Bir kadın mimar-tasarımcı olarak doğum izninizin peşine düşerseniz, "Bana mı doğuruyorsun?" gibi bir cevap alabilirsiniz. Ki "evet, size doğuruyorum" derseniz, "3ds MAX biliyor mu?" diye sorabilir.
Kadın mimar ve tasarımcıların, mimarlık sektöründe maruz kaldıkları bazı davranışlardan eminim benim gibi rahatsız olan birçok erkek vardır aranızda.
Kadınları aşağılamayı, onlar hakkında dedikodu yapmayı, onları çeşitli şekillerde sindirmeyi seven erkekler, bu tür davranışlardan zevk almayan erkeklerden de hoşlanmaz, onları da aşağılar ya da dalga geçerler. Askerde futboldan anlamayan adamın gördüğü muameleyi görürsünüz bu adamların yanında.
Bu adamlar bazen patron olarak çıkar karşınıza, bazen şantiyedeki bir işçi olarak, bazen bir iş arkadaşınız olarak, bazen müşteriniz olarak, bazen de okuldaki hocanız olarak. Sokakta kadınlara alenen laf atan adamlardan tek farkları, bu adamlar dışarıdan nasıl gözüktüklerine önem vermek durumunda oldukları için, sokaktan geçen bir kadına bağırarak laf atamaz, o lafı yanındaki arkadaşlarına söylerler ya da sadece akıllarından geçirirler. Aslında düşünce yapısı arasında fark yoktur, sadece zorunluluk gereği, “yavrum benim” benzeri bir cümle, fısıltı olarak çıkar ağızdan.
Yani aslında -haklı olarak- aşağıladığımız, sosyal medyada linç ettiğimiz, Twitter’dan Acun’a şikayet ettiğimiz zihniyet; eğitim seviyesi standartların oldukça üzerinde olan mimarlık sektöründe de kendine oldukça geniş bir yer edinmiş durumdadır.
Henüz 18 yaşımda yaptığım ilk stajımda, statik ekibinin başındaki yüksek inşaat mühendisinin, kadın şantiye şefinin yüzüne “… Hanım, elinize sağlık deyip” arkasından, “Evli mi ya bu?” diyerek sırıttığını görmem, eğitimli insanların çoğunlukta olduğu bu sektörde de, kadına bakışın çok da farklı olmadığını net bir şekilde anladığım ilk gün olmuş, ilerleyen zamanlarda karşılaştığım ya da duyduğum çok daha rahatsız edici davranışlar ve olaylar da, bu fikrimin doğruluğunu bana sık sık hatırlatmıştır.
Örneğin, mimarlık sektöründe;
Başarılı bir kadın mimar ya da tasarımcı iseniz, hakkınızda bolca dedikodu çıkartılabilir. “Şununla birlikte oldu, onun sayesinde şu işi aldı, sonra da yürüdü gitti” benzeri, çeşitli hikayelere konu edilebilir, başarınız, bir erkekle ilişkilendirilebilir.
Bir kadınsanız, hem de(!) bir şantiye mimarı iseniz, istediğiniz kadar başarılı olun, ustalar arkanızdan -fırsat buldukça- “bu da hiçbir şeyden anlamıyor, kadın ne anlar inşaattan” benzeri şeyler söyleyebilir, hatta bazıları olayı abartıp, yanlış yapılan bir iş için sinirlenmenizi, kaba tabirlerle, eşinizle, sevgilinizle olan ilişkinize bağlayabilir.
Şantiye mimarı iseniz, arkanızdan sadece ustalar ve işçiler değil, çeşitli firma yetkilileri, erkek meslektaşlarınız, müşteriniz ve hatta patronunuz da atıp tutabilir ve sizi bu işte, sırf kadın olduğunuz için yetersiz olmak ile suçlayabilir. Sadece lugatlarında farklılıklar olabilir.
Aslında arkanızdan atılıp tutulması ve meslekte yetersiz olduğunuz suçlamalarına maruz kalmanız için, şantiye mimarı olmasanız da olur, kadın olmanız yeterlidir.
Bazı firmalar iş ilanlarında özellikle vurgulayarak, sadece “bayan” eleman alacaklarını belirtirler. Halbuki aradıkları nitelikleri bir erkeğin sağlamasında herhangi bir mani yoktur. Hatta bazıları, bununla da yetinmeyip, fotoğrafsız başvuruların dikkate alınmayacağını belirtirler (Fotoğrafa bakıp bir kadının ne kadar iyi AutoCAD çizdiğini anlayan bir patron varsa, lütfen bu yazdıklarımı üstüne alınmasın).
Şehir dışına ya da yurtdışına iş seyahatine gittiğinizde, tükürükten nem kapan bazı erkek meslektaşlarınız ya da patronunuz, seyahatin seviyesini, lise kampındaki seviyeye indirmekte hiç bir çekince görmeyebilir, yemekte (samimi olmamalarına rağmen) “Ee, erkek arkadaşınla nasıl gidiyor” benzeri sorular sorabilirler.
Bir kadın olarak, pazarlama, satış gibi ekstra kibar ve sosyal olmanızı gerektirecek pozisyonlarda çalışıyorsanız, sık sık, “ya bu hatun bana yazıyor” benzeri yorumlara maruz kalabilirsiniz.
Hatta bu pozisyonlarda çalışıyorsanız, patronunuz ya da yöneticinizden, üstü kapalı olarak da olsa, dikkat çekici kıyafetler giymeniz istenebilir.
Bir erkek ortağınız varsa, beraber kurduğunuz ofisinizin başarısı, bazıları tarafından, sırf erkek olan ortağınızın başarısı olarak görülebilir. Onlara göre siz, sadece, ortağınıza yardım etmektesinizdir.
