Bir Modern Mimari Örneği Olarak, Kâbe

Tüvitır’da az sayıda takipçim var. Mimar olduğumu bilenler eğer pek bir iddialı “mimari” konuda ahkam kesilmiş paylaşım görürlerse bana soruyor ya da onay verip vermeyeceğimi merak ediyorlar. Hür irademle ve tabii referans çerçeveme göre fikrimi beyan ediyorum.

Ömer Lekesiz isimli yazarın oldukça iddialı bir paylaşımı önüme geldi.

İran’daki bir mescidin iç mekanından bir fotoğrafla

Kemer, duvarın rükû halidir.
Modern mimarinin kemer karşıtlığı, ibadet imgesine karşıtlıktır.

diye buyurmuş.

Sayın Lekesiz’in ismini duymamıştım. Yeni Şafak Gazetesi yazarıymış. Takip etmiyordum kendisini. Ankara Meslek Yüksekokulu Kamu Sevk ve İdaresi Bölümü mezunu olduğunu öğrendim. Kişileri eğitimlerine göre kategori etmem ama Sanat Tarihi ve Mimarlık okumuş mu yani bu denli cesur ve iddialı bir yorumu yapan uzman olması gereken kişinin konu hakkında mektepli mi, alaylı mı olduğunu bilmem gerekliydi.

Ben 25 yıla yaklaşan mimarlık mesleğimle “kemer” gibi oldukça tanımlı bir taşıyıcı elemanın, dini bir “ibadet imgesi”ne dönüştürenle karşılaşmıştım ama böyle tabiri tabii ki caiz “fütursuzca” ortaya koyan görmemiştim.

Sonra “duvar”, “kemer”, “modern mimari”, “kemer karşıtlığı” ve “ibadet imgesi karşıtlığı” kavramlarının ne olduğunu irdelemeye ve size sunmaya karar verdim.

Amacımın kendisini yermek olmadığını bilmesi gerekir. Müellifi olduğunu sandığım (Kaynak belirtmeden sunduğuna göre kendisi çekmiş olmalı) ilgi çekici, renkli fotoğraflar ile çeşitli laflar sıralayıp duruyor. Diğer paylaşımlarını hızlıca baktım. Benim önüme düşen bu tüvitle aslında önemli bir sanat dalının (mimarlık), kavramlarını töhmet altına alıyor ve bundan zerre haberi yok.

Ben “Kamu sevk ve idaresi” mesleğinin inceliklerini kendisinin mimarlığı bildiği kadar bilmiyorum. Zaten “Memleketten bir Mimar Sinan geçmiş ama aynı zamanda milyonlarca kendini Mimar Sanan var” öz sözü de ünlüdür. Sayın Lekesiz’den İDDİALI Kamu sevk ve idaresi uzmanlık alanına giren herhangi bir konuda bir ahkam kestiğimde beni uyarmasını da istirham ederi.

Şimdi kavramları sunayım. Siz kendinizi bilirsiniz, gerçekten aşine olduğunuzu düşünüyorsanız atlayabilirsiniz.

DUVAR

Etimolojisi:

~ Fa dīvār/divār ديوار/دوار a.a.

deγa-vāra- kerpiç duvar

vāra- korumak, etrafını çevirmek

Yani kerpiç ve kilden bir yerin veya şeyin etrafını çevirmek korumak demektir.

KEMER

Etimolojisi:

~ Fa/OFa kamar كَمَر 1. kuşak, 2. mimaride kemer veya kubbe

Mimarideki kemer, açıklık geçmek için kullanılan bir yöntemdir. Yazarın garip tanımı gibi “Duvarda rükû” olsun diye değil, taşıyıcı zorunluluk olduğu için yapıldığı ortadadır. İlk amacı duvarı taçlandırmak için değil bilinçli olarak statik (teknik) zorunluluklar için tercih edildiğini bilinir. Aslında o kadar basittir ki sebebi…

Bakınız aşağıdaki eskizlere solda bildiğiniz bir duvar. Buna bir boşluk açmak gerek. Eh yukarıdaki taşlar ya da tuğla düşer. Bunu engellemek içinse daha örülürken lento denilen yapı elemanları kullanılır. Hala aynı teknik hazır ateş tuğlası ya da gazbeton duvarlar için de kullanılıyor.

