2011 Genel Seçimleri üzerine...
Ben, Sn. Erdoğan’ın “projeci” ve “icraatçı” kimliğinin AKP nin başarısında önemli bir rol oynadığını düşünenlerdenim. Muhalefet’in fiziki proje üretememesi, iktidarın şehircilik ve ulaşım projelerine alternatifler getirememesi Başbakan’ın elini ayrıca güçlendiriyor, önünü daha da açıyor.
8 yıllık ikitidar dönemlerinde İstanbul Boğaziçi Raylı Tüpgeçiş, Karayolu Tüpgeçiş, 3. Boğaz Köprüsü ve Kuzey Marmara Otoyolu, İzmit Körfez Köprüsü ve Istanbul-Izmir Otoyolu, Hızlı Tren, İstanbul 3. Havalimanı, TOKİ eliyle yüz binlerce konut üretimi gibi birçok projeyi devreye almadılar mı? Bazılarında benim de fikir katkılarım olan bu mega projelerin birçoğu esasında Sn. Erdoğan’dan evvel ki hükümet dönemlerinde başlatılmış çalışmalar ise de, işi toparlamayı, ihaleyi yapmayı ve kazmayı vurmayı hep Erdoğan ve ekibi başarmadı mı? Benim bu tespitim dünkü seçim sonuçları ardından oluşan bir tespit değil. Sn. Recep Tayyip Erdoğan’ın birçok projesine çekinceler koymakla birlikte çok önce kaleme aldığım ve çeşitli yerlerde yayınlanan “Alkışlar Başbakan Erdoğan”a ve “AKP yi Ancak Büyük Bir Deprem Yıkar” başlıklı yazılarımda sanki bugünü yıllar önce görmüşüm.
Başbakan seçimlerden önce bir kısmı “Çılgın” olarak etiketlenen vizyon projeler sundu. Kanal İstanbul en çok dikkat çekeni idi. Günlerce Türkiye bu projeyi tartıştı, akisler yurtdışına taştı. İstanbul’a iki yeni Kent, Taksim’e Eski Kışla, Yassıda ve Sivriada Projeleri, Çanakkale Boğazı Köprüsü, İzmir Körfez Köprü-Tüpgeçiş projelerden diğer bazıları idi.
Şimdi kim ne derse desin, seçimlerde AKP %50 oy alınca seçmen bu projelere de yeşil ışık yakmış oldu. Umarım Sn. Başbakan’ımız ve müstakbel Bakan ve Bakan Yardımcıları bu projeleri doğru ekiplerle ve doğru süreçlerde kentlerimizin tarihine, kültürüne, yeşiline, suyuna zarar vermeden geliştirir. Öyle yapacakları da tahmin ediyorum, bekliyorum.
Yeni ve büyük projeler her zaman dinamizm getirir, heyecan, hareket ve umut getirir, iş ve aş getirebilir. Bu gerçeği bir türlü yakalamayan muhalefet kadrolarına Ülke menfaatine yönelik vizyon projeler yaratacak isimleri alamadıkça yalnız muhalif kalan, “Hayır olmaz” diyen, tenkit eden, sandıkta da milletin tokatını yiyen siyasi örgütler olarak kalacaklardır.
Sn. Başbakan seçim sürecinde Baş mimar kimliğini de başarıyla kullanmıştır. Bir mimar, mühendis ve kent bilimci olarak benim seçim tahlil penceremden bu manzara görünmektedir.
3 yorum
AKP’nin seçim başarısını çılgın projelere bağlamak -hatta “benim de payım var diyerek” biraz da kendine de dokundurmak- ne kadar doğru acaba?
Hepimiz biliyoruz ki çılgın proje üretme konusunda Ahmet Vefik Alp’ten daha üretken olan bir mimar yok. Hatta bence gündemde yer bulabilmekle üretkenliği bir arada değerlendirebilirsek vatadanşlar arasından en üretken çılgın proje üretici olduğunu söyleyebiliriz.
