Konya’da bir eski zamanda söylenen bir söz var: “Türbe önünde evin, kapı cami önünde dükkânın, Meram’da bağın” olması zenginliğin göstergesi ve tesciliymiş.
1.Dünya Harbi’nden yenik olarak çıkmış, topraklarının büyük kısmı başka devletlerce işgal edilmiş, paylaşılmış Osmanlı İmparatorluğu’nun dağılmaya başladığı, milletin yokluk ve ekonomik sıkıntı içerisinde olduğu 1900 yılının başında inşaatları yaptırmaya başlamışlar.
Büyük dedem, Başaralızade Mustafa Efendi ve kardeşi Kara Mehmet dedem belki bu söze istinaden, ticareti daha artırmak amacı ile Mevlâna Türbesi bitişiğindeki üç evi satın alarak buraya Başaralı Konağı’nı yaptırmaya karar vermişler. Aynı zamanda Başaralı Oteli ve Başaralı Çarşısı inşaatına da başlamışlar.
Konağı yaptıran büyük dedem Başaralızade Mustafa Efendi
Konya’nın en ünlü konağı olan bu yapı, Mevlâna Külliyesi’nin kuzey batı tarafındaydı. Yanında dergâha ait aş evi ile yakınında Çelebi Konakları varmış.
Mevlâna Dergâhının bulunduğu, Türbe Önü diye de anılan Civar Mahallesi, günümüzde olduğu gibi o yıllarda da çok ünlü bir semtmiş.
Büyük Hacı Osman Ağa’nın torunu, Küçük Hacı Osman Ağa’nın büyük oğlu Başaralı Zade Mustafa Efendi (Mustafa Lütfi Başaralı) ve kardeşi Kara Mehmet Ağa (Mehmet Başaran), Mevlâna Türbesi bitişiğindeki üç arsayı alarak buraya Başaralı konağını yaptırmaya karar vermişler.
Başaralı Konağı
1.100 metrekare alan üzerine inşa edilen konak, zamanın en ünlü Ermeni ustaları tarafından Osmanlı mimarisinin yanı sıra Avrupa mimarisinden de esinlenilerek, 1912 yılında başlanmış ve 1915 yılında tamamlanmış.
İçerisi antika halılar, altın kaplama şamdanlar, ithal oturma takımları ve eşyalar ile döşenmiş. Konakta, Mustafa Lütfi Başaralı -ve köyden geldiği zamanlarda- Kardeşi Mehmet Başaran aileleri, birlikte ikamet etmeye başlamışlar.
Çatı katı dahil dört katlı konak yapı; avlu içerisinden üç ayrı büyük kapıdan girilecek şekilde, bitişik üç blok olarak tasarlanmış. Başaralı Konağı’nın duvarları 120-130 cm kalınlığında Sille taşı ile örülmüş.
Zemin katta, avlu içinden geçilerek girilen, develerin ve cins Arap atlarının ahırları, samanlıkları, yemlik, kiler ve erzak depoları yapılmış.
Her katta 6 olmak üzere toplamda 18 oda ve çatı katındaki 4 oda ile birlikte bir blokta toplam 22 oda varmış.
Türbe önünden Başaralı Konağı
Mevlana Caddesi’nden Başaralı Konağı
3 bloktan oluşan tüm konakta toplam 66 odanın yanı sıra salonları, banyo, mutfak ve müştemilatı ise ayrıca yapılmış.
Konağın, çatı arasına yapılmış dört odası nedeniyle yüksek bir ahşap çatısı var. Ladin ve meşe dilmelerinden yapılmış; yıkımı esnasında marangozlar ve ustalar çatı imalatını çok beğendiklerini söylemişler. Konağın çatısı, eski Konya resimlerine bakıldığında da şehrin silueti içinde rahatlıkla fark edilebiliyor. Alaeddin tepesinden çekilen Mevlâna Türbesi’ni görüntüleyen eski fotoğraflarda sol tarafta, Başaralı konağı hep ilk planda görülmekte.
Başaralı Konağı’nın Alaeddin Tepesi’nden çekilmiş fotoğrafı
Konya’daki sivil konut mimarisi tarihinde önemli ve farklı yeri olan Başaralı Konağı, Osmanlı ve Avrupa mimarisi karışımı yapıldığı için çok dikkat çekmekteydi. Belediye çevre düzenlemesi, meydan ve yol açmak için bu muhteşem Başaralı Konağı’nı 1958 yılında yıktı. Şimdilerde resimlerde kaldı.
Konya’nın ticari merkezi günümüzde olduğu gibi o dönemde de Kapı Camii civarı, Kunduracılar içi ve çevresiymiş. Eski çağlarda olduğu gibi, Selçuklular ve Osmanlılar zamanında da camiler ticari merkezlerin -veya ticari merkezler cami ve mescitlerin- yakınına yapılırmış.
