Adalar özellikle Büyükada, meraklısı ve sakinleri dışında büyük bir kitleyi ilgilendiren bir belde.
Son günlerde basında farklı grupların farklı görüşleri ve itirazları sıklıkta yer aldı. Adada yaşayan bir mimar olarak konuya daha geniş bir açıdan bakmakta yarar görüyorum. Sonda söyleyeceğimi baştan söyleyeyim; standartları, denetimi, yaptırımı olmayan bir yönetim anlayışı altında her çözüm önerisi bir süre sonra sorun haline gelir. Faytona binmekten hiç hoşlanmasam da Adalar için önemli bir hafıza unsuru olmasından dolayı belli şartlar altında kalmalarından yanayım. Fayton hakkındaki tartışmaların da Adalar’ın, özellikle de Büyükada’nın diğer sorunlarıyla birlikte düşünülmesi ve konunun aktörleri ve üstlendikleri rollerle birlikte iyi incelenmesi gerektiği fikrindeyim.
Adalar neden bir ilgi ve turist çekim merkezi?
Adalar vaktiyle plaj ve deniz turizmine yönelik bir sayfiyeyken son yıllarda özellikle Arap turist gruplarının gözde destinasyonlarından biri oldu. Artık 12 ay boyunca günübirlik turist çeken bir yürüyüş güzergahı, gezi alanı ve milli park görünümünde olan Büyükada, bu işlevin lideri konumunda. Paket tur fiyatına Büyükada gezisi konup turistler bir motora bindirilip Büyükada‘da kendi başlarına bırakılıyor ve maliyet açısından turizm acentelerine son derece kârlı bir operasyon sağlıyor. Fayton turu da bu gezinin ayrılmaz parçası. Büyük sayıdaki günübirlik turistlerin yeme-içme, dinlenme, küçük alışveriş, bisiklet kiralama, hafta sonu konaklama gibi farklı gelir kapıları zaman zaman çıkar çatışmaları ortaya koyuyor.
Büyükada’daki aktörler ve gelir odakları
Büyükada’ya gelen birçok turist kültürel mirasla ilgili. Ayrıntıların farkında olmasa da Büyükada’nın herhangi bir park, orman ya da mesire yerine tercih edilme sebebi, tüm olumsuzluklara rağmen korunmuş olduğu kadarıyla kendini gösteren mimari doku. Büyükadalılar’ın sahip olduğu tarihi evler, modern Türk mimarisinin sınırlı sayıdaki iyi örnekleri, güzel bahçeleriyle yarattıkları kentsel doku, buraya görsel çekicilik katıyor. Büyükadalılar çok büyük masraf ve eziyetlere katlanarak genellikle ailelerinden intikal etmiş bu gayrimenkulleri yaşatmak için büyük çaba sarf ediyor. Adada doğmuş, yaşamış veya çocukluklarını geçirmiş olduklarından burayla duygusal bağları var ve tüm mali zorluklara karşı evlerini bakımlı tutup yaşatma çabasındalar. Adada tamirat yapmak, inşaat malzemesi getirmek, moloz taşımak gibi işler lojistik zorlukları ve pahalılığından dolayı bakım ve onarım işlerini ağırlaştırıyor. Bu durum yeni inşaat heveslilerinin iştahını kaçırdığından bir bakıma faydalı olduğu da söylenebilir. Bu nadide evlerin sahipleri artık Büyükada’daki eski hayatlarını yaşayamıyorsa da korumacı bir inat sergiliyorlar. Bundan vazgeçmeleri durumunda mülklerin hızla el değiştirip, ada kültürüne sahip olmayan farklı sosyal gruplar tarafından sahiplenilmesi ve bunun da özgün mimariyi kısa zamanda etkileyerek bu küçük coğrafyanın turistik değerini sıfırlaması kaçınılmaz görünüyor.
Adada yaşayan ilk aktör grubundan sonra ticari odakların durumuna göz atalım. Turist sayısının artmasından memnun ve nitelik yerine nicelik esasına göre ekonomik planlama yapan iskele çevresindeki esnaf ve işletmelerin yaşaması para kazanmaya devam etmelerine bağlı; fakat turist patlamasından dolayı burada yaşayanlara servis sağlayan dükkanlar butiklere, hediyelik eşya mağazalarına ya da midyecilere dönüştüğünden yakında yaşayanların temel alışverişlerini yaptığı manav, kasap, züccaciyeci gibi esnaflar kalmayacak. Bunların çoğu halihazırda kapanmış durumda. Turizm elbette önemli bir kazanç kapısı ama bu küçük ilçenin kendi ticari ekosistemini koruması da turistler için çekici kalmasının şartlarından biri. Ortaköy, Bodrum, Alaçatı gibi yoğun turist akımı sonrası kendilerine has özellikleri kaybeden beldelerin durumu ortada. Büyüme ve ekonomik gelişmenin plansız ve aşırı hızlı olduğunda olumlu sonuçlar yerine felaket doğurduğunu gösteren sayısız örnek var. Denetlenmeyen turizm ve rant beklentisi evleri pansiyona, manavları butiğe dönüştürdükçe Adalar da yaşayan yerel ahalinin kalmadığı, bakımsız bir tiyatro dekoruna dönüşecek.
