Ayasofya’ya Kumandalı Garaj Kapısı

X’te geçen bir haber: “Düzdünyacılar, Dünya’nın düz olduğunu kanıtlamak için yaptıkları deneyde kendileri Dünya'nın yuvarlak olduğunu kanıtlamışlar.”

İşin komiği deneyin sonunda, ışığı yukarı kaldırmak gerektiğinde yani Dünya’nın yuvarlak çıktığını görünce, “Very interesting” deyip şaşırıyorlar.

Yani kendilerine o kadar inanmışlar ki, buz gibi bir coğrafi gerçeğe “çok ilginç” deyip duruyorlar.

Bunu neden örnekledik? Siyasal İslam’ın ben yaptım oldu tarafını baskınca kullanan, muhalefetin basiretsizliğine alışkın iktidarın, belediyecilikle her şeyi çözeceğine inanan bu inşaat ve ihale deliliğinin garip tezahürleri oluyor. O kadar rahatlar ki verdiğimiz tepkilere “very interesting” yani “çok ilginç” diyorlar en fazla. O kadar bihaberler, ne yapılır, ne yapılırsa “yuh artık” denir, o kadar cahiller.

Muhteşem bu kapının, bu kepengin, tam karşısında III. Ahmet Çeşmesi var, Solunda Topkapı Sarayı kapısı var. Her alüminyum malzemeye bu nasip olmaz.

Google Maps içindeki görsellerden Giorgio Bertozzi’nin panoramasından. İşte şu okla gösterilen yere bu ucubeyi yapmışlar. “Very interesting”

Yani karar vericiler o kadar “normal”, o kadar gerekli, o kadar bilerek ve emin olarak, o kadar uzmanmış gibi, o kadar iş bitirici, o kadar “araştırmaya gerek yok” formundalar ki yaptıkları rezaletlere, tepki gösterilmesi onları şaşırtıyor en fazla. Ne Anıtlar Kurulu, ne uzmanlar ne de bilen birine danışmaya ihtiyaçları yok.

Tıpkı düzdünyacılara göre Dünya o kadar düz ki, kendi yaptıkları deneyde düz çıkmaması en fazla garip olabilir.

İktidara göre Ayasofya’yı cami yapıp sonra yeninden müze yapıp, kafaya göre ayırıp filan sonra kapılar uydurup garaj kapısı eklemek o kadar “düz” ki, o kadar normal ki, yapılan bu işe tepki gelmesi çok şaşırtıcı.

Çok fazla “Very interesting” geliyor bizim haklı tepkilerimiz onlara, düpedüz haksızlık ediyoruz, bu gayretli hizmetlerinin değeri bilmiyoruz. Gereksiz sorguluyor ve alüminyumun rengini dahi takdir etmeyip eleştiriyoruz.

Peki Ayasofya’ya garaj kapısı haline nasıl geldik durumun bir özetini yapalım.

1- Ayasofya’yı cami yapmayın, bina bu yükü kaldırmaz dedik. Dinlemediler. Cami düşmanı olduk. Neden düşman olalım, biz mimarız, camiler bizim özel ilgi alanımız. Bu sebeple Ayasofya çok özel ve narin artık ona cami vasfına gerek yok, müze hali bile hafifletilmeli dedik, düşman kesildiler.

2- Öncelikli amaç, cami müze ya da başka bir fonksiyon değişikliği değil, öncelikle binanın korunması olmalıydı. Onlarsa o kadar eminler ki “Gerekirse bina feda olsun cami olsun da…” der gibiydiler.

3- Sanki kaybedilmiş bir davanın intikamını almak gibiydi onlar için bu cami olma meselesi. Belli ki bir obsesyon olmuştu. Anladık.

4- Cami oldu. Gönüller ferahladı. Huzurla doldu. Gözler yaşardı ve seçimlerde oy istendi.

5- Ayasofya’nın zaten Türkiye Cumhuriyeti Devleti bağımsız toprakları altında bir Dünya Mirası olduğunu ve sadece korunması gerektiğini yani artık cami-müze ya da başka bir fonksiyona ihtiyacı olmadığını belirttik.

