirlerinin güneyi ile Magellan Boğazının kuzeyi arasında kalır. İşbu metnin yazarı kendisi korktuğundan değil, (belki kendisi de eleştirilenler arasındadır) çalıştığı kurumların zarar görmemesi için takma isim kullanmıştır. Yazarı az çok tahmin eden de olmuştur zaten. Yinelemekte fayda var, yukarıda hicvedilen kişi ve kurumlar vakıf veya devlet üniversitelerinde olan durumlardır. Adı üzerine hicivdir. Abartıdır. Her ne kadar köklü bir üniversite olsa da atanan dekan bu tür hicvedilecek garipliklerle, koşulsuz iktidara biat edebilir, bütçesiz ve imkânları kısıtlı bir ufak vakıf üniversitesinde üç-beş öğrencisiyle birkaç hoca harikalar da yaratabilir.
Kısaca yazı kimseyi hedef almamıştır. Okuduğunuz için teşekkür ederim.
3 yorum
Merhaba sevgili İki mimar (İki mimarlar, bir ama iki mimar?)
Eline sağlık, ironi dolu güzel bir yazı olmuş, okurken çok eğlendim. Sadece cevabını merak ettiğim ufak bir soru var; Neden anonim bir şekilde yayınlamayı tercih ettin?
PS: Şikayet konusunda ayakta alkışladım. Şikayetsiz yürümüyor. Yükünü kendin bile üstlensen şikayet etmedikçe tadı da çıkmıyor vallahi.
Selamlar.
Adın geçti dediler koştum. Bunların çoğu başından geçen biriyim. O yüzden tabii ilk akla gelen benim. Bir kere ben öğrenciye “siz” diye hitap ederim. Bilenler bilir.
muhteşem yazı olmuş keşke projeyi pisi pisine bırakmış, muhtemelen bunun yüzünden erasmusa gidemeyeceğim fikriyle bunu okumamış olsaydım :((( sevgilerr