Bilmek istiyorum: Depremzedeler için hayati bir sorun olan acil barınma ihtiyacı için bugüne kadar ne yapıldı?
Haberlere göre Van’daki deprem afetinden sonra konteyner üreticilerinin kapasitesi yetmiyormuş. Şu anda üç vardiya halinde çalışıyorlarmış…
Körfez depreminden sonra da aynı sorun yaşanmıştı. Evleri hasar gören veya evlerine girmek istemeyen depremzedeler ya kırsal alandaki akrabalarına, ahşap çatkılı evlere doğru göç etmişlerdi. Ya da bulundukları mahalde kendilerine barınak yapmaya çalışmışlardı. İklim biraz daha elverişli olsa da, tek cidarlı çadırlarda kışı geçirme imkanı yoktu. Depremden sonra daha iki hafta geçmişti ki “Sivil Koordinasyon Merkezi”ne gelen taleplerin arasında kereste, kontraplak, çatı örtüsü gibi ihtiyaçlar da yer almaya başlamıştı.
Bu tür bir acil barınma ihtiyacının ortaya çıkacağı zaten daha önceki depremlerden de biliniyordu. Ama nedense başka ülkelerden gelen örnekler dışında, Türkiye’de henüz bir adım atılmamıştı. Kızılay’ın büyük ihtimalle “Harbi Umumi”den (ama hangisi, açıkçası onu tam olarak söyleyemeyeceğim) su geçiren pamuklu branda çadırlarında yaşamı sürdürmek mümkün değildi. Sorun bariz bir şekilde ortadaydı. Bu yüzden gönüllü insanlar hemen kollarını sıvandı. “Sivil Koordinasyon Merkezi” her konuda olduğu gibi, barınma ihtiyacının karşılanması için de çok önemli bir adım attı.
Deprem afeti sonrasında ortaya çıkan geçici barınma sorununu çözmek için bu merkezin çağrısı ile bazı mimarlar bir araya geldiler ve geri kazanılabilir (yani işi bittiğinde moloza dönüşmeyen, tekrar kullanılabilen), çevreyi kirletmeyen (yani yeşil alanları, meraları betonla kaplamadan yerleştirilen) ve onlarcası montaja hazır paneller halinde bir araçla nakledilebilen (yani kolayca istiflenebilen, depolanabilen), arazide bitişik olarak yerleştirilen ve az yer kaplayan, ısı tasarrufu sağlayan, altyapı sorunlarını minimize eden “Acil Mobil Barınaklar ” tasarladılar.
Bu barınaklardan yerel ve uluslar arası STK’ların topladığı yardımlarla binlerce üretildi. İlk defa ve hızla yaşanan bu deneyimde (belki şaşırtıcı ama) üretilen barınaklar hem devletin yaptırdıklarından çok daha ucuza geldi, hem de çok daha kaliteli ve kullanışlı oldu. Üstelik bu barınaklar kendi arazisini gönüllü olarak kullanıma veren vatandaşların sağladıkları kente yakın yerlere yapıldıkları için çok daha işlevsel oldu, altyapı kurulma, ulaşım maliyetleri azaldı. Bu barınaklar deprem felaketinden sonra hayatın yeniden filizlenmesinde, hatta psikolojilerinin iyileşmesinde önemli rol oynadılar.
İlginç olan devlet bürokratlarının devletin yaptırdığı ve daha pahalıya mal olan barınakları değil, STK’ların, gönüllülerin yaptırdığı bu projeli barınakları kullanmak istemesiydi. Bu barınaklar depremzedelere sundukları nispeten daha yüksek yaşam konforu, sosyal mekanları ve mimari kaliteleri ile hiç olmazsa insanların hayata tutunmasını sağladılar. Uygulanan demokratik ve katılımcı yöntemle de adil bir biçimde kullanıcılara dağıtıldılar.
Ayrıca daha sonraki deprem sonrasında barınaklardan binlerce üretildi. Bir örnek: Hiç böyle bir şey öngörülmediği halde bazıları yıllarca kullanıldı, sanki kalıcı konutlar gibi. (Ayrıca bu barınakların yerleştirilmesi devam ederken tanınmış Japon Mimar Sigeru-Ban ile kağıt evlerin yapımına girişildi.)
Ancak bu yapılanlar yeterli miydi? Hayır. Çünkü bu barınakların depremden sonra değil, önce üretilmiş olması ve depolanmış olması gerekiyordu. Ancak önceden üretilmiş ve bölgesel depolara dağıtılmış barınaklar kısa sürede ihtiyaç sahiplerine ivedilikle iletilebilirdi. Hadi bu ihtiyaç o tarihlerde henüz düşünülmemişti diyelim. Bugün yeniden sormak istiyorum: Hayatında ilk defa afet durumunda acil bir koordinasyon deneyimi yaşayan gönüllü insanlar bile bu konuda kendi imkanları ile bir şeyler yapmak gerektiğini fark edip harekete geçtiği halde, bu kadar büyük bütçeleri, on milyarlarca liralık deprem vergilerini kullanan, ihaleler, inşaatlar konusunda burunlarından kıl aldırmayan devlet ve kamu yönetimleri, Kızılay, v.s. bu aradan geçen on iki yılda ne yaptı? STK’ları, toplumun enerjisini dışlamaktan başka? Sahiden bunu bilmek istiyorum.