6- Tek ihtiyaç bilimsel bir koruma ve onarım haliydi. Ziyaretin ve-veya ibadetin gereği yoktu.

7- Önerimiz Avrupa’daki ikonik yapıların üzerine titrendiği gibi çoğu zaman kapalı çoğu zaman koruma altında olmasıydı. Ama onlar para toplayabilmek için garip garaj kapılarını tercih ettiler. Biz tepki verince de “very interesting” geliyorlardı onlara.

8- Kısaca siyasi bir zafer peşindeydiler. Elde ettiler. Kaleyi boş bulmuş beleşten golü atmışlardı. İslamı, camileri ve ecdadı korunması gereken Dünya mirasını kalabalıklara kontrolsüz olarak açarak ihya etmişlerdi. Gol nizamiydi. Hakem de onlardandı.

9- “Vakfiyenin dediğini işinize geldi şekilde yanlış yorumluyorsunuz. Doğru anlamıyorsunuz, 21. Yüzyılda Fatih yaşasa bu binayı cami bile yapmaz korurdu” dedik. Hiç o güzel kafalarını yormadılar.

10- Zaten cami, içinde eskiden de namaz kılınıyordu. Sadece bir bölümünde kılınmasının Ayasofya’ya kötülük olduğunu bastırdılar. Ama gidip şimdi yine ikiye ayırdılar. Eh ne oldu. Vakfiye metnini siz ayaklar altına aldınız. Şimdi de siz cehennemliksiniz. (Vakfiye metninde öyle yazıyor) Ne olacak?

11- Mozaikler kapatıldı garip çözümlerle. Mermer döşemeler makine halısı ile kaplandı. Ayak kokusu o kocaman mekânda dahi kesif şekilde hissedilir şekildeydi. Bu kokudan önce mütedeyyinler rahatsız oldular.

12- Kalabalık yüzünden kimse camiden, Ayasofya’dan bir şey anlamaz hale geldi. İzdiham yüzünden olmadık yere ayakkabılar konuldu. Cahil ve bencil batıl inançlar sebebiyle kapılar kemirildi.

13- Sonra Müslüman ziyaretçiler, “Biz para vermiyoruz (hiç vermeyelim) ama bu gavurlar neden vermiyor” diye meşhur vakfiyesi olan Cami’den neden para kazanılmıyor diye şikâyet etmeye başladılar.

14- Aslında onlara vaadedilen zaferin tadını çıkartmaları gerekirdi. Potansiyel olarak gelecek paranın kaybedilmesi ancak yüce politikacılarımızın derdi olabilirdi.

15- Restorasyon yapılacak uzun sürecek diye ön haberlerle kamuoyunun Ayasofya hakkında gazı test edildi. Kimse sesini çıkarmadı pek. Çıkarsalar “very interesting”di zaten.

16- 25 euro “güzel” geldi ve sadece Galeri gösterilecekti turiste. Namaz kılmak isteyen gayrimüslim galeriye giremeyecekti. Galeriye çıkan turistlerse yukarıda namaz kılamayacak. Namaz için aşağı inmesi lazım ama 25 euro vererek zengin olduğunu o garaj kapısından geçerken kanıtlayan turist, Müslüman olduğunu nasıl kanıtlayacak. Bu konu belirsiz, “Kelime-i şahadet ya da öğle namazı kaç rekat, farzı sünneti ile söyle” gibi sorularla belki?

17- Turizm bakanı talimat veriyor ve büyük korumacı yöneticiler karar verip burada bir bilet gişesi ve garaj kapısı yaptırıyorlar. Etrafı alüminyum kaplama ile çevriliyor. Kepenk de motorlu. Ayasofya’nın kazandığı teknolojik seviye göz kamaştırıyor.

18- Garajın üstüne, Microsoft Word yüklendiğinden yanında gelen bedava fontlardan verdana ile altın rengi pasparlak şekilde, zorlama Arapça tireli ayırmalı başlık atılıyor. Gece vakti alttan ışıklı yanarlı dönerli olduğunu bilmiyorsanız öğrenin.