Başaralı Oteli
Müslüman şehirlerinde bütün yollar merkez camisine çıkacak şekilde planlanırmış. Camiler sosyal, kültürel ve ekonomik hayatın da merkezi durumundaymış.
Başaralı Oteli ve Çarşısı bu düşünce ile, Konya’nın en büyük ve yoğun kullanılan camilerinden olan Kapı Camii’nin karşısında Hükümet Konağı’na çok yakın yerde; 1912 yılı başında Başaralızade Mustafa Başaralı ve kardeşi Kara Mehmet Ağa Mehmet Başaralı tarafından yaptırılmaya başlanmış ve 1915 yılında tamamlanmış. Konaklama ihtiyacının büyük çoğunluğunun hanlarla karşılandığı bir dönemde, üstte 66 odalı otel ve zemin katında 36 dükkândan oluşan Başaralı Çarşısı olarak inşa edilen, han kültüründen otel kültürüne geçiş örneği sayılabilecek yapı aynı zamanda şehrin ilk 66 müstakil odalı oteli.
Başaralı Çarşısı zemin kat
Otel, zamanın en ünlü Ermeni ustalarına Selçuklu ve Osmanlı mimarisine uygun olarak yaptırılmış, üç yıl içerisinde bitirilip işletmeye açılmış. Çarşı ve otel mimarisi dikdörtgen olarak planlanmış olup iki blok halinde düzenlenmiş. Zemin katta bloklar arasında dar bir avluda, karşılıklı olarak toplam 33 adet dükkân yapılmış.
İki blok, avlu ortasından bir asma geçitle birleştirilmiş, muhtelif merdivenlerden üst kata çıkış sağlanmış. Üst katında 66 müstakil otel odası yapılmış. Odaların tamamının kapı ve pencereleri giriş koridoruna çıkacak şekilde tasarlanmış. Çarşı çatısı ortadan ikiye ayrılmış, ışık ve hava alması için cebri havalandırma ve aydınlatma yapılmış.
Başaralı Konağı ile Başaralı Çarşısı ve Oteli’nin yapımı için 75.000 Osmanlı Altını harcanmış. Ayrıca içinin tefrişi için çok değerli halı ve mobilyalarla döşenmiş.
Başaralızade Mustafa Efendi 1930’lu yıllarda, İstanbul Üsküdar’da Tekel idaresinden tütün işletme tesislerini kiralamış. Yaklaşık 80-100 kadının çalıştığı tesislerde işledikleri tütünleri yurt dışına ihraç ediyormuş. Selanik’ten gelmiş Ali Ulvi isminde çok güzel sülüs yazısı yazan birisini yanına muhasebeci olarak almış. Başaralı Mustafa Efendi’ye karşı o kadar güven sağlamış ki hanımına “On iki evladımdan hayırlı çıktı, çok güzel çalışıyor” dermiş.
Üsküdar Şemsipaşa’da kiraladığı köşkte Karabaş isimli köpeği kolundan ısırmış, köşke gelen doktorlar tedavisini yapıp dinlenmesini istemişler. Mustafa Dede’nin bir alışkanlığı varmış, yatarken saatini, cüzdanını, mührünü yastığının altına koyarmış. Muhasebecisi Ali Ulvi geçmiş olsun ziyaretine gelmiş, Başaralızade Mustafa Efendi tuvalete gitmiş bunu fırsat bilen Ali Ulvi yastığın altından mührünü çalmış.
Ali Ulvi Tekel’e gitmiş: “-o zamanki ismiyle- Reciye Başaralızade Mustafa efendinin selamı var, kendisi rahatsız. Mühürünü gönderdi, paraya ihtiyacı var ve almam için beni görevlendirdi” demiş. Mustafa Efendi’nin her zaman para tahsilatını yapan muhasebecisin sözüne inanmış, gerekli yerlere mührü basmış, büyük miktarda parayı vermişler. Muhasebeci para ile birlikte önce Yunanistan’a kaçmış, daha sonra da Amerika’ya gitmiş.
Başaralı Mustafa Efendi, 1930’lu yılların başında Tekel’e borcunu ödemek için İstanbul’daki mal varlıklarını satmış. Konya’daki Başaralı Konağını, üçe bölmek suretiyle üç ayrı kişiye satmış. O yıllarda, Başaralı Oteli ve Çarşısı’nı da satmak mecburiyetinde kalmış.
Başaralı Oteli ve Çarşısı’nın yarısı 1970’i yıllarda yıkılmış, yerine bir bina yapılmış. Diğer yarısı da Konya Büyükşehir Belediyesi tarafından yeni cadde açmak için istimlak edilerek 1998 yılında yıkılmış.