Fakat zamanında öyle şantiyede lento gibi TEK ve BÜYÜK yapı elemanı kullanmak mümkün değil. Daha kolay bir yol bulunmuş. Kemer.

Hatta en son bir kilit taşı konur, böylece sistem kendini taşır. İşte buna “kemer” deniyor. Bir sürü kemer çeşidi vardır.

Yalnız biz “Duvarın içine kemer koyunca o rükûya niye vardığını” gerçekten anlamadık. Eğer duvar bir mekânı kapatıyor koruyorsa düz duvar (ki biz buna sağır duvar deriz) konulur, ışık girsin diye veya başka bir geçiş için gerekiyorsa bir açıklık konulur. Tamamen fiziki taşınma sorunu yüzünden form kemere döner.

Yine bir bilgi daha vermek gerekir ki, bu taşıyıcı zorunluluk, ibadethane, askeri bina, mesken ve hatta zindan için bile yapılır. Ölesiye işkence edilen ve hatta ceza infazı yapılan zindanlarda dini ibadet simgesinin ne işi varsa artık. Ahşap binalarda yapılmaz çünkü taşıyıcı için gerek yoktur.

Kubbe ise daha başka bir formdur ve üç boyutlu kemer üretimidir, tonoz da böyledir.

Kemerin ya da kubbenin aslında dini bir referansı yoktur. Eskiden yığma taş yapılar için kullanılırmış. Şimdi muhafazakâr ibadet yapıları yapanlar, kalıp çakıp içine beton döküyorlar. Her taraf kemerden geçilmiyor. Örneğin Çamlıca Camii’ndeki gibi.

Betondan dökecekseniz ne gerek var kemere, kubbeye?

Açıkçası yazar kemerin ne olduğunu pek bilmeden, duruma dini biri referansla kutsallık katmak istiyor ama olmuyor tabii.

Modern Mimari

Sayın yazar Lekesiz’in rahatça takipçilerine tespit ettiği ama tam olarak anlamını bilmediği baş konu bu. Ben yine de modern mimariyi hızla anlatayım.

19. yüzyılda Endüstri Devrimi her şeyi değiştirdiği gibi mimariyi de etkiledi. Fabrikalar ve endüstri tesisleri, onlarda çalışan işçilerin bazı ihtiyaçları yüzünden daha kolay seri üretim mekan üretimi istenecekti. Günümüzün gereksinmelerine, sanat anlayışına ve yapı teknolojisine uygun mimarlık için modern mimari diyebiliriz.

Sadelik ve işlevsellik önemli bir kıstas olunca tarihteki eski biçimlerin kopyaları yerine özgün tasarıma değer veriliyor modern mimaride. Taklit öğelere ve oradan buradan toplayıp tekrar etmeye dayalı akımlarından (Yeni grek, Yeni rönesans, Yeni gotik) sonra 20. yüzyılın başlarında “Art Nouveau” ile modern mimari hayata giriyor.

Sullivan’ın (1850-1924) isimli bir mimarın modern mimarlık bildirgesinde “biçim işlevi izler” savı geçer. 1920’lerde W. Gropius’un öncülüğüyle, Bauhaus ayrıca Le Corbusier düşünceleri etkili olmaya başlamıştır. 1933 sonrası Amerikan mimarlık okulları, Nazilerin baskısı sonucu Avrupa’dan göç eden mimarlık ustalarına imkân sağladılar.

2. Dünya Savaşı’ndan sonra ise, yıkılmış kentlerin ve konutların yeniden kurulması gündeme gelince modern mimarlık daha fazla hayata girmiştir.

Yazarın modern mimariyi bu denli ince tarifleyeceğini zannetmiyorum. Genel kanı şu,

Eğer düz çizgiler varsa, süslü püslü değilse sadelik takıntısı varsa ve tabii kendi sevdikleri şaşalı eskiyi tekrar eden bir formu yoksa, örneklenen şey modern mimaridir. Ayrıca Modern mimari dini reddeder ya da ne bileyim ruhsuzdur filan. Yani modern mimariye, dini öğeleri reddeder argümanıyla saldırırsak, muhakkak yerini bulur. Fakat ne yazık hasıl olan şey bilgisizlik ve tabii yanında gelen rahatlıktır.

