Bu kez sizlere Bodrum'un geleceğine dair hayallerimi aktarmaya çalışacağım.
8 Aralık 2015 tarihinde, Mimarlar Odası Bodrum Temsilciliği’nin organize ettiği çok kalabalık bir söyleşide, aşağıda belirttiğim tespitlerimde uzlaşmış gibiydik. Bu durumdan cesaret alarak, bu kez sizlere Bodrum’un geleceğine dair hayallerimi aktarmaya çalışacağım.
Umarım, heyecan ve ilgilerinize bir nebze de olsa, katkı sağlayabilirim.
Bodrum söyleşisindeki bazı tespitler şöyle özetlenebilir.
1. Bodrum yaşamının giderek, popülistleşen ve hatta lümpenleşen bir sosyo kürtürel süreçten geçtiğini (deniz ürünleri kültüründen lahmacun ve kebap kültürüne teslim olmaya doğru gittiğini),
2. Cevat Şakir’lerin, Azra Erhat’ların, Sabahattin Eyüpoğulları’nın Zeki Müren’lerin öncülük edip, üniversite gençliğinin büyük katılımı ile oluşan sosyal topografyanın, İstanbul ve taşra sermayesinin etkileriyle, hızla değişmekte olduğunu,
3. Kısa dönem öncesine kadar, mimarlık ve sanatta inceliğin, derinliğin ve sanatsallığın yaşandığı bir süreçten bilgisizlik, zenginlik ve görgüsüzlüğün egemen olduğu bir sürece geçilmekte olduğunu,
4. Bu yaşamda, ne şiir, ne müzik ya da edebiyat, ne de romantizm ve daha da önemlisi hayallere yer kalmamakta olduğunu,
5. Bu kötü gidişin hem devletin yanlış turizm politikalarıyla, hem de makro ölçekteki yanlış planlarla güçlendirilmeye çalışıldığını,
6. Bodrum’un bugün dahi, Atatürk Cumhuriyeti’nin kültürel vizyonuna yaslı olarak, kentleşme alanında en başarılı örneklerin başında gelen bir mekan ve popülasyon olduğunu,
7. Bodrum’un hala bu gidişi hak etmeyecek kadar özel ve evrensel bir coğrafyası ve yakın zamana kadar, yaşanmış muhteşem bir tarihi potansiyeli olduğunu,
8. Evrensel ölçekte değerlerle yüklü bu coğrafi mekânda, hala bu gidişi durduracak insan potansiyeli olduğuna inandığımı ve bu inançla “bir karşı kültür hareketi” (kültür savaşımı) organize etmenin acil bir hedefimiz olması gerektiğini,
9. Bunun için ilk adımın, yukarıda değindiğim potansiyeli oluşturan, kişi ve kurumları (odalar,dernekler,vakıflar,vb.) bilgilendirmek, ilgilendirmek ve heyecanlandırmak ve de örgütlemek olduğunu,
10. Yayın ve interneti, bu amaç doğrultusunda etkili olarak kullanabileceğimizi,
11. Yapılmakta olan nazım planın, Bodrum’u daha iyi bir geleceğe taşıyacak “sosyo-kültürel vizyonu ve hedefleri olmaması” nedeniyle bu planın “tedavülden kalkması” gerektiğini,
12. Ancak eleştiri ve karşı çıkışın, kendi başına yeterli olmayacağını, bunu yapacağımız ek çalışmalarla güçlendirmemizin zorunlu olduğunu,
13. Planlamanın yerindenlik, katılım ve “her ölçekte, eş zamanlı yürütülen dinamik bir süreç” olduğu ilkesel koşullarına yaslı olarak, bu sorumluluğu amatörce de olsa, üstlenmek zorunda olduğumuzu,
14. Bu sorumluluğumuz bağlamında yapacağımız ilk işin “Bodrum’un, geleceğine dair hayallerimizi, planlama vizyonuna çevirecek ve yapılacak planlamaya somut hedefler sağlayacak” bir çalışmayı organize etmek olduğunu,
Anlatmaya çalışmış ve bu aktivitelere amatörce başlanabileceğini desteklemek için; “düzenlediğim bir pilot proje” anlamında ve yeni nazım planda turistik konaklamaya ayrılan, Bağla Yarım Adası’na ait bir alternatif, kentsel tasarım çalışmasını izleyicilere sunmuş idim.
Şimdi sizlere, Bodrum’un geleceğine dair hayallerime göre, bir “gelecek Bodrum kenti” senaryosu anlatacağım .
Daha pek çok hayallerim var, ancak burada kesiyorum. Çünkü kelimeler ve sayfalar yetmiyor. Şuna inanıyorum ki Bodrum’daki potansiyel, bu hayalleri kurdurmanın ötesinde; onlara ulaşmayı da sağlayacak kadar güçlü.
Yine inanıyorum ki orta ve hatta yakın gelecekte, böyle bir Bodrum’da yaşama keyfi ayrılıcılığı ve onuruyla yaşamak isteyenler bu doğrultudaki kültür savaşımlarıyla da kendilerini çok iyi hissedeceklerdir.
Unutmayınız ki “hayal ile gerçek birbirlerinin en yakın dostudur ve su sızmayacak kadar” birbirlerine yakındırlar.
Yine unutmayınız ki “insan hayal ettiği sürece yaşar” özdeyişi bugün en çok ihtiyaç duyduğumuz kavramdır. Bu nedenle, “hayallerimizin çalınmasına”, asla izin vermez.
MUTLU HAYELLER!
Not: Size ekte sunduğum (EK1–EK2) iki ön tasarım “Bitez ve Kargı koyları kompleksinin kuzeyde sınırlayan”, eşsiz Bağla Yarımadası’na aittir. Mevcut 1/25.000 planda, bütünü ile turistik konaklamaya tahsis edilen yarımada çok kısa sürede “bir ucube yapılar” mekânına dönecektir. Bütünüyle hazineye ait yarımadanın, yukarıdaki hayallerimizin içinde yer alan “bir kamusal sanat ve kültür merkezi- bölge parkına” dönüştürülmesi çok kolaydır. Oysa Bodrum Nazım Plan bütününde, benzeri yanlışlıkların, benzeri coğrafi mekanlara yaygınlaştırılması ise Bodrum’un gelecek hayallerine getirilmiş bir ipotek olup, bu planın biran önce iptalini gerektiren, çok ciddi bir durumdur.