Aksaray Meydanı: Bu İş Böyle Olmaz

Meydanlar şehir yönetiminin aynasıdır.

İstanbul’un bütün meydanların hali perişan. Hepsi proje çöplüğüne dönmüş vaziyette. Aksaray’da elbette ki bir mimari düzenleme ihtiyacı var. Ama bu iş böyle olmaz.

Aksaray’daki yalnızca duraklar arasında aktarma yapabilmek için bile cambaz olmak gerekiyor. Buradaki ulaşım işlevleri tam bir kaos halini almış durumda.

Tarihi merkezinde böylesine derme çatma bir alan olmasından dolayı İstanbul çok şey kaybediyor. Ancak Büyükşehir Belediyesi yaptığı hatalardan ders almıyor. Aynı hataları sürekli tekrarlıyor. Büyükşehir meydanları proje yaparak düzenleyebileceğini zannediyor.
Büyükşehir’in bu konuda önemli bir eksikliği var: Proje niteliğindeki kararları planlara işleyerek sözümona Koruma Kurulu falan gibi mekanizmaları daha kolay aşmak istiyor.

Ancak bir meydanın düzenlenmesi yalnızca bir proje işi olamaz. Çok işlevli, çok boyutlu alanlar ihale ile yapılan bir proje işine indirgenemez. Bu nedenle bu perişanlığa son vermek için önce Büyükşehir yönetimi kendi işleyişini, proje yönetimini düzenlemeli.

Planlar projeler için kılavuzdur. Nasıl bir yöntemle geliştirileceğini, önceliklerin nasıl belirleneceğini ve ilişkilendirileceğini belirler.

UNESCO Alan Yönetimi Planı yapılmasını zorunlu koşul olarak getirdi. Aynı zamanda nasıl uygulanacağını da bilmek istiyor.

Meydanlar gibi çok boyutlu, çok işlevli alanlar Yönetim Planı uygulaması (mikrobölgeleme çalışması) için bulunmaz fırsatlardır.

Dünya’nın eşsiz bir tarihi meydanı olan Sultanahmet’te örneğin sürekli sorunlardan söz ediliyor. Eminönü Meydanı gibi bir yer otoyol kavşağına dönüştürüldü.

Büyükşehir Belediyesi’ne danışmanlık işleri falan yapan kuruluşlar kendileri proje işleri yapmaya soyunacaklarına eğer başarabilirlerse, proje yönetiminde görev almalılar. Yapamıyorlarsa da deneyim sahibi kuruluşlar bulunmalı. İstanbul gibi bir şehirde proje işleri böyle kapalı yöntemlerle gerçekleştirilemez.

Önce bir yönetim planı hazırlanmalı. Proje yönetimi için misyon odaklı bir yapılanma oluşturulmalı. Ne yapılacağı şeffaf bir biçimde belirlendikten, tartışıldıktan, yani proje yönetimi için ancak ciddi bir yapılanma ortaya çıktıktan sonra da uluslararası yarışmaya açılmalı. Ya da davetli mimarlardan proje teklifleri alınıp, bunlar bağımsız bir seçici kurul tarafından değerlendirilmeli.

Başka yöntem bilen varsa, onlar da denenmeli. Ama bu yöntemle, böyle derme çatma projelerle, ihalelerle bu iş olmaz.

Karşımızda yarım kalmış bir şehircilik deneyimi var: Yenikapı’da Büyükşehir’i o berbat projeden zorla vazgeçirdik. Yönetim Planı hazırlığını kurumlar ciddiye almadı. Sonra da göstermelik bir yarışma yapıldı. İBB bir taraftan yarışma yaparken, dolgu alanı ihalesini kamuoyundan gizledi. Oysa Aksaray Meydanı da, kıyı düzenlemesi de o planın bir parçasıydı.

Büyükşehir Belediyesi proje hizmetlerini ihale ile almaya çalışıyor. Fikir üretiminde ihale olmaz. Ancak işi kılıfına uydurmak için ihale yapılabilir. Ortada tanımlanmış bir iş, bir proje olmadan neyin ihalesi olabilir? İhale ile kereste almak için bile cinsinin, miktarının belli olması lazım. Ayrıca tek başına yarışma da yeterli olamaz.

Bu işin en olmayacak şekli, en komik tarafı tam da bir alan yönetimi olabilecek bir konu, Taksim Gezisi, arkasındaki Kültür Vadisi ile ilişkiyi koparacak bir şekilde inşaata açılmaya çalışılıyor. Oysa bu alanın bütünlüğü içinde ele alınması, yalnızca güvenlik sağlanması veya çiçeklere bakılmasından öte bir yönetim işlevine kavuşturulması zorunlu. Park ve Bahçeler Dairesi bu vadiyi yönetemez. Ancak ağaçlarını budayabilir. Kamusal alanlar sahipsiz. Her kurum kendi önceliği açısından bakıyor. Karaköy’deki tramvay hattının eğimi bile köprünün eğimi ile birlikte düşünülmemiş.

Peki Taksim’de vadiye girişi kapatıp vadiyi bu girişten koparma işini ihale ile kim yapıyor? Şaşıracaksınız ama Alan Yönetimi Başkanı! Güler misiniz, yoksa ağlar mısınız?

Eğer meydanlardaki bu perişanlığa Büyükşehir bir çözüm arıyorsa, ilk önce bu yönetim problemine bir çözüm bulmalı.

İstanbul’da meydanlar ne böyle yönetilebilir, ne de projeleri ihale ile elde edilebilir.

Artık bu yöntemsizliğe, iş bilmezliğe bir son vermek gerekiyor.

Etiketler

1 Yorum

  • vehbi-durust says:

    merhaba. Açık şeffaf katılımcı paylaşımcı uzlaşmacı süreçlerin kentin sahiplenilmesinde ne derece önemli olduğunu anlamalıyız. Bu konuda yol gösteren destek olmaya çalışanlara ise minnet duymalıyız. Gelip geçilen şehir mekanları, sunulan projeler için kafa yoran, kaç ciddi meslek insanı var? Aklın yolu galip gelsin ve İstanbul kazansın. Selam ederim.

Bir yanıt yazın