Bir diğer önemli aktör de ulaşım tekeli. Deniz ve kara olarak ikiye ayrılabilen ulaşımda ilk sırada Şehir Hatları İşletmeleri, İDO ve bunlarla tarife üzerinden rekabet eden motor şirketleri var. Bu yıl İDO seferlerini neredeyse durdurdu. Yazlıkçı adalılar işlerine normalden bir saat daha fazla harcayarak gidip geldi. Sefer tarifeleri alternatif yaratmıyor. Vapur ve motor sabah benzer saatte kalktıktan sonra saatlerce sefer olmuyor. Motorcular daha esnek olduğu için diğerlerinin tarifeleri ilan edildikten sonra kendileri için avantajlı alternatifler oluşturuyor.
Kara ulaşımındaki en önemli tekel ise gündemdeki konunun öznesi olan faytoncular. Temel varoluş sebeplerinin ada sakinlerini bir yerden bir yere götürmek olduğunu uzun zaman önce unutmuş durumdalar ve en çok sayıda turiste en kısa zamanda nasıl tur attıracaklarının muhasebesindeler. Sayıları sabit gözükse bile aynı anda trafikte olduklarında büyük yoğunluk yaratıyorlar. Büyükada’nın caddeleri iki faytonun karşılıklı geçeceği genişlikte olmasına rağmen bisikletli ve yayalar da eklenince Çin ya da Vietnam’ın kalabalık bir bölgesindeki görüntüler doğuyor.
Fayton dünyasında sorun çok. Ahırlar kötü durumda ve bakımsız. Atlara iyi bakılmıyor. Genç seyislerin suistimal edildiğine dair türlü dedikodular var. Hayvan hakları kadar insan hakları aktivistlerini de ilgilendiren durumlar söz konusu. Artık Büyükada‘da atına gözü ya da öz evladı gibi bakan, müşterilerinin evini ve adını bilen, doğma büyüme Büyükadalı faytoncu kalmadı. Kaldıysa da arabasını sürücülere kiralayıp işe çıkmıyorlar ya da çıkamıyorlar.
Karadaki ikinci aktör, kullanmayı bilip bilmediğine bakmadan müşterilerine bisiklet kiralayan, hiçbir denetim olmadığından sürekli kazaya davet çıkartan bisiklet kiralamacıları. Büyükadalı olup hayatı bisiklet üzerinde geçmiş olanlar bile bu yüzden trafiğe çıkamaz durumda.
Fayton sorunun kendisi mi, parçası mı?
İstanbul’un hızlı büyümesi sonucunda doğal ve sakin hayatı tercih edenlerle kışın Büyükada’da oturanların sayısı arttı. Aynı durum Bodrum, Marmaris, Çeşme gibi yazlık yerlerin kış nüfusunda da görülüyor. Bu gerçeğin kabullenilmesi lazım. Fayton 19. yüzyıldan beri kullanılan ve Büyükada’nın yegâne kamusal ulaşım aracı. Tanımlı güzergâhlar üzerinde çalışıyorlar ve gidemedikleri pek çok nokta, çıkamadıkları birçok yokuş var. Faytonla ulaşımın sürdürülebilir olmadığı ortada. Bu yüzden bisikletle ulaşıma teknolojik bir alternatif sunan akülü araçlar hayatı kolaylaştırıyor. Ancak herkesin bunları kullanması beklenemez. Hasta, yaşlı, çocuklu, bebekli olanlar gibi sportif hayat tarzını benimsemeyen de var. Kimilerinin “Onlar da gitsin başka yerde yaşasın.” gibi çıkışları sıkça duyuluyor. Bunun ne derece çağdaş ve demokratik bir bakış olduğunu tartışmaya bile gerek yok.
Faytonun istendiği zaman bulunamayan, istenen her yere ulaşamayan, pahalı ve alternatifsiz olması, bazı çözümler doğurdu. Büyükada ahalisinin “Yuki” diye adlandırdığı akülü, üç tekerlekli ve hafif taşıma kapasiteli araçlar hayata girdi. Pek çok Büyükadalı bu kötü tasarımlı araçlara da tepki gösterdi. Kanundaki boşluktan dolayı akaryakıtla çalışmayan ancak motor barındıran bu araçların yasal olup olmadığı belirsiz. Bu muğlaklık büyük bir hızla çoğalmalarını sağlarken adalılar da ikiye bölündü. Yuki’ye karşı olanlar ve kullananlar, henüz çözülmemiş fayton sorununun yanında ikinci bir ulaşım sorunu olmuş durumda.