Peki en son katıldığı yerel seçimde Alp ne kadar oy almıştı?
%1,38.
AKP’nin seçim başarısını bu projelere indirgemek sonuçları oldukça cılız ve fazla popülist tahlil etmekten başka bir şey değil bence.
“Sn. Başbakan seçim sürecinde Baş mimar kimliğini de başarıyla kullanmıştır. Bir mimar, mühendis ve kent bilimci olarak benim seçim tahlil penceremden bu manzara görünmektedir.”
Diyor Sayın Alp. Başbakana “Baş Mimar” demek mimar, mühendis ve kent bilimci olduğunu söyleyen biri için bile çok fazla “vıcık vıcık” geldi bana.
Siyasi erk sahipleri, kendilerimi mimar mühendis ve şehirci zannederler. Bunun uzak ve yakın tarihte örnekleri çoktur. Çok benzetiliyor ama Hitler ve Albert Speer ilk akla gelenler.
AKP hükümeti, projeci ve icraatçı. Hatta propagandalarında şu kadar zamanda şu kadar milyon dolar inşaat yaptık, şu kadar konut, şu kadar iş. Bunlar rakamlar halinde Başbakan’ın mitinglerde prompterlardan okuduğu tekrarladığı sözler.
Böyle delicesine icraat çılgınlığı, harcanan inanılmaz paralar ve tabii bir anda yıkılan, değiştirilen, kazılan kent dokusu. Yükselen konutlar. Betonarmeden taklit edilen selatin camileri. “Baş mimar” payesi verilen siyasi liderin, sen bunun projesini yap, sen de bununkisini yap ve ihale kanununa uygun proje dağıtımı işlerine sebep olması. İnanılmaz hızlı ve yıkıcı projeler yapılması.
Bir de bunlarla fütursuzca övünülüyor. Bir şehir için bilmem kaç milyon dolarlık projeler üretmek o şehri bir anda DEĞERLİ HALE GETİRMEZ belki de. Yani iyi irdelenmeli ve ÇOĞULCU FİKİR ile desteklenmeli çok iyi planlanmalı, harcanan kaynağın getirisinin ne kadar olacağı hesaplanmalıdır.
Kendi ünvanlarını her fırsatta abarta abarta verip arkasından belki de çok büyük bir ilmi arkaplanı olmayan projelerle sonuçlarına aldırmadan, delicesine (özür dilerim çılgın) saldırmaya, “Baş Mimar” payesi vermek paspayelik gibi geliyor bana.
Budur.
Son not: Her türlü imla yanlışına rastladım ama “evvel ki” yazmanın ayrıca bir yaratıcılık gerektiğini düşünüyorum.
Merhabalar,
Sayın Alp’in her seçim farklı bir partiden şansını deneyen siyasi görüşünü bir kenara koyamayarak bu yazıyı okudum. Son birkaç dönemdir başbakanın siyasi görüşüne zıt partilerden aday olan Sayın Alp’in bu projelerde fikir katkılarının oluşu ilginç. Çokca değişken kimliğinin Hocayı nerelere daha sürükleyeceği, nasıl yol bulup da ‘şimdi de bunlara yaranayım’ duygusunu bastırmaya çalışacağı büyük merak konusu. Duruşu bu denli değişkenlik gösterebilen, hatta duruş değiştirdiği görüşlere bakınca mutlak tutarsızlık bulunan Sayın Alp’in, isminin tabela değeri kadar görüşlerine de değer verilebilmesi için bence artık çıkar korkusuyla mesleği kullanıp siyasetten prim çıkarmamaya başlaması gereklidir. ‘Baş mimar’ ünvanını da rant için lokomotif sektör inşaatla çıkar sağlayanlara değil de , para tutan ellere değil de,bu ünvanı daha çok hak edecek eli kalem tutan, toplumun ‘her’ kesimi için emek veren nice üstad için, nice hocamız için demesini beklerdim.
Saygılarımla.