Resim altı: Fotoğraf Ömer Yılmaz. Gece vakti gidip çekmiş.

Şükür etmek lazım.

Evet,

Öyle bir güven, öyle bir özveri ve öyle bir tecrübeye sahipler ki kimseye bir şey sormuyorlar. Gerek yok. Talimat geldi, neredeyse 1500 yıllık binaya garaj kapısını hiçbir tasarım kaidesine, cephe bütünlüğüne, renk ve doku detaylarına bakmadan “kafadan atarak” yapıyorlar. Yüksek ihtimal çizimi dahi yoktur. Alüminyumcu fiyat verirken bir şey çiziktirmiştir.

Bize sadece şükretmek kalıyor. Bakın nelere şükredebiliriz.

1- Font Comic Sans olabilirdi.

Resim atı: Kabul edin daha çok yakışırdı.

2- “Kebir” ve “Şerif” kelimeleri ve hatta “ziyaret” ve “alan” kelimelerinin sonuna da “-İ” takısı konulabilirdi. Bu altın harfleri yapan otomatiğe bağlarsa…
Not: Ayasofya-i Kebir Vakfı olduğunu biliyoruz. Ama bu vakfın ismi Ayasofya’nın değil. Kebir kelimesi de büyük, ulu demek. Günümüzde Ayasofya için kebir yazmaya gerek yok, diğer Ayasofyalar ek alabilirler. “Küçük” “Trabzon” “İznik” gibi. Buna Ayasofya yazsanız yeter. Eh o kadar Aluminyum kapı tacı yaptık, uzun yazalım, vakfın ismini yazalım, uzun olsun…

3- Kepenkli kapı önünde sıra bekleyenlerin Müslüman mı değil mi, alt kata inip inmeyecekleri için ahret sorularını yanlış cevap gelirse sertçe kapanabilirdi kepenk.

4- Arap kökenli turistlerin çoğu Müslüman olduğu için onlar galeri katına çıkamayabilirler. Ancak onlardan para geliyor daha çok. Hala onlara has bir düzenleme yapılabilir şükür.

5- Alüminyum kaplamayı taşıyan çelik profiller taş duvara demir çakılıp kaynatılabilirdi. Kesin kaynatılmamıştır. Kesin.

6- Soğukçeşme Sokağı’na bakan süslü ve saçaklı heybetli Ayasofya İmaret Kapısı da alüminyum kaplanabilirdi. (Bu maddeyi yazarak akıllarına soktuğum için pişman olmam umarım)

7- Vakfiye’de yazan

“…vakfın temel hayır müesseselerinden birinin yerine başka bir kurum ikame eylemek ve vakfın bölümlerinden birine itiraz etmek dilerse…”

Kısmını bir daha müze yaparak kim üstlendi. Şükür ki kimse değil.

8- Ayasofya bir AVM’de olabilir. Şükür ki birkaç yıl sürebilir AVM yapılırken eklenecek alüminyum işçiliği.

Şükür bitti, şimdi şaşırma zamanı

Ben artık şaşırmam hiçbir şeye diyordum. Yine de şaşırtabildiler ya helal olsun. Nasıl bu kadar dibin dibine inilebilir, bu kadar cahil cesareti gösterilebilirdi. Oldu.

Kitcsh açısından büyük bir yaratıcılık. Bundan ileriye daha nasıl gidilebilir bilinmiyor.

Tartışmaktan ve doğruları görmekten ne kadar kaçsalar bile Siyasal İslam’ın yenilmez neferleri olan mütedeyyinlerden, Ayasofya’yı “Biz” korumak zorunda kalıyoruz. Evet, biz.

Düz dünyacı olup, testte yuvarlakmış diyenlerden farkları yok. Her türlü cahilce rezalet uygulamayı mecburen eleştiriyoruz onlara en fazla “Very interesting” geliyor.

O kadar uzaklar her türlü incelikten…

Etiketler

Bir yanıt yazın