Büyükada’da sistemin sürdürülebilirliği ve olağan şüpheli
Yazın bir hafta sonunda yolu Büyükada’ya düşenler bu güzel beldenin kapasitesinin çok üzerinde misafiri olduğunu görmüştür. Kaldırımlar yetersiz kalıyor, yollarda faytonlar ve kontrolsüz bisiklet süren acemiler terör estiriyor. Freni tutmayıp uçurumdan uçan bisikletliler, hatalı sollama yapan faytonun altında kalanlar, virajı alamayıp kask takmadığı için kaldırıma kafasını vuran Yuki kullanıcıları, parlayan atların nalları altında kalan yayalar. Trafiğe kapalı bu ilçede her yıl ölümlü trafik kazası sayısının üç haneli rakamlarda olması kabul edilebilir bir durum olabilir mi? Bütün bunları denetleyen bir kişi, kurum ya da kurallar düzeni yok. Hiçbir zaman da olmadı. Sorun hep göz ardı edildi, yönetilmedi ve insanların kendi buldukları çözümlerle iyice karmaşıklaştı. Kangren haline geldi.
Atların dinlendirilmesi, belli saatler arasında değiştirilmesi, sürücülerin en azından Türkçe iletişim kurabilecek beceride olanlardan seçilip trafik kurallarına dikkat etmelerini sağlamak çok mu güçtü? Pekâla biliyoruz ki, denetim olanakları var. Atların kulağına bir çip, arabalara takometre takılarak faytonların çalışma saatleri denetlenebilir. Sürücü olmayı bazı özel şart ve eğitimlere bağlamak ve İstanbul‘a bir gün önce gelmiş eğitimsiz insanlara teslim etmemek de mümkün. Yerel yönetimin görevi soruna yol açanları ortadan kaldırmak değil, çözüm ve düzen getirmek olmalı. Aynı anda trafikte olan fayton sayısı kolayca sabitlenebilir ve çevrim içi kontrol edilebilir. Sürücülerin kalitesi kullanıcılar tarafından değerlendirilebilir. Bunları atlarına veteriner hizmetini dahi fazla gören ve bıçak kemiğe dayanıncaya kadar durumu suistimal eden Faytoncular Odası’nın değil İstanbul Büyükşehir Belediyesi ve ona bağlı İspark gibi şirketlerin yapması gerekir.
Adres ve yaş gruplarına göre kimin akülü araç kullanabileceğini belirleyip denetlemek de mümkün. Yüksek süratli iki tekerlilerin doğurduğu tehlike yüzünden hakiki ihtiyaç sahipleri hak mahrumiyetine uğramamalı. Gece karanlığında yeni yetme çocukların yarışmalarını engellemek ve araç kullanımını ehliyete bağlamak gibi trafik kontrol elemanı ve yaptırımlarla trafik denetimi elzem ve acil hale gelmiş durumda. Plaka ve vergi sistemiyle araç sayısında aşırı artış da önlenebilir. Sürdürülebilirlik esasıyla araç sayısında artış olsa bile bu sürekli ödenek sıkıntısından yakınan Adalar Belediyesi için marjinal bir kaynak olabilir. İşin hukuki bakımdan çok karmaşık olduğunu biliyorum ve Büyükada’ya özel bazı yönetsel haklar tanınmasını şart görüyorum.
En büyük gelir kapısı olan bisiklet kiralamacıları sele ayarı bile yapmadan, hayatında vitesli bisiklet kullanmamış turistlere 27 vitesli modeller teslim ederek bir can pazarı yaratıyor. Zar zor kullanabildiği bisikletle virajlı ve yokuşlu yollarda hem kendileri hem etraftakiler için tehlike saçan Arap genç grupları uzun zamandır tedirginlik yaratıyor. Belirli seviyede kullanıcı olmayanlara kiralama yapılmaması ve aynı anda ringde olan bisiklet sayısının kontrolü, arzı düşürüp fiyatları artıracağından bu küçük işletmelerin gelirinde kayıp yaratmayacaktır.
Büyükada elektrikli bir ring otobüs sistemine gerek duyuyor. Bu uygulama ada sakinlerinin bulduğu alternatif çözümleri ortadan kaldırmasa da yeni arayışları durdurabilir. Ekonomik ve geçerli bir çözümdür.
Tüm bunların faytonların kaldırılmasını meşru kılmayacağını da söylemeliyim. Fayton kent hafızasının bir parçasıdır. Kaldırmak yerine amacını tanımlamak, standartlarını belirlemek ve sistem içinde düzgün bir şekilde varlığını sürdürmesi hedeflenmelidir. Sistemler birbirinin alternatifi olmak zorunda değildir; bir arada var olabilirler. Kaldırılması halinde fayton sahipleri, sürücüleri ve atlara çok daha büyük kötülük yapılmış olacağı herkesçe malum. Kırk yıl önce Bağdat Caddesi’nin de süsü olan bu kent hafızası kalıntısı yok edilmemeli, kamusal ulaşım aracı olması yerine, Venedik’in gondolları gibi ayrıcalıklı ve cazibeli bir lüks taksi işlevi yüklenmelidir.