Bir kere “kemer” denen yapı elemanı sonuna kadar moderndir. İşlevi üstteki yükü zamanın imkanlarına göre taşımaktır. Bunu da kendisi bir süs ögesi olarak değil, formun fonksiyonu takip etmesiyle alır.

Modern mimari, kemeri reddetmez efendim. Yeri gelirse kullanır, gelmezse kullanmaz. Örneğin Roma’daki Fendi binası. Dört cephesi sadece kemerden oluşur.

Hatta size kendi çektiğim fotoğrafı da sunayım.

Bu bir örnek olamaz filan diyenlere daha fazla eğri formlu hem de kemerli örnek veririm. Sadece modern mimarinin çınarlarından Oscar Niemeyer yeter de artar bile.

Tabii ki yazarımızdan bu örnekleri bilmesini beklemiyoruz. Fakat bilmeden bu kadar keskin yazmasına da şaşırıyoruz.

Modern mimarinin kemer karşıtlığı yoktur. Fakat söz konusu tüvitine cevap verirken, yani kemerin taşıyıcı bir mimari eleman olduğundan, islama özgü olmadığından (Roma ve Bizans’ta dahi kullanılmıştır) aslında dini bir referans, ibadet imgesi sunmadığını belirtince, “Kare, daire, tavaf nedir?” gibi bir soruyla yanıt vermiştir. Fakat sonra silmiş ki şimdi bulamıyorum.

Kemer formunun bir ibadet imgesi olmadığını gördükse, modern mimarinin ibadet imgesi karşıtı olduğunu iddia etmenin garip olduğunu da anlamışızdır. Modern mimari kesinlikle dine ya da ibadet imgesine karşı değildir. En belirgin modern mimarlık örnekleri ibadet yapılarında verilmiştir.

Kısaca biraz da teknik zorunluluklar yüzünden ibadet yapılarında çok kullanılan kemeri, betondan kalıpla döküp üzerini taş kaplayanların, “rükû” diye övdüğü formu yerle bir ettiğini anlamak çok mu zordur. Minareleri bile betonarme füze şeklinde yapıp, sonra şerefeleri balkon niyetine geçirenlerin yaptığı camilere toptan mimari olarak değersiz saymak gerekmez mi? Uzakta aramayın, ilki greksiz büyüklüğü ile Çamlıca Camii, diğeri de yaparken Osmanlı ölçülerini kullandığı için kendini öven Sayın Şenalp’in Ataşehir Mimar Sinan Camii.

Kâbe Aslında Modern Mimari Öğesidir

Evet, formu ve sadeliğiyle ve tabii işlevselliği ile Kâbe aslında çok belirgin bir modern mimari öğesidir.

Şaşırmayın Lekesiz ve diğer muhafazakar kemer sevenler. Kemeri olmayan kutu şeklindeki sade yapı ne denli kutsaldır ve üzerinde bir adet bile kemer yoktur. Etrafında onu boğan yapılara ise ayrıca bakalım.

Suudilere mi kızalım? Merak etmeyin Kâbe bu ülke toprağı içinde olsa bundan farklı olmazdı.

Muhafazakarların bilmedikleri konuda nasıl bu kadar cesur iddialar ortaya atabildiklerini ve isterlerse her şeyi dine karşı ilan edebildiklerine aklım ermiyor. Dinin huzur, barış ve inançla gelen ahlaki olumlamalarını nasıl da yerle bir ediyorlar hem de böyle bilmiş şekilde.

Şimdi Sayın Asım Cüneyd Köksal’ın yine sosyal medyada binlerce kez beğenilmiş bir tespiti ile yazıyı kapamak isterim.

Meseleye ömrünü adayanların okuduğu bir mecraya, konu hakkında bilgisi olmayan biri bu tüviti yazabiliyor. Çok şahane…

Bu sendromun ismi de “benceöyledeğilizm”miş.

Etiketler

Bir yanıt yazın