Okullarda, ilgili birçok derste, Charles Eames kadar Ray Eames’den, Le Corbusier kadar Charlotte Perriand’dan, Mies van der Rohe kadar Lilly Reich’dan bahsedilmez. Bu durum bazı yayınlarca da desteklenerek, sektördeki erkek hegemonyasının gücü, -bilinçli ya da bilinçsiz olarak- desteklenmiş olur. (Mimarlık okuyan kadın sayısı çoktur ama başarılı olanların hemen hemen hepsi erkektir cümlesini duymayanınız kalmamıştır herhalde)
Bir kadın akademisyen iseniz, mesleğiniz dışında düşünmeniz gereken birçok konu vardır. Giydiğiniz kıyafetler bunlardan biri olabilir. Mesela, mini etek giymemeniz gerektiği rektörünüz tarafından size tebliğ edilebilir. (Ve hatta bu rektör, bir kadın olabilir.) Mini etek yasağına karşıysanız, aynı rektörün yanıtı, “3 cm etek giy sonra orkoklor cok obozo” şeklinde, Twitter’dan gelebilir.
Bir kadın mimarlık öğrencisi iseniz, çıktığınız bir jüride, erkek hocalardan birinden “sen ancak tanganı giy gez” diye bir eleştiri(!) alabilirsiniz. Ve hatta bu hoca, size söylediği bu aşağılayıcı laf üzerinden efsaneleştirilebilir.
Bir kadın mimar-tasarımcı iseniz, farklı sektörlerden kadın arkadaşlarınızla bir kafede otururken, doğum izninizin kaç hafta olduğu gibi muhabbetlerden uzak kalabilirsiniz. Çünkü bu sektörde, size yasal olan izninizi vermek yerine, bu izni vermemek için her yolu deneyen patronlarla karşılaşma olasılığınız oldukça yüksektir.
Doğum izninizin peşine düşerseniz, “Bana mı doğuruyorsun?” gibi bir cevap alabilirsiniz. Ki evet size doğuruyorum derseniz, “3dmax biliyor mu?” diye sorabilir, o yüzden muhabbeti daha fazla uzatıp sinirlerinizi bozmamanız, sizin ve çocuğunuzun sağlığı için daha iyi olabilir…
Not 1: Bu zihniyetten muzdarip olan kadınlardan biri yerine, bu yazıyı bir erkek olarak benim yazmam belki konunun yetersiz bir şekilde ele alınmasına neden olmuş olabilir. Yine de, bizimki gibi, dışarıdan nasıl gözüktüğüne önem veren erkeklerin bolca olduğu bir sektörde, bu olayları, biz erkeklerin de ifşa etmesi ve yapanların yüzlerine vurması gerektiğini düşünmekteyim.
Not 2: Yazının uzamaması için birçok cümlede sadece mimar ya da mimar-tasarımcı unvanları kullanılmıştır. Mimar ya da mimar-tasarımcı unvanları ile sektörde yer alan tüm içmimar, peyzaj mimarı, şehir bölge planlamacısı, mühendis, tasarımcı… kadınlar kast edilmek istenmiştir.
Asıl bir erkek olarak bunları yazıyor olmanız çok daha değerli bence… Çok geç okudum belki ama “Kadınlar Ne Anlar Mobilya Tasarımından…” yazınızı da çok beğendim… Teşekkürler
Tuba Hanım, Özlem Hanım güzel yorumlarınız için her ikinize de teşekkür ederim. Özlem Hanım, bu yazımdan sonra bir çok kadınla konuştum ve istisnasız hepsi de, başlarına gelen benzer olayları anlattılar. Özellikle sizin gibi başarılı olan, üstüne bir de başarıları göz önünde olan kadınlar anladığım kadarıyla bu tür olaylarla sıklıkla karşılaşmaktalar.
Bu yazıyı yazmadan önce aslında kadınlar arasından birilerinin çıkıp da “ya sen de biraz abartmışsın” demesini umuyordum, ya da bekliyordum. Tek bir kadından bile bunu duyamamak, konunun vehametini yazımdan daha iyi bir şekilde ortaya koydu.
Bununla birlikte, yazım için erkeklerden aldığım teşekkürlerin ve beğenilerin çokluğu da bana da umut verdi.
Yorumlarınız için tekrar teşekkür ederim…
4 yorum
tebrikler Cemal Çobanoğlu!
Asıl bir erkek olarak bunları yazıyor olmanız çok daha değerli bence… Çok geç okudum belki ama “Kadınlar Ne Anlar Mobilya Tasarımından…” yazınızı da çok beğendim… Teşekkürler
Yorumlarınız için teşekkür ederim 🙂
Tuba Hanım, Özlem Hanım güzel yorumlarınız için her ikinize de teşekkür ederim. Özlem Hanım, bu yazımdan sonra bir çok kadınla konuştum ve istisnasız hepsi de, başlarına gelen benzer olayları anlattılar. Özellikle sizin gibi başarılı olan, üstüne bir de başarıları göz önünde olan kadınlar anladığım kadarıyla bu tür olaylarla sıklıkla karşılaşmaktalar.
Bu yazıyı yazmadan önce aslında kadınlar arasından birilerinin çıkıp da “ya sen de biraz abartmışsın” demesini umuyordum, ya da bekliyordum. Tek bir kadından bile bunu duyamamak, konunun vehametini yazımdan daha iyi bir şekilde ortaya koydu.
Bununla birlikte, yazım için erkeklerden aldığım teşekkürlerin ve beğenilerin çokluğu da bana da umut verdi.
Yorumlarınız için tekrar teşekkür ederim…